COP26 Zirvesi ve geleceğimize dair düşündürdükleri
31 Ekim-12 Kasım tarihlerinde İskoçya’da düzenlenen COP26 zirvesi iyisiyle kötüsüyle çok ses getirdi. Bu zirveye ilk olarak McGill Üniversitesi’nde iklim kriziyle ilgili yaptığım konuşmada değinmiştim. Bu yazımda daha detaylı bir özet sunacağım, sonunda da zirveyle ilgili kendi fikirlerimi paylaşacağım.
Birleşmiş Milletler 26. İklim Değişikliği Konferansı (COP26) bu yıl 31 Ekim – 12 Kasım tarihlerinde İskoçya’nın Glasgow şehrinde düzenlendi. Birleşik Krallık’ın ev sahipliğinde ve İtalya işbirliğiyle gerçekleştirilen konferansın ilk iki gününde liderler zirvesi yapıldı.
İklim diplomasisi tarafında ABD toplantılara Joe Biden, John Kerry, Barack Obama, Al Gore gibi isimlerin dahil olduğu güçlü bir heyetle katılım sağlarken, Avrupa Birliği ve Birleşik Krallık da üst düzey heyetlerle zirvedeki yerini aldı. Çin, Rusya, Türkiye ise COP26’ya bakanlık düzeyinde katılım sağladı. Bill Gates ve Leonardo DiCaprio gibi isimlerin de toplantılarda yer alması konferansa duyulan ilgiyi artırdı.
Detaylara girmeden önce McGill Üniversitesi’ndeki sunumumda COP26 zirvesini özetlediğim slaytlara bir göz atalım:
Slayt 1
Slayt 2
Slayt 3
COP26 Çıktıları
COP26 kapsamında birçok yeni karar ve girişime imza atıldı. Bazı kesimler söz konusu sonuçları yetersiz ve başarısız olarak değerlendirirken bazı kesimler çıktıları motive edici olarak değerlendiriyor.
Sonuçları katılımlar ve genel etki bağlamında özetlersek;
● Glasgow İklim Paktı imzalandı.
● 2030’a kadar %30 metan gazının azaltılmasına ilişkin taahhüt verildi.
● 2030’a kadar ormansızlaştırmayı ve arazi bozulumunu durdurma üzerinde uzlaşıldı.
● Paris Anlaşması kurallar kitabı tamamlandı.
● Birçok ülke iklim değişikliği ile mücadelelerine yönelik tek taraflı emisyon azaltım taahhütleri açıkladı.
● Emisyon azaltımı ve iklim değişikliğine uyum konusunda çok sayıda ortak inisiyatife imza atıldı.
Bu sonuçlara baktığımızda ise;
● Paris Anlaşması ile ortaya konan küresel ısınmayı (sanayi devrimine göre) 1,5 °C ile sınırla tutma hedefi güncel tutuldu.
● Bir ilk olarak kömür kullanımının azaltımına ilişkin taahhüt verildi. Kömürden çıkış ibaresi son dakikada Hindistan’ın itirazları nedeniyle metinden çıkartılarak yerine “azaltım” kelimesi eklendi.
● COP26 öncesinde verilen tüm taahhütler 2,7 °C ile küresel ısınmanın sabitleneceğini ortaya koyarken; Birleşmiş Milletler’e göre yeni taahhütler ile 2,4 °C’ye inilebilecek. Uluslararası Enerji Ajansı’na göre ise 1,8 °C’ye kadar gerileyebilecek. Her iki durumda da asıl hedefin 1,5 °C ile sınırlamak olduğunu hatırlatmakta fayda var.
● Az gelişmiş ülkelerde iklim felaketleri ile ortaya çıkacak kayıpların ve zararların karşılanmasına ilişkin talep ilk defa gündeme geldi; nitekim ABD ve AB’nin itirazları ile konuya ilişkin bir karar alınmadı.
● Her yıl iklim finansmanı için 100 milyar dolar hedefine henüz ulaşılamadı.
● ABD-Çin arasında fosil yakıtların, ormansızlaştırmanın ve metan kullanımının azaltılmasını da içeren işbirliği anlaşması imzalandı.
● İklim değişikliği ile mücadelede az gelişmiş ülkelerin adaptasyon projelerine yönelik fon iki katına çıkarıldı.
● 10 çok taraflı banka, çalışmalarını Paris Anlaşması’na uyacak şekilde gerçekleştireceğini taahhüt etti.
● Kömürden temiz enerjiye geçişe ilişkin 46 ülke kömür üretimine ve tüketimine son vermeye ilişkin taahhütte bulundu.
● Elektrikli araçların ve sürdürülebilir ulaşımın hızlandırılmasına ilişkin ortak bildiri yayınlandı. 100’den fazla ülke en geç 2035’a kadar lider piyasalarda, 2040’ta ise tüm dünyada yeni otomobillerin ve kamyonetlerin sıfır emisyonlu olmasına ilişkin taahhütte bulundu.
● Ortak güneş deklarasyonuyla 80’den fazla ülke yenilenebilir enerjiye erişimin artırılmasını hedefledi.
● Orman, tarım ve emtia ticareti diyaloğunda kamu-özel sektör işbirliklerinin güçlendirilmesi amaçlandı.
