Binaların insanları korumak için yapılması
Bu blog yazımda araştırıp öğrenmeyi seven biri olarak hepimiz için artık bir hayat memat meselesi haline gelen afetlere dayanıklı bina yapma konusunda bildiklerimi, uzman görüşlerini ve gündemi size kısaca özetlerken bu işe kafa yoranların düşüncelerini tetiklemek ve beyin fırtınası yapmalarını sağlamak istiyorum.
Öncelikle şunu belirtmeliyim. Bu konu öyle 10-15 dakikalığına bir blog yazısından okunulup geçilecek bir konu değil. İnşaat mühendisliği, statik bilgisi ve deprem uzmanlığı gibi konulara hayatlarını adamış birçok uzman var. Yazının spotunda da belirttiğim gibi bu yazıda afetlere dayanıklı bina yapma konusunda bildiklerimi, uzman görüşlerini ve gündemi size kısaca özetlemek ve bu işe kafa yoranların düşüncelerini tetiklemek istiyorum. Yazıyı okumaya başlamadan önce daha evvel kaleme aldığım “Deprem değil, bina öldürür” başlıklı blog yazımı okumanızı tavsiye ederim: https://www.serhansuzer.com/tr/deprem-degil-bina-oldurur
Binaların yıkılma şekillerine dair görüntüler
Kafanızda canlandırmanız için bu son depremde yıkılan bazı binaların görsellerini ve yıkılma görüntülerini sizlerle paylaşıyorum:
1) https://www.instagram.com/reel/CoXELmRKhzA/?igshid=ZDFmNTE4Nzc%3D
2) https://www.instagram.com/p/CoXMvQSMPmJ/?igshid=ZDFmNTE4Nzc%3D
3) https://www.instagram.com/reel/CoU9yziIsBP/?igshid=ZDFmNTE4Nzc%3D
4) https://www.instagram.com/p/CoXy3uMMYCB/?igshid=ZDFmNTE4Nzc%3D
5) Depremin vurduğu illerin drone görüntüleri: https://onedio.com/haber/deprem-felaketinin-vurdugu-illerimizden-drone-goruntuleri-hatay-gaziantep-kahramanmaras-malatya-adana-1127381
Ayrıca geçmişte yaşanan felaketlerin boyutu hepimizin içini ürpertiyor ve tüm yaşananlarla ilgili çok üzgünüz. 1999 depreminden daha kötüsünü de yaşamış olduk maalesef. Ancak bundan daha da kötüsü kapıda. Olası bir İstanbul ve Marmara Bölgesi Depremi’yle ilgili Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu: “Türkiye için ulusal güvenlik, beka problemi. Bundan daha büyük bir problem yok.” diyor: https://www.instagram.com/reel/CoiAy7kuJ0y/?igshid=MDJmNzVkMjY%3D
Japon uzman Moriwaki’nin görüşleri
Şimdi inşaat uzmanlarının görüşlerine geçelim. Türkiye’de uzun yıllardır çalışan Japon deprem uzmanı yüksek mimar mühendis Yoshinori Moriwaki’nin görüşleriyle yazımızı açalım. Konuşmasını https://www.instagram.com/reel/Coy-MHBvj1a/?igshid=MDJmNzVkMjY%3D linkinde izleyebilirsiniz. Söylediklerini özetlemek gerekirse;
– Türkiye’de bina deprem yönetmeliği 1998, 2007 ve en son 2018 değişiklikleri ile yüksek standartlara getirildi. Hatta bu son yapılan 2018’deki değişiklikten sonra Türkiye’nin yönetmeliği Japonya’yla aynı seviyeye geldi. Ancak aradaki fark uygulamada ortaya çıkıyor. Japonlar bu yönetmeliklerine bire bir sadık kalırken, Türklerin yönetmeliği sadece kağıtta kalıyor yani Türkiye’de yapılan uygulamalarda ciddi sıkıntı var. Bu arada Türkiye’deki deprem yönetmeliklerinin gelişimini https://www.instagram.com/p/ConKnTvMMQ-/?igshid=MDJmNzVkMjY%3D linkinde okuyabilirsiniz.
