Arjantin, tangocuların büyülü ülkesi: Iguazu

Uzun süre sonra vakit bulup tekrar yazabilmenin keyfini yaşıyorum şu anda. Bu sene ilk yazımı keyifli bir konuya ayırmak istedim. Aradan zaman geçmiş olmasına rağmen 2 sene evvel yılbaşında gitmiş olduğum Arjantin’le ilgili yazmak istiyorum.

Tangocuların bu muhteşem ülkesine yapmış olduğum seyahati aklımda kalanlarla size aktarmaya çalışacağım.

Öncelikle Arjantin’i destinasyon olarak nasıl seçtiğimi anlatayım. Çok yoğun bir sene geçirmiştim, KFC ve Pizza Hut Türkiye’de gelmiş geçmiş en yüksek büyümeye imza atmıştık. Son 6 ayda 25 restoran açmıştık. İlk 6 ayı da şirketin yeniden yapılandırılması, eksiklerinin tamamlanması, temelinin güçlendirilmesi ve planlamayla geçirdik. Gece gündüz çalıştığımız bir senenin sonunda artık güzel bir tatili hakettiğimi düşünüyordum. Bunun için öncelikle arkadaşlarımın da tavsiyesiyle Tanzanya’ya gitmeye karar verdik. Bütün organizasyonu yaptıktan sonra seyahat acentasının seyahate 2 hafta kala “seçtiğiniz oteli değiştirmek zorundayız, bu otel doldu” demeleri ve kafamın tasını attırmalarıyla birlikte Tanzanya’ya olan bütün seyahat planlarını iptal ettim. Bir de tabii bir ülkeye gitmeden evvel aşı olma fikri bana pek sıcak gelmiyordu. Bu iptali yaptığım akşam dünya haritasını açıp “şimdi nereye gidebilirim” diye baktığımı hatırlıyorum. Dünya haritasında gözüm sürekli Güney Amerika’ya kayıyordu. Daha evvel Brezilya ve Kolombiya’ya gitmiştim. Güney Amerika’da şimdi nereye gidebilirim diye bakarken Arjantin’in gerçekten görmek istediğim bir ülke olduğuna karar verdim. Sonuçta Arjantin seçeneğine karar verdim ve ertesi gün organizasyonu yapmak üzere harekete geçtim.

Seyahatimi o dönem Buenos Aires’e direk uçuş olmadığı için Istanbul-Sao Paolo (Brezilya) direk uçuşuyla başlattım. Sao Paolo havaalanı hakkımda çok olumlu konuşamayacağım. Havaalanında çok ciddi bir kaos var. Uçağınızı kaçırmamak ve doğru kapıya gitmek için ciddi efor sarfetmeniz gerekiyor. Biz de dış hatlar terminaline inen uçakla gelmiştik ve iç hatlarda Brezilya tarafında bulunan Iguazu şehrine gidecektik. Ekranlarda bir problem olduğunu hatırlıyorum ve en az 6-7 kişiye sorarak doğru kapıyı bulabildik. Havaalanında yaşadığım en olumlu olay Brezilya’nın Türklere vize uygulamaması ve bizim hızlı bir şekilde Brezilya’ya giriş yapabilmemizdi. Bazı bildiğiniz G-7 ülkelerinin vatandaşları ise ciddi sıra bekliyor ve girişte parmak izinden tutunda birçok prosedüre maruz bırakılıyordu. Bir Türk olarak ilk defa Türk pasaportumun bir avantajını gördüm diyebilirim. Bu anlamda gururlandım.

Sağ salim Iguazu’ya iniş yaptık. Bizim otelde Arjantin tarafında olduğu için gece yarısı taksiyle Brezilya Iguazu’dan (Foz do Iguaçu) Arjantin Iguazu’ya (Puerto Iguazú) sınır kapısından geçip gece 3.00 gibi otelimize yerleştik.

