Kore’den sert bir sistem eleştirisi: Squid Game
Eylül ayında bir anda fenomen olan diziyi gecikmeli de olsa ben de izledim ve yeni bitirdim. Özünde kapitalist sistemi ağır eleştiren hikayesinde insan doğasının ne kadar acımasız olabileceğini net bir şekilde anlatmış. Bence dizinin bu kadar popüler olmasının sebebi de hayatımızdaki sorunların çarpıcı ve abartılı bir şekilde anlatılması ve izleyenlerin empati kurup sistem eleştirisine katılmasıdır.
Öncelikle belirtmeliyim ki “Squid Game” hakkındaki bu yazım, diziyi izlememiş ve sıfır bilgiyle izlemek isteyenler için birtakım ‘spoiler’lar içeriyor, ancak fazla detaya ve önemli sürprizlere yer vermediğim için bir ön bilgilenme metni olarak okunmasında da sakınca yok. Dizi, borca batmış ve çaresizlik içindeki 456 insanın, peş peşe altı oyun kazanırlarsa 39 milyon dolarlık ödülü alıp gidebilecekleri umuduyla, kanlı bir hayatta kalma yarışmasının cazibesine kapılmasının hikayesi. Tek bir sorun var: Elenirlerse, bunu yaşamlarıyla ödüyorlar.
17 Eylül’de yayınlanan Güney Kore yapımı dizi sadece 28 günde 111 milyon kullanıcı tarafından izlenmiş ve Bridgerton’ı (82 milyon) tahtından etmişti.
Dizide 39 milyon dolarlık ödülü kazanmak için ölümüne yarışan 456 çaresiz insanın mücadelesi anlatılıyor. Ödüle giden yolda çeşitli oyunlar oynayarak ilerlemeye çalışan yarışmacılar, kaybettiğinde eleniyor; daha doğrusu öldürülüyor.
Dizideki oyunlar
Dizide toplamda 7 oyun gözlemliyorsunuz. İlk oyun, katılımcının Squid Game (Kalamar Oyunu) oynayabilecek karakterde olup olmadığının analiz edildiği bir oyun. Bir anlamda “işe alım” oyunu...
Hem dizinin kahramanı Seong Gi-hun hem de turnuvaya alım sürecini yürüten Koreli, sırayla katlanmış kağıt parçalarını kullanarak birbirlerinin kağıt parçasına vurur ve diğerini ilk çeviren kazanır. Yani Türkiye’de kağıt katlama sanatı olarak bildiğimiz origamiye ilişkin bir yarışma. Kağıt kesiği dışında pek bir tehlike yok gibi görünse de Gi-hun, kaybettiği her tur için 100 bin won (690 lira) borçlu olacak. Ancak satıcı, para yerine kendisine tokat atılmasına izin verdiği zaman işler değişiyor. Yine de bu oyunda küçük paralar uğruna toplum içinde fiziksel olarak küçük düşürülmekten başka bir tehlike yok gibi görünüyor. Ancak oyunun arkasındaki asıl amaç bir kişinin ‘alçalmaya’ ne kadar meyilli olduğunu, oyunu kazanmak için ne kadar hırslandığını görmek ve turnuva için potansiyel adayları ayıklamak.
Bu oyunu geçen yarışmacılar, hayat mücadelesi verdikleri 6 oyuna dahil ediliyorlar. Bu oyunları sırasıyla özetleyeyim:
1) Kırmızı ışık, yeşil ışık oyunu
Dizide ilk olarak oynanan bu oyunda “terminatör gözlü” devasa bir robot kız, saymaya başlıyor, sayarken herkes öne hareket edip ilerideki çizgiyi geçmeye çalışıyor. Dev robotun sayması bitince yeşil ışık, kırmızıya dönüyor ve o anda herkesin durması ve hareketsiz beklemesi gerekiyor. Hareket edenler vurularak öldürülüyor. Süre bittiğinde ilerideki çizgiyi geçemeyenler de vurularak öldürülüyor. Oyunlara katılan 456 oyuncudan hiçbirinin neyle karşılaşacaklarından haberi olmadığı için en fazla ölüm de bu oyunda oluyor. Tüm oyuncuların bu işin sonunda ölümün olduğunu bu oyundan sonra net bir şekilde kavrıyorlar, adeta gözleri açılıyor, karamsarlık çöküyor. Bu oyun temelde şunu anlatıyor: Öyle çıkıntılık yapmak, ileri geri konuşmak, örgütlenmek yok. Aslında formül basit; yürü dendiğinde yürüyeceksin, dur dendiğinde duracaksın.
Bu oyundan sonra bir başka çarpıcı durum daha ortaya çıkıyor. İnsanlar işin ucunda ölüm olduğunu anlayınca oylama yapıyorlar ve sadece tek bir oy farkıyla oyunları bitirme kararı alıyorlar. Yani ölüm olduğunu bildikleri halde devam edelim diyenlerin sayısı neredeyse yarı yarıya.
