Niğde'deki entegre güneş hücresi ve paneli üretim projemizin akıbeti
Niğde'deki entegre güneş hücre ve panel üretim projemizin akibetiyle ilgili bana çok soru geliyor. Bu soruların hepsini geçenlerde Tokay Haber Ajansı'nın resmi yayın organına verdiğim röportajda cevapladım. Bu yazımda röportajın içeriğine yer veriyor olacağım. Sorusu olanlar benimle direk temasa geçebilirler.
Niğde yıllık yaklaşık 1620 kWh/m2’lik güneş radyasyonu değeriyle güneş enerjisinde önemli bir potansiyele sahip. Bu değer ilin kuzeyinde batısındaki Çiftlik ilçesinde 1615 kWh/ m2’ye düşerken, güney doğusundaki Çamardı ilçesinde 1640 kWh/ m2’ye kadar çıkıyor. Haziran, Temmuz ve Mayıs ayları en fazla güneş radyasyon değerlerine ulaşıldığı aylar. Ülke ortalamasının oldukça üzerinde güneşlenme değerlerine sahip olan Niğde’ye yatırımlar çok hızlı bir şekilde devam ediyor. Niğde, son yıllarda gerçekleştirilen ve planlanan yatırımlarla birlikte güneş enerjisinden elektrik üretiminde ülkenin önemli üslerinden birisi olmaya aday.
Eko Grubu’nun yenilenebilir enerji firması Eko Temiz Enerji A.Ş. (Eko.RE) öncülüğünde, Niğde’de, entegre Güneş Hücre ve Panel yatırımı ile yakın bir zamanda bölge enerji girdileri üretim üssü olacak. Özellikle Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından yapılacak YEKA-Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları ihalesi ile adı geçen bölgede enerji yatırımları hız kazanacak. Söz konusu ihaleden önce Eko.RE firması, Niğde Bor’da herkesten önce yatırım hazırlıklarına başladı. İlk olarak 2019 yılında projeye Yatırım Teşvik Belgesi alındı. Daha sonra, bahsi geçen bölgede yatırım hazırlıklarına geçildi.
Eko.RE’nin Niğde’de yapacağı güneş enerjisi paneli yatırımının safahatına ilişkin Tokay Haber Ajansı’nın sorularını, Eko Grubu CEO’su H. Serhan Süzer şöyle yanıtladı. Süzer, halen bir yandan sağlam stratejik ya da finansal yatırımcı ortak aradıklarını, bir yandan da projede güncelleme çalışmalarına hızla devam ettiklerini bildirdi. Güncelleme ve yatırımcı bulma sürecinin tamamlanmasıyla bu yıl içinde fabrikanın temelini atacaklarını bildiren Süzer, Cumhuriyetin 100. yılı 2023’ten itibaren güneş paneli üretimine geçmeyi planladıkları haberini verdi.
Eko Grubu CEO’su H. Serhan Süzer’in söz konusu güneş enerjisi yatırımı ile ilgili sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
-Bu önemli yatırımda gelinen son nokta nedir, ne olacak, yatırım neden gecikti, ne zaman gerçekleşecek?
Biz bu yatırımda maalesef 3-4 kere başa sarmak durumunda kaldık. Bunun sebebi de finansman. Finansman konusu çok önemli bir konu ve Türkiye’de bu işin sağlıklı bir zemine oturması gerekiyor. Bunu ağırlıklı olarak banka kredisiyle yapmaya kalktığınızda, biliyorsunuz Türkiye’deki bankalar genelde uzun vadeli bakmıyorlar işlere, faiz ve ücretler gibi sizden elde ettikleri gelirleri nasıl artıracaklarına odaklanıyorlar ve hep bir sıkıştırma söz konusu oluyor. Halbuki böyle bir teknolojinin, böyle bir yatırımın uzun vadeli ve vizyoner bir bakış açısıyla desteklenmesi gerekiyor. O yüzden de bu projede özellikle sermaye yatırımının krediden yüzde olarak daha fazla olması gerekiyor.