– Türkiye’de yaklaşık 21 milyon bina varsa, bunun yarısından fazlası izinsiz yani kaçak bina. Kaçak demek, kontrol yok, proje yok, hesaplamalar yok, uygulama çok zayıf, şantiyede dahi kontrolleri yapılmamış demek.
– Türkiye’deki depremlerde binaların yıkılmasının birçok farklı sebebi var. Örneğin hesaplamaların veya tasarımın yanlış olmasından kaynaklanıyor olabilir. Zaten yıkılan binaların çoğunluğu kaçak binalar.
– 1998’den önce ruhsat almış binalar kriterleri zayıf olan bir yönetmeliğe göre yapılmış. Daha fazla risk taşıyor. Yönetmelik değiştirildikten ve Japonya’yla aynı seviyeye getirildikten sonra da uygulamalarda ciddi sıkıntı olduğu için de yapılan birçok binada sorun var. Örneğin tamamen pasta gibi kat kat çöken binaları Japonya’da göremezsiniz. Bu yanlış uygulamaları gösteriyor. Yani kolon çok zayıf yapılmış ve uygunsuz malzeme kullanılmış (beton kalitesi çok düşük, yanlış veya zayıf inşaat demiri kullanılmış vb.). İşte size pasta gibi çöken bina örneği: https://www.instagram.com/reel/Copb78XIcHw/?igshid=MDJmNzVkMjY%3D
– Japonya’da mimarsanız, ciddi statik bilmeniz gerekiyor. Türkiye’de böyle bir zorunluluk yok. Yani Türkiye’de mimarlar sadece mimarlık yapıp işlerine devam edebiliyorlar.
– Ruhsatsız ev Japonya’da sıfır. Hatta evde iç dekorasyon yaparken bile izin alıyorlar.
– Japonya’da şirketler şartnameye ve yönetmeliğe uymazsa cezası çok ağır, en az 2-3 sene ihalelere katılamıyorlar. Bu da büyük ihtimalle iflas etmeleriyle sonuçlanıyor.
Yoshinori Bey’in aktardığı önemli derslerin kaynağı Japonya’nın da dünyanın en fazla depreme maruz kalan bölgesinde yer alması. Depremlerle ilgili yaşananları ve sonrasında Japonların nasıl kendilerine çeki düzen verdiğini Japon tarihine bakarak anlayabiliriz: https://www.linkedin.com/posts/sadikyahsi_science-japan-research-activity-7029896628757016576-k0wY?utm_source=share&utm_medium=member_ios
Japonların ödünsüz ciddiyeti
Ayrıca bu bina yapma işini nasıl ciddiyetle ele aldıklarına ve uyguladıkları bazı tekniklere yönelik bir videoyu daha sizlerle paylaşmak isterim: http://cuts2.com/mNIvi
Burada aktarılanlara göre:
1) Sıfır Tolerans: Japonlar ilgili yönetmeliği ve standartları sıfır toleransla uyguluyor. Yoshinori Bey’in de aktardığı gibi Japonya’yla Türkiye arasındaki en büyük fark da burada oluşuyor. Bunu da üzülerek söylüyorum ki, bu farkın kültür ve ahlak anlayışından kaynaklandığını söyleyebiliriz. Yani Japonlar kurallara uyarken Türkler kuralları hep esnetmeye çalışıyorlar. Buna en bariz örneklerden biri de beton kalitesi. Türkiye’de maliyetlerden kısmak ve daha fazla para kazanmak için betonun kalitesini çok düşürüp deniz kumu gibi alternatif malzemeler kullanabiliyorlar (bkz: https://www.sozcu.com.tr/2023/gundem/bu-bir-cinayet-deniz-kumuyla-olum-harci-karmislar-7591023/).
