İstanbul Maratonu’na keyifli dönüş
Geçmişte her sene İstanbul Maratonu’na ana katılım amacım kurucusu olduğum Tider (Temel İhtiyaç Derneği) adına açtığım kampanyamı yönetmek ve kampanya açanlara destek olmaktı. O yüzden bu etkinlikte idari işlerle uğraşmaktan koşmanın keyfine tam olarak varamazdım. Geçmişte bu etkinliğin bana göre en güzel yanı Tider’e destek olan gönüllülerimizin yarattığı pozitif kardeşlik havasıydı. Bu sene ise İstrunbul koşu grubuyla kendi keyfim için koştum. Farklı ve güzel bir deneyimdi. Neler olduğunu anlatayım…
İstanbul Maratonu’nu her sene iple çeker, kurucusu olduğum Tider’in senenin en büyük kaynak geliştirme etkinliğine elimizden geldiğince hazırlanırdık. Seneler boyunca gelişen bu gelenek benim aktif olduğum dönemde büyüyerek devam etti. Hatırlatmak amacıyla İstanbul Maratonu’yla ilgili yazdığım yazıların linklerini hatırlatmak amacıyla aşağıda paylaşıyorum:
https://www.serhansuzer.com/tr/adimgibibiliyorum-degistirebiliriz-cogalabiliriz
https://www.serhansuzer.com/tr/istanbul-maratonunda-kosmak-icin-10-sebep
https://www.serhansuzer.com/tr/istanbul-maratonundan-renkli-izlenimler
https://www.serhansuzer.com/tr/istanbul-maratonunda-hep-birlikte-iyilige-kosuyoruzhttps://www.serhansuzer.com/tr/iyilige-kosanlar-yine-harikalar-yaratti
Katıldığım diğer koşularla ilgili yazdığım yazıları da aşağıda paylaşıyorum:
https://www.serhansuzer.com/tr/kosudan-otesi
https://www.serhansuzer.com/tr/sizlerle-yuz-binlere-destek-vermeye-dunyaya-ornek-olmaya-kosuyoruz
https://www.serhansuzer.com/tr/festival-tadinda-bir-kosu-runatolia-2017
https://www.serhansuzer.com/tr/300-spartali-degil-22-tiderli
https://www.serhansuzer.com/tr/bir-yilin-ardindan-cunda-triatlonu
https://www.serhansuzer.com/tr/runatolia-ile-bir-kez-daha-insanligi-hatirlamak
https://www.serhansuzer.com/tr/runatoliada-insani-degerlerin-hepsi-bir-arada
https://www.serhansuzer.com/tr/tider-bozcaadada-hem-israfi-onledi-hem-de-115-aile-icin-kampanya-baslatti
https://www.serhansuzer.com/tr/bozcaadada-israfi-onleme-vizyonumuzu-gerceklestiriyoruz
https://www.serhansuzer.com/tr/antalya-kosusu-runatolia-yine-yeniden
https://www.serhansuzer.com/tr/kosu-bahane-bozcaada-sahane
https://www.serhansuzer.com/tr/yasam-kalitesini-artirmak-icin-spor-yapin
https://www.serhansuzer.com/tr/on-binlerce-kisiye-destek-icin-el-ele
Bu sene İstanbul Maratonu’nu farklı bir anlayışla katılmak istedim. Gerçekten keyfini çıkaracağım bir koşu olmasını istedim. Bunun için de son bir senedir beraber koştuğum İstrunbul’un organizasyonuna katılmaya kadar verdim.
Program
İstrunbul’dan Salim’in organize ettiği program şu şekilde gelişti:
7.30-8.00 arası Bebek’te bekleyen teknede buluştuk.
8.00 gibi Beylerbeyi'ne doğru hareket ettik.
8.20 gibi Beylerbeyi İskelesi’ne vardık (buradan alana yürümek yaklaşık 10 dakika sürdü)
8.30 gibi tekne Beylerbeyi'nden Yenikapı finiş çizgisine doğru hareket etti.
10.30 gibi finiş çizgisinde tekneye binildi. Teknede mükellef kahvaltılarımızı yaptık.
11.30 gibi dönüş için hareket ettik.
13.00’a doğru Bebek başlangıç noktasına döndük.
Benim açımdan da koşu öncesi, sırası ve sonrası şu şekilde gelişti. Bir gün önce Arjantin, Avustralya, Brezilya ve Kore Başkonsoloslarına davet verdim. Keyifli bir akşam yemeğinden sonra gece 12’ye doğru yattım. Sabah 6’da kalkıp iki köpeğimi sırasıyla Sunny’i sonra da Blackie’yi çıkardım. Köpeklerin tuvalet ihtiyaçlarını giderip biraz gezdirdikten sonra arkadaşımı alıp tekneye doğru hareket ettim. Tekneye 7.40 gibi vardım. 8’e kadar gelenleri karşıladıktan sonra Beylerbeyi’ne hep beraber hareket ettik.
