Mars rüyası

İnsanlık aya adım attıktan sonra ilk koyulan hedef dünyaya en yakın gezegen Mars’a ayak basabilmekti. O gün bugündür, bırakın Mars’a adım atma konusunda ilerleme kaydedilmesini, aya gidişler bile seyrekleşti. Uzay çalışmaları geriye gitti. İnsanlığın uzayla sınavını kısaca özetleyeceğim bu yazımda Mars’ta yeni bir medeniyet kurma rüyasının bizim jenerasyonda gerçekleşme olasılığına değineceğim.

Geçtiğimiz günlerde Elon Musk’ın şirketi SpaceX’in ABD devletinin uzay ajansı NASA adına deneme uçuşu yaptığı Space Ship’in infilak etmesi, insanların uzaya yayılması hedefi adına üzücü bir gelişme olsa da bu amacın arkasında durup gerçekleşmesi için herkesin elinden geleni yapmaya devam etmesi gerekiyor.

İnsanlar ilk çağlardan günümüze kadar her gece gökyüzüne baktı ve uzayı hayal etti. Hayallerini dünyaya sığdıramadığından olsa gerek insanlığın uzaya yolculuk etme fikri tam olarak 19. yüzyılın sonlarında Jules Verne’nin yazdığı Aya Yolculuk romanıyla başladı diyebiliriz. Öyle ki çiçeği burnunda icat sinemanın da ilk bilim kurgu eseri H. G. Wells'in yazdığı Aydaki İlk İnsanlar ve Jules Verne’in kitaplarından Georges Méliès’in uyarladığı Aya Seyahat (Le Voyage Dans La Lune, 1902) oldu.

Karanlığı, büyüklüğü ve bilinmezliği sebebiyle tarih boyunca insanlar uzayı hep merak etti ve araştırmak için çeşitli aletler geliştirdi. Teleskopla başlayan uzaya yakından bakma serüveni, yüzyıllar geçtikçe yerini daha güçlü teleskoplara ve uzay araçlarına bıraktı.

Savaştan doğan uzay teknolojisi

İkinci Dünya Savaşı’nın silah sanayisini şahlandırması sayesinde insanlık roketi icat etti. İlk kez Almanya tarafından II. Dünya Savaşı’nın sonuna doğru kullanılan balistik füzelerin gelişimi, Sovyetler Birliği ve ABD arasındaki bir uzay yarışını körükleyerek fırlatma araçlarının yolunu açtı. Savaştan sonra da Sovyetlerin dağılmasına kadar süren Soğuk Savaş’ın etkisiyle insanlık, uzay çalışmaları konusunda epey bir yol kat etti. II. Dünya Savaşı’ndan sonra her iki ülke kendi füze programlarını oluşturdu. 20. yüzyılın ikinci yarısında, yörünge hızlarına ulaşmak için yer çekimi kuvvetinin üstesinden gelebilecek kadar güçlü olan ve uzay araştırmalarının yolunu açan roketler geliştirildi.

İnsanın uzayla ilk teması Sovyetler tarafından 4 Ekim 1957’de fırlatılan ilk yapay uydusu Sputnik-1 ile başladı. İlk ABD uydusu Explorer 1 ise, 31 Ocak 1958’de yörüngeye girdi. 12 Nisan 1961’de Rus Teğmen Yuri Gagarin, Vostok 1’de uzaya çıkıp Dünya’nın yörüngesinde dönen ilk insan oldu ve tarihe geçti. Aynı yıl Amerikalı Alan Shepard, uzaya uçan ilk Amerikalı oldu ve Amerikan başkanı John F. Kennedy, yakın gelecekte Ay’a insan göndermeye yönelik çalışmaların başladığını duyurdu. John F. Kennedy’nin belirlediği ulusal hedefi “Ay’a iniş yapacak bir araç fırlatmak ve Dünya’ya geri döndürmekti. 20 Şubat 1962’de John Glenn’in tarihi uçuşu onu uzaya çıkıp Dünya’nın etrafında dönen ilk Amerikalı ve ikinci insan yaptı. Bu çalışmalarda zaman zaman başarısızlık da yaşandı. Amerika’nın Apollo projesi 1967’de daha deneme aşamasındayken başarısızlıkla sonuçlandı ve ne yazık ki üç astronot patlama sonucu hayatını kaybetti.

