Avustralya’daki yangın dünyayı göreve çağırıyor

Uzun süredir yazmak istediğim bir konu bu. Artık kayıtsız kalamazdım. Olan biten her şey ortada. İklim değişikliğinin etkilerini hepimiz farklı coğrafyalarda farklı şekilde yaşıyoruz. Hala iklim değişikliği olmadığını savunanlar varsa ya çıkarlarını her şeyin üzerinde tutuyorlardır (ki bu tiplemelerden etrafta çok var), ya IQ seviyeleri ciddi anlamda düşüktür ya da cahilliğin dibine vurmuşlar demektir.

Geçenlerde Kosta Rika’yla ilgili bir sunum yaparken de yenilenebilir enerjiye ta 90’lı yıllarda nasıl girmeye karar verdiğimi anlattım. Aslında bu işlere çevreci olduğum için başladım. En başa sararsak, 5 yaşından beri kayak yaptığım için küçük yaşlardan itibaren kar kalitesinin düştüğünün ve yağışların sürekli azaldığının farkındaydım. Yani 90’lı yıllardan beri bu bilinçle neler yapabileceğimin araştırması içindeydim. İklim değişikliğiyle savaşın en etkin yolunun yenilenebilir enerji olduğunu tespit ettikten sonra bu iş benim için tutkuya dönüştü. Güneş enerjisine de aile şirketinden ayrıldıktan sonra 2011’in Aralık ayında girmek nasip oldu. Esasında güneş enerjisiyle ilgili telkinleri hem aile şirketine hem de yakın çevreme 2000’li yılların başından beri yapıyordum.

Suç herkesin

Benim 90’lı yıllarda tespit ettiğim iklim değişikliği problemi yaklaşık 25-30 sene sonra, 2020’ye girdiğimiz yıllarda tam bir kâbusa dönüştü. Bu kâbusu farklı coğrafyalarda farklı insanlar görüyor. İşin fenası bu kâbus giderek daha da kötüleşecek. Çünkü ciddi bir kitlenin harekete geçmiş olmasına karşın hâlâ büyük çoğunluk bu konuda hiçbir şey yapmıyor. Hatta bazıları yapılması gereken yapısal değişikliklerin önüne taş koyuyor. Burada suç herkese ait. Teknoloji gelişimine yeterince eğilmeyen özel sektör, fosil yakıt projeleri finanse etmeye devam eden ve yenilenebilir enerji şirketlerine yeterince destek vermeyen finansal kuruluşlar, hükümetler, devletler ve bencilliğin dibine vurmuş bireyler. Bu suç hepsinin.  

İşte bu taş koyanlara bir örnek: Avustralya’nın Başbakanı Morrison. Fosil yakıt sektörünün hammadde olarak kullanılması yerine enerji kaynağı olarak yakılmasına ön ayak olan Morrison, felaketler başladığı zaman tatile çıktığı için inanılmaz tepki aldı. Eylül ayından beri yangınları bir türlü durduramayan Avustralya’nın başbakanı halkı tarafından ciddi tepkiye maruz kalıyor. İşte aşağıdaki videoda elini sıkmaktan imtina edenlerden tutun da onu “salaklıkla” suçlamaya dek farklı farklı tepkiler gösteriyor Avustralya Halkı. Şimdi videoyu izleyelim: https://www.youtube.com/watch?time_continue=54&v=drwVI90RbMA&feature=emb_logo

Umarım bu olaylardan yeterince ders çıkarmışlardır ve hiç değilse bundan sonra gerekenleri yapar, fosil yakıtların sadece hammadde olarak kullanmasını sağlarlar. Avustralya’daki yangınlarla ilgili söylenecek çok şey var. Bu konuyu daha derinlemesine inceleyebilmek için bazı dostlarımdan destek istedim.