● Temiz teknolojilerin ve sürdürülebilir çözümlerin yaygınlaştırılmasını hızlandırmak amacıyla 10 yıllık bir “Atılım Gündemi” projesi başlatıldı. 40’tan fazla ülkenin girişimi ile birçok sektörde 2030 hedefleri yayınlandı.
● 20’den fazla ülke uluslararası havacılık CO2 emisyonlarının küresel sıcaklık artışını 1,5 derece ile sınırlandıracağını taahhüt etti.
● 450 finans kuruluşu 2050’de karbon nötr olmayı taahhüt etti.
● Önümüzdeki dönem takvimine ilişkin olarak COP27 Mısır’da, COP28 ise Birleşik Arap Emirlikleri’nde düzenlenecek.
Türkiye’nin yaklaşımı
Türkiye ise bu sonuçlar arasından;
● Ormanlar ve arazi kullanımına ilişkin deklarasyona imza attı.
● Atılım ajandasına ilişkin beyana ortak oldu.
● Uluslararası havacılık iklim hedefine imza attı.
● Sıfır emisyonlu araçlar mutabakatında imzacı oldu.
Aynı zamanda, COP26 büyük iklim eylemleriyle de hatırlanacak. İklim aktivisti Greta Thunberg’in liderliğinde gerçekleştirilen eylemlerde COP26 sonuçları büyük bir başarısızlık olarak lanse edildi.
Çok daha fazlası yapılabilirdi
Başarı mı, başarısızlık mı, yorumunu sizlere bırakıyorum. Bana sorarsanız çok daha fazlası yapılabilirdi. Bundan yaklaşık 10 sene önce bu konuları dillendirmeye başladığımda o dönemde ilgili herkesle (bakanlıklar, vb.) iklim değişikliği konularını konuşur ve acilen bir şeyler yapılması gerekliliğini anlatırdım. O dönemde bıyık altından gülerek bizlerle çok dalga geçildi ve somut adımlar atılmadı. Evet, sonuçta yenilenebilir enerji sektörü ülkemizde de başlatıldı ama başlangıçta hep “good to have” tavrıyla yaklaşıldı, imaj tazelemenin bir yolu olarak görüldü.
İçinde bulunduğumuz şu günlerde özellikle COP26 zirvesine baktığımda artık bıyık altından gülerek dalga geçme olayı kalmadı. Bazı aşırı uçlar dışında herkes iklim krizinin farkında. Bir tek ne zaman ve ne kadar önlem alınması gerektiği konusunda farklı fikirler var. Ülkeler arasındaki uygulamalar da değişiyor.
Bir de tabii en başından beri fosil yakıt lobisi aktif olarak enerji devrimini geciktirmek için elinden geleni yapmaya devam ediyor. Sürelerinin sınırlı olduğunu biliyorlar, içinde bulunduğumuz süreçte kömür, petrol ve doğalgazın yakılıp enerji kaynağı olarak kullanılma modelini devam ettirmek istiyorlar ve sektör son dönemlerini yaşarken bu kaynaklar bitmeden küplerini ellerinden geldiğince doldurmak niyetindeler.
Enerji devrimi artık kaçınılmaz
Artık size bahsettiğim enerji devriminin olup olmayacağı bir soru değil. Çünkü bu değişimi artık dünyadaki hiçbir güç durduramaz (Allah korusun, nükleer bir savaş veya dünya savaşı gibi çok ekstrem olaylar hariç). Şu anki soru “ne zaman?” Bu tartışma bana göre aklı başındaki insanlara göre olabilecek en kısa zaman dilimi olarak tanımlanabilir. “En kısa dilim nedir peki?” diye sorduğunuzu duyabiliyorum. Bu soruyu McGill’de yaptığım konuşmada da sormuşlardı. Verdiğim cevabı sizinle aynen paylaşmak isterim. Slaytların altına olabilecek süreleri tekrarlıyorum:
Slayt 4
Slayt 5
Slayt 6
Slayt 7
Slayt 8
Slayt 9
Slayt 10
Slayt 11
Çürümüş düzenin değişeceği güzel günler yakında
İşin özeti tam yetkili bir hükümet olsa yukarıda size verdiğim tahminlerden daha kısa bir sürede bu işi tamamlar ve insanlık adına büyük bir hizmet gerçekleştirmiş olurdu. Kimse bana 2030 veya 2050 gibi uzak tarihleri başarı hikayesi olarak anlatmasın. Aksine, bu kadar uzak tarihlerde gerçekleştirilecek hedefler başarısızlık hikayesi olur. Peki enerji devrimini en kısa sürede gerçekleştirebilecek bir babayiğit hükümet yok mu? Yoksa herkes mi fosil yakıt ve diğer menfaat odaklarının adamı?
Çok yakın zamanda insanlığın sonunu getirebilecek nitelikteki çürümüş düzenin baştan aşağıya değiştiğine tanık olacağız. Güzel günler yakında.
Not: COP26’ya bizzat katılıp tüm bu olayları yerinde takip edebilmiş Cansu Üttü’nün bu yazıyı yazabilmemde büyük katkısı oldu. Kendisine can-ı gönülden teşekkür ederim.