İşin kilit noktası finansman ve bunu banka kredisiyle yapmak istemiyoruz, bu projeyi çoğunlukla sermaye, yatırımcılar vasıtasıyla hayata geçirmek istiyoruz. Bu noktada 2 türlü finansman mümkün. Burada birçok görüşmemiz oldu geçmişte, bunların arasında potansiyel stratejik yatırımcılar ve finansal yatırımcılar var.
Stratejik yatırımcı, bu işi hâlihazırda dünya çapında yapan şirketler, gruplar. Onlar hem teknolojiyi hem de finansmanı bir arada getiriyorlar, yani o fabrikanın kurulması için her şeyi masanın üstüne koyuyorlar. Ama bu durumda onların teknolojisiyle hareket ediyorsunuz, yani şu teknoloji olsun, bu teknoloji olsun deme şansınız yok, stratejik yatırımcı hangi teknolojiyi getiriyorsa, onlarla hareket ediyorsunuz.
- Peki, buldunuz mu bu tür yatırımcı?
- Evet, bulduk. Gizlilik sözleşmemiz olduğu için isim vermeyeceğim ama menşeini söyleyebilirim size; en son Amerikalı bir yatırımcıyla anlaştık. (2019’dan sonra 2 kere değişti çünkü. Tam yönetim kuruluna sokup onay alacakları bir noktada Kovid dönemi başladı, böyle olunca “Biz yatırımları dünya çapında durduruyoruz, kusura bakmayın, Kovid geçsin, ondan sonra tekrar konuşalım” dediler.)
Bir de finansal yatırımcılar var. Onlarla çalışırken teknolojiyi siz seçiyorsunuz; dünyada bu teknolojileri üreten çeşitli firmalar var, onlarla iş birliği yapıyorsunuz, finansal yatırımcının katkısıyla parasını verip getirtiyorsunuz, fabrika kurulumunu da teknoloji firmasına yaptırıyorsunuz. Finansal yatırımcı olursa teknolojiyi biz seçeceğiz. Onlarla da görüşmelerimiz var. Bu temasları geçtiğimiz senenin sonunda başlattık, bir teknoloji güncellemesi yapıyoruz, çünkü bu iş çok dinamik, teknoloji sürekli değişiyor ve trendi yakalamak için ben hep biraz daha gelecekteki teknolojiye yatırım yapma düşüncesindeyim.
Teknolojiyi güncelliyoruz
-Teşvik belgesini alırken uyguladığınız teknolojileri günün şartlarına uydurma anlamında mı?
- Evet aynen, güncellemeniz lazım teknolojiyi. Ve şu anda da bu teknoloji güncellemesini yaparken bu konuda uluslararası çapta uzmanlığı olan danışmanlarla çalışıyoruz. Onların teknoloji danışmanlığı inşallah yakında, muhtemelen bu ay veya en geç önümüzdeki ay bitmiş olacak. Yani görüşmeleri interaktif bir şekilde, çok yönlü değerlendirmelerle sürdürüyoruz.
Teknolojiyi netleştirdikten sonra, yatırımımızla ilgili bilgilendirdiğimiz, görüştüğümüz finansal yatırımcılara tekrar döneceğiz. Diyeceğiz ki, bakın teknoloji bu, iş modeli bu, fizibilitesi de bu. Seçtiğimiz bu teknolojiyle birlikte yatırım sürecine giriyoruz deyip onlarla yatırım görüşmelerine tekrardan başlayacağız. Çünkü onlara “Güncellemeyi tamamlamamızı bekleyin” dedik en son. Bunu yaptıktan sonra da zaten o finansmanı kapamak üzere hareket edeceğiz.
Şu anda görüştüğümüz stratejik yatırımcılar da var ancak stratejik yatırımcı seçiminde dikkatli olunması gerekiyor çünkü onların teknolojisi sizin uzun vadeli planlarınıza bazen uymayabiliyor. Gelecekte herkesin rağbet göstereceği, dağıtık ve merkezi sistemlerde sürekli ürün geliştirebileceğimiz bir platform oluşturmak istiyoruz.
