Latin Amerikalı kuzenlerimizin karizmatik ülkesi: Peru (Cusco)

Lima’dan 4.50 uçağıyla yaklaşık 1,5 saatlik yolculuğun ardından Cusco’ya geldik. Havalimanında, sabah 6.30 civarlarında valizleri beklerken bir anda telefonum çalmaya başladı. Kalacağımız butik otelin sahibi Jesus arıyordu. Aramızda İngilizce şu şekilde bir diyalog geçti:

  • Cusco’ya vardınız mı?
  • Evet, az önce indik.
  • Güzel. Talep ettiğiniz gibi sizi havalimanından almak üzere birini gönderdim. Resminiz onda var. Çıkışta bekliyor olması gerek.
  • Tamamdır, teşekkürler.
  • Birbirinizi bulup bulmadığınızı teyit edersiniz bana.
  • Tabii olur.
  • Otele gelince kahvaltı etmek ister misiniz?
  • (Böyle kişiye özel bir hizmet beklemeyen ve şaşkınlıkla cevap veren ben) Harika olur.
  • Tamamdır, yakında görüşürüz.
  • Bu arada istersen benimle İspanyolca konuşabilirsin.
  • (İspanyolca’ya dönerek) Türk değil misin?
  • Evet
  • İspanyolca nereden?
  • Cervantes Enstitüsü’nde öğrendim. Kosta Rika Fahri Konsolosu olduğum için İspanyolca öğrenmem iyi oldu. Sen nerelisin, aksanın kulağıma Latin Amerikalı gibi gelmiyor.
  • Evet, ben de İspanyol’um. Buraya gelince detayları konuşuruz.
  • Anlaştık!

Havalimanından çıkınca şoförü önce bulamadık, 5 dakikalık telefon trafiğinden sonra şoförle birbirimizi bulduk ve arabasına binerek Peru’nun antik kenti Cusco’nun merkezine doğru hareket ettik.

Normalde bir yere gitmeden önce araştırma yapıp o yerle ilgili her türlü bilgiyi edinirim. Bu sefer ruh halimden midir bilinmez, hiçbir yerle ilgili hiçbir şey okumadım ve kendi kendime “bu kez keşiflerini spontane yap” dedim. Cusco’ya iner inmez beni şaşırtan ilk şey, havalimanını ne kadar yüksek bir yere yapmış olmalarıydı. Yüksek, adeta bulutların arasında ve nispeten kısa bir pisti olan havalimanına iniş yapmıştık. Arabayla şehir merkezine doğru inerken aklımdan bunları geçiriyordum.



Yaklaşık 40 dakikalık bir yolculuktan sonra şehir merkezine vardık. Meraklı mizacımdan bizi almaya gelen şoföre Cusco’yla ilgili bir sürü soru sordum.

Bir anda dar sokaklardan ve eski binaların arasından gitmeye başladık, yolculuk ilginç bir hal aldı.

Cusco’nun dar sokakları

 

Daha sonra bir katedralin yanındaki bir ara sokakta durduk. Bu bir çıkmaz sokaktı. Bizi alan şoför buradan sonra merdivenlerden yukarıya çıkacağımız söyledi. İşte otelin yakınındaki katedral:

 


 

İlginç geldi. Dik merdivenlerden çıkmaya başlayınca otelin nerede olduğunu gerçekten merak etmeye başladım. Bu arada bizi getiren şoför ısrarla valizleri almak istedi. Adama “Valizin tekini hiç değilse ben alayım” dedim. Adam da bana gülümseyerek İspanyolca “Siz buna alışık değilsiniz” dedi. “Neye alışık değilim?” diye sordum. Adam yine gülümseyerek “Merdivenleri çıkınca görürsün” dedi.

Adamın ne demek istediğini hâlâ anlamamıştım. “Peki” dedim. Merdivenleri çıkmaya başladım. Çok ilginçtir, daha 5. merdivende nefesimin kesildiğini hissetmeye başladım. Merdivenleri çıkarken yanımdaki arkadaşıma “Senin de nefesin kesiliyor mu?” diye sordum. Nefes nefese kalmış arkadaşım “Evet, çok tuhaf, ilk kez böyle bir şey yaşıyorum” dedi. Ben de ona “Bu yüksek konumda olmamızdan mı kaynaklanıyor acaba?” diye sordum. “Galiba” dedi, “Oteldekilere sorarız.” diyerek merdivenlere çıkmaya devam ettim.

Otele vardık. Merdiven basamaklarının yukarı doğru devam ettiği bir yerde klasik bir kapıdan ilginç mimarisi ve harika manzarası olan “Garden of San Blas” adlı butik otele giriş yaptık.

Otelin giriş kapısı

 

Otelin sahibi Jesus bizi orada karşıladı. Gülümseyerek “Cusco’ya hoş geldiniz” dedi. Ben de kendisine “Hoş bulduk” dedim ve aklımdaki ilk soruyu; neden nefes nefese kaldığımızı sordum. Bana bunun çok normal olduğunu, buraya ilk gelenlerin başına hep geldiğini söyledi ve “Bazılarının alışması birkaç gün sürer, bazıları ise hiç alışamazlar. Ben bile hâlâ hızlı yürüdüğümde veya koştuğumda zorlanırım” dedi. Ardından ekledi; “Kahvaltınızı şimdi hazırlayayım mı?” Ben de çok iyi olacağını, sabah bir şey yemediğimizi söyledim.

