“Avrupa’nın çöplüğü Türkiye” zihniyeti

“Ben buradan Avrupa’ya vitamin gönderiyorum, onlar oradan bana çöp gönderiyor” diyor Adanalı bir portakal yetiştiricisi. İngiltere’den Adana’ya gönderilen çöp, Avrupa’dan Türkiye’ye bir senede gönderilen milyonlarca ton çöpün bir kısmı. Ülkesine değer veren ve çevre konularında hassas biri olarak bu konuda söyleyeceklerim var.

 

Eurostat verilerine göre Türkiye 2019'da 11,4 milyon tonluk ithalatla AB ülkelerinden en çok çöp alan ülke oldu. AB toplamda 13,4 milyar euro değerinde 31 milyon ton çöp ihraç etti (bknz: https://www.dw.com/tr/abden-en-%C3%A7ok-%C3%A7%C3%B6p-alan-%C3%BClke-t%C3%BCrkiye/a-53153246).

Bu meseleyi ilk olarak Greenpeace’in açtığı kampanya sayesinde öğrendim. 90’lı yıllarda Türkiye’de faaliyete geçen Greenpeace’in ilk destek verenleri (ilk 700 üye) arasındayım. Dolayısıyla onların kampanyaları ve yaptıklarıyla ilgili sık sık bilgilendiriliyorum ve onları can-ı gönülden destekliyorum.

Greenpeace Akdeniz’in Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) ve İngiltere Ulusal İstatistik Dairesi’den topladığı veriler şöyle (detaylara https://www.greenpeace.org/turkey/basin-bultenleri/turkiye-yine-avrupadan-en-cok-plastik-cop-alan-ulke-oldu/ linkinden ulaşabilirsiniz):

16 yılda 196 kat artan atık ithalatı

Türkiye, 2020 yılında Avrupa Birliği ülkeleri ve İngiltere’den toplam 659,960 ton plastik atık ithal etti.

2019 yılında Avrupa’dan Türkiye’ye gelen plastik atık miktarı 582,296 tondu. 1 yılda plastik atık ithalatı yüzde 13 arttı.

Türkiye 2020 yılında da Avrupa’dan en çok plastik atık alan ülke oldu. Türkiye Avrupa plastik atık ihracatının yüzde %28’ini karşıladı.

Plastik atık ithalatı son 16 yılda (2004’ten bu yana) ise 196 kat arttı.

Türkiye’ye 2020 yılında en çok plastik atık gönderen ilk beş ülke: İngiltere (209,642), Belçika (137,071), Almanya (136,083), Hollanda (49,496), Slovenya (24,884).

En çok plastik atık gönderen 5 ülkeyi de aşağıda görebilirsiniz:

Resim 1

Avrupa’nın en çok plastik alan ülkelerine gelirsek, 2004 yılından günümüze kadar çöp alan destinasyonların ne denli değiştiğini aşağıdaki instagram linkinden görebilirsiniz:  https://www.instagram.com/p/Cccde-cM27g/?igshid=MDJmNzVkMjY=

Türkiye’nin hızlı “yükselişi”

Buna göre dünyanın en büyük plastik atık ithalatçılarından Çin'in 2017'de çöp ithalatını yasaklamasının ardından Türkiye en fazla ithalat yapan ülkelerden biri haline geldi. Zaten yukarıdaki senelik atık ithalatı göstergelerine bakarsanız, 2017’ye kadar Hong Kong ve Çin’in liderliği kimseye kaptırmadığını (ki Hong Kong’da Çin’in yönetiminde) sonrasında sahneden birden çekildiklerini onların yerine de Türkiye’nin alternatif destinasyon olarak birden birinci sıraya yükseldiğini görebilirsiniz.

2020 senesinde “Türkiye Plastik Çöplüğü Olmasın” kampanyasını başlatan Greenpeace’in Akdeniz İletişim Sorumlusu Çiğdem Özkan’ın 2021 senesinde verdiği beyanata kulak verelim:

“Geçen sene başlattığımız ‘Türkiye Plastik Çöplüğü Olmasın’ kampanyamız sonucunda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı plastik atık ithalatı kotasını düşürdü; bu adımın güzel ancak yeterli olmadığını o zaman da söylemiştik. Verilerden ve sahadan gördüğümüz kadarıyla Avrupa’nın en büyük plastik çöplüğü olmaya devam ediyoruz. Hatta kotanın düştüğü günden sonra da artış devam ediyor. Bu durum, denetim mekanizmalarının sıkılaştırılması gerektiğini gösteriyor. Bununla birlikte Çevre ve Şehircilik Bakanı, Ocak ayında hedefin sıfır atık ithalatı olduğunu belirtti. Bakanlığın bu taahhüdünü acilen gerçekleştirerek plastik atık ithalatı yasağı eylem planını açıklamasını, denetim ve şeffaflık mekanizmalarını artırmasını talep ediyoruz.”

Greenpeace kampanya videoları

Bu vesileyle Greenpeace’in kampanyaları için hazırlamış oldukları 4 kısa videoyu da buradan paylaşmak isterim:

Video 1

Video 2

Video 3

Video 4

Greenpeace’i sonuna kadar destekliyorum. Okuyucularıma da bu uğurda Greenpeace’e destek olmalarını rica ediyorum. Türkiye Avrupa’nın çöplüğü olmamalıdır.

Ne yapılması gerekiyor?

Olması gerekeni sizinle paylaşayım:

1) Gelişmiş ülke konumunda olan Avrupalıların çöplerini kendi ülkeleri içinde işlemeleri gerekiyor. Teknoloji bu olanakları yeterince sağlıyor. Ayrıştırmanın ötesinde çok detaylı geri dönüştürmeye ve gerekirse doğaya zarar vermeyecek şekilde bertaraf yoluna gitmeleri gerekiyor. Bu da ciddi bir yatırım demek. Devletlerin görevi bu. Kendi ülkelerinin sorumluluğunu taşıyıp çöpleri başka bir ülkeye göndermemeleri gerekiyor. Her şeyin yerinde halledilmesi gerekir.