 

 

 

 



Avustralya’daki kardeş STK’dan bilgiler

Örneğin bizim TİDER’in Avustralya’daki muadili, oradaki gıda bankalarının çatı kuruluşu Foodbank Australia’nın CEO’su Briana ile temasa geçtim ve ondan ülkedeki yangınlarla ilgili bilgi talep ettim. İhtiyaç sahiplerinin gıda, temizlik ürünü ve kıyafet gibi temel ihtiyaçlarını sağlayan bu yardım kuruluşun en tepe yöneticisi Briana’nın bana gönderdiği bilgilerin özetini aşağıda sizlerle paylaşıyorum. İşte tam kaynağından Avustralya’da olup bitenler:

“Ben dahil, Avustralya Gıda Bankacılığı ekibinin çoğu, şu anda 8. çalışma günümüzdeyiz ve her gün neredeyse 15 saatten fazla çalışıyoruz. Çok stresli bir ortamda çok hızlı çalışmamız gerekiyor. Şimdiye kadar ekibimizle ve gıda bankamızla bu kadar gurur duymamıştım. Durum hâlâ çok kötü ama bugüne kadar neler yaptığımız konusunda seni bilgilendirmek istedim.

GIDA BANKASININ SAHA ETKİNLİKLERİ (sadece bu yapılanlardan gıda bankacılığının acil durumlarda ne kadar kritik bir rol oynadığını görebilirsiniz):

Son 7 günde Gıda Bankası’nın yaptığı işler:

  • Victoria ve NSW’e 160 binden fazla 500 ml’lik su dağıtımı
  • Aynı bölgedeki tahliye merkezlerine, yerel derneklere 100 tondan fazla gıda, su ve hayvan maması gönderimi
  • Depolarımızdaki ürünleri dağıtmak için ordu kamyonları, askeri helikopterler, izole bölgelere denizden ulaşım araçları, vapur (Güney Avustralya’daki Kanguru Adası’na), iş ortaklarının kamyonları ve kendi araçlarımızın seferber edilmesi
  • 4500 adet Gıda Bankası yardım sepetinin Victoria ve Güney Avusturalya’ya dağıtımının yapılması (her sepet 4 kişilik bir ailenin 7 günlük gıdası)
  • 3 palet müsli ve 4 palet meyvenin ilk yardım ekibine ulaştırılması
  • 1000 paket tuvalet ve hijyen malzemesinin gönderimi

 

Resim 4

Resim 5


BUGÜN SABAH SAAT 6 İTİBARIYLA DURUM:

Victoria’da acil durumda 1 yangın, seyir ve hareket halinde 13 yangın.

Şu ana kadar 27 ölüm (20 ölüm NSW’da, 4 Victoria’da, 3 SA’da. Kayıpların üçü itfaiyeci).

NSW’da olmak üzere 2131 ev tamamen yok olmuş durumda. Victoria’da 7 bölge izole durumda.

Sadece NSW’da 4,9 milyon hektar yanmış durumda. Victoria’da 1,2 milyon hektar yandı.

NSW’da 6.284 çiftlik hayvanı ya öldü ya da uyutuldu.

Yarın için Victoria ve NSW’da daha fazla yangın beklenmekte. Bu da başka yangınların başlayabileceğini göstermekte.

Büyük şehirler dâhil, birçok yerde hava kalitesi çok kötü durumda.

Bağışlar her yerden yağıyor. Hem ulusal hem de uluslararası ölçekte her yerden bağış topluyoruz. Sosyal Medya hesaplarından destek mesajları çığ gibi büyüyor. Gıda Bankasını kontrol edilemeyen yangın konusunda görüşülecek bir dernek haline getirdik. Ünlülerin de desteklediği 4 dernekten biri olduk (diğerleri Kızılhaç, Rural Fire Service).”


-------

Sevgili Briana’ya bu değerli geribildirimi için teşekkür ediyor, zor zamanlarda gösterdiği liderlik için kendisini tebrik ediyor ve yapılan tüm değerli çalışmalar için Foodbank Australia ekibini can-ı gönülden kutluyorum. İşte sivil toplumun gücü budur!

