Bozcaada’nın komşusu Limni’de Ekolojik Belgesel Festivali
Tatil için gittiğim Yunanistan’da Selanik, Kavala’dan sonra son durak Limni Adası’na (Yunanca Lemnos) hem tatilimin son durağı için hem de sürdürülebilirlik festivali için gittim. Gerçekten keyif aldığım bu tatilimde adayla ve festivalle ilgili izlenimlerimi paylaşacağım.
Geçen yaz Bozcaada’da tatildeyken BIFED’e (Bozcaada International Festival of Ecological Documentary – Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali) rastlamıştım. Şansıma, kaldığım otelin sahibi sevgili Pınar Hanım festivalin kurucuları ve organizatörleriyle beni tanıştırdı. Bu vesileyle tanıştığım yapımcı, yönetmen ve festival koordinatörü Ethem Özgüven ve eşi, aynı zamanda festivalin direktörü Petra Holzer Özgüven ile İstanbul’da tanıştık. Beni başta Bozcaada olmak üzere benzer destinasyonlarda organize ettikleri Ekolojik Belgesel Festivali BIFED’le ilgili bilgilendirdiler. Siz de detayları https://www.bifed.org linkinden okuyabilirsiniz.
Bu tanışmadan sonra Ethem Bey beni yapımını ve yönetmenliğini yaptığı “Karanlık zamanlarda şarkı söylemek” adlı belgeselin İstanbul Kadıköy’deki gösterimine davet etti. Hatta bu belgeselle ilgili bir yazı da kaleme almıştım. Yazıyı https://www.serhansuzer.com/tr/karanlik-zamanlarda-sarki-soylemek linkinde okuyabilirsiniz. Bu belgesel 6 Şubat 2023 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihinin tanık olduğu en büyük depremlerle yerle bir olan Antakya’da depremin hemen ardından sanatlarını icra etmeye devam eden Hatay Akademi Orkestrası’nın öyküsünü anlatıyor. İzlemediyseniz mutlaka izlemenizi tavsiye ederim.
Festivale davet edildim
Daha sonra Özgüven çifti, sağ olsunlar beni BİFED etkinliklerinin bir parçası olan Bozcaada’nın komşusu Yunan Limni Adası’ndaki Ekolojik Belgesel Festivaline davet ettiler. Ben de zaten Yunanistan’a tatil için gitmeyi planlıyordum. Tatil programımın içine Limni Adası’nı da ekledim. Çok da güzel oldu.
Festivalle ilgili sizleri bilgilendirmeden önce sakin yaşamı ve doğasıyla gerçekten beğendiğim Limni Adası’yla ilgili sizlerle bilgi paylaşayım (bkz: Wikipedia):
Limni veya Ilımlı (Yunanca Lemnos) Kuzeydoğu Ege Yunan adaları grubuna giren Gökçeada’nın güneybatısında bulunan Yunan adasıdır.
En önemli yerleşimleri adanın batısında aynı zamanda merkezi de olan Mirina, ateşkes anlaşmasının imzalandığı Mondros, Kaspakas, Kandiya (Kodias) ve Tigani'dir.
Limni, 476 km² ile Yunanistan'ın 8. en büyük adasıdır.
Çok cazip, ama çok turistik değil
Limni iklimi, sade güzelliği, muhteşem mutfağı, yavaş hayat tarzı ve güler yüzlü insanlarıyla turistleri cezbeden bir ada olmasına karşın Güney Ege'deki diğer adalar kadar turistik değildir. En sevdiğim tarafı da bu oldu. Fazla kalabalık değil. İnsanlar genel olarak birbirlerine saygılılar ve doğası çok güzeldi. Örneğin tüm sakinliğiyle plajlarına ve denizine bayıldım.
Bu arada bölgedeki kardeş adaları da tanıyalım. Limni’nin güneydoğusunda bulunan küçük bir ada olan Bozbaba (Agios Efstratios), Gökçeada (Imvros), Bozcaada (Tenedos) ve Gökçeada’nın hemen yanındaki Semadirek (Samothrake) adaları ile birlikte Boğazönü adalarını oluşturur. Yunanistan perspektifinden de bakarsak Bozbaba adası ve Midilli adası ile birlikte Lesbos yönetim birimini oluşturur. Yönetim merkezi Midilli'dedir.