Bizim kafamızda teknolojiyi de alabileceğimiz 4 yer var: ABD, Avrupa Birliği, Japonya veya Kore.
-Önce çıkan seçenek neresi?
- Bu duruma göre değişebilecek, yani belki komple birinden almak yerine karma da yapabileceğiz, örneğin yarısı Avrupa’dan, yarısı Kore’den şeklinde. Tamamen makine parkına ve ekipman listesine bağlı bir şey bu; fiyat-verimlilik açısından en iyisi neresiyse oralardan ürün tedarik edeceğiz. Ama en önemlisi tabii bu işi uzmanı olan kişilerle kurmak ve son çıkan ürünü, yani iş modelini doğru kurgulamak. Şu anda mesela herkes elektrik maliyetlerinden şikâyetçi ve aslında bizim bu kuracağımız fabrika bu sorunu da çözecek.
- Nasıl bir çözüm sağlayacak?
- Biz insanlara elektriği getiriyor olacağız, yani şebekeden elektrik çekmelerine gerek kalmayacak. Örneğin Niğde’yi ele alalım. Genel olarak söylüyorum, Niğde’de işte sizin de fabrikası olan arkadaşlarınız vardır ve fabrikada elektrik maliyetleri çok arttı diye şikâyet ediyorlardır muhtemelen. Bizim ürünleri çıkaracağız, ya güneş paneli üretip konstrüksiyonla çatılarına kurum yapacağız, ya güneş kiremidi koyacağız, belki fabrikanın cephesine güneş hücresi koyacağız ya da gerekirse ve yerleri varsa bahçesine güneş enerji sistemi kuracağız. Sonuçta o fabrikayı elektrikte kendi kendine yeter bir hale getireceğiz, dışarıdan elektrik almalarına gerek kalmayacak.
- Güncellemeye gittiğiniz başka hususlar var mı?
- Var, bazı detaylar var. Benim tarzımda bir işi hayata geçirirken önce planlamayı çok iyi yapıp ondan sonra yatırıma girmek esastır, çünkü bu sizin bahsettiğiniz gibi yüz milyonlarca avroluk bir yatırım. Proje tutarı ileride yapacağımız kapasite artırımlarıyla toplamda 750 milyon avroya ulaşacak. Güncelleme yaptıktan sonra tam rakamları, en son çıkan rakamları verebileceğim ama, rahatlıkla ilk aşamada 200-250 milyon avro yatırım yapılacağını söyleyebilirim finansman açısından. Yani rakamlar aşağıya iniyor, 750 milyonluk yatırım rakamı düşecek, ancak yaptığımız tasarrufu kapasite artışının finansmanı için kullanabileceğiz.
- Ne zaman bitecek bu güncelleme?
- Bu güncelleme muhtemelen Mart ayında bitecek. Yani şu anda zaten görüşmelerin içindeyiz, bütün detayları teknik açıdan ele alıyoruz, Avrupalı uzmanlarla görüşüyorum bir yandan, bütün AR-GE enstitüleriyle de temastayım. Mart ayında bu bittikten sonra o zaman finansal yatırımcılarla tekrar konuşmaya başlayacağız, şu anda bizden haber bekliyorlar, ondan sonra da kapamaya doğru gideceğiz. Finansal kapamayı yaptıktan sonra da başlayacağız.
Sağlam finansman yapısı çok önemli, çünkü ancak o yapıyı kurabilirsek bu iş bizim vizyonumuzla ve uzun vadeli olarak devam edebilir. O yüzden şu anda bir taraftan stratejik yatırımcılarla da görüşüyoruz ama kalbimizde olan şey bunun teknolojik güncellemesini yaptıktan sonra finansal yatırımcılarla masaya oturup finansmanını kapatmak ve bu sene içerisinde fabrikanın inşaatına başlamak.
2023’te üretime geçecek
- İnşaatına o zaman bu yıl içinde mi başlayacaksınız?
