COVID-19 salgınının dünyadaki seyri ve deneyimlerim

Geçen yazımı COVID-19 hastalığına yol açan koronavirüsün yayılma süreciyle ilgili gözlemlerime ve ciddiyetini hızla kavramamız gereken önlemlere ayırmıştım. Daha çok Türkiye odaklı olan bu ilk makalemin ardından bu yazımda konuyu küresel ölçekte ele alacağım ve bazı deneyimlerimi paylaşacağım.

Hepimiz evlerde olduğumuz için sosyal medya ve Whatsapp grupları gibi çok farklı iletişim gruplarından bu konuyla ilgili bombardımana tutulmuş durumdayız. Herkese her türlü bilgi akıyor. Ben de iletişim kanallarımdan aldığım bilgiler ile okuduğum bazı makaleleri harmanlayarak konuyu geniş bir perspektiften sizlere aktarmak istiyorum.

Öncelikle bu salgının bir pandemiye (Dünya çapında salgın) dönüştüğünü artık hepimiz biliyoruz. İlk vakaların 2019 Aralık ayında Çin’in Wuhan kentinde görülmesiyle başlayan ve bu yılın Ocak ayından itibaren hızla yayılarak tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 virüsü 11 Mart itibarı ile Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından pandemi olarak ilan edildi: http://www.euro.who.int/en/health-topics/health-emergencies/coronavirus-covid-19/news/news/2020/3/who-announces-covid-19-outbreak-a-pandemic

Şubat ayında kaleme aldığım 2. Gıda Bankacılığı Zirvesi’yle ilgili yazımda günün en ilgi çeken sorusunun koronavirüsü Singapur Gıda Bankası Müdürü Nichol’e sormam olduğunu yazmıştım. O yazının linkini hatırlatmak için paylaşıyorum: https://www.serhansuzer.com/tr/2-gida-bankaciligi-zirvesinin-ardindan. Kendisine koronavirüs salgınının Singapur’u ve kendi gıda bankacılığı operasyonlarını nasıl etkilediğini sordum. O da sorumu şu şekilde yanıtladı:

Gönüllü bulma sıkıntısı

“Bu ciddi bir kriz. Tüm ülkeyi, bölgeyi etkisi altına aldı. Hatta şimdi dünyaya yayılıyor. Hepimiz mecburen evden çalışıyoruz ve çok mecbur olmadıkça evden dışarı çıkmıyoruz. Bütün marketler ve temel ihtiyaç ürünleri satan yerler hep boşaldı. Herkes evde stokluyor ve mümkünse evden dışarı çıkmıyor. Tabii böyle bir ortamda insan gücü gerektiren gıda bankacılığı operasyonunda zorluklar çekebiliyoruz. Profesyoneller nispeten görevlerini yerine getirmek durumunda kalıyorlar ancak özellikle gönüllü bulmakta sıkıntılarımız oluyor.”

Bu konuşmayı yaparken hayatımda ilk defa sosyal izolasyonla kendilerini eve kapattıklarını öğrenmiş oldum. Nichol bu cevabında bir uyarıda daha bulundu: “Dikkat edin, bu salgın yakında size de gelebilir. Siz de aynı koşullarda yaşamak zorunda kalabilirsiniz”. Dediği aynen gerçekleşti. Hatta bu küresel çapta yaşadığımız salgın sadece Türkiye’ye değil hemen hemen dünyanın her yerine bulaştı.

İtalyan teknisyenimizden uyarı

Benzer bir şekilde İzmit’in Kandıra ilçesinde gerçekleştirdiğimiz rüzgar projesinde kullandığımız Alman Senvion türbinlerinin bizim bölgeye bakan İtalya Ofisi’nde teknik işlerden sorumlu Guenael’e de her hafta yaptığımız video konferanslarda durumun nasıl olduğunu soruyorum. Kendisi Milan’da yaşıyor ve evden çalışıyor. Mart ayının başında sorduğumda durumun giderek daha büyük bir felakete dönüştüğünü ve kimsenin evden çıkamadığını belirtmişti. Singapur gibi İtalya’daki tanıdıklarımız da bize benzer bir uyarıda bulunmuştu: Dikkat edin aynı ortam orada da olabilir. Bu salgın çok pis bir şey. Bütün hayatı felç ediyor.