Limni’nin dört belediyesi ve toplam 30 kadar yerleşim yeri vardır. Başlıca kasabaları batı kıyısındaki Mirina ve adanın ortasındaki büyük koyun doğu kıyısındaki Mondros’tur. Mirina'nın (“kale” anlamına gelen “kastro” da denir) güzel bir limanı vardır. Anakara ile yapılan tüm ticaretin merkezi burasıdır.
Osmanlı İmparatorluğu’nu sona erdiren antlaşma
Bizim açımızdan adanın tarihine değinmek gerekirse, ada Fatih Sultan Mehmet zamanında 1456 yılında Osmanlı topraklarına katılmıştır. 20. Yüzyıldan itibaren ise Limni’nin Türklere çok da uğurlu geldiği söylenemez. Ada’nın elden çıkış tarihi de 21 Ekim 1912'dir.
Mondros Mütarekesi (veya Mondros Ateşkes Anlaşması) Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında Limni adasının Mondros limanında 30 Ekim 1918'de imzalanmıştır.
Mondros Mütarekesi, I. Dünya Savaşı sonunda Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında imzalanan mütareke belgesidir. Bu antlaşma ile beraber Osmanlı İmparatorluğu fiilen sona ermiştir.
Mütareke, Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasından sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırlarını belirleyen ilk uluslararası belge olması açısından önem taşır. Okuduklarımızdan sık sık Mondros Mütarekesi’nden nasıl paçayı kurtarıp Lozan Anlaşması’yla şu anki sınırlarımıza kavuştuğumuzu hep hatırlarız.
Portekiz mağlubiyetini orada izledik
Uğursuz gelme anlamında da kendi açımdan şu örneği verebilirim (tabii işin şakasındayım). Türkiye’nin Avrupa Şampiyonası’ndaki tek hezimeti Portekiz’e 3-0 yenilerek ağır bir yenilgi alması sonucunda olmuştu. Ben de o maçı maalesef Limni’nin Mirina limanına yakın bir kafede seyretmiştim. Kafede bizim dışımızda Türklerin oturduğu bir masa daha vardı. Biz gol yedikçe etrafımızdaki Yunanlılar gülümsüyordu ama saygılarından dolayı hiçbir laf atma veya sataşma olmadı. Sonuçta keyifli bir ortamda yemeğimizi yerken maalesef Türk milli takımının yediği saçma gollere tanık olmuş olduk.
Şimdi gelelim Limni’ye ilişkin tavsiyelerime. Adaya özellikle festival odaklı gittiğimiz için çok detaylı tavsiyelerde bulunamayacağım. Ancak şunu söyleyebilirim: Genel olarak adanın bütün plajları güzel ve belli standartlarda hizmet var.
Adada bizim de deneyimlediğimiz Panthelis Lemnos ve Keros Beach’i tavsiye ederim. Atsiki kasabasının hemen girişinde yediğim Pizza’yı da çok beğendim. Mirina kasabasının içindeki dükkanlar, pastane vb. keyifli. Bir de biz Varos adlı bir kasabada kaldık. Orada da yerel turistlerin takıldığı pub ve benzeri mekânlar müzik dinleyip keyif yapmak için güzel.
Şimdi de gelelim festivale. Festivalle ilgili tüm detaylara https://lemnos.bifed.org linkinden ulaşabilirsiniz. Bu linkteki kısa özeti de paylaşayım:
Gerçeği ön planda tutan bir festival
BIFED (Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali), Lemnos adasına erişim alanını genişleterek Bozcaada ile Limni arasında yeni bir bağlantı oluşturuyor. Festival, Haziran 2024 için planlanan etkinliklerle Lemnos'ta ilk kez düzenlenecek. BIFED, gerçek dünyadaki ekolojik sorunları özgün hikaye anlatımıyla ele alan, gerçeği ve gerçek temsili ön planda tutan filmleri sergilemeye kararlıdır.