- Mart ayında teknoloji güncellemesi bitecek, o güncelleme bittikten sonra yatırımcılarla masaya oturacağız, ondan sonra benim tahminim 6 ay içinde bunu sonuçlandıracağımız yönünde. Muhtemelen bu senenin son çeyreğinde de inşaata, önümüzdeki sene ise fabrikanın üretimine başlarız. Tabii bunları tahmini söylüyorum şu anda size, bu işi daha da hızlandırabiliriz, inşallah gecikmeler de olmaz, bakalım.
5 bine kişiye yakın istihdam
Yaklaşık 1500 kişi fabrikada istihdam edilecek. Orada bir kümelenme de oluşturuyoruz, bizim dışımızda invertör ya da batarya firmalarının gelmesini sağlayacağız. Yaratacağımız bu sektörel kümelenme sayesinde yaklaşık 5.000 kişiye iş imkânı yaratabilmeyi umuyoruz.
Bunlar dışında bir üçüncü alan daha var, o da bizim ürünleri kullanarak kurulum yapacak kişiler. Ürünlerimizin kurulumunu yapacak Türkiye çapında bir sürü kişiye iş olanağı sağlayacağız. Yani bu işin uzmanı olan Türkiye’nin her yerindeki mühendisler bizim ürünlerimiz sayesinde bu kurulumları yapıyor olacaklar. Birlikte üretim yapacağız ve birlikte paketleyip yollayacağız. Dolayısıyla o bölgenin toplamda 5 bine kadar istihdamı olacak bence.
Ayrıca Türkiye’nin her ilindeki insanların oluşturacağı bir istihdam grubu olacak. Bu da çok ciddi bir insan sayısına karşılık geliyor. Yani o bizim direkt değil, ama dolaylı olarak yaratacağımız, ortaya çıkaracağımız istihdam olacak.
- 2019 yılında büyük bir heyecanla başlanan bu yatırımla ilgili bütün çevreler bir an evvel hayata geçmesi beklentisi içindeyken, gecikmeden dolayı “Acaba vaz mı geçildi, olmayacak mı” şeklinde kaygılar da ortaya çıktı, bu konuda ne dersiniz?
- Ben bu işi başlatan kişi olarak söylüyorum; bu proje benim hayatımın projesi, yani benim belki de hayatımın sonuna kadar yapacağım bir iş. Çünkü bir dönüşüm içerisindeyiz, dünyada yeşil dönüşüm var ve bu ürünleri de çıkartabilirsek, o yeşil dönüşümü bizim ürünler sayesinde başaracağız. İnsanlık olarak iklim değişikliğiyle mücadelemizde yenilenebilir enerji en önemli silahımız, yani dünyaya katkıysa katkı bu. Memlekete katkı anlamında da öyle, yani kendi enerjimizi üretmek, dışa enerji açısından bağımlı olmamak bizim ulusal güvenliğimizi ilgilendiren bir konu. Üçüncüsü, bizim kendi vatandaşlarımıza katkı, çünkü herkes enerji fiyatlarının yüksekliğinden dolayı illallah etmiş durumda, onlara bir çözüm sunuyor olacağız.
Cari açığımızın ekonomik olarak önemli bir çoğunluğu enerji ithalatından kaynaklanıyor, onun da önüne geçmiş olacağız. Dolayısıyla, nereden bakarsanız çok değerli aslında bir misyonumuz var.
Cumhurbaşkanı destekliyor
- Gerçekleştireceğiniz bu önemli yatırımda devlet erkânından gereken desteği alıyor musunuz?
- Cumhurbaşkanlığı destekliyor, çünkü proje bazlı teşviki veren Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, son onay da Cumhurbaşkanlığı’ndan çıkıyor. Bir gecikme oldu ama biz vazgeçmedik, arkasındayız ve vazgeçmeyeceğiz, sonuna kadar gideceğiz, onu söyleyebilirim. Türkiye’de şu anda ekonomik kriz ortamı da var, ortam karışık diye birçok iş insanı vazgeçip bu operasyonel teşviki iade edebilirdi. Ama biz öyle yapmadık, biz dedik ki, arkasındayız, sonuna kadar kovalayacağız ve gereken her şeyi yapıyoruz şu anda.
