İkinci dalganın dalgaya gelir tarafı yok!
Kişisel gözlem ve saptamalarından yararlandığım bazı sağlık uzmanlarının da endişeyle vurguladığı gibi, kışa girerken Covid-19 salgınının ülkemizdeki seyri maalesef hiç de iç açıcı değil. Bir yanda şu anki vakaların ilk kapanma dönemini defalarca katladığı, durumun ‘feci’ olduğu dile getirilirken, diğer yanda salgını ve önlemleri hâlâ yeterince ciddiye almayanlar riski daha da artırıyor.
Geçenlerde misafirliğe gittiğim bir binada aşağıya inmek için asansöre bindim. Aynı asansörde bir hemşire vardı. Herhalde özel hemşirelik hizmeti veren bir merkezden gelip bu binada birine hizmet veriyor diye düşündüm. Dikkatimi asıl çeken benim gibi çift maske takmış olmasıydı. Hiç vakit kaybetmeden hemen söze girdim:
– Siz de benim gibi çift maske takmışsınız. Medikal sektörde olan biri olarak durumu nasıl görüyorsunuz?
– Durum feci.
– Ne kadar feci?
– Tam rakamları hiçbirimiz bilemiyoruz ama bir tahmin yapabilirim; yasakların olduğu dönemde bile hasta sayısı şu ankinin çeyreği kadardı bence.
– Yapmayın ya! Durum o kadar feci yani…
– Siz siz olun, aman dikkat edin. Bu işin şakası yok!..
– Tavsiyeniz için teşekkür ederim.
Aynı gün içerisinde medikal sektörde yönetici olan yakın bir arkadaşımı aradım. Hemşirenin söyledikleri bende merak uyandırmıştı. Ona durumu sordum ve benzer bir cevap aldım:
– Durum feci, Serhan. Hastaneler doldu taştı. Aman dikkat et!
Esasında geçen aydan beri kiminle konuşsam sıklıkla “Aman dikkat et, çember daralıyor” tarzında konuşmalar duyar olmuştum. Hemşireyle diyaloğumdan sonra algıda seçicilik misali durumun gittikçe kötüye gittiğine dair haberler gözüme daha çok çarpmaya başladı. Tam da o günlerde siyasiler açıklamalar yapıp halkı uyarmaya başladılar.
Son olarak geçen gün yasaklar geldi. 20 Kasım’dan itibaren geçerli olacak yasaklarla ilgili detayları https://www.cnnturk.com/turkiye/sokaga-cikma-kisitlamasi-geldi-iste-yasak-olan-saatler-ve-tum-detaylar?page=11 linkinde okuyabilirsiniz.
‘Keşke’ler dizisi…
Tüm bunları düşünürken nerede hata yaptık diye aklımdan geçirmeye başladım. Sonrasında şunlar aklıma geldi ve kendi kendime birçok konuda ‘keşke’ dedim. Keşke;
• Pandeminin Türkiye’de başlangıcı olarak kabul edilen Mart ayında maske takma zorunluluğu getirilseydi.
• Yurtdışından gelen uçuşlara çok sıkı önlemler alınsaydı. Örneğin, Türkiye vatandaşı olmayanları Covid-19 testi olmadan almasaydık. Testi pozitif çıkanı da ülkeye kabul etmeseydik.
• Spor karşılaşmaları (futbol, basketbol vb.) pandemi bitene kadar iptal olsaydı. Bu konuda Futbol Federasyonu’nu eleştiren bir yazı kaleme almıştım: https://www.serhansuzer.com/tr/futbol-super-ligimiz-basladi-hayirli-olsun-mu
• Uzaktan eğitime devam edilseydi. Okulların kısmi açılması bence yanlış bir karar oldu. Çocukların kalabalık sınıflar içinde bir arada öğrenim görmesi hem kendileri hem de aileleri için ciddi bir risk.
• Kalabalık set ekibiyle çalışan dizilerin ve filmlerin çekimi pandemi geçene kadar yasaklansaydı.
• Sinemalar pandeminin ilk günlerinden itibaren kapatılsaydı.
• Düğün, sünnet, kutlama gibi kalabalıkların bir araya geldiği etkinlikler salgın bitene kadar yasaklansaydı. Millet ille de evlenmek istiyorsa -evlenme konusunda takıntılı olanlar veya aşkından ölenler için söylüyorum- o zaman düğün yapmadan açık alanda sosyal mesafeyi gözeterek, maskelerle, nikâh memuru, evlenecek çift ve iki şahidi geçmeyecek şekilde nikâhları kıyılsa, düğünler de salgın sonrasına ertelenseydi.
• Restoran, bar gibi yerlerde ‘açık alan’ ve ‘sosyal mesafe’ mecburiyeti getirilseydi. Camı açılmayan mekânlar kapatılsaydı.
• Evlerde toplu etkinlikler yasaklansaydı. Buna kına gecesi, ev partileri, nişan, kadınların toplu günleri gibi tüm etkinlikler dâhil.
• Yurt içine ve yurt dışına toplu halde gidilen seyahat turları yasaklansaydı.
• Covid-19 ile ilgili halkı bilinçlendirmek için televizyonların ‘prime time’ kuşakları da dâhil her gün bilgiler aktarılsaydı.
Üzücü haber rekorları
Bu liste daha da uzar. Şimdilik burada kesiyorum. Demek istediğimi anladınız. Sonuçta bu basit hamlelerle Covid-19’lu sayısı çok daha az olabilirdi ve şimdiki yasaklarla bu şekilde muhatap olmazdık.
