'Bu daha iyi günlerimiz' dedirten su sorunu
Bugünlerde görsel ve yazılı basında Kasım ayının kurak geçmesinden dolayı İstanbul’da su sorununun baş gösterdiğini ve yetkililerin bu konuda uyarılar yaptığını okuyabilirsiniz. İklim değişikliğinin etkilerini yaşamaya başladığımız içinde bulunduğumuz dönemde korkarım bunlar daha iyi günlerimiz.
Bir yandan kuraklık ve su kıtlığı gibi sorunları her geçen gün daha fazla yaşarken diğer yandan sel ve heyelan gibi afetler artarak devam edecek. Sebep çok açık: Doğanın dengesini bozmaya devam ediyoruz.
İstanbul’un barajlarında geçen yıl aynı dönemde yüzde 45,27 olan doluluk oranı yüzde 24,4’e düştüğünden İstanbul Büyükşehir Belediyesi halkı suyu tasarruflu kullanmaya çağırınca (Detaylar için https://www.hurriyet.com.tr/gundem/istanbulda-su-alarmi-41679384 linkindeki haberi okuyabilirsiniz), yazılı ve görsel basında İstanbul’da su sorununun baş gösterdiğine dair haberler daha fazla göze çarpar oldu. Bu kaçınılmaz sonun tek bir sebebi var. Doğanın dengesini bozmuş olmamız.
Bir taraftan insan nüfusu hızla artarken diğer taraftan doğanın katli ve karbon salınımının artarak devam etmesi bu kuraklık ve su sorununun artarak devam edeceğini gösteriyor. Doğanın kendi dengesini yeniden inşa etmesi mümkün, ancak doğaya verdiğimiz zararı durdursak bile bunun telafisi ve yeninden bir dengenin oluşması çok uzun yıllar alacak bir süreç.
Konuşa konuşa dilimde tüy bitti, yaza yaza kalemim aşındı. Yine de bu konuyu işlemekten hiç vazgeçmeyeceğim. Bu konuyu dillendirmeye başladığım dönemlerde, bundan 8 sene kadar önce kaleme aldığım “İnsanoğlu doğadaki dengeyi yeniden nasıl sağlayıp geleceği teminat altına alabilir?” başlıklı şu yazımı paylaşmak isterim: https://www.serhansuzer.com/tr/insanoglu-dogadaki-dengeyi-yeniden-nasil-saglayip-gelecegini-teminat-altina-alabilir
Son 10 yıldır yaptığım bütün konuşmalarda sorunun ne olduğunu, ne yapılması gerektiğini defalarca anlattım. Şimdi de bu doğa tahribatından kaynaklanan doğal afetlerden birini spesifik olarak işlemek isterim: Su sorunu.
Hem ALS’ye hem su sorununa dikkat çeken kampanya
Bundan 6 sene önce ALS için düzenlenen buz kovası kampanyasında binlerce kişinin başlarından aşağıya buz dolu kovayı boşaltmaları açıkçası sinirime dokunmuştu. Çare aranan bir hastalığı dillendirmek için bir başka sorunun insanlarca hiçe sayılması hiç hoşuma gitmemişti. Bu da suların boşu boşuna harcanmasıydı. Bu su ve buz dolu kovaların toprak üzerinde boşaltılması beni o kadar rahatsız etmiyordu çünkü toprağın suyu emdiğini biliyordum. Ancak eylem beton zemin üzerinde yapıldığında bu suyun boşu boşuna harcanması rahatsızlık vericiydi. Ben de hem ALS’ye hem de su sorununa dikkat çekmek için şu videoyu çektim: https://www.youtube.com/watch?v=ynuqN5GwpKY&feature=emb_logo
Bir tıp kongresinde en iyi ALS Buz Kovası videosu seçilen kampanyamla ilgili de o dönemde bir blog yazısı kaleme almıştım: https://www.serhansuzer.com/tr/als-buz-kovasi-kampanyasi
O günlerde ne diyorsam bugün de aynı şeyleri söylüyorum. Su hayattır. Suyumuzu tüketirsek biz insanlar yaşayamayız. O yüzden iklim değişikliğinden kaynaklanan kuraklığın sebebiyet verdiği su sorunuyla başa çıkabilmek için aşağıdaki öncelikleri sıralıyorum:
1) Su verimliliği
a) Alışkanlıklarımızı değiştirerek sağlayacağımız su verimliliği: Su verimliliğine önem vermek gerekiyor. Su tüketimimizi optimum seviyelere çekmemiz gerekiyor. Duş alırken, yemek yaparken, dişimizi fırçalarken tıraş olurken vb. suyu kullandığımız hiçbir zaman suyu boşuna harcamamamız gerekiyor. Örneğin başımıza şampuan sürerken duşun açık kalmaması, dişimizi fırçalarken veya tıraş olurken musluğu sadece suya ihtiyacımız olduğunda açmamız gibi. Bu, su tüketiminde ciddi fark yaratacaktır.
b) Tesisatı yenileyerek sağlayacağımız su verimliliği: Eski su boruları patlayabilir. Önemli olan bu kazalar meydana gelmeden proaktif bir şekilde önlemini alıp boruları yenilemektir. Bir de kapattıktan sonra dahi damla damla su akıtan eski muslukları değiştirerek işe başlayabiliriz. Damlaya damlaya farkında olmadan çok ciddi su harcayabilirsiniz, suyun bu şekilde gereksiz israfını da kendiniz ve insanlık için önlemeniz gerekir.
c) Teknolojiyle sağlanacak su verimliliği: Bu konuda henüz yapacağınız bir şey yok. Evde kullanılan suyun (sifondan, duştan veya yüzünüzü yıkarken akan su gibi) tekrar tekrar değerlendirilmesini sağlayan teknolojiler geliyor. Bu teknolojileri ileride uygun zaman geldiğinde hemen evinize yaptırmanız gerekecek. Hazırlıklı olun.
