Salgının öğrettiği iletişim kuralları

Afet ve kriz dönemlerinde derinleşen sorunlarımızı çözüme kavuşturmanın en etkin yolu doğru iletişimdir. Geçenlerde iletişim konusunda fikirlerini beğendiğim Azime Acar’ın “Salgının öğrettiği 10 İLETİŞİM KURALI” başlıklı yazısını keyifle okudum. Bu yazıdaki fikirlerine aynen katıldığım gibi benim de yapacağım birkaç eklemeyle salgının öğrettiği iletişim kurallarını sizlerle paylaşmak isterim.

İletişim hayatımızı yönlendiren hayatta istediklerimizi yapabilmemizi sağlayan en önemli etmenlerdendir. Sonuçta herşey insanda bitiyor. İnsanlar da iletişimle harekete geçebiliyor, düşünceleri veya hayallerini gerçekleştirebiliyor. Afet ve kriz dönemlerindeki iletişim kurallarını konuşurken Azime Acar’ın kaleme aldığı yazıdan başlayalım:

 

Salgının öğrettiği 10 İLETİŞİM KURALI

Azime ACAR

Öngörülemeyen krizler, öngörülemeyen zorlukları getiriyor.
Korku ve belirsizlik zamanlarında iletişim kurma ihtiyacı artıyor, insanlar umutsuzca bilgiye ihtiyaç duyuyor.

Evet, durum ciddi ve maalesef ucu açık.
Bağışıklığımız henüz yok.

Kendimizi korumak için artık “elleri yıkamak, sosyal mesafeyi korumak” gibi olmazsa olmaz kurallarımız var.
Şirketler de hayatta nasıl kalabileceklerini keşfetme derdinde.
 
Yanlış yapmaktan korkup hiçbir şey yapmamak yerine, “Önce insan, sonra yine insan” demeyi başaran yöneticilere ve kriz yönetim ekiplerine yol göstermesi için 10 iletişim kuralını paylaşma zamanı. 


1. TEK BAŞINIZA KARAR VERMEYİN

Hiçbir kurumun altyapısı bu tür bir krizi yönetmek için yeterli değil, bir sürü bilinmezlik arasında yönetilmeye çalışılıyor.
Tek başınıza değil, bir ekiple çalışın.

Hiçbir sistem, veri veya yazılım krizi yönetmeye yetmez.
Kriz ekibi olarak elinizi taşın altına koymaya ve çalışanların alınan kararları sahiplenmesine odaklanın.

Unutmayın, durum her gün hızla değişirken, buna cevap veremeyen, direnç gösteren ekipler çuvallıyor. Nezaket ve zarafetle yapılan basit şeyler ise büyük şeylere dönüşüyor.

Önyargı ve ön kabulleri azaltıp, öngörünüzü çoğaltma, esnek olma, gerçekleri tekrar tekrar gözden geçirme ve güncelleme zamanı.


2. İLETİŞİMİ DURDURMAYIN

Sayısız cephede acil konularla baş etmeye çabalarken, normalden fazla hatta “aşırı” iletişim kurmak gerekiyor.
Gerçekleri gizlemeye çalışma veya başka birilerini suçlama zamanı değil.

PcW 2020 kriz araştırmasına göre, kriz sonrası daha iyi bir yerde bulunanların dörtte üçünü “krizin ortasındayken gerçek bilgileri doğru ve hızlı şekilde toplayan ve bu verileri etkili şekilde kullananlar” oluşturuyor.
 
Düzenli olarak, bilgiyi dolandırmadan, anlaşılır bir dille, kısa ve özlü anlatma zamanı.

 
3. HIZLI VE ŞEFFAF OLUN

Tüm gerçek bilgileri toplayıp iletişim kurmak mı yoksa eksikleri olsa da eldeki kısıtlı bilgilerle kısa ve sık iletişim yapmak mı? Kendinizi bu ikilemden kurtarın.
 
Mükemmele ulaşmak isterken geç kalmış, çok yavaş görünmüş olabilirsiniz.

Siz anlatmadığınızda boşluk yanlış bilgilerle, varsayımlarla ve sosyal medyadaki yalan yanlış paylaşımlarla doluyor.

Önce bir çok bilinmeyen olduğunu ve eksik bilgiyle hareket etmeniz gerektiğini kabullenin.
Sonra bildiklerinizi söyleyin ve bilmediklerinizi şeffaflıkla kabul edin.
Malum, güven şeffaflıkla başlar.