Guenael’le mart başında konuştuğumuzda 1 aydır evde kapalı kaldıklarını belirtmişti, şimdi süre daha da uzadı. İtalyanlar da bizim gibi Akdeniz kanı taşıyan bir millet. Evde oturmayı sevmiyorlar ve sosyallik kültürlerinin bir parçası. O yüzden bu sürecin hem evde kalanlar için hem de halkı evde kalmaya ikna etmeye çalışanlar için ne kadar zor olduğunu tahmin edebiliyorum.

Çileden çıkan belediye başkanları

İtalyanlar “her şey güzel olacak” diyerek ve balkonlarında müzik yaparak bu süreci ruhsal olarak atlatmaya çalışıyorlar. İşte İtalya’dan görüntüler: https://www.instagram.com/tv/B9sEkRSpDGD/?igshid=qd4khjv6bq81

Benzer görüntülere diğer ülkelerde de tanık oluyoruz. İşte İspanya’da bir spor salonunun çevre halkına spor yaptırdıkları video: https://www.instagram.com/tv/B-CTrfUKKn6/?utm_source=ig_web_button_share_sheet

Ancak durum o kadar da süt liman değil. Hatta İtalyan halkının laf dinlememesinden dolayı kamu yetkilileri ciddi şikayetçiler. Buna örnek olarak İtalyan belediye başkanlarıyla ilgili görmüş olduğum videolardan feryat içeren bir tanesini sizlerle paylaşmak isterim: https://www.youtube.com/watch?v=SWt6fG3ydLc

Bu da diğer belediye başkanlarının isyanı: https://www.youtube.com/watch?v=KKf-urXzBHg

Bildiğiniz gibi İtalya koronavirüsten vefat eden sayısında başı çekiyor. Ülke tarihindeki en büyük afetlerden birini yaşıyor ve bu durumu henüz kontrol altına almış değiller. En kötüsü de gerek İtalya’da gerekse dünyanın herhangi bir ülkesinde salgınla savaşta en ön sırada görev yapan sağlık çalışanları, doktorlar, hemşireler ve diğerleri de enfekte olup yaşamlarını kaybedebiliyorlar. O yüzden sağlık çalışanlarına bir kez daha can-ı gönülden teşekkür ediyor, sağlıklarıyla ilgili bir sorun yaşamamalarını temenni ediyor ve hepsine kolaylıklar diliyorum.

Şahsen sağlık çalışanlarının fedakarlıklarını vatan için canını vermekten çekinmeyen askerlerle eş değerde tutuyorum. Onlar da insanları kurtarmak için kendi hayatlarını ve yakınlarını tehlikeye atıyorlar.

Bu vesileyle Türkiye’de başlatılan akşam 9’daki alkış videosunu paylaşmak isterim. İşte Niğde, Nevşehir ve Afyon’da ortaya çıkan görüntüler: https://www.msn.com/tr-tr/video/finans/sağlık-çalışanlarına-alkışlı-destek-sürüyor-niğde-nevşehir-afyonkarahisar/vp-BB11vURz
 

Benzer bir alkışın market, lojistik, yardım kuruluşları, bankalar ve elzem ürünleri üreten firmaların çalışanları ve dışarıda çalışmak zorunda kalan daha niceleri için de ileride yapılması gerektiğine inanıyorum.


Salgının yayılma hızı ve yararlı linkler

Bu öyle bir salgın ki bugün itibariyle dünya çapında yaklaşık 600.000 insanı enfekte etti, 27.000’den fazla insanın hayatına maloldu ve 170’den fazla ülkede ortaya çıktı. Bu bahsettiğim rakamlar gün geçtikte çok hızlı artıyor. Detayları COVID Visualizer web sitesinden görebilirsiniz: https://www.covidvisualizer.com/. Yani üzülerek söylüyorum, bu rakamlar muhtemelen bu yazıyı yazdıktan birkaç ay hatta hafta sonra bambaşka bir boyuta gelmiş şekilde karşımıza çıkacak.