2) Hatta çöpleri her ülke kendi içinde işleyip değerlendirsin (geri dönüştürsün, geri dönüştüremediklerini de bertaraf etsin) görüşünün bir tık daha ilerisini düşünüyorum. Bu atık yönetimi işinin dağıtık sistemler (yerinde üretim yerinde tüketim) mantığıyla binalarda (evler, ofisler, alışveriş merkezleri, hastaneler vb.) veya bina grupları (site, köy, kasaba vb.) içerisinde halledilmesi gerekiyor. Bırakın ülkeyi, bu atık yönetimi işinin daha mikro düzeyde bir sistem içerisinde, geri dönüşüm mantığına uygun bir şekilde ele alınması gerekiyor.

Geri dönüşümün önemi

Geri dönüşümün önemini size ne kadar anlatsam azdır. Başlıca iki önemine değinmek isterim:

1) Çevre: Başta zehirli maddeler ve plastik olmak üzere atık maddelerin doğaya bu şekilde yayılıyor olması atıldıkları yerde çevre felaketine sebep oluyor. Bundan bütün canlılar etkileniyor. İnsanlar, hayvanlar ve bitkiler. Daha yaşanabilir bir dünya için bu atıklar geri dönüştürülürse, çevre felaketlerinin de önüne geçmiş oluruz.

2) Ekonomi:  Geri dönüştürülen ürünler ekonomik değer yaratırlar ve ekonomiye ciddi katkıları olur. Sonuçta her şeyin sınırlı olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Hammadde tedariki için de geri dönüştürme kritiktir. Bunun önemini bolluk içinde yaşayan bizden önceki nesiller veya bizler çok iyi idrak edemeyebiliriz ancak bizden sonra gelecek nesiller tükenen hammadde sorununu ciddi anlamda yaşayacaklar. O yüzden üretilen her ürünün de geri dönüştürülebilir olması gerekiyor. Bu prensibin kanunlarla iş yapış modellerinde olmazsa olmaz hale getirilmesi gerekiyor.

Bir poşetin 3200 kilometrelik yolculuğu

ABD merkezli yayın organı Bloomberg’de “Bir poşetin 3200 kilometrelik yolculuğu, geri dönüşümle ilgili karmaşık gerçeği ortaya koyuyor” başlıklı yazıda, İngiltere'deki ünlü bir süpermarket zincirine ait alışveriş poşetinin Türkiye'ye uzanan hikayesi anlatıldı. Bu yazıyla ilgili haberi https://www.sozcu.com.tr/2022/saglik/bir-alisveris-posetinin-londradan-adanaya-3200-kilometrelik-yolculugu-7041219/ linkinden okuyabilirsiniz.

İnsanların tüketim alışkanlıklarını baştan aşağı değiştirmeleri gerekiyor. Bir kere tek kullanımlık poşetlerin ortadan kalkması gerekiyor. Defalarca kullanılan plastik olmayan torbaların da geri dönüştürülebilir malzemeden yapılıyor olması gerekir. 3200 km gibi bir mesafeden çöp göndermek yerine o çöpün İngiltere’de işlenerek geri dönüştürülmesi, geri dönüştürülemeyen malzemelerin de bertaraf edilip doğaya zarar vermeyecek hale getirilmesi gerekiyor. Ama bunu İngiltere’de yapmak zorundalar. Elbette aynı şey diğer Avrupa ülkeleri için de geçerli.

Türkiye’ye bakış açısı değişmeli

Bir de Avrupa’nın Türkiye’ye bakış açısını değiştirmesi gerekiyor. Türkiye’yi bir çöp alanı veya göçmenler için tampon bölge olarak görmekten vazgeçmeleri gerekiyor. Başka bir deyişle, Türkiye’ye tüm problemlerini süpürdükleri, ekonomik olarak da faydalandıkları, ucuza tatil yaptıkları bir yer kafasıyla bakmaktan vazgeçmeleri gerekiyor.

Güçlü Avrupa’yı yeniden ayaklandırmak istiyorlarsa Avrupalıların Türkiye gibi aynı coğrafyada bulunan dinamik ve her açıdan ciddi potansiyeli olan bir ülkeye ihtiyacı var. Ön yargıları bir kenara koyup, teknoloji gelişiminin merkezini yine Avrupa’da tutup üretim merkezlerini Çin yerine Türkiye’ye kaydırabilirler. Bu onlara ekonomik açıdan ciddi avantaj sağlar. Çöpünü Çin yerine Türkiye’ye kaydıran Avrupa, üretimi de rahatlıkla Çin’den Türkiye’ye kaydırabilir.

Biz de Avrupa’ya Adana gibi hatırı sayılır Akdeniz destinasyonlarımızdan muhteşem lezzetli, C vitamini bol portakal, mandalinalarımızı ve kaliteli birçok ürünümüzü gönderebiliriz.

Türkiye’yle Avrupa arasında görmek istediğimiz model budur. Avrupalıların öncelikle bizi kafada doğru yere koymaları gerekiyor. Türkiye’yi çöpüne layık bir ülke olarak görmek yerine kültürel, ekonomik ve askeri alanlarda yapılacak işbirlikleriyle sinerji yaratabilecekleri bir ortak olarak görürlerse Avrupa’yı her anlamda güçlendirirler

İlginizi Çekebilir
Yorumlar ( 0 )
Bu yazı hakkında ilk yorumu siz yapın...
Yorumlarınız için