Bir şey daha yapın, paydaş iletişiminizde kopuk bağlarınız varsa hızla onarın, kanalları açık tutun.
Zamanında, hızlı ve şeffaf iletişim kurma zamanı.
Hem de tüm paydaşlarınızla.


4. GÖRÜNÜR OLUN

Sözlü olmayan iletişimin gücünü  önemseyin.
Sadece yazılı açıklamalarla yetinirseniz, ne kadar doğru bir metin olsa da gerekli ses tonlamaları, göz teması ve vücut dilinin güçlü etkisini kaçırırsınız.
Sizi görmelerini ve duygusal olarak bağ kurmalarını sağlayın.

Marshall McLuhan’ın dediği gibi “ortam mesajdır”.
Öyleyse ortamda olma zamanı.


5. AKLINIZI KALBİNİZLE BULUŞTURUN

Bir bakış, bir duruş, bir fotoğraf karesi sizi etkili bir lider yapmıyor.
İnsanlar söylediklerinizin kalbinizden gelip gelmediğini hemen anlar.

Doğru kelimeleri seçseniz de tüm söylediklerinizin “içi boş” algılanmasını istemiyorsanız, sanki çok sevdiğiniz birinin başına gelmiş gibi davranın, duygularınızı sevgi ve şefkatle aktarın.
 
Misal, Toyota Türkiye CEO’su Ali Haydar Bozkurt’un açıklaması;
“Bir yıl araç satmasak da maaş ödeyeceğiz, kimseyi işten çıkarmayacağız, devlet desteğini de ihtiyaç sahiplerine bırakacağız.
 
Fırsatçı ve duygusuz görünmekten kaçınma zamanı.


6. GÜVENİLİR BİLGİ KAYNAĞI SİZ OLUN

Aşırı bilgi ve sahte haber çağındayız. Etrafta dönen bir sürü yanlış bilgi var.
Yanlış bilgi, virüsün kendisi kadar bulaşıcı.
 
Çalışanlarınız her gün bunun hakkında konuşuyor, bu çok doğal, tüm dünya bundan bahsediyor.
Doğru ve güncel bilgiyi sağlayan siz olun.

Artık kurumların kendilerini güvenilir bilgi kaynağı olarak konumlandırmaları zamanı.


7. BİLGİ VERİN

Yönetim olarak çalışanlara bilgi verin.
Aldığınız kararları ve neden aldığınızı anlatma zamanı.


8. BAĞLANTI KURUN

Çalışanlarla bağlantı kurun.
Nasıl hissettiklerini, nasıl uyum sağlamaya çalıştıklarını sorun, kişisel ve profesyonel olarak yaşadıkları zorlukları anlamaya çalışın.

Çalışanların size ulaşmasına izin verin, iletişim kanallarını açık tutun ve anlamlı şekilde dahil edin.
Onları meşgul eden soruları bir merkezde toplanıp, gözden geçirin ve yanıtlayın.
Size ulaşan gerçekler üzerinde uzun tartışmalar yapmak yerine hızla aksiyon alın, harekete geçin, mümkün olan desteği sunun.

Söylemesi kolay, dinlemesi zordur, dinleme zamanı.


9. BİLGİ ALIN

Çalışanlarınızla işbirliği yapın, bilgi alın.
Çalışanlarınızı beklenmedik ihtiyaçlara cevap verebilecek yaratıcı yaklaşımlar için teşvik edin. Örneğin, mesafe korumak için önerilerini almak gibi.

Olayın tüm taraflarını dahil ederek karar alma zamanı.


10. SENARYOLARINIZI GÜNCELLEYİN

Bir sonraki krize hazırlanın.
COVID-19 tek tehdit değil, anlaşılan daha bir çok salgın bizi bekliyor.

Bu salgınla şunu gördük ki küresel çapta şirketlerin üçte birinde hala bir iş sürekliliği planı, yarıya yakınında ise bir Kriz İletişim Rehberi yok.

Hızlı gelişen krizler aslında organizasyonların zayıflıklarını, yetersizliklerini, zor karar alma süreçlerini de ortaya çıkarıyor.
 
Krizin acil bölümü geride kaldığında yaşadığınız andaki duyguları unutacaksınız.