Ancak, ortada bir gerçek var. Şu anda ikinci dalga çok daha sert vurdu. Yani, artık hiç kimsenin yazımın başlığında değindiğim gibi bir “dalgaya alma” lüksü yok. Tam tersine durum çok ciddi. Salgın ciddi patlama gösterdi, hatta her geçen gün Covid-19’dan hastalanan ve vefat edenlerin sayısı yeni rekorlar kırıyor. Bence içinde bulunduğumuz dönemde durumu kontrol altına almak için koyulan bu yasaklar doğru karar. Tabii birçok kişinin farklı konularda eleştirilerini de duymamız mümkün. Kimi yaşa göre kimi de saatlere göre yasakların getirilmesini, bazıları da koyulan yasakların karmakarışık olduğunu ve kimsenin bir şey anlamadığını söylüyor. Sonuç olarak niyet doğru. Küresel bir salgından geçtiğimizin ve ciddi bir sağlık krizi yaşadığımızın farkında olmayan sevgili milletimizin sebebiyet verdiği, çarpan etkisiyle artan salgını durdurmak için sert bir el freni gerekiyordu. Bu da gerçekleşti.
Kişisel tavsiyelerim
Benim burada yapmak istediğim, yasaklar olsun olmasın pandemi sürecinde virüsü kapmamak ve kendinizi korumak için size bazı tavsiyelerde bulunmak:
• Çift maske takın.
• Bulunduğunuz her yerde mekânı mutlaka havalandırın. Havaların soğumaya başladığı bu dönemde camı her zaman açık tutmak zorunda değilsiniz. Belli periyodlarla da camı açıp tekrar kapayabilirsiniz. Yeter ki bulunduğunuz yer havalansın.
• Görüşmelerinizi (toplantı, yemek vb.) mümkün olduğunca açık mekânda yapın. Eğer açık mekân yoksa mutlaka penceresini açabileceğiniz bir yerde olun ve hemen yakınınızdaki camı açın.
• Arabada giderken de yanınızda başkaları varsa mutlaka camı açın. Tümüyle açmanıza da gerek yok, aralasanız ve hava sirkülasyonunu sağlasanız yeterli.
• Bağışıklık sisteminizi güçlü tutmanız çok kritik. O yüzden uykunuzu mutlaka iyi alın. Besininize dikkat edin. Mümkünse vitamin takviyesi yapın.
• Yapabiliyorsanız günde en az bir kere, mümkünse birkaç kere boğaz gargarası yapın. Bu, tuzlu suyla da olur, özel gargara solüsyonlarıyla da olur, Listerine gibi ağız ferahlatıcı ancak aynı zamanda ağzı temizleyen ürünlerle de olur.
• Burnunuzu da günde en az bir kez temizleyin. Su çekerek temizlemeniz bile yeterli.
• Mümkünse dışarı çıkmayın. Yalnızca çok gerekli olduğu durumlarda dışarı çıkın, ancak tüm önlemlerinizi almayı ihmal etmeyin.
• Kullandığınız telefon ve laptopları günde en az 1 kez dezenfekte edin. Üzerini dezenfekte edecek (alkol bazlı) solüsyonlarla silin.
• Kalabalık yerlere girmeyin. Hele iç mekânsa hiç girmeyin.
• Bulunduğunuz her yerde sosyal mesafeye dikkat edin.
• Kişisel hijyeninize ekstra dikkat edin. Günde bir kere duş almanın, ellerinizi sürekli yıkamanın veya kolonya/dezenfektan kullanmanın yanı sıra, dışarıdan bir yerden geldiyseniz yine mutlaka temizlenin.
• Dışarıdan ürün getirdiğiniz (marketten yemek vb.) kapları, şişeleri vb. mutlaka dezenfekte edip buzdolabına veya dolaplara temiz şekilde yerleştirin.
• Bol sıvı tüketin.
• Özellikle yaşlı olan kişileri ziyaretlerinizde ekstra dikkatli davranın. Örneğin babaannenizin veya anneannenizin büyük bir yemek masası varsa, masanın ta öbür ucuna siz oturun. Evde yemek yerken mutlaka camı açın, yemek yeme hariç her koşulda yanlarında da maske takın.
Kişisel olarak çok dikkat ettiğim bu konularda size verebileceğim öğütler şimdilik bunlar. Aşının çıkmaya başladığı müjdeleri geliyor gelmesine de, o aşıların bize ulaşması vakit alacak gibi duruyor. Bu işin uzmanları, ortamın en erken bir sonraki kışa kadar normale dönebileceğini belirtiyorlar. O zamana kadar yasaklar olsun olmasın mutlaka yukarıdaki tavsiyelerime uyun.
Covid-19’a yakalanıp tedavi görenlerin hepsi benzer şeyler söylüyor: “Bu çok feci bir hastalık... Aman yakalanmayın... İnsanı mahvediyor… Bizim hayatta kalmamız büyük bir lütuf oldu… Tanrıya şükürler olsun.”
Buradaki en kritik konu aşı olana kadar kendinizi korumanız ve Covid-19’a yakalanmamanızdır.
Herkese kolaylıklar, hastalananlara geçmiş olsun, yakını vefat etmiş olanlara Allah’tan rahmet, tüm insanlara da sabırlar dilerim. Hepimiz aşı olana kadar dişimizi sıkmak zorundayız. Ha gayret!..