İki ülkenin vatandaşları arasındaki etik anlayışı ve ahlak seviyesi farkı büyük depremlerde Japonya’da binaların sağlam yapılması sonucunda can ve mal kayıplarının yok denecek kadar az olmasını, Türkiye’de ise binlerce binanın yıkılması sonucunda binlerce insanının hayatlarını kaybetmesiyle sonuçlanıyor. Ahlaklı olup olmamanın ve kültür farkının başımıza neler açtığını görebiliyor musunuz?
2) Bina Yapımı: Bina yapım tekniklerinde de Japonlar oldukça ileri seviyedeler. Bunu ikiye ayırabiliriz:
a) Temeller: Binanın temelinin sağlam yapılması gerekiyor. Temeller taşıyıcı sistemin yüklerini zemine aktaran yapı elemanlarıdır. Bunun için binayı sağlam bile yapsanız temeli düzgün yapmadıysanız binanızın yıkılma ihtimali yüksektir. İşte size deprem bölgesinden bir örnek: https://www.instagram.com/reel/CoeOsa9q0Q1/?igshid=MDJmNzVkMjY%3D
Japonlar ise sağlam temel yapmanın ötesine geçip başka teknikleri de kullanıyor. Örnek:
i) Amortisör Tekniği (örn: Sismik İzolatör)
ii) Raylı Sistem
Not: Bina temelinden bahsetmişken standart kullanılan temel tipolojisinden bahsetmeden geçmeyelim. Buna göre Arkitekt’in aktardığı temel türlerini aşağıda sıralayabiliriz: https://www.instagram.com/p/Comjg41MV1p/?igshid=MDJmNzVkMjY%3D
• Radye Temel: Bina, zemini tamamen örten ve tersine çalışan betonerme döşeme üzerine oturtulur.
• Kazıklı Temel: Kazıkların yan yana sağlam zemine ininceye kadar çakılması veya yerinde dökülmesi ve üst kısımların bağ kirişleri veya ızgara kirişlerinin birbirine bağlanması suretiyle yapılır.
• Keson Temel: Sulu veya gevşek zeminlerde temel inşa etmek için temel tavanına kadar indirilen ahşap, çelik veya beton kasalarla inşa edilir.
b) Yapım Teknikleri:
i) Depremde salınan (esneyen) binalar inşa etmek
ii) Süper Sütunlar
iii) Merkez Kolon Sistemi
iv) Sarkaç sistemi (özellikle gökdelenlerde tercih ediliyor)
Barınmak için değil, insanları korumak için!
Tüm bunları aktardıktan sonra Japon Mühendislerin binayı inşa etmeye bakış açısı aktarılmış: “Binaları barınmak için değil, insanları korumak için tasarlıyoruz.”
Bu Japonların sıklıkla başvurdukları tekniklere (özellikle esnek temel yapmak orada bir standart) ek olarak depreme dayanıklı bina inşa etmenin yolları Arkitekt’te de açıklanmış: https://www.instagram.com/p/Coh7-6QMbwA/?igshid=MDJmNzVkMjY=
Buna göre:
1) Binaları titreşimden korumak için “Sismik Görünmezlik Pelerini”: Eş merkezli plastik ve beton halkadan bir alan oluşturmayı ve bunu bina temelinin en az 1 metre altına gömmeyi öneren bu sistem sayesinde, deprem sırasında titreşim binanın dışarısına doğru itiliyor.
2) Titreşim kontrol cihazları: Binanın her seviyesindeki kolonlar ve kirişler arasına amortisör yerleştirilir. Deprem olduğunda da bina titreşim enerjisini amortisörlerin bir parçası olan pistonlara verir, bu şekilde ortaya çıkan enerji dağılır.