Tüm dünyada koronavirüsle ilgili farklı birçok kaynaktan bilgiler elde edebilirsiniz. İşinize yarayacak birkaç linki paylaşıyorum:

Dünya Sağlık Örgütü’nün koronavirüsle ilgili web sitesinde resmi bilgilere yer verdiği bölüm: https://www.who.int/emergencies/diseases/novel-coronavirus-2019/

Amerika Birleşik Devletleri’nin koronavirüsle ilgili açtığı resmi web sitesi: https://www.coronavirus.gov/

 

İnsanlık tarihinin en büyük salgınlarından birini yaşadığımız bir gerçek. Tüm tarihte en ölümcül salgın olan, 14. yüzyılda ortaya çıkan ve 18. yüzyıla kadar süren Kara vebadan yaklaşık 100 milyon civarında insanın hayatını kaybettiğini biliyoruz.

Tabii öldürücü olup olmaması kişiden kişiye göre değişiyor. İşte tüm dünyada manşetlere çıkmış Diamond Princess adlı cruise gemisinin karantinaya alınması ve gemide enfekte olanlardan Carl Goldman’ın 29 Şubat 2020 tarihinde Washington Post’ta yayımlanan makalesinden bir özet:

https://www.dogrulukpayi.com/bulten/koronavirusum-var-bu-simdiye-kadar-benim-icin-o-kadar-da-kotu-degil

Yüksek bulaşma oranı en büyük tehdit

Bu makalede geçen “koronavirüsüm var ve bu benim için o kadar da kötü değil” cümlesi konunun ana temasını oluşturuyor. Lakin koronavirüsün diğer virüslere göre öne çıkan daha tehlikeli özelliği bulaşıcılığının çok yüksek olması. Yani o kadar bulaşıcı ki, enfekte biriyle temas ettiğiniz anda siz de enfekte hale geliyorsunuz. Virüsle ilgili hâlâ birçok bilinmeyen var.

Bu karikatürde yer verilen ve yakın tarihimize baktığımızda ise bundan yaklaşık 100 yıl önce yaşanan İspanyol gribinden o dönemde 2 milyarlık insan nüfusunun çeyreği yani 500 milyon kişi enfekte olmuş ve 50 milyonun üzerinde kişi hayatını kaybetmişti.

Hatta öyle ki bu hastalığa yakalananlar arasında Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu önderimiz Kemal Atatürk de vardı. Metin Özata’nın yazdığı kitaba göre Atatürk Samsun'a hareket etme hazırlıkları içerisindeyken bu hastalığa yakalanmış ve hastalığı Beşiktaş'taki evinde atlatmıştır*. Sonrasında nasıl bir mucizeye imza attığını hepimiz biliyoruz.

Virüs ve pandemilerle ilgili daha sonra detaylı bir yazı kaleme alacağım. Şimdilik bu salgının neden  İspanya'da başlamadığı halde İspanyol Gribi olarak adlandırıldığını söyleyeceğim. Bunun sebebi İspanya'nın, I. Dünya Savaşı'nda yer almamış olması ve askerî sansür nedeniyle diğer Avrupa devletlerinde salgından söz edilmezken İspanyol basınının salgın konusunu ilk kez gündeme getirmiş olmasıdır.

Bu arada İspanya demişken günümüz İspanyası virüsle başa çıkamayınca İspanya Devleti hastaneleri kamulaştırdı. İspanya Sağlık Bakanı Salvador Illa, ülkede koronavirüs salgını nedeniyle ölen kişi sayısının bir günde iki katına sıçramasının hemen ardından ülke çapındaki tüm özel hastane ve özel sağlık hizmeti sağlayıcılarının Mart ayında kamulaştırıldığını duyurdu.

Devletlerin ekonomiyi ayakta tutma önlemleri

Avrupa’nın diğer ülkelerine baktığımızda Fransızlar da kamulaştırma opsiyonunun açık olduğunu belirtti. Fransa Maliye Bakanı Bruno Le Maire, devletin ülkenin en büyük şirketlerini korumak için elinde ne araç varsa kullanarak müdahale edebileceğini belirtti ve “İhtiyaç duyulursa kamulaştırma terimini de kullanabilirim" dedi. Türkiye’de de özel hastanelerin yönetimini devlet devralmıştır. Yani bir anlamda Türkiye’de de teknik olarak kısmi kamulaştırma gerçekleştiğini söyleyebiliriz.