Asıl neden iklim krizi

Briana’nın söyledikleri işin yardım kuruluşu penceresinden görünüşü. Genel durumu özetlemek gerekirse; Avustralya’da, kıta ekolojisinin bir sonucu olarak her yıl sıklıkla orman yangınları meydana gelir. Ancak Avustralya’da meydana gelen bu kontrol altına alınamayan yangınların dönemsel olarak erken başlamasının, daha uzun sürmesinin, giderek daha sert yaşanmasının ve öngörülemeyen sonuçlar doğurmasının asıl nedeni iklim krizi. 

Ülkede büyük yıkıma yol açan bu yangınlar nedeniyle Greenpeace bir kez daha Başbakan Scott Morrison’a iklim değişikliğini ciddiye alması ve son 4 yıldan bu yana artış gösteren sera gazı emisyonlarını azaltmak için acilen harekete geçmesi çağrısında bulunuyor. Bu çağrı, bugün Avustralya nezdinde, tüm dünyaya, devletlere yapılan bir çağrı. İklim krizinin sınırı, ülkesi yok. Bu kriz hepimizi etkiliyor. 
 

Resim 6


Ben de şahsen burada Avustralya’yı yöneten hükümete seslenmek istiyorum: Enerji devriminin gereklerini yerine getirin. Yani enerji ihtiyacının %100 yenilenebilir enerjiyle karşılanmasını, fosil yakıtların hammadde olarak kullanılmasını (petrolün petrokimyada, doğalgazın gübre üretiminde kullanılması gibi), enerji verimliliğini ve dağıtık sistemleri teşvik edin.

Meteorolojik uzman görüşü

Bu noktada konuyu bir de meteoroloji açısından değerlendirelim ve konunun uzmanı nam-ı diğer ‘Hava Doktoru’ İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Deniz Demirhan’ın da görüşlerine yer verelim:

“2019’un tüm dünyada son 140 yılın en sıcak ikinci yılı olduğu tespit edildi. Sıcaklık artışlarının 2019 yılında Avustralya’da havadaki nem (bağıl nem) değerlerinin %20’nin altına düşmesine, ağaçların ve çalılıkların fazlaca kurumasına neden olduğu düşünülmekte ve kuvvetli rüzgarın da etkisiyle bu koşulların ortamı yangına elverişli bir hale getirdiği tahmin edilmektedir. Yangının ilk başlangıcı ise şimşek sebebiyle oluşan bir elektrik akımı veya sabotaj kaynaklı bir kıvılcım olabilmektedir. Yangın başladıktan sonra kendi hava koşullarını yaratmaktadır. Sıcak dumanlar yükselerek pyrocumulonimbus bulutlarını oluşturur. Bu bulutların içindeki hava yukarı seviyelerde soğur, içindeki nem yoğuşur ve hava çökmeye başlar. Çöken hava, yerdeki sıcak hava ile karşılaştığında ise nemini kaybeder. Buluttan yere doğru hareket eden bu kuru hava, yangının yayılmasına neden olur. NASA’nın açıklamasına göre 28-31 Aralık 2019 tarihleri arasında Avustralya’da oluşan Pyronocumulus bulutlarının sayısı en az 20’dir. Bu bulutlar Ocak ayı itibariyle yangına ait parçacıkları 16 km’deki stratosfere kadar taşımıştır. Avustralya’daki yangının uzun süre devam etmesinin sebebinin de bu olduğu düşünülmektedir. Yangının olumsuz sonuçlarının tüm dünyada etkili olacağı hesaplanmaktadır. Ancak sonuçları kesin olarak henüz bilinememektedir. Fakat bir spekülasyon yapacak olursak, büyük ölçekli yangınlarda aşağı stratosfere (yaklaşık 16 km) ulaşan parçacıkların bu bölgenin gereğinden fazla ısınmasına neden olması mümkündür. Bunun yanı sıra, yangından çıkan parçacıkların aynen volkanik patlamalardan sonra atmosfere yayılan parçacıklar gibi güneşten gelen radyasyonu engelleyerek ortamın soğumasına sebep olması da ihtimallerden biridir. NASA’nın açıklamalarına göre bu yangının net bir soğumaya mı yoksa ısınmaya mı sebep olacağı araştırılma aşamasındadır.”