3) Bina yapısını güçlendirmek için aşağıdaki teknikler kullanılabilir:
a) Perde duvarlar
b) Diyaframlar
c) Moment dayanımlı çerçeveler
Yalıtımlı binaların 7 özelliği
Bir de yine Arkitekt’te yer verilen deprem yalıtımlı binaların 7 özelliğini paylaşmak isterim: https://www.instagram.com/p/CoraE9_qaKf/?igshid=MDJmNzVkMjY%3D
Buna göre sadece temel veya yapısal güçlendirmeler değil, binayı komple ele almak gerekiyor:
1) Yapısal tasarım
2) Asansörler
3) Kayıcı köprü ve yollar
4) Yapısal olmayan elemanlar
5) Tesisat bağlantıları
6) Erken uyarı ve kontrol sistemleri
7) Deprem risklerine uygun proje yönetim planı
Türk usulü çarpık yorumlar
Tüm bunları söyledikten sonra Türkiye’de bazı inşaat mühendislerinin esnek temelle alakalı klasik bir yorumunu sizlerle paylaşmak istiyorum:
Mimarlar kafayı sismik izolatör ile bozdu çünkü havalı duruyor (örn: https://www.instagram.com/p/CordWAbNAu6/?igshid=MDJmNzVkMjY%3D). Bu bile bir bilgi eksikliği göstergesidir. Efendim siz ilgili yapıyı yaparken deprem perdesi koyarsanız depremde yer hareketi esnasında gelecek kuvvetlerin büyük bir kısmını bu karşılayacaktır. Sismik izolasyon hem her zemin yapısı için uygun değildir hem de aşırı derecede maliyetlidir. Depremde yıkılmayan binalarda sizce izolatör mü var? Bence o bölgede hiç izolatör yok.
Bu yaklaşıma hemen cevap vereyim. Biz sismik izolatörü her yerde kullanın demiyoruz ki. Zeminin uygun olduğu yerde yüksek katlı bina için sismik izolasyon iyi bir çözüm. Ayrıca maliyeti yüksek diye bu alternatifi göz ardı edemeyiz. Maliyeti yüksek olan birçok teknoloji seri üretime geçtikten sonra maliyetini çok düşürebilmiştir. Önemli olan gerçekten kritik olan bu teknolojileri herkesin kullanabileceği bir alternatif haline getirmektir. Depremde yıkılmayan binalarda izolatör kullanılmadı diye kullanmaya gerek yok gibi bir yoruma da katılmıyorum. Belki orada 3. büyük bir deprem olsaydı, yıkılmadı diye övdüğünüz o binalar da yıkılacaktı. Bunu kimse bilemez.
Bir de beton kullanımıyla ilgili bazı yorumlar var:
Sürekli beton kalitesinden bahsediliyor halbuki bu sadece tek bir parametredir. Beton gevrek bir malzemedir. Her ne kadar basınç dayanımı güçlü olursa olsun bir deprem esnasında sargı etkisi yaratılmadığı sürece ani göçmelere sebebiyet verebilir. Yani önemli olan sıkıştırma ve kiriş bağlantılarında direnci sağlayan sargıdır (etriye). İşçiler her 10-15 cm’de bir etriye bükmek istememektedir çünkü zahmetli bir iştir. Yani her katta çok ciddi bir imalat gerektirir.
Buna da hemen cevap vereyim. Bence beton binaların artık yapılmaması gerekiyor. Hele ki her kat demir bükülmesinden bahsediyorlarken. Yani oradaki inşaat işçisinin mood’una kalmışız. Adamın keyfi yerindeyse demiri doğru büküyor, değilse yapacağı işi kayırıyor. Ağzında sigara, türkü söyleye söyleye ustasından öğrendiklerini uygulamakla yetiniyor. Halbuki inşaatı inşaat işçilerine bırakamayacak kadar önemsememiz gerekiyor. Bana göre tüm inşaatların prefab (yani önceden fabrika ortamında ve sıfır hatayla üretilmiş parçaların birleşimi) veya 3D (3 boyutlu) yazıcıyla yapılması gerekmektedir. Böylelikle insanların yapacağı hataları sıfıra indirmiş olursunuz. Aksi takdirde her şeyi denetleyemeyeceğiniz için sizin doğru yaptık diye düşündüğünüz bir yerde uygulama çok yanlış çıkabilir.
