Eskişehir’de keyifli bir koşu deneyimi
Hedef yarışlarımdan biri olan Avşa Yarı Maratonu’nu kendi yaş kategorimde kazandıktan sonra belli sebeplerden koşu antrenmanlarıma bir süre ara verdim. Koşuya ara verdiğinizde performansınızda hızlı bir gerileme yaşarsanız. Yine de kendimi geçen hafta sonu pazar sabahı 4. Eskişehir Yarı Maratonu organizasyonunda yaklaşık 2 aydır koşu antrenmanı yapmayan biri olarak 10 km koşup denemek istedim. Benim için keyifli bir koşu deneyimi oldu.
Benim için hedef yarışlardan Avşa Yarı Maratonu’nu kendi yaş kategorimde kazandıktan sonra koşu antremanlarıma belli sebeplerden dolayı ara verdim. Harika vakit geçirdiğim Avşa’yla ilgili kaleme aldığım yazıyı hatırlatmak isterim: https://www.serhansuzer.com/tr/ilk-resmi-sampiyonlugum-avsa-yari-maratonundan
Koşuda böyle ivme almışken antrenmanlarıma neden ara verdiğimi de anlatayım. Kısaca:
1) Priformis (kalça) sakatlığımın nüksetmesi
2) ENKA’nın profesyonel koşu pistinin (tartan pist) yenilenme çalışmaları nedeniyle kapatılması
3) Yaz aylarında hafiflemesi beklenilen iş tempomun artması
4) Temmuz ayının çok sıcak geçmesi
Böyle ara verdikten sonra derece yapmaya çok odaklı biri olsam Eskişehir’e gitmezdim. Ancak Ağustos ayında yine kendimi iyi hissetmeye başladığım için olayı tersinden aldım. Kendi kendime dedim ki, bu yarışa gir, kendini dene, iyi hissedersen motivasyonunu toparlayıp tekrar antrenmanlara başlarsın. Nitekim aynen öyle oldu.
10 Ağustos Cuma günü Ankara’da önemli bir toplantıya girdim. O toplantıdan sonra direkt Eskişehir’e yol aldım. Akşam saatlerinde Eskişehir’deki otelime vardım. Koşunun başlangıcı Sazova Bilim Kültür ve Sanat Parkı’nda olacağı için oraya yakın ve fitness salonu olan bir otel seçtim.
İçi harika tesislerle dolu dev bir park
Akşam otele varır varmaz direkt ter atma antrenmanı yaptım. Ertesi sabah ise hafif tempoda 2 km koşarak güne başladıktan sonra esneme ve germe yaptım. Ardından kahvaltımı yapıp spor kitimi almak üzere Sazova Bilim Kültür ve Sanat Parkı’na yürüyerek gittim. Yaklaşık 2,5 km’lik yürüyüşten sonra parka vardım.
Park beni biraz şaşırttı. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nin ziraat fakültesinin boş arazisiyken Eskişehir'in en büyük parkı olarak inşa edilmiş. İçerisinde 1200 kişi kapasiteli tiyatro yapısı bulunmakta. Eskiden fabrika işçilerinin ulaşımını sağlayan dekovil treni parka gelen ziyaretçilere nostaljik bir tur fırsatı sağlıyor. 25.000 m²’lik gölet su sporları için tasarlanmış. Sazova Bilim Kültür ve Sanat Parkı içerisindeki Masal Şatosu, Bilim Deney Merkezi, Sabancı Uzay Evi, Hayvanat Bahçesi ve Eti Su Altı Dünyası görülmeye değer merkezlerden.
Spor Festivali 400.000 m²’lik araziye kurulu olan tematik parktaki Masal Şatosu’nun hemen yanına konumlanmıştı. Masal Şatosu’nda periyodik olarak düzenlenen üç masal seansı (Bir Varmış Bir Yokmuş, Masal Masal İçinde, Gizemli Yolculuk) ile Çocuk Kulübü ve Masal Şatosu Sahnesi’nde farklı zamanlarda düzenlenen atölye çalışmaları, gösteriler ve söyleşiler gerçekleştiriliyor.
Eğlence ve gelişim bir arada
Nasreddin Hoca, Dede Korkut ve Keloğlan'ı çocuklarla buluşturup Türk kültürüne ait masallar, fıkralar, hikâyeler ziyaretçilere tanıtılıyor, eğlence ile eş zamanlı olarak kültürel-sosyal gelişim ve bilinçlendirme bir arada sunuluyor.