Sevgili Deniz’e bu değerli görüşlerinden dolayı teşekkür ediyorum. Uzman görüşü benim için her zaman çok değerlidir.

Doğanın insana tokadı

Konuyu toparlamak açısından şunları söyleyebilirim:

Birleşmiş Milletler’in bir kuruluşu olarak faaliyet gösteren ve bugüne kadar iklim değişikliği konusunda binlerce bilimsel çalışma ve rapor yayınlayan Uluslararası İklim Değişikliği Paneli’nin son raporuna göre, 2050 senesine kadar ortalama küresel sıcaklıkların, 1850-1900 dönem aralığına göre 1,5 ile 2,3 C arasında artacağı öngörülüyor. 

İklim değişikliği nedeniyle yağışların normal düzeni bozuldu. Yağmur aylarında yağış yoğunluğu artarken bu durum beraberinde sel, toprak kayması, erozyon gibi felaketleri getiriyor. 

Devlet ve şirketler sera gazı emisyonlarını azaltma politikalarını hayata geçirmezse içinde bulunduğumuz yüzyılda sıcaklıklar 4 dereceye kadar artabilir. Paris İklim Sözleşmesi’nin derhal hayata geçmesi gereklilik değil, bir zorunluluktur. Bu konularda ciddi davranmayan devletlerin ağır bir sorumluluk altına girdiklerini hatırlatmak istiyorum.

Ekolojik bir çığırından çıkma süreci içindeyiz. İklim krizi artık sadece bilimsel raporlarda kalan tespitlerin çok ötesinde, hayatımızı etkiliyor. Her zaman söylemişimdir; doğanın bir parçası olarak hareket etmek zorundayız. Doğal dengeyi bozacak işler yaptığımızda, doğa önce kulak çeker, sonra tokat atmaya başlar ve sonunda insanlığın sonunu getirecek (Dünya’nın değil, dinozorlar gibi insan türünün sonundan bahsediyorum) o son darbeyi vurur.

Doğa şu anda tokat atmaya başladı. Dünyanın her yerinde iklim değişikliğinin etkilerini gözlemleyebiliriz. Örnek vermek gerekirse, toplamda, Avustralya'nın altı eyaletinde 7,3 milyon hektardan fazla (17,9 milyon dönüm) orman yandı. Bu, Belçika ve Danimarka'nın toplamından daha büyük bir alan. Bundan en az insanlar kadar hayvanlar da çok etkilendi.

Yani insanlık olarak sorumsuzluklarımızın cefasını yalnızca biz değil yeryüzündeki diğer canlılar da çekiyor. Kendi adıma konuşmam gerekirse, yaşadığım tüm zorluklara rağmen gelecek nesillere iklim değişikliği endişesi olmayan bir Dünya bırakmak için elimden geleni yapmaya devam edeceğim.

Avustralya’daki dostlar, yalnız değilsiniz. Bu dünya hepimizin ve ortak irademizle gerekenleri yapacağız.

Referanslar:

http://www.hurriyet.com.tr/galeri-avusturalya-yangini-son-durum-iste-gelen-son-dakika-haberler-41414129/13

https://www.greenpeace.org/turkey/blog/avustralya-yaniyor/

https://biacaip.com/iklim-degisikliginin-hic-sakasi-olmadigini-gosteren-16-carpici-fotograf/

https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-51007614

https://www.youtube.com/watch?time_continue=2&v=99rFV4t_9Q0&feature=emb_logo

https://www.youtube.com/watch?time_continue=54&v=drwVI90RbMA&feature=emb_logo

İlginizi Çekebilir
Yorumlar ( 0 )
Bu yazı hakkında ilk yorumu siz yapın...
Yorumlarınız için