Ay’a ilk adım

20 Temmuz 1969’da Astronot Neil Armstrong ilk defa Dünya harici bir gök cismine giden ve orada yürüyen insan olarak tarihe geçiyordu. Ay üzerinde yaptığı yürüyüşe başlarken söylediği tarihi sözdeki gibi “Bir insan için küçük, insanlık için dev bir adım” attı ve uydumuza ayak bastı. Armstrong’un ilk adımından yaklaşık 19 dakika sonra, Astronot Buzz Aldrin kendisine katıldı ve Ay’da yürüyen ikinci insan oldu. Apollo 11 adındaki bu yolculuk, insanlık uzay tarihinin en büyük başarılarından biri oldu. Daha sonra ABD, 1969-1972 yılları arasında Ay'a 8 ayrı insanlı araç gönderdi, yani toplamda 24 insanı Ay'a götürmeyi ve geri getirmeyi başardı.

Olayın gerçekliği ile ilgili tüm dedikoduları bir yana bırakırsak; dört yüz yıl önce dünyanın yuvarlak olduğunu iddia ettiği için kilise tarafından yakılarak infaz edilmekle yargılanan Galileo’yu düşündüğümüzde insanların Ay’a seyahat edebiliyor olması gerçekten mucizevi bir olaydı.

Uzay yarışının hızlandığı dönem

1960’larda astronotlar Ay yüzeyine inmeden önce insansız uzay araçları Ay’ı fotoğraflamış ve araştırmıştı. 1970’lerin başında ise yörüngedeki iletişim ve navigasyon uyduları günlük kullanımdaydı. Mariner adlı uzay aracı Mars yüzeyinin etrafında dönüyordu ve yüzeyi haritalandırıyordu. Voyager adlı uzay aracı ise Jüpiter ve Satürn yolundaydı. Bu iki gezegenin halkalarının ve uydularının ayrıntılı görüntülerini dahi yerküreye göndermişti.

İnsanoğlunun yaşadığı Dünya’ya “tepeden” bakmaya başladığı o tarihlerden bu yana, uzay araştırmaları çok hızlı bir gelişim gösterdi. 1970 yılına gelindiğinde yarışa Çin de dâhil oldu ve uzaya ilk uydusunu fırlattı.

1980’lerde, uydu iletişimi televizyon programlarını taşımak için genişledi ve insanlar çanak antenler üzerinden uydu sinyallerini alabildi. Uydular ayrıca Antarktika üzerinde bir ozon deliği keşfettiler, orman yangınlarını saptadılar ve bize 1986’da Çernobil’deki nükleer santral felaketinin fotoğraflarını ilettiler. Astronomik uydular ise yeni yıldızları keşfettiler ve galaksimizin merkezi hakkında yeni görüntülere ulaşmamızı sağladılar.

Ortak kullanılan uzay istasyonu

1998 yılında ise düşük Dünya yörüngesinde bir araştırma laboratuvarı olan Uluslararası Uzay İstasyonunun ilk kısmı yörüngeye fırlatıldı. Bu istasyon uzay fırlatma sistemlerinin maliyetlerini azaltmak ve güvenliği artırmak için tasarlanmıştı. Tasarımına ve yapımına katkıda bulunan birçok farklı ortakla, bu yüksek uçan laboratuvar, uzay araştırmasında işbirliğinin bir sembolü haline geldi. Eski rakipler olan ABD ve Rusya günümüzde bu laboratuvarda birlikte çalışıyorlar. Laboratuvar, şu ana kadar 17 farklı ülkeden astronot, kozmonot ve uzay turistleri tarafından ziyaret edildi.

Aya yapılan insanlı inişin ardından uzay çalışmalarında diğer hedef Mars gezegeni oldu. Modern uzay araştırmalarının odak noktası haline gelen Mars ile ilgili günümüzde birçok proje yürütülüyor. 2018 yılının başında SpaceX şirketi tarafından geliştirilen Falcon Heavy roketi, bir adet Tesla Roadster aracı yüklü roketi uzaya başarıyla çıkardı. SpaceX yaptığı açıklamada Tesla Roadster’in Mars yakınından geçen rotasına ulaştığını açıkladı. Yine SpaceX şirketi, ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) astronotları Doug Hurley ve Bob Behnken’i Uluslararası Uzay İstasyonu’na (ISS) götüren Crew Dragon adlı uzay aracını 30 Mayıs 2020’de uzaya fırlattı. Böylece, özel sektör ilk kez uzaya insanlı bir araç göndermiş oldu.