Masal Şatosu 8 kule ve 18 kulecik olmak üzere toplamda 26 kuleden oluşmakta. Detayları http://www.masalsatosu.com/sayfalar.php?sayfalar_id=1 linkinde okuyabilirsiniz. Çocuğuyla birlikte yolu Eskişehir’e düşenlere Masal Şatosu’nu ziyaret etmelerini tavsiye ederim.
Resim
Kitlerin verildiği yerde aynı zamanda spor festivali de düzenleniyordu. Yukarıdaki resimde göreceğiniz gibi, bir yapının yanında panayır düzeninde kurulmuş spor festivali, müzikle ve duyurularla tüm sporcuları kendine çekiyordu. Spor Festivali ana sahnesinde gün boyu uzman spor eğitmenlerinin sahne dersleri ve DJ performansı vardı. Orada Enerjisa’nın ve Koç Grubu’nun stantları tanıdık geldi. Tabii STK dünyasından tanıdığım TEGV de oradaydı. Tek sorun havanın sıcak olmasıydı.
Uzun bekleyişin ardından sıra karışıklığı
Ben de kendi kitimi alırken hemen önümde bulunan bir çift isimlerini sistemde bir türlü bulamadılar. Bu çiftin işleminin yapılmasını o sıcakta 15 dakika bekledikten sonra sıra bana gelmişken, beni atlayıp arkamdakilere isim sormaları beni biraz kızdırdı. “Sırada ben varım, 15 dakikadır şu işlemi yapmanızı bekledik bari sırayı şaşırmayın” diye uyardıktan sonra hızlıca işlemimi tamamladılar. Çantamı alıp stantları tek tek gezdikten sonra sıcaklığın iyice arttığını hissedip kalan işlerimi tamamlamak için otele dönmeye karar verdim. Yapmam gereken işleri tamamladıktan sonra akşamüzeri bana göre Eskişehir’in en iyi restoranı Odunpazarı’ndaki Ayten Usta’ya yemeğe gittim.
Türk usulü harika yemekleri yedikten sonra otelin yolunu tuttum. Akşam önce özellikle priformis sakatlığına yönelik esneme ve germe çalışmalarını yaptım, sonra erken bir saatte yattım.
Ertesi sabah hazırdım. Yarı maratoncuların (21 km) yarışı sabah 8’de bizim 10 km koşusu da 8.15’te başlayacaktı. Sabah erken kalkmaya alışık biri olarak rahat rahat hazırlanıp koşu alanına bu sefer taksiyle gittim (efor sarfetmemek için). Koşu alanında son kez esneme ve koşu drill’lerini tamamladıktan sonra son bir tuvalet ihtiyacını giderip koşu alanına geçtim.
Kendimi çok zorlamama kararım
Benim açımdan koşudaki her şey elverişliydi. Bir tek hava çok sıcaktı, bir de priformis sakatlığıma ek olarak baldırımdaki arka adalemde bir çekme hissettim. Sanırım bu çekme de priformisten kaynaklanıyor. Bu çekmeden dolayı kendi kendime “çok zorlama” diye telkinde bulundum.
Avşa’da koşuya en önden başlamıştım. Burada en öne geçemedim, çok kalabalıktı. Tam sayamadım ama muhtemelen 7. veya 8. sıradaydım. Yine de en arkadan sıyrıla sıyrıla buralara gelebilmem iyi oldu. Bir de tabii zihinsel olarak kendimi çok zorlamayacağım diye hazırlandığımdan daha da öne gitmek için koşulları zorlamadım.
Start verildikten sonra 4:20 gibi bir pace’te kendimi sabitledim (pace 1 km’yi kaç dakikada koştuğunuzdur). Daha hızlanabiliyor muyum diye bir baktım ancak arka adalem kendini hatırlattı. O yüzden ek sprint koymadım. Koşu benim açımdan rahat geçti. 4:00 ve 4:40 pace arası koştum. Bir ara ayakkabım çözüldüğü için durup ayakkabımı bağladım. Orada yaklaşık 30-35 saniye kaybettim. Son 1 km’de hızlanıp beni geçenler oldu, onları son 500 metrede sprint atarak yakaladım ve geçtim. Kendimi çok zorlamadan 10 km’yi 44 dakika 26 saniyede bitirdim. Ortalama pace’im 4:24 oldu.