Yıkılmayacak bina yapmak hiç de maliyetli değil
Bu yorumlara ek olarak ODTÜ Yapı ve Deprem Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Haluk Sucuoğlu’nun yorumlarını sizinle paylaşmak isterim: https://www.instagram.com/reel/CotvZmnOWck/?igshid=MDJmNzVkMjY%3D,
Kendisi Habertürk programında hasar alsa da yıkılmayacak binalar yapmanın hiç de maliyetli olmadığını söylüyor ve ekliyor “İnşaat mühendisliğinde tüm dünyada hedef çok kuvvetli deprem etkisinde bile yıkılmayan bina yapmaktır, hasar görmeyen değil. Bina elden çıkabilir, ekonomik değerini kaybedebilir fakat bina yıkılmaz. Yıkılan her bina yanlış yapılmıştır.”
Hocamızın bu yorumuna katılmıyorum. Bence eğer inşaat mühendisleri kendilerine böyle bir hedef koymuşlarsa çıtayı aşağıda tutmuşlar demektir. Hedef aynı Japon mühendislerin koyduğu gibi “Binaları barınmak için değil, insanları korumak için yapmak” olmalı. Bunun da uzun süreli olması gerekiyor. Binanın aileyi nesiller boyu koruyacak kadar sağlam yapılması gerekiyor. Eğer bu pahalı olur diyorlarsa bizim Türk hocalar (ki daha ucuz malzemeyle tek seferde yıkılmayacak bina yapalım mantığını anlayamıyorum) , o zaman bir girişimci olarak bir aileyi nesiller boyu koruyacak kadar sağlam bina yapmanın uygun maliyetli olmasını sağlayabileceğimizi düşünüyorum. Yeter ki talep artarak devam etsin. Bunun karşılığında üretimi artıralım.
Binalar öldürmesin diye...
Ayrıca insanları deprem değil, binalar öldürüyor. Bu çok net. Ülke olarak bina yapım standartlarını ve şehir planlamasını baştan aşağıya ele almamız gerekiyor. Sadece bina deprem yönetmeliğiyle olacak iş değil bu. Buna göre;
1) Her binanın her türlü afete (deprem dışında sel, toprak kayması vb.) asgari dayanıklılık standardı olması gerekiyor.
2) Binanın yapıldığı zemine göre inşaatın yapılması gerekiyor.
3) Binaların ilgili bölgedeki afet riskine göre inşa edilmesi gerekiyor. Örneğin deprem bölgesinde yapılacak binaların Japonya’daki gibi depremdeki sallanmayı absorbe edecek sistemlerle yapılması veya sel bölgesinde yapılacak binaların bir platform üzerine inşa edilmesi gibi (ki su taşkınlıkları binanın altından aksın vb.).
4) Ciddi risk taşıyan yerlere bina yapılmaması gerekiyor (dere yatağı gibi).
Çözüm önerilerim
Ayrıca bundan sonra yapılması gerekenlere dair kısa ve uzun vadedeki çözüm önerilerimi aktarayım:
1) Kısa vadede:
a) İmar affının kaldırılması gerekiyor (bkz: Depremin vurduğu 10 ildeki imar affı bilançosu ortaya çıktı: https://www.sozcu.com.tr/2023/ekonomi/depremin-vurdugu-10-ildeki-imar-affi-bilancosu-ortaya-cikti-7588286/)
b) Tüm binaları baştan aşağıya denetleyecek bir mekanizma geliştirmek gerekiyor. Depremde yıkılma riski yüksek olan binaları hiç vakit kaybetmeden mühürleyip boşaltmak ve yıkmak gerekiyor. Makyajlanan çürük binaları da hiç affetmeyeceksin, hemen yıkacaksın: https://www.sozcu.com.tr/2023/ekonomi/mantolama-imar-affi-kadar-tehlikeli-7594320/
c) Yeni binaların yapımında standartları tavizsiz uygulatmak gerekiyor. Örneğin:
i) Jeolojik etütleri yapacak profesyonel firmaların tüm inşaat şirketlerine hizmet vermelerinin sağlanması gerekiyor. Yani bina yapacaksan, ilk olarak zemin uygun mu, uygunsa bu zemine nasıl bina yapılır sorularının cevabını verebilmek için tüm inşaat şirketlerine akredite jeoloji etüdü yapacak firmalarla çalışma zorunluluğu getirilmesi gerekiyor.
