Ülkemizin İngilizce adı “Turkia” olmalı
Sayısız uygarlığa ev sahipliği yapmış, pek çok derin tarihsel katmandan oluşan böylesine zengin kültürlü bir ülkeye, Türkiye’ye, dünyada en yaygın kullanılan yabancı dilde “hindi” anlamına gelen “Turkey” adının verilmiş olmasını kabul edilemez buluyorum. Daha önce Ege Cansen’in de önerdiği gibi İngilizce’de birçok ülke adının sonuna getirilen “ia” ekiyle “Turkia” denmesi bence çok daha uygundur.
İngiltere’ye ilk 12 yaşında kendi başıma gitmiştim. Bu soru ta o zamandan beri kafamda var. Ülkemize neden “Turkey” yani “Hindi” diyorlar. Bu ilk duyduğumdan beri bana çok saçma gelmişti. Ama herkes o kadar kanıksamıştı ki, ben de bu kelimeyi kullanmak zorunda kaldım. Ancak bunu hiçbir zaman kabullenemedim.
Bu kabullenememe duygusu Kanada’da okurken en üst düzeye ulaştı. Çünkü iyi niyetli Kanadalı arkadaşlarım bile bana “Serhan, I want to eat Turkey in Turkey” (Serhan, Türkiye’de hindi yemek istiyoruz) minvalinde kötü şakalar yapıyorlardı. Ben de onlara “Hiç komik değil” diye tepki gösteriyordum.
Bir ülke düşünün; Doğu ile Batı’nın kesişim noktası, tarihte yüzlerce medeniyete beşiklik etmiş topraklara sahip ve bugün gelişmiş ülkelerin kendi kültürlerinin bile temelini oluşturan her türlü unsur mevcut. Örneğin Yunan antik kalıntılarının Türkiye’de Yunanistan’dan daha fazla olması, Meryem Ana’nın son yıllarını geçirdiğine inanılan evinin Türkiye’de olması, Noel Baba efsanesinin ilham kaynağı Aziz Nicholas’ın Anadolu’da yaşamış olması, en eski kiliselerin yaygın olarak bu topraklarda kurulmuş olması gibi. Tüm bunlara sahip bir ülkeye sen kalkacaksın ve aşağıda resmini göreceğiniz hiç sempatik olmayan ve gürültücülüğüyle meşhur bir hayvanın ismini koyacaksın. Ya da hayvana bizim memleketin ismini koyacaksın. Her ikisi de benim için aynı saçmalık.
“Turkey” isminin nasıl koyulduğuna dair bir sürü teori var. Bunlardan biri veya birkaçı doğru olabilir. Fark etmez. Beni ve benim gibi düşünen birçok Türk’ü rencide eden ise hindi diye adlandırılmak ve ülkemizle bıyık altından dalga geçilmesi. Bunu kabul etmiyoruz.
Makalede karşıma çıkan doğru çözüm önerisi
“Turkey” kelimesi yerine İngilizce hangi kelimeyi koyarsak her açıdan doğru olur? Küçüklüğümden beri bu soruya yanıt ararken, cevabı geçtiğimiz aylarda okuduğum bir makalede buldum.
Kariyerime ilk turizm sektörüyle başladığım için ülkedeki turizm haberlerini takip ediyorum. Geçenlerde Turizm Gazetesi’nin haberlerine göz gezdirirken bir anda Ege Cansen’in başlığı dikkatimi çekti: “TURKEY YERİNE TURKISH İYİ AMA DOĞRUSU TURKIA'DIR”. Haberin linkini de sizlerle paylaşıyorum: https://www.turizmgazetesi.com/article.aspx?id=86866
Bir anda kafama dank etti. Hiç vakit kaybetmeden makaleyi açtım ve hızlıca bitirdim. Sonunda uzun yıllardır kendi kendime sorduğum bir sorunun cevabını bulmuş olmanın memnuniyetiyle “İşte bu!” şeklinde tepki gösterdiğimi hatırlıyorum.
Ege Bey durumu çok güzel ifade etmiş, sorunun da direkt cevabını vermiş. Benim onun makalesine ekleyeceğim birkaç şey daha var. Ama öncesinde Ege Bey’i sizlere tanıtmak isterim çünkü yol gösteren orijinal fikir sahibi kişilere karşı saygım en üst düzeydedir:
Kemal Ege Cansen, 1938 yılında Ankara'da doğdu. Liseyi İzmit Lisesi’nde, Üniversiteyi ise ODTÜ İdari Bilimler Fakültesi İşletmecilik Bölümü’nde tamamladı. 1961’de şeref mezunu olarak tamamladığı üniversite eğitiminin ardından Arçelik’te işe başladı. Arçelik’ten aldığı bursla gittiği Amerika’da, Wharton School’dan MBA derecesi aldı. Türk sanayiine yaptığı katkılardan ötürü, 1991 yılında ODTÜ’den takdir ödülü aldı.
İş hayatında Arçelik’te Genel Müdür Muavinliği, Koç Holding’te Sanayii İşleri Koordinatörlüğü, Soyer Hafriyat’ta Müdürlük, Anadolu Endüstri Holding’te Murahhas Azalık gibi görevlerde bulundu.