Ekonomide de Devletler ciddi önlemler alıyorlar. Örneğin Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron “Hiçbir Fransız şirketi iflas riskiyle karşı karşıya kalmayacak" dedi.

Almanya’da da devlet devreye giriyor. Bu ülkede de hükümet zor duruma düşen şirketler için devletin devreye gireceğini duyurdu.

İngiltere de diğer Avrupa ülkeleri gibi eşi görülmemiş önlemler alacağını deklare etti. İngiltere Maliye Bakanı Rishi Sunak, finansal bir krize girme riskiyle karşı karşıya olan şirketlere destek planı açıklayacaklarını söyledi.

Hollanda Başbakanı Mark Rutte, koronavirüs salgınına karşı eşi görülmemiş önlemler alınacağını belirterek, "Şirketlerin iflas etmemesi ve insanların işlerini kaybetmemelerini sağlamak için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Her iki durumda da zor bir zaman olacak, ama sizi hayal kırıklığına uğratmayacağız." dedi.

Tüm dünyada böyle bir eğilim varken şunu söyleyebilirim ki hayatı boyunca yardım edenlerin bile ihtiyaç sahibi konuma düşebilecekleri günlerden geçiyoruz. Bunun için kurucusu olduğum TİDER’de yardım çalışmalarımızı devam ettiriyoruz. Hatta tüm zorluklara rağmen etkimizi daha da artırabilmek için diğer kardeş STK’larla sağlam bir yapı üzerinde konuşuyoruz. Yakın bir zamanda duyuracağız. Şimdilik size bir fikir vermesi açısından aşağıdaki resimleri paylaşıyorum:

Benimle alakalı olan konulardan Dünya’daki örnekleri vermeye devam edeyim. Beni tanıyanlar bilir. Kanada’da okudum. Bu ülkede okuduğum üniversitemle gurur duyuyorum. McGill University, COVID-19 pandemisini aktif olarak yönetiyorlar. İşte hafta başında üniversitemin yaptığı bilgilendirme (2-3 günde bir bu güncellemeleri yapıyorlar):

https://www.instagram.com/tv/B-FtSWwA5VC/?igshid=17g3butzqd736

Üniversitem bu salgınla ilgili bilgilendirmeleri ayrıca kendi web sitesi üzerinden yapıyor: https://www.mcgill.ca/coronavirus/

Kanada’da da salgın ciddiye alınıyor. Bizim okuldan mezun Kanada Başbakanı Justin Trudeau’nun eşi  Sophie Trudeau da COVID-19 pozitif çıkınca Kanada’daki kamuoyu bu salgının her yere ulaşabileceği mesajını çok net aldı.

Kosta Rika da etkilendi

Bir örnek de fahri konsolosu olduğum Kosta Rika’dan. Kosta Rika’da da diğer bütün ülkelerde olduğu gibi polis ve güvenlik güçleri halkı zorla içeriye sokmaya uğraşıyor. Sosyal bir kültüre sahip Kosta Rikalılar da diğer tüm insanlar gibi sürekli içeride kalmakta zorlanıyorlar. 4,5 milyon nüfusu ve 82.000 km2’lik yüzölçümüyle küçük bir ülke olan Kosta Rika’da 200’ler civarında enfekte ve 2 vefat eden kişiyle diğer ülkelere göre nispeten az etkilenmiş gibi görünse de bu salgının ne kadar hızlı yayıldığını bildiğimizden dolayı ülkenin sürecin başlangıç aşamasında işi sıkı tutmasını temenni ediyorum.