ii) Bir firmanın inşaat yapma yetkisinin çok sert kriterlere bağlanması gerekiyor. Yani bu işte çok para var diye herkes inşaat yapamayacak. Arazi geliştirmeciler her zaman olacak ama onlar da lisanslı, konusunda uzman inşaat şirketleriyle çalışmak zorunda kalacaklar. İnşaat şirketlerinin de aktif yöneticilerinin mutlaka inşaat mühendisi olmaları gerekiyor.
Geçmişte bu mesleği icra edip binaların yıkılmasına sebebiyet verenlerin önemli çoğunluğu dışarıda serbest dolaşıyorlar. Birkaç müteahhit tutuklandı ama geçmişte olduğu gibi onlar da bir süre sonra serbest kalacaklardır: http://cuts2.com/DUSZd
Artık bunun da böyle olmasına izin veremeyiz. Binaları yıkılıp, on binlerce insanın hayatını kaybetmesine sebebiyet veren herkesin en ağır cezaya çarptırılması gerekiyor. Yeni gelecek olan inşaatçıların da bu hapse girecek olanlardan her açıdan çok daha üstün ve ahlaklı olmaları gerekiyor.
Dışarıdan yapı denetim uzmanları
iii) İnşaat firmasının her yaptığı işte tanımadığı, dışarıdan 3. taraf gibi gelen, yine konusunda uzman yapı denetim uzmanlarının kabul yapması gerekiyor. Bu yapı denetim uzmanları ekibinin de inşaat mühendislerinden oluşması lazım. Yapı denetim uzmanları da rastgele bilgisayar sisteminden seçilerek bu göreve atanmalılar. Müteahhitlerle yapı denetim uzmanlarının kesinlikle muhatap olmaması gerekiyor. Geçmişte maalesef yapı denetiminin içi boşaltıldı. Hatta öyle ki bir ara yapı denetim uzmanları yaptığı işin parasını binayı yapan müteahhitlerden alıyorlardı. Binalarına onay almak için kırk takla atan müteahhitler, yapı denetim uzmanını tehdit edenler vs. gibi geçmişte bir sürü rezillikler yaşandı. Bu mesleğe yıllarını verdikten sonra bıkıp Yeni Zelanda’ya göç eden eski yapı denetim uzmanının anılarını bir dinleyin: https://www.instagram.com/reel/CooZ1NHujpM/?igshid=MDJmNzVkMjY%3D
Artık bunun böyle gitmesine izin veremeyiz.
2) Uzun vadede: Eğitim sistemini baştan aşağıya değiştirmeliyiz. Eğitim sisteminde etik değerleri yüksek ve ahlak alt yapısı sağlam, empati kurabilen, yardımsever, özgüveni yüksek ve hayatı bilen nesiller yetiştirmenin öncelikli olması gerekiyor. Ayrıca eğitim sistemimizin üst düzey mühendisler yetiştirmesi lazım. İnşaat mühendisliğine giriş dersinde 4E yasası öğretilir. Emniyet, Ekonomi, Ergonomi ve Estetik. İlk iki maddenin yeri asla değiştirilmemelidir. Yani ekonomi, emniyetin önüne geçmemelidir. Burada ise daha evvel bahsettiğim ahlak ve etik değerler devreye girmektedir. Bu işin her aşaması bundan sonra zorlaştırılmalıdır. Bir doktor bir ameliyatı yanlış yaparsa bir kişi hayatını kaybeder ama bir inşaat mühendisi işini yanlış yaparsa yüzlerce kişinin hayatını kaybetmesine yol açabilir. Statik, dinamik, mukavemet, yapı statiği, betonarme, çelik yapılar, zemin mekaniği, yapı dinamiği gibi temel derslerin ders saati artırılmalıdır ve bu derslerden ucu ucuna geçmekle mezun olunamaması gerekir. Tüm mezunların, tüm inşaat mühendisliği ve diğer mühendisliklerde her şeye hakim ve pratik yapmış olarak mezun olmaları gerekiyor.