Ertesi gün şelalelerin olduğu yere gittik. Şansa denk geldi, bizi şelalelere götüren taksi şöforü Eduardo sıcak kanlı tipik bir Arjantinli olarak yolda bize Iguazu şehrini ve Arjantin’i anlattı. Şelalelere vardığımızda ise bize “İsterseniz size yarın 1 günde 3 ülkeyi gezdirebilirim” diye teklif yapınca biz de hemen kabul ettik ve ertesi gün için sözleştik. Bir günde 3 ülkemi gezilir diye soranlara Iguazu şelalelerin kaynağı olan 1.320 km uzunluğundaki Iguazu nehrinin aynı zamanda 3 ülkenin sınırını oluşturduğunu belirtmek isterim. Bu nehir iki farklı nehrin (Irai ve Atuba) Curitiba şehri yakınlarında birleşmesinden oluşur. Parana nehrine dökülmeden önceki son kilometrelerinde Iguazu şelalesi oluşur. Sınırda Arjantin’de Misiones eyaletinde bulunan Puerto Iguazú kenti, Brezilya’da Parana eyaletinde bulunan Foz do Iguaçu kenti ve Paraguay’ın Del Este şehri bulunuyor. Ne demek istediğimi anlatabilmek için aşağıdaki resme bakınız:

 

 

Iguazu Şelaleleri’nde içeriye girip şelalelere vardığımızda ise bu muhteşem doğa olayını büyük bir hayranlıkla seyrettiğimi hatırlıyorum.


Fikir vermesi açısından aşağıda Arjantin tarafındakiIguazu Şelaleleri’nin resimlerini bulabilirsiniz:

 

 

 

 

 

Bu muhteşem şelalenin heybetiyle ilgili daha da iyi fikir vermesi için çekmiş olduğumuz aşağıdaki videoyu sizlerle paylaşmak isterim:

 

 

Bir ara nehrin kenarına inip botla şelalenin yakınına gittik:

 

 

 

 

Kanada’da geçirdiğim 4 sene içinde Niagara Şelalesi’ne gitmişliğim var. Niagara’nın heybeti beni o dönemde etkilemişti. Ancak Iguazu Şelalesi’ni gördükten sonra şu ana kadar görmüş olduğum en heybetli şelalenin Iguazu olduğuna karar verdim. Esasında Iguazu Şelaleleri’nin dünyanın en geniş şelalesi olduğunu söylememiz yanlış olmaz. Genişliği 2.700 m olan Igazu Şelaleleri’nde, ortalama 1.700 m³/s, iki basamak halinde 75 metreden dökülür.Iguazu’nun yüzey alanı 400.000 metrekare iken Niagara’nın yüzey alanı 183.000 metrekaredir. Ancak senelik toplama baktığınızda uzmanlar Kanada’nın ikliminden dolayı Niagara’dan daha fazla su aktığını söylerler. Iguazu Şelaleleri bana göre tabiatın gücünü gösterdiği heybetiyle insanı derinden etkileyen doğal bir şölendir. Doğal güzelliklerden bahsetmişken, biz Türklerin pek alışık olmadığı farklı bitki ve hayvan türleri için de burada bir yaşam alanı oluştuğunu belirtmem lazım.

 

Latin Amerika’da bizim memlekette göremeyeceğiniz hayvanlara rastlamak mümkün. İşte size Arjantinli bir rakun. 

 

Şelale turunun sonunda…

 

Bütün gün süren ve çok keyifli geçen şelale turundan sonra otelimize döndük ve ertesi gün erkendenotelimizin yakınlarında bulunan bir arabalı tekneyle “1 günde 3 ülke” seyahatimize başladık.
İlk olarak otelimizin bulunduğu Arjantin’in Puerto Iguazú şehrinden Paraguay’ın Ciudad Del Este şehrine geçtik. Açıkçası Paraguay beni biraz hayalkırıklığına uğrattı diyebilirim. Arjantin’den sonra Paraguay tarafı bana biraz daha geri kalmış bir yer gibi geldi. Bizdeki gecekonduların benzerleri, ciddi bir dağınıklık, keşmekeşlik ve karmaşalık söz konusu. Yaklaşık 2-3 saat kaldığımız Del Este şehrinde biraz dolaştıktan ve pazara inip alışveriş yaptıktan sonra Brezilya’ya doğru yola çıktık.

 

Paraguay tarafında motorsikletler de taksi görevi yapabiliyor.