Bu arada geçen hafta birkaç Kosta Rikalının ülkelerine dönmeleri için ciddi uğraş verdiğimizi de belirtmek isterim. Önce birkaç ülkeden uçuşların iptal edilmesiyle başlanan süreç 4 ülke haricinde tüm uçuşların iptal olmasına kadar vardı. O 4 ülkeden de yakında uçuşlar iptal olursa şaşırmam. Bu yüzden Kosta Rika’ya Türkiye’den en kestirme yol olan Panama ve Kolombiya’ya yapılan son uçuşlara İstanbul üzerinden bazı Kosta Rika vatandaşlarını yetiştirdiğimizi söyleyebilirim. Ama tabii bütün bu organizasyon için Kosta Rika Büyükelçiliğiyle birlikte ciddi mücadele verdik.

Yurt dışındaki mağdur Türk vatandaşları

 Ülkelerine dönemedikleri için çok zor durumda olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olduğunu da biliyoruz. Örnek vermek gerekirse aşağıdaki videoda yardım isteyen bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını görebilirsiniz.

https://www.hurriyet.com.tr/video/hindistanda-mahsur-kalan-turk-vatandasinin-gozyaslariyla-yardim-cigligi-41477868

Allah yardımcıları olsun, umarım tez zamanda ülkemize dönüş yapabilirler. Koronavirüsle ilgili birçok trajediye tanık oluyoruz. İnsanlık ciddi bir testten geçiyor. İşte komşumuz Irak’ın başkenti Bağdat’ta görev yapan bir doktorun feryadı: https://www.hurriyet.com.tr/dunya/korona-virusle-mucadele-eden-irakli-doktordan-aglayarak-evde-kalin-cagrisi-41477757

Ayrıca sosyal izolasyon birçok kişinin hayatlarını etkiliyor. Bu konuda en çok mustarip olan kişiler doğa veya açık alan sporları yapmaya alışık olanlar. İşte size bu sporcuların evde kal kampanyasıyla verdikleri sınav:

Kitesurf: https://www.instagram.com/p/B910YAJp4UZ/?igshid=xuklpun6l5d1

Fatih Terim’in çok haklı tepkisi

Spor demişken beni tanıyan herkes Galatasaraylı olduğumu bilir. Geçen makalemde ülkemizdeki futbol ve basketbol federasyonlarının sorumsuz davranışlarını eleştirmiştim. Hemen ardından Galatasaray Kulübü’nün başkan yardımcısı Abdulrahim Albayrak’ın ve eşinin, oğlunun, Galatasaray teknik direktörü Fatih Terim’in, Fenerbahçeli basketbol oyuncularının ve Fenerbahçe’nin Alman futbolcusu Max Kruse’nin koronavirüs kaptıkları belirlendi. Hepsine acil şifalar diliyorum.

Halbuki Galatasaray’ın kendi evinde oynadığı Beşiktaş maçında gösterdiği haklı tepkiyi maçtan sonraki basın toplantısında dile getirmişti. İşte Fatih Terim’in basın toplantısında söyledikleri: https://www.youtube.com/watch?v=HAxmVWWuKlw

Fatih Terim’in ne kadar haklı olduğu ortaya çıkmış oldu. Türkiye’nin en büyük spor camiaları doğal olarak bu olaylara ciddi tepki göstermişlerdir. Bu tür durumlarda aklın ve bilimin izinden ayrılmamamız gerekiyor. 

Dezenformasyona karşı kaynaklar

Bu arada tüm dünyada koronavirüsle ilgili farklı iletişim kanallarından bilimi saptıran her türlü dezenfermasyona da tanık oluyoruz. Bu dezenfermasyonla ilgili bazı linkleri de sizlerle paylaşmak isterim:

Dünya Sağlık Örgütü: https://www.who.int/emergencies/diseases/novel-coronavirus-2019/advice-for-public/myth-busters

Factrackers: https://www.factrakers.org/post/busted-coronavirus-myths-take-on-new-life

Halbuki bilime yeteri kadar önem ve destek verilse belki de bu salgının aşısını çoktan bulunmuş olacaktı. İşte bilim insanlarının koronavirüs aşısını ortaya çıkarmak üzereyken destek aldıkları fonun bitmesi üzerine yaptığı çalışmaları nasıl yarım bırakmak zorunda kaldıklarını anlatan bir yazı:  https://www.nbcnews.com/health/health-care/scientists-were-close-coronavirus-vaccine-years-ago-then-money-dried-n1150091