Tüm bu yazdıklarım sonrasında “biz ne yapabiliriz?” diye soruyorsanız, şu anki ortamda yapabileceklerimiz maalesef sınırlı. Bugün için şu tavsiyeleri verebilirim:
Binanın depreme dayanıklı olup olmadığı anlamak için yapabileceklerinizi Arkitekt’te dinleyebilirsiniz:
https://www.instagram.com/reel/CojnQ36NFef/?igshid=MDJmNzVkMjY=
Kendi başınıza yapabilecekleriniz
Bu konuda bazı şeyleri siz kendiniz yapabilirsiniz, bazıları için de uzmanlara başvurabilirsiniz. Kendi yapabileceklerinize gelince:
1) Binanın yaşını öğrenin.
2) Bina hangi yılda yapıldı? Yapıldığı dönemde deprem yönetmeliklerine uygun inşa edildi mi?
3) Binanız daha önce deprem geçirdi mi?
4) Yaşadığınız bina amacı dışında bir revizyona maruz kaldı mı? Örneğin bodrum katın statiği bozulacak şekilde genişletilmiş olması. Kolonların azaltılmış olması vb.
5) Binanın projesi ve ruhsatı var mı? Projeye uygun inşa edildi mi? Belediyelerden binanıza ait projeleri talep edebilirsiniz.
6) Yaşadığınız binanın kolon ve kirişlerini kontrol edebilirsiniz. Zemin katlardaki kolon ve kirişlerde bir çatlak olup olmadığına bakabilirsiniz.
Uzmanlara yaptırabileceklerin
Uzmanlara yaptırabileceklerinize gelirsek:
1) Yapı laboratuvarlarında inşaat sırasında kullanılan betonu analiz ettirebilirsiniz.
2) Binalardan alınan karot beton örneğiyle binanın dayanıklılığını ölçtürebilirsiniz.
3) Yaşadığınız ilin Belediye ile Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne ve kaymakamlara bizzat veya online başvurabilirsiniz. Örnek vermek gerekirse İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bina tespit başvuru linkini paylaşıyorum: https://binatespiti.ibb.istanbul/basvuru/
4) Yaşadığınız yerin riskini AFAD’ın deprem risk haritasına bakarak anlamaya çalışabilirsiniz (bkz: https://www.instagram.com/reel/CoffVm5jUBq/?igshid=MDJmNzVkMjY%3D)
Sonuç olarak bu depremde usulüne uygun yapılıp yıkılmayan da birçok bina var. https://www.instagram.com/p/CowTtqcIzcK/?igshid=MDJmNzVkMjY%3D linkindeki örneklere bakabilirsiniz.
Tüm binalar elden geçmeli
Hep birlikte bundan sonrasına odaklanmamız gerekiyor. Yapılması gerekenleri yukarıda paylaştım. Bu aşamadan sonra bence herkesin elinden geleni yapması lazım. İstanbul ve Marmara Depremi’ne hazırlık için hiç vakit kaybetmememiz gerekiyor.
Biraz radikal olacak ama bana göre Türkiye’de yapılmış 21 milyon binayı tek tek elden geçirmek (teşhis koyup ona göre gerekirse yıkmak) gerekiyor.
Yeni yapılacak binaları da çok büyük titizlikle, şeffaf ve oturmuş bir sistemle, son teknolojiye göre yapmak gerekiyor. Bırakın binaların insanların hayatına mal olmasını, tam tersine deprem, sel, orman yangını, toprak kayması ve diğer tüm afetlerde insanları koruyacak binaları inşa etmek gerekiyor.
Ülkemizde de bunu yapabilecek yetkinliğimiz ve insan kaynağımız da var. O zaman neyi bekliyoruz?