Günümüzde insanlık kara delikleri fotoğraflayıp, Mars’a ayak basmanın hazırlıklarını yaparken Carl Sagan’ın deyişiyle “Merkezi ve kuruluş amacı biz olmayıp, enginlikte ve sonsuzlukta kaybolmuş minnacık; yüzlerce milyar galaksi ve milyarlarca trilyon yıldızla bezenmiş bir kozmik okyanusta dönüp dolaşan bir Dünya” üzerinde yaşadığımızın gittikçe daha fazla idrakine varıyoruz (Kaynak: Sky Road – Ceyda Demirci: https://www.gzt.com/skyroad/insanligin-uzayla-imtihani-3595379 ve iyihisset.com: https://www.iyihisset.com/yasa/teknoloji/dunyanin-uzayla-imtihani-gunumuze-kadar-hangi-calismalar-yapildi)

Mars’a yolculuk

Aya ayak bastıktan sonra gözünü Mars’a çeviren uzay programlarına sahip ülkeler Mars’ta da tarih yazmaya devam ediyor ve insanların başka bir gezegene ayak basma hedefine adım adım yaklaşıyorlar. Şimdiye kadar Amerika, Avrupa Uzay Ajansı ve Rusya başta olmak üzere Hindistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Çin’den pek çok uzay aracı Mars’a gönderildi. Büyük çoğunluğu başarısızlıkla sonuçlanan görevlerden bazıları Mars’a ulaştığı halde kısa zaman sonra Dünya ile irtibatı kesildiği için görevlerine son verildi.

Mars görevi başarı ile sonuçlanmış, bize önemli veriler göndermiş araçlardan ve yüzey araçlarının iniş yaptığı bölgelerin nasıl seçildiğinden kısaca bahsedelim.

Mariner 4

NASA tarafından 1964 yılının Kasım ayında gönderilen araç, Mars’a ulaşmayı başaran ilk görevdi ve Kızıl Gezegen’in yüzeyinin ilk yakın çekim fotoğraflarını bize gönderdi.

Viking 1 ve Viking 2

Viking 1 ve Viking 2 uzay araçları 1975 yılında NASA tarafından gönderildi. Her ikisi de birer yörünge ve yüzey aracından oluşmaktaydı. Bu görev, ABD’nin yüzeye iniş yaptığı ilk başarılı Mars misyonudur.

Araçlar, Mars’ta iki farklı bölgeye indirildi. Kızıl Gezegen’i daha yakından tanımak ve yaşam izlerini araştırmak için gönderildiler. Herhangi bir yaşam belirtisine rastlamadılar; ancak yaşam için gerekli olan karbon, nitrojen, hidrojen, oksijen ve fosfor gibi tüm temel elementleri buldular.

Bilim insanları, Güneşin ultraviyole radyasyonu ve toprağın aşırı kuruluğunun canlı organizmaların oluşumunu engellediğini düşünüyorlar. Bu nedenle canlı yaşamını toprağın altında, çok daha derinlerde aramalıyız. Viking yörünge ve iniş araçları, radyoizotop termoelektrik jeneratörleri sayesinde tasarım ömürlerinden çok daha uzun süre hizmet verdiler.

Mars-2 ve Mars-3

Sovyetler Birliği’nin yıllarca süren başarısız denemelerinden sonra nihayet 1971’de fırlatılan Mars-2 yörünge aracı Mars’a başarılı bir şekilde ulaştı ancak iniş modülü atmosfere planlanandan daha dik bir açıyla girdiği için iniş sistemi arızalandı ve araç yüzeye düştü.

Mars-3 yüzey aracı ise yüzeye başarılı bir şekilde iniş yaptığı halde yüzeyde yalnızca birkaç saniye görevini sürdürebildi. Yüzey araçlarında istenilen başarıya ulaşılamamış olsa da yörünge araçları; Mars atmosferi, yüzey sıcaklığı ve basınca dair önemli veriler elde ettiler ve Dünya’ya 60 fotoğraf gönderdiler.