Koşuyu bitirdiğim yerde önümdeki kişilerden biri sıcaktan fenalaştı. Ona önümde müdahalede bulundular.
Aldığım sonuç koçumu memnun etti
Bu yarışın bir özelliği de memleketin dört bir yanından profesyonel koşucuların gelmiş olmasıydı. En azında 50-60 profesyonel koşucuyu gördüm diyebilirim. Yine de kendi yaş kategorimde 8. oldum. Bu sonucu koşu koçum Serpil’e söylediğimde onun tepkisi “Yine çok iyi koşmuşsun” oldu. Normalde 2 ay gibi bir süre ara verdiğinde kendi tempondan çok daha fazlasını kaybedersin dedi. En son bıraktığım noktada benim PB (Personal Best, yani en iyi derecem) 10 km için 41 dakikaydı. Hatırlarsınız bu dereceyi hiç uyku uyumadan Antalya’da yapmıştım. Şimdi ise 10 km’yi 44 dakikada koştum.
Tatmin olmuş bir şekilde taksiyle otelime geri döndüm. Hızlı bir hazırlanma sürecinin ardından, İstanbul’a dönmeden önce hak ettiğimi düşünerek Eskişehir Batıkent’te bulunan Birsen Kebap’ta balaban kebabımızı afiyetle yedik. Ardından keyifli bir şekilde İstanbul’un yolunu tuttuk.
Eskişehir hakkında notlar
Eskişehir’e hiç gitmemiş Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına bu şehri mutlaka tavsiye ederim. İlgilenenler için de kısaca bilgi paylaşayım (Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Eski%C5%9Fehir):
Eskişehir, Türkiye'nin bir ili ve en kalabalık yirmi beşinci şehridir. Ayrıca nüfus bakımından Ankara, Konya, Kayseri'den sonra İç Anadolu bölgesinin en büyük 4. ilidir. 1993 yılında çıkarılan kanunla Büyükşehir Belediyesi olmuştur. Nüfusu 2021 yılı TÜİK istatistiklerine göre 898.369'dur. Ortasından Porsuk Çayı geçen şehir, içerisinde Osmangazi Üniversitesi, Eskişehir Teknik Üniversitesi ve Anadolu Üniversitesi’nin bulunması nedeniyle bir öğrenci kenti görünümündedir. Yarışın başladığı Sazanova Parkı da Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nin ana kampüsüne yakın bir yerdeydi.
Met helvası, nuga helvası, haşhaşlı çörek, Kalabak suyu, çibörek ve lületaşı ile meşhurdur. Ayrıca balaban kebabı da Eskişehir mutfağında önemli bir yer almaktadır. İşlenebilir lületaşı, Türkiye'de yalnızca Eskişehir'de çıkarıldığı için Eskişehir taşı olarak bilinir. Türkiye'de Eskişehir ve Sivrihisar dolaylarında yetişen bir çoban köpeği olan akbaş da şehre ait önemli değerlerdendir. Sanat kurumları ve tesisleri ile kültür ve sanatta gelişmiş bir şehirdir. Anadolu Üniversitesi ve büyükşehir belediyesi bünyesinde iki adet senfoni orkestrası bulunmaktadır. Ayrıca her yıl düzenlenen Uluslararası Eskişehir Festivali ile şehirde müzik, tiyatro, resim ve sinema dallarında sergiler ve gösteriler yapılmaktadır.
Eskişehir günümüze kadar değişik uygarlıklar altında varlığını sürdürmüştür. Üzerinde kurulan medeniyetlerden bazıları Frigya, Bizans, Anadolu Selçukluları ve Osmanlı İmparatorluğu'dur.
Türk Silahlı Kuvvetleri Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na bağlı Muharip Hava Kuvveti, Hava Füze Savunma Komutanlığı, 1. Hava İkmal ve Bakım Merkez Komutanlığı ve 1. Ana Jet Üs Komutanlığı da Eskişehir'de bulunmaktadır. Ayrıca hem askerî hem de sivil havaalanı Hasan Polatkan Havalimanı bulunmaktadır.
Eskişehir 2013 yılında Türk Dünyası Kültür Başkenti ve UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Başkentliği unvanlarını taşımaktadır.