15 km grubunda 15 dakika gecikme
Bol sohbetli ve çok keyifli bir Boğaz geçişinden sonra Beylerbeyi’ne vardık. Sonra hep beraber tüm İstrunbul grubu Beylerbeyi’nden koşu alanına doğru yürüdük. Koşu alanına varınca tuvalete girmem gerektiğini fark ettim ve gruptan ayrılıp oradaki portatif tuvaletlerden birine yaklaşık 10 dakikalık beklemenin ardından girebildim. Sonra tekrar koşu alanına dönüp kalabalığın arasına karıştım. Koşu başlayana kadar sürekli öne doğru yürüdüm bizim İstrunbul grubunu kaybetmiştim ama bu öne doğru yürüme sırasında bizim gruptan Salim’e rastladım, beraber öne doğru yürümeye devam ettik. Açıkçası yürüyebildiğimiz kadar öne yürümek bize ciddi zaman kazandırdı. Önünüzdeki insanların arasından köprüde ve sonrasında koşmaya çalışmak ciddi bir efor ve zaman kaybı. Çoğu zaman da gereksiz kazalar meydana gelebiliyor.
15 km koşucuların olduğu grupta yer alıyordum. Oldukça kalabalıktı ve 15 km koşusu normalde 9.15’te başlayacakken 15 dakika rötarla 9.30’da başladı. “15 dakika gecikmeden ne olacak?” diyenler için dışarıda (ki hava esasında önceki senelere göre çok iyiydi) koşmadan 15 dakika fazladan beklemenin çoğu kişiyi rahatsız ettiğini belirtmeliyim. Sonra bunun saat 9’da başlayan Maraton koşusuyla aramızı açmak için yapıldığını anlamış olduk. Aslında iyi oldu, ancak yine de ne anons ediliyorsa onun uygulanması gerekiyor. Önümüzdeki sene 15 km koşusu 9:30’da başlayacak diye anons edilsin. Bizden sonra da 10 km koşucuları ve halk yürüyüşü start aldı. Onlar da 15 km koşusundan yarım saat sonra başlayabilirler.
Start çizgisine yürürken Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun üzerinde bulunduğu yukarıdaki platform sırasında Adım Adım’ın kurucusu Renay Onur’u gördüm. O kalabalıkta benim ona işaret ettiğimi görüp aynı işareti “seni gördüm” anlamında yaptı. Renay’la selamlaşma faslından sonra birkaç dakika içinde start verildi.
Koşumu pace olarak 3,5-5,5 arasında yaptım. Genelde de 4,5-5,5 arasında koştum. 3,5 pace’e Barbaros Bulvarı’ndan yokuş aşağı koşarken ulaştım. Bilmeyenler için “pace” 1 km’yi koştuğunuz süre demektir. Yani 3,5-5,5 pace aralığı koşu bandında saatte yaklaşık 11 ile 17km arası hıza tekabül ediyor.
Yaşadığım aksiliklerden biri de koşunun başlangıcında köprüyü geçtikten sonra saatime bakınca saatimi çalıştırmadığımı farkettim. Dolayısıyla ilk 800 metreyi saatimi çalıştırmadan koşmuş oldum. Koşunun sonunda 14,2 km’yi 1 saat 09 dakikada koştuğum yazıyordu. Organizasyonun websitesinden de toplam süremi tespit etmiş oldum. Tüm koşuyu da çok kendimi zorlamadan ama keyfini çıkararak 1 saat 14 dakika 03 saniyede tamamlamış oldum.
Keyfini çıkardım diyorum çünkü koşarken elimden geldiğince tezahürat edenlere ve ilgili STK’lara destek işaretleri verip çakmamız için uzatılan ellere çaktım, “bravo size” diye haykırdım. Bu coşku hoşuma gidiyor.
Ukraynalı ve ‘kalaslı’ koşucuya destek
Koşunun bir bölümünde suratında Ukrayna bayrağı resmedilmiş bir kadını koşarken görünce “Ukraina” yani kendi dillerinde “Ukrayna” diye bağırıp “destekliyoruz” işareti yaptım. Koşucu bana gülümseyip “Thank you” dedi. Aynı desteği omzunda büyük bir kalasla koşan bir başka koşucu için yaptım. Sırtında “Maratonu bu kalası taşıyarak tamamlıyorum” yazısı olan koşucu kan ter içindeyken önüne geçip sonra arkaya dönerek “Helal olsun sana” dedim. O da bana gülümseyerek teşekkür etti.
Koşunun ilk 7 km’sinde yüksek pace’le koştum. Daha sonra yavaşladım ve kendimi çok kasmadım. Sakatlıktan yeni çıkmış olmam (stres kırığının bir önceki aşaması oluşmuştu bacağımda. 1 hafta önce iyileşip tekrar koşmaya başladım), aylardır neredeyse hiç antrenman yapamamış olmam, bir gece önce içki içmeyeceğim demiş olmama rağmen başkonsoloslara verdiğim yemekte sağlam sake içmiş olmam, o haftayı çok yoğun çalışarak geçirmiş olmam vs. vs. Tabii ki bahanelerin arkasına sığınacak değilim. Koşuya başladıktan sonra 7 km’den sonra hızım 5,5 pace’lere kadar düşmüş olmasına rağmen son 1 km yine hızlandım ve yarışı tamamladım. Bir de açıkçası finiş çizgisinden hemen önce bir Redbull balonu var, ben onun finiş çizgisi olduğunu düşünerek iyice hızlandım, yarışın bitmediğini görünce son 300 metreyi önce ciddi olarak yavaşlayıp sonra tekrar hızlanarak şaşkınlıkla bitirmiş oldum.