Mars Pathfinder ve Sojourner Rover

1996 yılının Aralık ayında gönderilen araç, yenilikçi tasarımı ve içinde taşıdığı yüzey aracı Sojourner ile birçok ilke imza attı. Pathfinder hava yastıkları ile ilk kez Mars’a yumuşak iniş yaptı ve Sojourner dünya dışında herhangi bir gezegende kullanılan ilk tekerlekli araç oldu. "Rover’ların babası" olarak tanımlayabileceğimiz Sojourner, 1 haftalık görev süresini fazlasıyla aşarak, 83 gün boyunca araştırma yaptı.

Spirit ve Opportunity

İkiz Roverlar, 2004 yılında Mars’a iniş yaptılar. Toprağın kimyasal ve mineral yapısını incelediler. Özel araçları ile kayaları aşındırdılar ve eşsiz bilgilere ulaştılar. Elde edilen veriler, Mars’ın bir zamanlar sulu bir geçmişe sahip olduğunu gösteriyordu. Spirit ve Opportunity, Kızıl Gezegen’in mikrobiyal yaşama ev sahipliği yapmış olabilecek ıslak geçmişine dair ilk kanıtları buldular.

Curiosity

2011 yılında gönderilen Curiosity Rover, şimdiye kadar Mars yüzeyine indirilmiş en büyük ve ağır araçlardan biri. Gale kraterine iniş yaptı ve burada Mars’ın eskiden ev sahipliği yapmış olabileceği mikrobiyal yaşamın izlerini arıyor.

Araştırma için Gale kraterinin seçilmesi bir tesadüf değil. Diğer iniş noktalarında olduğu gibi aylarca yapılan inceleme ve elemeler sonrasında en verimli sonuçların alınabileceği ve eskiden akarsu ve göllere ev sahipliği yapmış olan bölgeler seçiliyor. Bu kraterin kıyı şeridinde birikmiş olabilecek mineral ve kalıntılar, canlı yaşamı için en büyük kanıtlar olabilir.

Curiosity Rover’ın araştırmaları halen devam ediyor. 2020'nin Haziran ayında yayınlanan bir habere göre, Kızıl Gezegen’deki metan gizeminin çözülmesini sağladı. Curiosity, Mars’ta metan gazı tespit etmişti. Bu gerçekten çok heyecan verici çünkü Dünya’da metan gazının çoğu mikroplar tarafından üretiliyor. Aynı şekilde Mars’taki metan gazı mikrobiyal yaşamın en büyük kanıtı olabilir ancak metanın biyolojik bir süreçle üretilmek zorunda olmadığını da biliyoruz. Jeolojik süreçler sonucu da oluşabiliyor.

Bu heyecan verici haberin ardından bilim insanlarının yaşadığı kafa karışıklığı ise, Avrupa Uzay Ajansı’nın (ESA) ExoMars Trace Gas Orbiter aracının, atmosferin yüksek kesimlerinde metana rastlamamış olmasıydı. Gece ve gündüz ayrı ayrı yapılan ölçümler sonucunda Gale kraterinde metan konsantrasyonunun gün içinde değiştiği tespit edildi. Yine de küresel olarak atmosferin yüksek kesimlerinde neden hâlâ metana rastlanmadığına dair araştırmalar devam ediyor.

Perseverance

Çoğumuz Mars 2020 misyonunu yakından takip etmişizdir. En azından Mars’a isminizi göndermiş olabilirsiniz. Temmuz 2020’de gönderilen uzay aracı, Şubat 2021’de Mars yüzeyine indi. Jezero kraterinde araştırmalarına, kaya ve tortu örnekleri toplamaya devam ediyor.

Daha önce de bahsettiğimiz gibi, yüzey araçlarının iniş yaptığı noktalar titizlikle seçiliyor. Jezero kraterinin seçilme nedeni ise bir zamanlar (3,5 milyar yıl önce) burada nehir kanallarının sularını akıttığı büyük bir göl olması. Bu gölün kıyı şeridinde bulunan, oluşumu için suya ihtiyaç duyulan kil ve karbonat mineralleri; mikrobiyal canlı kalıntılarını koruyabilecek özelliklere sahip.