Bu arada şunu da söylemek isterim, kamuoyuna yanlış bilgilendirmeler yapıldı, sanırım bizim projemizle ilgili Sayın Niğde Milletvekillerimizi yanlış bilgilendirdiler. Biz finansal bir teşvik almadık, biz operasyonel bir teşvik aldık, bu çok önemli bir ayrım. Yani nedir farkı? Bizim devletimizden tek kuruş para girmedi cebimize, böyle bir şey yok. Operasyonel teşvik ne oluyor? Bizim fabrika yatırımını yapmamız gerekiyor, üretimi yapmamız gerekiyor, güneş paneli ve diğer ürünleri çıkartmamız, üretmemiz gerekiyor, onları satmamız gerekiyor. Sattıktan sonra çıkan vergiden indirim ya da harcadığımız elektrik üzerinden aldığımız teşviktir bu. Yani bize önden işte ‘sen bu parayı al, bu fabrikayı yap’ böyle bir şey kesinlikle yok, yani finansal teşvik kesinlikle yok.
Milli güvenlik konusu
Açıkçası burada devletimiz üzerine düşen görevi yaptı ve bu vizyoner projeye de inandılar sağ olsunlar. Niye bu teşviki biz aldık onu da aktarayım. Bu güneş panelinin ana maddesi silisyum, Türkiye’de silisyum var. Şimdi silisyum saflaştırma sürecinden en son ürüne dek bunun Türkiye’de üretilmesi mümkün. Zaten güneş ışıması anlamında da ülkemiz çok iyi durumda, yani İspanya’dan sonra ikinci sıradayız Avrupa’da. Böyle bir potansiyelimizin olması ve ayrıca enerjide dışa bağımlılığın kalkarak ulusal güvenliğin sağlanması söz konusu. Bunlara dayalı vizyonu ve teknolojiyi Türkiye’de ilk zikredenlerdenim ben. Bu konudaki görüşlerimi paylaşmaya 2013 senesinde başladım, bütün ilgili bakanlıklarla konuştum, hatta detayları sunduk, böyle bir modele gitmemiz gerektiğini belirttik, dışarıdan bu ürünlerin ithal edilmesi yerine Türkiye’de üretilmesinin önemini vurguladık. Kısacası bu milli güvenlik meselesini bizim Türkiye’de kendi ürünlerimizle çözmemiz gerektiği konusunu defalarca dile getirdim. Hatta bununla ilgili bir ihale de düzenlendi, sonra biliyorsunuz Kalyon aldı o ihaleyi. O arada benim ne kadar bu konuda tutkulu olduğumu bildikleri için Ekonomi Bakanlığıyla görüşmelerimizde ‘böyle bir teşvik açıyoruz, siz de başvurmaz mısınız?’ dediler bize. Biz de bunun üzerine zaten hazır olan çalışmalarımızla başvurumuzu yaptık ve teşvike hak kazandık.
-Bu yatırıma başlamanızda etkili olan Niğde ile ilgili bir yanınız da var mı?
- Şimdi bana Niğdeli misin diye soruyorlar ama biz Niğdeli değiliz. Benim baba tarafım Gaziantepli, anne tarafım da Trabzonlu. Askerde de ilk nerelisin diye sorarlar, hâlbuki bence gereksiz bir soru; her yerde iyi insan var, kötü insan var. Ben böyle bir üretim için ideal ortam neresi diye düşünüyordum ve yolum bir şekilde 2014 senesinde Niğde’ye düştü, ilk o yıl geldim bu kente. Hatta o zamanki valilikteki değerli arkadaşlar bugün hâlâ oradalar ve ortam hoşuma gitti. Ondan sonra bütün detaylara baktıktan sonra şunları tespit ettim: Türkiye’nin güneş kemeri var; Türkiye’nin yarısından çizgi çektiğinizde Niğde aşağı kısmın orta kısmında yer alıyor, yani güneş kemerinin ortasında. İki, güvenli. Üç, güneş santralleri kurulacak alanın da tam göbeğinde, hatta Niğde’de ihtisas alanı kuruluyor. Dört, benim genelde tarzım çok gelişmiş yerlere değil, ama gelişme potansiyeli olan yerlere girmektir ve bu şehirde gelişme potansiyelinin yüksek olduğunu gözlemledim. Yalnızca iş anlamında değil, kişisel olarak da her zaman gelişmeyi tetikleyip, orada bunu sağladıktan sonra bundan haz duyan bir insanım.