Festivalin amacı insanların dikkatini çevre sorunlarına çekmek ve bazı şeylerin nasıl değiştirilebileceğine dair örnekler göstermek. BIFED, film gösterimleri ve tartışmalar düzenleyerek anlamlı konuşmalar ve olumlu değişim yaratmak amacıyla izleyicilerin, film yapımcılarının ve savunucuların katılımını sağlamayı amaçlamaktadır.
Hedefte olumlu değişim var
2023'te İspanya'nın Logroño kentinde meydana gelen olaylardan sonra, geleceğin BIFED Berlin'i ve Lübnan'daki REEF ile yapılan işbirliğinin ardından, BIFED on Lemnos değişim getirmeyi hedefliyor. Bu yeni festival, insanları bir araya getirmenin, öğretmenin ve herkes için daha iyi, daha sürdürülebilir bir gelecek yaratma konusunda onlara ilham vermenin bir yolu olacak.
Kadıköy’deki etkinlikten sonra BIFED Lemnos’la ilgili şu mesajı Petra Hanım’dan aldım: “BIFED Rioja’nın ardından BIFED Lemnos’la festivalimiz İspanya'dan sonra Yunanistan'da başlıyor. Çok uzun yıllardır eğitim ve çevre konularında işbirliği yaptığımız Yunanlı dostlarımızla ekoloji üzerinden kurmakta olduğumuz bu dolaysız köprü, ileride gelişecek olan umut verici bir kültür değişimini de müjdeliyor umudundayız.”
BIFED Lemnos’un tüm programını aşağıda paylaşıyorum:
Şehir tarımcısı kadınların cesareti
Bu arada zamanımız kısıtlı olduğu için festivaldeki tüm etkinliklere katılamadık. Gece geç bir saatte geldiğimiz için Marianna Economou tarafından çekilen “When tomatoes met Wagner” adlı ilk belgeseli ve Walker Schleht tarafından çekilen “The Waiting” adlı kısa filmi kaçırdık. İkinci günün ilk sabahından itibaren festivalde hazır bulunduk. Katıldığımız etkinlikler sırasıyla;
1) Apartmanların Gölgesinde: Bir Kent Tarımı Deneyimi (İngilizce çevirisi: Farming in the Shadows): Bu belgeseli izlediğimiz sabah, ortam çok huzurluydu. Hafif bir esinti ile, minik bir tepede lokal şarap kooperatifin tadım yerindeydik. Yönetmenliği Melike Selin Durmaz tarafından yapılan bu filmde umutlu ve vazgeçmeyen pozitif ruhlu şehir tarımcısı kadınlar vardı. Bu kadınları organize edip onlara tarımı öğreten Bediz Yılmaz da film gösteriminden sonra konuşma yaptı. Sorularımızı aldı. Her bir karışı betona boğulmuş bir şehir olma yolunda hızla ilerleyen İstanbul’un bu vahim durumuna karşı Türk kadınlarının bu akıntının tersi diye nitelendirebileceğimiz çok zor bir işi başararak şehirde tarım yapmaları ve bunun için büyük bir gayret sarf etmeleri ben de dâhil herkes tarafından çok takdir edildi. Tabii bu çabaların bir umut kıvılcımı olmanın ötesine geçmesi için de gereken her türlü desteği vermemiz gerekiyor. Bu sorunların kökten çözümü için aklı başında şehir planlaması şart.
Nostaljik bir açık hava belgeseli
2) Delikado: Aynı günün akşamında Lemnos’un Atsiki adlı kasabasında (Türk okuyucularım için; bu ismi yanlış okumadınız. Kasabanın ismini lütfen Türkçe anlamını düşünmeden okuyun) eski terzi dükkânının olduğu meydanda yapıldı. Büyük bir perdeye yansıtılıp kasaba usulü geçici sandalyelerle, o kasabadaki meydan adeta açık hava sinemasına çevrilmişti. Ortam hoşuma gitti.