Perseverance Mars’a gönderilmeden önce test ve deneylerin yapıldığı Salda Gölü de benzer bir jeolojik yapıya sahip. Bölgede korunan biyoimzaların (yaşam kalıntısı) Perseverance’a nasıl görüneceğini anlamak için Salda Gölü eşsiz bir nimet.

Elde edilen tüm önemli verilerin yanında NASA bir ilke daha imza atarak Dünya dışı bir gezegende ilk kez bir helikopter (Ingenuity) havalandırmayı başardı. Bu deneysel bir misyondu ve Mars’ta ilk motorlu uçuşu test etmek için gerçekleştirildi.

Mars’ta uçan ilk helikopterle ilgili video: https://www.youtube.com/watch?v=M6dv0fOWgvs

Hope

Birleşik Arap Emirlikleri’nin ilk Mars görevidir. Emirates Mars Misyonu kapsamında gönderilen araç, 2021 yılının Şubat ayında Mars’a ulaşmıştır. Yörüngede dolaşarak Mars atmosferini ve iklimini detaylı bir şekilde inceleme görevini yürütmektedir.

Zhurong

Mars’a başarılı bir şekilde iniş yapmayı başaran ikinci ülke Çin oldu (Sovyetler Birliği'nin gönderdiği araç ile irtibatı, inişten kısa bir süre sonra kopmuştu). 2020 yılının Temmuz ayında Tianwen-1 Mars misyonu ile gönderilen araç, gezegenin atmosferi ve jeolojisi hakkında araştırma yapacak.

Sonuç

Kızıl Gezegen’e olan ilgimizin son yıllarda giderek somutlaşması, bize yepyeni keşif kapıları açtı. Pandemi gibi zorlu bir süreçte bile üç farklı ülkenin Mars’a yaptığı başarılı seferler, bu sevginin ve ilginin en büyük kanıtı. Her yeni Mars yolculuğunda bir ilke imza atılıyor ve bu gerçekten çok heyecan verici. (Kaynak: Evrim Ağacı - https://evrimagaci.org/marsa-gonderilen-araclar-ve-bize-mars-hakkinda-ogrettikleri-10903). Tabii burada uzay devrimini yeniden başlatan ve Mars’a yerleşmeyi bir misyon olarak belirleyen Elon Musk için ayrı bir parantez açmak gerekiyor.

Elon Musk, SpaceX ve Mars

Öncelikle Elon Musk’ın uzay ve Mars vizyonunu hatırlayalım (Kaynak: SpaceX Websitesi: https://www.spacex.com/human-spaceflight/mars/):

“Sabah uyanınca geleceğin harika olacağını düşünmek istersiniz, zaten uzay yolculuğu yapan bir uygarlığın gereği de budur: Geleceğe inanmak ve geleceğin geçmişten daha iyi olacağını düşünmek. Ben de uzaya gitmekten ve orada yıldızlar arasında olmaktan daha heyecan verici bir şey düşünemiyorum.”

Neden Mars’a gitmeyi hedef olarak seçtiklerini hatırlayalım:

225 milyon kilometrelik ortalama uzaklıkla Mars Dünya’nın en yakın yaşanabilir komşularından biri. Mars Güneş’e Dünya’nın olduğundan yaklaşık bir buçuk misli uzaklıkta ve dolayısıyla oldukça iyi güneş ışığı aldığı söylenebilir. Biraz soğuk tabii ama onu ısıtmamız mümkün. Atmosferi ağırlıklı olarak CO₂’den, biraz nitrojen ile argondan ve bazı eser elementlerden oluşuyor, bu da sırf atmosferini basınçla sıkıştırarak bile Mars’ta bitki yetiştirebileceğimiz anlamına geliyor. Mars’ta yerçekimi Dünya’nın %38’i düzeyinde, bu da orada çok ağır şeyleri kaldırabilir ve etrafta sıçraya sıçraya dolaşabiliriz demek. Ayrıca bir gün süresi de Dünya’nınkine çok yakın.