Dönüş yolu keyfi
Yarıştan sonra ilk iş ayakkabımdaki çipi çıkarmak oldu. Sonra madalyamı aldım. Daha sonra da Yenikapı’daki etkinlik alanına doğru yürümeye devam ederken bir yandan da bana verilen kumanya çantasından çıkan suyu içerek atıştırmalıkları yedim. Yenikapı’daki etkinlik alanına vardıktan sonra oradaki yetkililere “Buraya gemiler nereden yanaşıyor?” diye bir soru sordum. Bana ileride bir yer var, orası olabilir dediler. Ben de aynen yürümeye devam ettim.
Finişin ardından etkinlik alanına ve sonrasında da gemilerin yanaştığı limana varmak için uzun bir yürüyüşün ardından gemimizin bağlı bulunduğu İDO’nun yakınlarındaki limanın girişinde arkadaşımı gördüm. Hemen beraber gemiye doğru yürüdük ve İstrunbul grubu koşucularından ikinci kişi olarak varmış oldum.
Sonrasında vakit kaybetmeden kahvaltımı yaptım ve sonra keyifli bir muhabbete giriştim. Tekne planlandığı gibi 11.30-12.00 arası kalktı, yavaş yavaş ve keyifli bir şekilde Kabataş’ta birini bıraktıktan sonra yoluna devam edip 13.00’e doğru tekrar Bebek’e vardı.
Gerçekten çok keyifli geçen bir günün ardından ertesi gün Almanya’ya seyahat edeceğimden dolayı seyahat hazırlıklarını yapmak üzere evin yolunu tuttum.
Son olarak şunu da söylemek isterim. Daha önce yukarıda linkini de verdiğim blog yazımda “İstanbul Maratonu’nda koşmak için 10 sebep” vermiştim. Aşağıda hatırlatmak için bu sebepleri tekrar sıralıyorum:
İstanbul Maratonu’nda koşmak için 10 sebep
1) Adım Adım platformuyla bir vakıf veya derneğe bağış yapmak
2) İyilik bulaşıcıdır, bırakın bulaşsın!
3) Sporun sağlınıza faydası
4) En güzel manzaraya köprüden bakmak
5) Harika bir sosyalleşme fırsatı
6) Her adımda eğlenmek
7) Eşsiz bir İstanbul turu
8) Dünyanın iki kıta arasında koşulan tek yarışını deneyimlemek
9) Yarışı bitirmenin dayanılmaz hafifliği
10) İstanbul’un en güzel reklamında sahne almak
Bu sene belki bağış kampanyası açmadım ama açan dostlara ve STK’lara koşu sırasında tezahüratla desteğimi gösterdim. Buna ek olarak hepimizin gündeminde olan Ukrayna’daki savaş konusunda Ukraynalılara desteğimi göstermeye çalıştım. Yukarıdaki maddeleri tek tek bir kez daha yaşadım.
Tüm bu maddelere iki ek daha yapabilirim:
1) Networking fırsatı: Teknede ve koşu alanında tanımadığım kişilerle tanışıp konuşma fırsatını yakaladım. Kim bilir yeni arkadaşlıklar bize neler kazandırır.
2) Kendini geliştirme olanağı: En iyi derecemi 2016 senesinde 1 saat 9 dakika 53 saniyeyle yapmıştım. Bu sene birçok sıkıntılı duruma rağmen en iyi ikinci derecemi yaptım. Üstelik kendimi çok sıkmadan. Bundan sonraki koşularda sistematik antrenman yapabilirsem ortalama 4,93’lük pace’imi önümüzdeki sene her koşuda geliştirebileceğimi düşünüyorum. Koşu mesafelerimi de 15km ve yarı maraton (yani 21 km) olarak belirledim. Bu da beni heyecanlandırıyor. Çünkü bu hem her koşuda daha formda olmam ve hem de bu antrenmanları yaparken sporun nimetlerinden faydalanmam anlamına geliyor.
Her halükarda güzel güzel sporumuzu yaptık, yardım çalışmalarına emek verenlere desteğimizi gösterdik, harika bir Boğaz turu yaptık, keyifli sohbetlerimizi gerçekleştirdik ve lezzetli bir kahvaltı yapıp enerjimizi topladık. Bu motivasyonla önümüzdeki seneyi iple çektiğimi söyleyebilirim. Cumhuriyetin 100. yılında 2023 İstanbul Maratonu’nda görüşmek üzere…