1987-1999 yılları arasında Marmara Üniversitesi Mühendislik Fakültesi master ve doktora öğrencilerine “İşletme Ekonomisi” dersleri verdi. Halen Yönetim Danışmanlığı yapıyor. 1983 yılında, Hürriyet Gazetesi’nde, “Oyunun Kuralı” başlıklı sütunda başladığı yazarlığa devam ediyor. Handan Hanım'la evli ve bir çocuk babası.
Sonu –ia ile biten ülkeler çoğunlukta
İngilizce’de -ia eki Türkçe’deki -istan ekinin muadilidir. Yani bir ulusun veya etnik kökenin sonuna -ia getirdiğiniz zaman “onun ülkesi” tanımlamasını yaparsınız. Örnek vermek gerekirse Bulgaria, Bulgar’ın ülkesi, Malaysia, Malay’ların ülkesi anlamında kullanılır. Bütün dünyada bu böyledir. Size birçok örnek daha verebilirim:
Albania, Algeria, Armenia, Australia, Austria, Bosnia, Bulgaria, Croatia, Estonia, Georgia, India, Indonesia, North Macedonia (Yunan arkadaşlarım kızmasın), Malaysia, Mongolia, Nigeria, Romania, Russia, Saudi Arabia, Serbia, Syria ve burada sayamadığım daha birçok başka ülke.
Turkia da “Türk’ün ülkesi” tanımlaması yapıyor. Şimdi “Bizler dünya vatandaşıyız, etnik kökene bağlı bir isminin belli bir coğrafyayı nitelemesine karşıyız” diyenler veya “Türkiye’de Türkler dışında Kürtler, Çerkezler, Boşnaklar gibi 70’ten fazla etnik köken var. Sadece Türk’ün ülkesi demek olmaz” şeklinde yaklaşanlar da çıkabilir. Bu eleştirilere kısmen katılıyorum. Ancak şöyle de bir gerçek var. Bu ülke küllerinden 1923’te kurulduğunda, hatta öncesinde yüzyıllarca bu toprakları yönetmiş Osmanlı İmparatorluğu, onun öncesinde Selçuklular ve daha birçok Türk beylikleri bu toprakları yüzyıllardır yuvaları olarak belirlemişler ve bu toprakların sahibi olmuşlardır. Dünyada çoğunluk olan etnik köken grupların isimlerinin sonuna -ia ekleleyip isim koyma eğiliminden varsayarsak, bu topraklar da da resmi dilin Türkçe olduğu gerçeğini kabul edersek, memlekete bıyık altından dalga geçen “Turkey yerine “Turkia” demenin ne kadar doğru olduğunu tespit edebiliriz.
‘Turkia’nın ilk kullanımı Bor videomuzda
Tüm bu analizleri yaptıktan sonra Ege Cansen’i ta 1991 yılında kampanya başlatıp “Turkia” ismini oturtmaya çalışmasını takdir ediyorum. Ancak Ege Bey’e maalesef yeteri kadar destek gelmediği için 2 sene sonra da kampanyasını sonlandırmış.
Ben de yazısını okuduktan sonra “İşte budur” tepkimin ardından “bu kampanyayı yeniden başlatmak gerekiyor ama kim yapar?” diye kendi kendime sorduğumu hatırlıyorum.
Bu sorunun cevabını da geçen haftalarda buldum: Memleket için çok önemli bir yatırımın temelini attık, biliyorsunuz. Niğde Bor OSB’de başlattığımız entegre güneş paneli üretim tesisinden bahsediyorum. Makalesini geçenlerde yazmıştım: https://www.serhansuzer.com/tr/enerji-bagimsizliginin-temelini-nigde-borda-attik
Temel atma töreninin videosunun çevirilerine bakarken videonun başında nerede olduğumuzu yazmamız gerekiyordu. Bir anda aklıma geldi ve Ege Cansen’i andım. O an karar verdim. Bu kampanyayı memleketten belki de gerçek anlamda dünya markası çıkaracak bu projeyle tekrar başlatalım. Bunun ilk adımı olarak da bu videoda çıkan ilk başlık çevirisinde “Turkia” kelimesini kullandırdım. İşte o video: https://www.youtube.com/watch?time_continue=3&v=9LX3lLEtOK8
Fikir vermesi açısından temel atma törenimizin videosundan iki kare:
‘Turkia’ kullanımı için herkese açık davet
Böylece tüm dostları İngilizce konuşurken “Turkia” kelimesini kullanmaya davet ediyorum. Turkia kelimesinde ısrar edenlerin sayısı ne kadar artarsa onlarca yıldır süren bu saçmalığı değiştirme şansımız o kadar artar. Bu konuda bana çok olumlu mesajlar atan ve kampanyamı desteklediklerini söyleyip bundan sonra “Turkia” kelimesini kullanacaklarını dile getiren bazı dostlar beni çok mutlu etti. Umarım devletimiz de bunu bir gün benimser ve resmi olarak da gerekeni yapar.
Bana gelince, bu konuda arkamda kimse kalmasa bile hayatımın sonuna kadar Turkia demeye devam edeceğim. Bu böyle biline. Sözlerimi Turkia’yı kullanarak İngilizce bitirmek istiyorum:
I am a world citizen, that’s for sure. I respect and love every culture, tradition and ethnicity on this planet. I am also proud of my country, Turkia!
(Dünya vatandaşıyım, bu kesin. Gezegenimizdeki her kültüre, geleneğe ve etnik gruba karşı saygı ve sevgi duyuyorum. Ülkem “Türkiye” ile de gurur duyuyorum).
Etiqueta: sosyal sorumluluk