Biz bunu İstanbul çevresine de kurabilirdik ama çok gereksiz olurdu. Oysa Anadolu’da gelişmeye açık birçok yer var, Niğde de bence bu yerlerden biri. Diğer bir etken, biz bunu kolay ihraç edebiliyor muyuz? Çünkü çok içeride bir yere gitsek, orada lojistik maliyetleri bayağı bir katlanıyor. Oysa Niğde, örneğin Mersin Limanı’na 1,5-2 saat mesafede.
Demir yolu da var, o da önemli bir etken. Bir de son olarak ben oradaki kamu çalışanlarının seviyesini gerçekten iyi buldum, yani hem samimi ve dürüstler hem de destekleyiciler. O ortam da hoşuma gittikten sonra tamam dedim artık, doğru yer burası. Ardından benden sonra başka yatırımcıların girmesinde de etkim olmuştur, OSB’lere talep geldi, yani arkamızdan bizi duyup da gelen de oldu.
Niğde bence güzel bir yer. Ve inşallah şu finansman işini de çözersek, hızla yol alacağız. Hani bir laf vardır ya un var, şeker var, her şey var neden helva yapmayalım diye... Bizde bir tanesi eksik, finansman, onu da tamamladık mı her şey hallolacak.
- Nasıl bir projeksiyon ve beklentiniz var bu konuda?
- Şöyle ki; ilk aşamada minimum 100 milyon avroluk bir finansmanı çıkarmamız lazım. Güncellemeyi yaptıktan sonra şu anda arka planda bekleyen finansal yatırımcılarla hemen görüşmelere başlayacağız. Ben çıkarabileceğimizi düşünüyorum açıkçası. Ekibimiz var, bir de ekibin dışında asıl önemlisi; bu teknolojilerin uzmanı danışmanlarımız var, yani bazı bilgi birikimi, know-how Türkiye’de henüz bulunmadığından bunu dışarıdan, Avrupa’dan tamamlıyoruz ve birçok uzmanla çalışıyoruz. Böylelikle inşallah bu bilgi birikimini de Türkiye’ye getirmiş olacağız.
Benim hedefim, 2023’te Cumhuriyetimizin 100. yılında üretime başlamış olmak.
Teşvik belgesi süresi 2024. Ama şu anda zaten ilgili bakanlıklardakiler, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Ticaret Bakanlığı (eski Ekonomi Bakanlığı) bürokratları sağ olsunlar, desteklerini sürdürüyor ve bizden haber bekliyorlar. İnşallah ev ödevimizi yapıp her şeye hazır olduğumuzda ilgili bakanlıklarla, Cumhurbaşkanlığıyla tekrar temasımız olacaktır.
-Süzer Holding faaliyetleri konusunda neler söylersiniz?
- Orası babam Mustafa Süzer’in kurduğu şirketin merkezi, dolayısıyla babam yönetiyor o şirketi. Babam sonuçta önemli işler yaptı. Bahçeşehir ve Süzer Plaza gibi Türk Gayrimenkul Sektöründe önemli yeri olan projelere imza attılar. Şu anda aile şirketinin Hırvatistan’da bankası var.
Bir de esasında bizim geçmişimiz aile olarak üç jenerasyon, ben üçüncü nesilim, benim dedem başlattı bu işleri. Belki de hani genetik olabilir; ailece öngörü yeteneğimiz yüksektir.
Bu öngörü yeteneğini anlatmak için size iki örnek vereyim ailemden. Benim dedem Hasan Süzer 1952’de kurdu şirketi ve Pera Palas gibi çok değerli bir oteli 35 sene işletti. Bu göğsümde gördüğünüz rozet de dedemin bana yadigârıdır, o da hep taşırdı Atatürk’ün rozetini bu şekilde. Dedem sağlam Atatürkçüdür.