Delikado çok etkileyici bir belgeseldi. Dünyada en çok çevre aktivistinin öldürüldüğü iki ülkenin Meksika ve Filipinler olduğunu bu film sayesinde öğrenmiş olduk. Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Filipinler’de de rant uğruna (ağaçlar kesilerek kereste satılıyor), ayrıca kesilen veya yakılan yerlerde (ki maalesef bu tip doğa katliamları Türkiye’de de oluyor) lüks tatil mekanları doğayı yok etme pahasına inşa ediliyor. Bu filmde de bazı aktivistler tamamen kendi çabalarıyla organize olup ağaçları kesenleri basarak elektrikli testerelerine el koyuyorlardı (kimi zaman, özellikle riskli durumlarda gizlice gelip elektrikli testerelerini alıyorlardı). Bu film de ormanı korumak için bu aktivistlerin oynadığı kritik ve riskli rolü anlatıyordu. Riskli diyorum çünkü güzelim tropik ormana kıyarak suç işleyen kereste ve gayrimenkul sektörünün tuttuğu adamlar kimi zaman direnç gösteriyorlar hatta bu aktivistlere silah çekenler de oluyordu. Belgeselde aktivistlerden biri vurularak hayatını kaybetti. Diğer taraftan belgeselin çekildiği eyalete vali olarak atanan kişinin aynı zamanda bir kereste firmasının da sahibi olması dikkat çekiyordu.
Aktivistleri hedef alan tehdit ve cinayetler
Belgeselin en etkileyici sahnelerinden biri de aktivistlerin toplanma alanında sembolik bir elektrikli testere yığını olmasıydı; bu yığın öyle yükselmişti ki adeta bir heykel gibi duruyordu. Belgeselde aktivistleri koruyan belediye başkanını ve onların karşısında duran, demin bahsettiğim inşaatlardan rüşvetle beslenen valinin politik mücadelesini de görüyoruz. İşin ürkütücü kısmı ise aktivistlerin maruz kaldığı ölümcül tehditler ve de mücadele sırasında öldürülen aktivistler. Bu tehlike düzeyine rağmen ailesinden uzak yaşamayı göze alıp mücadeleden vazgeçmeyen çevrecilerin hikayesini anlatan bu belgesel gerçekten çok aydınlatıcı ve etkileyici.
Belgesel gösterildikten sonra Türkiye’de ve Yunanistan’da ormanların rant uğruna yakılması konusunu konuştuk. Meğer iki komşu ülke olarak iyi ve kötü ne kadar ortak paydamız varmış.
3) Limni Arıcılık Kooperatifi: 22 Haziran Cumartesi sabahı Korpos’taki bu etkinliğe katıldık. Alexandros Goussisaris tarafından paylaşılan, Dünya’nın meydana gelişinden insanların evrimine ve arıların oluşumuna kadar çok detaylı bir sunum izledik. Biraz uzun olmasına karşın sunumu beğendim. İklim değişikliğinden dolayı arıların bal üretme koşullarının gittikçe zorlaştığını, bunun arılar üzerinde ciddi stres yarattığını, üretimde verimin düşmemesi için aldıkları önlemleri de paylaştı. Ayrıca, sağ olsunlar, bizlere birer kavanoz bal hediye ettiler. Fotoğraf çekiminden sonra dağıldık.
Daha sonra plaja gidip günün geri kalan kısmını geçirdik. Akşam da hazırlanıp bir kafede Türkiye-Portekiz maçını seyrettik ve hemen ardından Kavala’ya giden feribotumuza bindik.
O akşam dönüş yaptığımız için programın geri kalan kısmına katılamadık. Açıkçası bir yerde denk getirebilirsem “Breaking Social” belgeselini de izlemek isterim.
Tatil yaparken yeni bir şeyler öğrenmeyi çok seviyorum. O yüzden bizleri bu etkinliğe davet ettikleri için Özgüven ailesine bir kez daha teşekkür etmek isterim.
Yazıyı bitirirken gözünüzde canlanması için festivalin özet görüntülerini paylaşmak isterim:
https://www.instagram.com/reel/C9haQLnovlK/?igsh=b25ydDM3NTk0amdh
Türkler ve Yunanlılar arasındaki bu paylaşımların artması ve hep birlikte sürdürülebilir bir yaşam için beraber mücadele vermemiz dileğiyle.