Şimdi bir yandan salgın bizi nasıl değiştirdi, var olan planları nasıl değiştirmeliyiz, ne dersler çıkardık, senaryoları nasıl güncelleyip uygun hale getirelim diye kendinize sorma zamanı.


YARIN ARTIK BUGÜN

COVID-19 bir çok yönüyle iş dünyasını, toplumu şimdiden değiştirmiş durumda, daha da değiştirecek.

Harvard Business Review, son üç durgunluk döneminden kazanarak çıkanları, “geleceğe kapsamlı yatırım yaparak kısa ve uzun vadeli stratejiler arasında doğru dengeyi kurmuş olanlar olarak tanımlıyor. Bu salgından güçlü öğrenmelerle çıkılan bir iyileşme dönemi ve sıradaki normale hazırlanmak ve kaynakları buna göre yönlendirmekten söz ediliyor.

Kısa vadedeki dertlerle bu kadar yoğrulmuşken, kafayı bir miktar mevcut durumu yönetmekten kaldırıp ufku tarama, yarını ve ötesini düşünme zamanı.

Evet, durum ciddi ve ucu açık.
Bağışıklığımız henüz yok.

Riskleri değerlendirmeye, mevcut durumu yönetmeye ve aklımızı kalbimizle dengeleyerek bilgilendirmeye devam.

Kendinize ve sevdiklerinize iyi bakın.


www.medyafobi.com

 

Bu güzel fikirlere benim de ekleyeceklerim var. Devam ediyorum:

ÖNCELİKLE SAĞLIK DEYİN VE BUNU UYGULAYIN

Çalışanlarınıza, müşterilerinize ve tüm paydaşlarınıza herşeyin önünde sağlık olduğunu bildirip buna göre gerekli tedbirleri paylaşın ve aynen uygulayın. Kendi yaptıklarımızdan örnek vermek gerekirse, biz de herkesin dışarıya çıktığında maske takması geçtiğimiz mart ayından itibaren mecburi. Ayrıca geçen ay radikal bir karar verip merkez ofisi kapattık.

 

KENDİNİZİN VE ÇEVRENİZİN MORALİNİ YÜKSEK TUTMAK İÇİN NE GEREKİYORSA YAPIN

Bu daima pozitif olmaya çalışmakla başlayabilirsiniz. Herkesin keyfini yerine getiren şeyler vardır. Bunlardan başlayabilirsiniz. Unutmayın ki sizin pozitifliğiniz veya tam tersi negatifliğiniz bulaşıcıdır. Siz eğer pozitif olmayı başarırsanız bu birlikte çalıştığınız profesyonellere ve müşterilerinize de sirayet eder ve kriz döneminde olabilecek en olumlu ortamı yaratmış olursunuz.

 

SOSYAL MEDYAYA ESKİSİNDEN DAHA FAZLA ÖNEM VERİN

Medyanın içinde bulunduğumuz dönemde şekillendiğini ve iletişim yönetimininin sosyal medyaya evrildiğini söyleyebiliriz. Çünkü sosyal medyada konvansiyonel basın gibi monolog (yani tek taraflı) bir iletişim yok. Sosyal Medyada diyalog yani iki tararflı bir iletişim var. Bilgiyi tetikleyen ve o konuda duygu ve düşüncelerini karşılıklı aktarabilen ve konuların tartışıldığı bir ortam var. Tabii bu bizim memlekette maalesef biraz linç kültürüne dönüşmüş durumda. Ancak yine de bu gerçeği gözardı etmeyerek, sosyal medyaya özel çalışma yapma gerekliliğini hatırlatmak isterim. Azime Hanım’ın kendi yazısında belirttiği hızlı, sık ve sürekli iletişim sosyal medya için de geçerli. Kriz dönemlerinde bu şekilde bir fark yaratabilirsiniz. 

Umarım bu aktardıklarımız faydalı olmuştur. Sözlerimi Azime Hanım’a bu yazıya katkılarından dolayı teşekkür ederken sonlandırmak istiyorum ve son olarak şu öğüdü vermek istiyorum: Hayallerinizi gerçekleştirebilmek ve zorluklarla baş edebilmek için iletişimi hayatınızın her alanında ciddiye alın ve önceliklerinizden biri haline getirin.

İlginizi Çekebilir
Yorumlar ( 0 )
Bu yazı hakkında ilk yorumu siz yapın...
Yorumlarınız için