Örnek ülkeler

Ülkeler arasında da pandemiye en bilimsel yaklaşan ve sistemi bilim bazlı kuranlar diğer ülkelere göre daha başarılılar. Size 3 örnek:

Çin: Krizin sıfır noktası olan Çin’de milyarlık nüfusuna rağmen çok kısa zaman içerisinde iki devasa pandemi hastanesi inşa ettiler. Çin halkı devletlerinin telkinlerine uydu ve acil durumlar haricinde evden dışarı çıkmadılar. Çinliler dışarıda yürüyen herkesi kameralar vasıtasıyla takip etti. Kimin kimle kontağı hepsini yapay zekayla tespit edebildiler. Tam bir disiplin içerisinde süreci yönettiler. Son olarak medikal sektörde başka türevleri de bulunan Plaquenil adlı sıtma ilacının koronavirüse iyi geldiğini saptadılar (sıtmaya da virüs sebep oluyor) ve enfekte hastaların tedavi süreçlerinde kullandılar. Sonuçta salgını kontrol altına aldılar.

Almanya: Süreci son derece şeffaf yönetiyorlar. Alman halkı da büyük çoğunlukla devletinin telkinlerini dinliyor ve verilen talimatları, sosyal izolasyon kurallarını uyguluyor. Almanlar test yapma konusunu da ciddiye alıyorlar. Ayrıca sağlık sektöründe yaratılan ek kapasite, malzeme temini ve anında müdahale ölüm oranlarının diğer ülkelere göre çok daha az olmasını sağlıyor.

Kore: Kore SARS krizindeki tecrübesinden test kitleriyle herkesi takibe aldı. Pozitif testi çıkan herkesin temasta bulunduğu kişileri takip ettiler ve anında izolasyon yaptılar. Hatta Kore’den meşhur bir “31. Vaka” hikayesi çıktı. 30 enfekte kişiye kadar tam kontrol sağlamışken, 31. hastanın maalesef çok ciddi sosyal aktivitelerde bulunup binlerce kişiye yaydığı tespit edildi. Esasında bu salgını hemen önleyebilecekken binlerce kişiye bulaştıktan sonra durdurabildiler. Yine de G. Kore işi sıkı tutmakta çok başarılı oldu bana göre. Enfekte kişi sayısını asgaride tutmayı başardılar.

Sonuç olarak şu aşamada madem koronavirüsün henüz bir aşısı yok, o zaman test sayısını artırmak ve herkesi testten geçirmek, sosyal izolasyon ve hijyen bu salgınla savaşın önemli unsurlarından diyebiliriz. 

Ben de şahsım adına konuşmak gerekirse zaten mecburi durumlar dışında evden dışarı çıkmıyorum, temizliğe önem verirdim ama bu günlerde hijyene ekstra önem veriyorum. Son olarak evde test yapılabildiğini duyar duymaz kendime test yaptırdım. Bir özel hastanenin bu hizmetinden faydalanarak eve çağırdığım sağlık çalışanı profesyoneli evin dışında kıyafetlerini giydi ve evde burundan boğaza kulak temizleme çubuğu gibi uzun bir çubuk sokup sonra çevirerek örnek aldılar. Yani teknik adıyla burun sürüntüsü ile korona PCR yaptırdım. Ayrıca enfeksiyon var mı yok mu analizini yapmak için kanımı da aldılar. 2 günde çıkan test sonuçları COVID-19 olup olmadığını %100 doğrulukla çıkarıyor. 

Test sonucum ne mi çıktı? Negatif. Ancak bu sonuç sonrasında tedbirini elde bırakacak bir durumum yok. Aksine gün geçtikçe tedbirlerimi arttırıyorum. Umarım en kısa zamanda bu pandemi sona erer.

Sağlıcakla kalın. 

* Özata M. 2007. Atatürk ve Tıbbiyeliler


 

İlginizi Çekebilir
Yorumlar ( 0 )
Bu yazı hakkında ilk yorumu siz yapın...
Yorumlarınız için