 

Del Este şehrinde bir alışveriş merkezi.​

 

Brezilya’ya girer girmez bu 3 ülke arasında en gelişmişi olduğunu hissedebiliyorsunuz. Brezilya’da ilk işimiz iyi bir restoran bulup yemek yemek oldu. Brezilya restoranına gittiniz mi bilemiyorum ama açık büfesiyle ve etleriyle harika konseptleri var. Bazı Brezilya restoranlarında bir kart veriyorlar. Bir tarafı kırmızı diğer tarafı yeşil. Eğer kartınız masanızda yeşil olarak duruyorsa elinde büyük bir şişte etler ve tavuklar taşıyan kişiler masanıza gelip eti gösteriyor ve isterseniz eti hemen masanızın üzerinde diklemesine kesiyor. Siz de kesilmiş olan eti bir maşayla tabağınıza alıyorsunuz. Brezilya’daki Iguazu şelaleleri Arjantin’in bir benzeri diyebiliriz. Arada şöyle bir fark var. Brezilya’nın tesisleri yeni ve daha güzel. Arjantin tarafındaki şelaleler daha heybetli ve tabiatı daha güzel diyebilirim. Açıkçası iki ülke arasındaki ekonomik fark her iki tarafa yapılmış olan yatırımlardan dolayı hemen göze çarpıyor.

 

Brezilya’ya girdikten hemen sonra arabamızla hareket halindeyken…

 

Brezilya tarafında Arjantin’deki muhteşem şelaleleri bu şekilde görüntüledik.

 

Tabii şunu da belirtmem lazım: Her iki tarafı da kapsayan milli park 1984 yılında UNESCO tarafından “Dünya Mirası” listesine alınmıştır. Brezilya tarafını da gezdikten sonra kalan 1-2 saat vaktimizde de parkın içinde bulunan butik otelin havuzuna girmeye karar verdik. Brezilya’ya has içeceklerle havuz başı akşamüzeri keyfi iyi geldi. Esasında vaktimiz olsaydı helikopter turu da bizim için çok çekici bir alternatifti. Ancak vaktimiz olmadığı için havuzun keyfini çıkardık. Sonrasında toparlandık ve Eduardo’yu bulup Arjantin sınırına doğru yola koyulduk. Yolda giderken yolun kenarındaki hindistancevizi satıcılarının yanında durduk. Bize hindistancevizini delip içine kamış koyup buz gibi içecek olarak verdiler. Bu keyifli moladan sonra Arjantin sınırından geçtik ve otelimize vardık.
Brezilya-Arjantin sınırını oluşturan nehrin üzerinde yapılmış köprüden bir resim. Vücudumun bir yanı Arjantin, diğer yanıise Brezilya tarafında.

Iguazu’daki son gün ben biraz aksiyon istediğim için Iguazu turuna gittik. Bu turdaKanopi (özetle bir ağaçtan bir ağaca genelde aşağısı uçurum veya çok yüksek olan bir yerin üzerinden Tarzan misali, gerilmiş çelik bir halat üzerinden kayarak gitmektir) ve şelaleden iple inme aksiyonlarını yaptık.

 

Kanopi yapılırken aşağıdan alınan görüntü.

 

Kanopiye hazırlıklarımızı tamamlarken.

 

Şelaleden inmek için yolda yürürken resmini çektiğimiz Iguazu Nehri’nden harika bir manzara.

 

Aşağıdaki videolarda benim kanopi ve şelale iniş maceralarımı görebilirsiniz. Bizler için harika bir adrenalin oldu.

Kanopi Videosu:

 

 

Şelaleden İple İnme Videosu:

 

 

Yorucu ve bol aksiyonlu bir günün sonunda Iguazu’daki son akşamımızda güzel bir Arjantin restoranında canlı müzik eşliğinde yemek yediğimizi hatırlıyorum. Latin Amerikalıların bu tip canlı müzik ortamlarında en önemli özelliği, insanların müziğe eşlik etmesi ve gerçek anlamda eğlenebilmesi. Restoranın hem yemekleri çok lezzetliydi (Arjantin’de bulunan et kültüründen bir sonraki yazımda bahsedeceğim) hem de kulağa gerçekten hoş gelen Arjantin müziğine müşteriler çiftler olarak piste kalkıp dansederek eşlik ediyorlardı. Bu keyifli akşamın ardından ertesi sabah Buenos Aires’in yolunu tuttuk…

İlginizi Çekebilir
Yorumlar ( 0 )
Bu yazı hakkında ilk yorumu siz yapın...
Yorumlarınız için