Mars’a ilişkin temel bilgiler

Çap:                                               6,791 km

Gün uzunluğu:                              24 saat 37 dakika

Yerçekimi gücü:                            Dünya’nın %38’i

Dünyaya ortalama uzaklık:          225 milyon km

Yaş:                                                4,5 milyar yıl

Starship ve bizi bekleyen ilkler

SpaceX, Dünya’dan 6 ay içinde 250 milyon km’lik mesafeyi kat edebileceklerini tahmin ediyor. Bunu da Starship adını verdikleri araçla yapmayı planlıyorlar. SpaceX’in Starship uzay aracı ve süper ağır roketi (her ikisine kısaca Starship deniyor) insan ve kargo yükünü Dünya yörüngesinden Ay’a, Mars’a ve ötesine götürüp getirmek üzere, tekrar tekrar kullanılacak şekilde tasarlanmış bir uzay taşıma sistemidir. Dünyanın geliştirilmiş en güçlü fırlatma aracı olacak Starship,150 ton tekrar kullanılabilir, 250 ton ise harcanabilir yük taşıma kapasitesine sahiptir.

Starship’le ilgili daha fazla bilgi için https://www.spacex.com/vehicles/starship/index.html linkine girebilirsiniz. Starship’in nasıl yapıldığını gösteren videoyu da izleyebilirsiniz: https://www.youtube.com/watch?v=KQBVOQ79G2s

Plan Starship’i Mars’ göndermek, Mars’ta deposunu yeniden doldurup Dünya’ya geri gelmesini sağlamak. Bunun için Starship’le ilk denemeler başladı bile. Musk'ın bu ifadesine göre, 2028 yılına kadar Mars'a insan göndermek mümkün olacak ve 2033 yılına kadar ise bunun gerçekleşme ihtimali daha da artacak. Daha önce Elon Musk, 2050 yılına kadar Mars'ta 1 milyon nüfuslu ilk şehri inşa etme sözü vermişti. (bkz: https://www.ensonhaber.com/teknoloji/elon-musk-marsa-insan-gondermek-icin-tarih-verdi)

Patlama Musk’ın neşesini bozmadı

Lakin şimdiye kadar yapılmış en büyük ve en güçlü roket olan Starship bundan birkaç gün önce (20 Nisan) uzaya ilk ulaşma denemesinden 4 dakika sonra patladı. SpaceX'in 119 metrelik roketi, Boca Chica, Teksas'ın yukarısında göklere çıktıktan sonra, üst kademesi iticisinden ayrılmayı başaramayınca takla attı ve patladı.

Bu başarısızlığa rağmen, CEO Elon Musk Twitter’da neşesini bozmadı ve birkaç ay içinde başka bir girişimde bulunmayı dört gözle beklediğini belirtti. Başarı, ne zaman gelirse gelsin, daha küçük Falcon 9 roketinin ucuz ve sık fırlatmalarıyla uzay endüstrisini çoktan dönüştürmüş olan SpaceX için büyük bir sıçramayı temsil edecek. Starship'in, NASA'nın Apollo programı sırasında insanları Ay’a götüren Saturn V roketiyle aynı seviyede, alçak Dünya yörüngesine en az 100 ton taşıması bekleniyor. Musk, eninde sonunda Starship’i günde üç kez, fırlatma başına 1 milyon dolardan az bir ücret karşılığında uçurmayı umduğunu söyledi.

“Starship’in eşi benzeri yok”

Bu tür beklentiler, yalnızca kâşiflerin ve girişimcilerin değil, aynı zamanda uzay bilimcilerin de iştahını kabarttı. Dev roketin Ay ve Mars'taki araştırmaları hızlandırabileceğine inanan, NASA'nın Ames Araştırma Merkezi'nde gezegen bilimcisi olan Jennifer Heldmann, “Starship’in yeteneklerinin eşi benzeri yok” diyor. Uzay danışmanlık şirketi Astralytical’in sahibi Laura Forczyk, Starship’in “bilim yüklerini yeniden keşfetme yolunda ilk adım” olduğunu söylüyor. Detayları http://cuts2.com/rollR linkinde okuyabilirsiniz.

Bu başarısızlıkla ilgili Futurist’in yorumunu da https://www.instagram.com/p/CrcQuoMNt1p/?img_index=1 linkinde inceleyebilirsiniz.