Dedemin hayatından size bir kesit anlatayım; Alaçatı’yı biliyorsunuz İzmir’de, Alaçatı 90’larda hakikaten yıkık Rum evlerinden başka hiçbir şeyin olmadığı bir yerdi, ayakta kalmış ev sayısı çok azdı. Dedem orada büyük bir tesis kurmaya karar verdiğinde 70’li yaşlarındaydı. Dedemin bu kararına şüpheyle yaklaşanlar, arkasından; “Ya Hasan Bey 70’inden sonra pek sağlıklı düşünemiyor herhalde, böyle bir yere bu yaştan sonra yatırım yapılır mı?” diyenler çok oldu. O ise büyük bir turistik tesis kurmak üzere harekete geçti, sonra da yaptığı otel oranın en büyüğü, ilk büyük oteli oldu. Hâlâ orada duruyor. 90’larda ben dedemle konuşurken bana şunu söylemişti: “Bak oğlum, burası çok önemli bir turizm destinasyonu olacak. Hatta göreceksin Bodrum’la yarışır vaziyete gelecek burası.” Bütün millet biraz hani dudak büküyordu. Bugün geldiğimiz noktada ise Alaçatı gördüğü talep açısından bana göre Bodrum’u geçti, inanılmaz bir yer oldu, dedemin vizyonunun ötesine de geçti hatta. O yüzden dedeme şapka çıkarıyorum.
Babamdan da şöyle bir örnek vereyim; İstanbul’da Bahçeşehir’i babam kurdu ve bunu yaparken oda şöyle bir vizyonla yola çıktı: Kendi kendine yeten bir şehir kurmak istiyorum dedi. O zaman Bahçeşehir İstanbul’un bayağı dışındaydı, otoban dahi yoktu. Ve Bahçeşehir’in kurulduğu yer bizim çiftlikti, yani 4,5 milyon metrekarelik kocaman bir alan, ben orada küçüklüğümde koyunlarla, keçilerle, köpeklerle oynardım, mangal falan yapardık. Ama babam “Burayı ben bir şehir haline dönüştüreceğim” dedi ve o vizyonla girdi. Babama da aynı şekilde, ‘Mustafa Bey abartıyor, böyle bir şey yapılır mı?’ dediler. Sonra oradan otoban geçti. Babam bir tek bunu zamanında Turgut Özal’a anlattığında kendisi babama “Çok doğru düşünüyorsun, çok iyi fikir” demişti, onun dışında genelde böyle bir yarım ağızla yaklaşılıyordu. Şimdi geldiğimiz dönemde baktığınız zaman, Bahçeşehir İstanbul’un içinde sayılacak bir konumda. Bahçeşehir’de babamlar 17 bin konut yaptılar, sonrasında etrafında acayip bir yapılaşma oldu. Bence biraz fazla oldu, o da ayrı mesele. Ama oradaki göletiyle, şehir planlamasıyla örnek bir proje oldu gerçekten. Bu da babamın vizyonunu gösteriyor. Şimdi Niğde’de gerçekleştireceğimiz bu proje de benim neslimin vizyonunu yansıtıyor bence.
- Peki, Serhan Süzer olarak bu önemli yatırımın dışında hangi konularla ilgileniyorsunuz, neler yapıyorsunuz?
- Ben kendimi sürdürülebilirlik konusunda uzman olarak konumlamış durumdayım ve kendimi sürekli o yönde geliştiriyor ve eğitiyorum. Sürdürülebilirliğin bütün önemli katmanlarına giriyorum. Ama eğer bu alan A’dan Z’ye bir alfabeyse, güneş hücresi üretimi bunun A’sı bana göre. Bütün harflerini tamamlayacağım. Bunun içinde batarya üretimi de var, invertör üretimi de var. Sonra kendi kendine yeten binalara sıra gelecek. Ama ilk başlangıç noktası güneş hücresi.
Etiqueta: enerji