Jesus bize hem damak tadı açısından hem de görsel anlamda muhteşem bir kahvaltı hazırladı. Özellikle hazırladığı omlet şu ana kadar yediğim en lezzetli omletti. Yaptığım kahvaltıdan sonra otelde ilk çektiğim kareyi sizlerle paylaşmak isterim:

 

Kaldığımız butik otelden Cusco manzarası…



Sahip olduğu butik otelin mimarisi ve hazırladığı kahvaltıya bakıldığında yüksek bir gustoya sahip olduğu anlaşılan İspanyol’un hikayesi ise şöyle: Ülkesinde kendi seyahat acentesinin başındayken artık yaptığı işlerden yorulmuş ve gerçekten keyif alacağı bir yere taşınmak istemiş. Hayatı boyunca birkaç kez gidip geldiği Cusco’da karar kılmış ve işini bırakıp Cusco’ya taşınmış. O bölgedeki mevcut evleri satın alıp birleştirerek kendi butik otelini yaratmış.

Otel de çok ilgi çekiciydi. Her odayı farklı bir konseptle yaratmış. Yer dolu olduğu için her gece farklı bir odada kaldık. Bir odada Hint konsepti, bir odada uzak doğu konsepti, bir odada Katolik İspanyol konsepti (bu arada kendisi de koyu bir Katolik olarak yetişmiş bir İspanyol) ve bir odada da jakuzili çok özel bir atmosfere sahip bir süit oda konsepti vardı. Her bir odanın ayrı bir hikâyesi olduğunu öğrendik.

O gün içerisinde bazı yarım kalan işlerimi halledip biraz dinlendikten sonra şehri yürüyerek turlamaya çıktık. Cusco’da çektiğimiz bazı kareleri sizlerle paylaşmak isterim:

4434

4435

4436

4438

4442

4477

4480

 

Sonrasında da akşam yemeği için bir Fransız restoranına gittik. Cusco’da bir Fransız restoranını seçmemizin nedeni gustosuna güvendiğim Jesus’un tavsiye etmiş olmasıydı. Bir de klasik Fransız restoranı değildi. Peru’nun velinimetlerinden faydalanıp nispeten bir füzyon mutfağı yaratmışlardı. Yemekler lezzetli ve farklıydı.

Ertesi gün erken bir saatte Machu Pichu’ya yolculuğumuz vardı. O yüzden akşam erkenden yemeğimizi yedik ve otele döndük.

Machu Picchu ziyaretimizi bir sonraki yazımda anlatacağım. Dünya’nın yedi harikasından biri olan bu muhteşem yeri bir sonraki yazımda kaleme alacağım.

Sabahın erken saatlerinde Machu Picchu’ya gidip akşam 9 gibi otele vardık.

Hastalıktan çıkmaya çalışan bir bünyeyle vardığımız otelde Jesus’un sıcak sebze çorbasını içip erken saatte yattık. Ertesi sabah yeniden doğmuş gibi kalktım. Çok mutluydum. Tekrar kahvaltımızı yapıp hazırlıklarımızı tamamladıktan sonra Cusco civarındaki şehirlerin turuna çıktık. Özetle Chinchero, Maras, Pachar’daki Moray kalıntıları ve Ollantaytambo şehirlerini turladık ve Cusco’ya geri dönüş yaptık.

Bu turdan kalan resim ve videoları aşağıda bulabilirsiniz. (4712-4936)

Resim

Resim

Resim

Resim

Resim

Video

Video

Video

Resim

Resim

Cusco’daki son günümüzde ise şehir turu organize ettik. Bu turda Plaza de Arma ve şehir merkezindeki birçok sokağı gezebildik.

Ertesi gün havalimanına gitmeden önce Saksayhuaman Inka bölgesini ziyaret ettik. Bu ziyaretten geride kalan görselleri de paylaşmak isterim: 4958-4982

Resim

Resim

Resim

Resim

Resim

Resim
 

Saksayhuaman Inka bölgesinden havalimanına gidiş yolunda manzaranın güzel olduğu yerlerde mola verdik. İşte ortaya çıkan karaler:

Resim 4993 Muhteşem Cusco Panoraması

Resim 5005 Şehrin en tepe noktasında İspanyollardan kalma Hz. İsa’nın heykelini konumlandırmışlar.


Bize muhteşem ev sahipliği yapmış Jesus son olarak bize Cusco tarzı bir heykel hediye ederek seyahatimizi taçlandırdı. Harika geçmiş bir Cusco ziyaretinden sonra yılın son günü Lima’ya gidip yeni yılı karşılamaya artık hazırdık.

 

 

İlginizi Çekebilir
Yorumlar ( 0 )
Bu yazı hakkında ilk yorumu siz yapın...
Yorumlarınız için