Dünya dışında uçurulan ilk helikopter

Bu arada Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi’nin (NASA) Ingenuity helikopteri geçtiğimiz günlerde Mars'taki 50. uçuşunu tamamladı. Kızıl Gezegen’de görev yapan küçük helikopter, 13 Nisan'da 145,7 saniyede 1.057,09 fit (322,2 metre) üzerinde yol aldı. Aynı zamanda yaklaşık 60 fitlik (18 metre) yeni bir irtifa rekoruna imza attı.https://tr.mashable.com/mars/9633/nasa-ilk-goruntuleri-yayinladi-marsta-tarihi-anlar

Helikopterin videosunu da https://www.youtube.com/watch?v=Z3pzmytXZvs linkinde izleyebilirsiniz.

Bir de yine geçenlerde bilim insanları, Mars'ın uydusu Deimos'un şimdiye kadar elde edilmiş en detaylı görüntülerini yayınladı. Görüntüler Birleşik Arap Emirlikleri Uzay Ajansı’nın Mars Görevi (EMM) kapsamındaki Umut (Hope) araştırma aracı tarafından çekildi. Başka bir ilk olarak da araç, görüntülerini kaydettiği Deimos’a 100 km kadar yaklaştı. Araştırmacılar, Mars’ın uyduları Deimos ve Phobos hakkında sınırlı bilgiye sahipler ve yeni gözlemlerle Deimos’un atmosferi, bileşimi, kökeni gibi alanlarda daha fazla bilgi edinebileceklerini düşünüyorlar. İlgili haberi http://cuts2.com/jDwSQ linkinde okuyabilirsiniz.

Sonuç olarak Elon Musk’ın uzay vizyonuna yaptığı katkılarla insanlığın Ay’dan sonra Mars’a adım atmak için çalışmalarını hızlandırdığını söyleyebiliriz. NASA’nın önemli bir yükü çektiği bu uzay vizyonuna diğer ülkeler de katkıda bulunuyorlar.

Mars macerasıyla ilgili kişisel tahminlerim

Şahsi tahmini yapmak isterim. Musk’ın dediği gibi 2028 yılında değil de bence 2030’lı yıllarda Mars’a ayak basılacak. Yani 10-15 sene sonra bence bu hedefe ulaşılacak. 2050 yılına kadar Mars'ta 1 milyon nüfuslu ilk şehri inşa etme sözü de vermişti ama kanımca bu fazla iyimser bir tahmin. Bence böyle bir şehir kurulacak ama 2050 yılına kadar binlerle ifade edebileceğimiz bir nüfusa sahip olacak (3-5.000 gibi). 1 Milyon nüfus fazla iddialı. Tabii bu arada Mars’ta doğan ilk bebeğe tanık olacağız. Ancak bunun başarılması bile insanlık adına çok büyük bir adım olacak. O günleri görebilmek hatta Mars’ta medeniyet kurmaya ciddi katkıda bulunabilmek istiyorum. Bunu da nasıl yapabileceğimi şimdilik kendime saklıyorum. Yakın bir gelecekte bu konu hakkında da açıklama yapacağım.

İnsanların bugünkü teknolojiyle Hubble teleskobundan gözlemlediği kadarıyla 2 trilyon galaksiden bahsediyoruz. Düşünebiliyor musunuz, 400 milyar yıldız içeren bizim Samanyolu Galaksimiz gibi 2 trilyon galaksi daha var. Tabii bunun çok daha ötesi olduğu düşünülüyor o yüzden uzaya sonsuzluk yakıştırması yapılıyor (bkz: https://www.instagram.com/reel/Cq0JTUbArIU/?img_index=1).

İnsanların farklı gezegenlere, yıldızlara, galaksilere ve uzayda bulunan her türlü farklı sisteme yayılması vizyonu beni şahsen çok heyecanlandırıyor. Böyle bir geleceğin temellerinin kendi jenerasyonumda atılması ve uzay çalışmalarının hız kazanması bizim durumumuzu özel kılıyor ve ben de bu çabaya katkıda bulunacağımı biliyorum.

Hayal edebileceğimizin ötesini gerçekleştirip vizyonumuzu genişletmek ve daha da ötesiyle ilgili hayal kurabilmek istiyorum.

İlginizi Çekebilir
Yorumlar ( 0 )
Bu yazı hakkında ilk yorumu siz yapın...
Yorumlarınız için