2) Su sağlayan teknolojiler
Hâlihazırda çevremizde olan su veya su potansiyeli taşıyan partikülleri kullanarak kendi suyumuzu üretmeye yarayan bu teknolojiler gelecekte daha fazla kullanılmaya başlanacak. Bir noktadan sonra herkes kendi başının çaresine bakmak zorunda kalacak. Bu teknolojilerden bazılarını aşağıda sizlerle paylaşıyorum.
a) Yağmur suyu toplama teknolojisi
b) Filtreleme teknolojileri
c) Deniz suyundan (tuzlu su) içecek/kullanılacak su üretilmesi
d) Havadan su üreten teknoloji
3) Dağıtık sistemler
Su kullanımını yerinde üretim yerinde tüketim mantığına oturtmamız gerekiyor. Yani İstanbul’daki gibi suyun barajlara toplanıp oradan yaklaşık 20 milyonluk şehre dağıtılması modelini bütünüyle değiştirmemiz gerekiyor. Bu su dağıtılırken birçok yerde su kaybı yaşayabiliyorsunuz. Burada ciddi verimsizlikler ortaya çıkıyor. Bunun yerine her evin kendi suyunu üretebilecek donanıma sahip olması gerekir.
4) İklim değişikliğini ortadan kaldırma
Bazı zamanlarda ve yerlerde ciddi kuraklık olurken bazı dönemlerde ve bölgelerde de sel felaketlerinin arttığını görebilirsiniz. İklim değişikliğinin ortaya çıkardığı bu dengesizlikleri stabil hale getirebilmek için yapılması gereken her şeyi tavizsiz uygulamak gerekiyor. Hayat tarzımızı değiştirmekten bahsediyorum. Yapılacak işlerin başında enerji devrimini hızlandırmak geliyor. Çünkü karbon salınımının başlıca nedeni fosil yakıtlarının enerji kaynağı olarak kullanılmasıdır. Buna göre:
a) Tüm enerji ihtiyacımızı %100 yenilenebilir enerjiden karşılamamız gerekiyor.
b) Fosil yakıtların hammadde olarak kullanılması gerekir. Yani petrolün petrokimya alanında kullanılması gibi.
c) Enerji verimliliğine önem verip enerji tüketimimizi optimum seviyelere çekmemiz gerekiyor.
d) Suda olduğu gibi enerji de de dağıtık sistemlere odaklanmak gerekiyor. Yani yerinde üretim, yerinde tüketim.
e) Elektrikli araçlar kullanmaya başlamamız gerekiyor. Elektriği de yenilenebilir enerjiden elde etmek şartıyla. Esasında tüm araçların solar elektrikli araç olmaları (solar elektrikli arabalar, gemiler, uçaklar vb.) ve bataryalarını da yenilenebilir enerjiden elde edilen elektrikle şarj etmeleri gerekir.
Hemen başlamak gerek!
Yukarıdaki önerilerim hemen yerine getirilmeye başlanırsa İstanbul ve büyük metropollerde su sıkıntısı yaşanmasının önüne geçilebilir. Aksi takdirde önce 1-2 saatlik su kesintileriyle başlayıp, giderek tüm şehrin sürekli susuz kalmasına kadar varacak bir süreç bizi bekliyor.
Şu ana kadar İstanbul’da ciddi bir su sıkıntısı yaşamamamızın sebebi Tekirdağ’dan Düzce’ye kadar su kaynaklarının bir şekilde İstanbul’a yönlendirilmesidir. İstanbul’un su kaynaklarıyla ilgili detaylı bilgilendirmeyi https://www.iski.istanbul/web/tr-TR/kurumsal/iski-hakkinda1/su-kaynaklari1 link’inde okuyabilirsiniz. Ancak unutmayalım ki, bu su kaynaklarının da bir kapasitesi var. Yani böyle devam ederse İstanbul’un çevresindeki tüm su kaynaklarını da tüketmiş olacağız.
Bir de Türkiye’deki en büyük şehir olmasından dolayı İstanbul’u örnek verdim. Türkiye’nin tüm illerinde özellikle kuraklığı daha fazla hisseden güney illerimizde su sorunu hat safhadadır.
Su kıtlığı yaşanınca insanların yaşamları felakete sürüklenir ve yaşam kaliteleri çok düşer. Salgın hastalıklar dahil her türlü sağlık problemleri baş gösterir. Tekrarlıyorum: Su hayattır! Suyumuza sahip çıkmamız şart!
Bu felaketleri yaşamamak için umarım ileride devletler gereken adımları atarlar ve susuzluk felaketinin önüne kısa, orta ve uzun vadede geçerler.
Bu yazıyı da tarihe tekrar not düşmek için yazıyorum. İlgilenenlere duyurulur.