Ancak gerçek hayata dönen herkes yaşadıkları finansal zorlukların içinden çıkılmaz bir hale geldiğini fark ederek oyunlara yine tek tek dönüyorlar ve hemen hemen herkes geri dönmüş olarak ikinci oyuna başlanıyor.
2) Şeker kalıbı oyunu
Üçgen, daire, yıldız ve şemsiye olmak üzere dört şekilden oluşan kalıpları kırmadan ve bozmadan iğne yardımıyla 10 dakika içerisinde çıkarmanız gerekiyor. Bir üçgen veya daire nispeten kolay olsa da diğer şekilleri seçtiyseniz bu iş zorlaşıyor. Eğer şekiller kırılır ya da bozulursa oyundan eleniyorsunuz, yani kırmızı kostümlü görevliler sizi vurarak öldürüyor.
456 no’lu yarışmacı terinin akması sonucu şeker ıslanınca kolay şekil verildiğini fark edince şeklini yalayarak çıkarmaya başlıyor, başarılı da oluyor. Onu gören diğerleri de aynı taktiği uyguluyorlar. Kapitalist sistemde de yükselmek için yapılması gereken belli. :)
3) Halat çekme oyunu
Burada hemen hemen her ülkede oynanan bir oyun karşımıza çıkıyor. İki takım karşılıklı halat çekiyorlar, kim halatı belli bir noktaya kadar geri çekebilirse o kazanıyor. Squid Game’de şöyle bir fark var. Kaybeden yüksekten aşağıya düşüyor ve hayatını kaybediyor. Halat oyunu güçle ilgili bir oyun olarak gözükse de sekerek çekme, 3 adım ileri gidip karşı tarafı düşürdükten sonra tekrar çekmeye başlama gibi oyunlarla kazanabiliyorsunuz. Zayıf ekip olarak algılanmalarına rağmen 1 no’lu yarışmacının başta verdiği taktikler ve 218 no’lu yarışmacının son anda yaptığı müdahaleyle oyunu kazanıyorlar. Bu oyunu gerçek hayata uyarlarsak burada da iyi olan kazanır, kaybeden biter anlayışı hakim. Deneyimli birinin verdiği taktikler ve bunu icra edecek zekâdaki kişiler kazanmanızı sağlıyor.
4) Misket oyunu
Bu oyunda amaç misketle oynanan farklı oyunlardan birini seçerek karşı tarafın misketlerini almak. Tek-çift oyunu, karşıdaki bir çukura misket atma gibi oyunlardan bahsediyorum. Misketlerini kaybedenler Squid Game’in kadrolu çalışanları tarafından vuruluyor. Burada da hayat memat meselesi olduğunda insanların birbirlerini nasıl kandırdıklarına tanık oluyorsunuz. Mecbur kalınca dizinin kahramanı 456 no’lu oyuncu bile kandırma yoluna gidiyor. 218 no’lu oyuncunun kendisiyle aynı mahalleden katılan dizinin Koreli olmayan tek oyuncusu Ali’yi nasıl kandırdığını söylememe gerek yok. İnsanın midesi bulanıyor.
5) Cam köprü oyunu
Yüksek bir yerde cam bir köprü düşünün. Yan yana iki şerit halinde döşenen camların bazıları normal cam yani dayanıksız, bazıları ise temperli yani dayanıklı cam. Temperli cam iki kişinin ağırlığını kaldırabilecek kadar dayanıklı. Fakat normal cam tek kişinin ağırlığıyla bile tuzla buz olabiliyor. Oyuncuların basamakların hangisinin dayanıklı camdan yapıldığını tahmin etmeleri ve 18 çift basamaktan karşıya geçip oyunu tamamlamaları gerekiyor. Tabii ki her bir adımda olasılıklar yarı yarıya… Bu oyunda arkada olmak avantaj. Çünkü oyunun başında seçtiğiniz rakamlar başlardaysa (1, 2, 3 gibi) en önden gidiyorsunuz. Burada da her türlü ayak oyunlarını görebiliyorsunuz. Özellikle 218’nin cam ustasını takip edip son basamakta ittirmesi insanların gerçek hayatta yaptıkları klasik pislikleri anlatan bir metafor olarak karşımıza çıkıyor.
Cam köprü oyunundan sonra dizinin 3 kahramanı karşı karşıya kalıyor. Ancak sonunda köprünün camları taranıp havada uçuşunca finale kalan Kuzey Koreli tek kadın oyuncuyu ağır yaralıyor.
6) Kalamar oyunu (Squid Game)
Dizinin galibinin belirleneceği son ve altıncı oyun aslında Güney Kore’de çocukların yaygın olarak oynadığı bir oyun. Çok oyunculu olan bu oyunda hücum ve savunma olmak üzere iki takım belirleniyor. Hücum edenlerin saldırı amacına ulaşması veya takımların birbirini yok etmesi olmak üzere iki ana amaç var. Dizide ise yarışmacılar bu görevleri ne pahası olursun yerine getirmeye çalışıyor.
Diziyle ilgili bu kadar detay verdikten sonra dizinin sonunu yazmayacağım. Seyretmeyen seyirciler için sonu sürprizli diyebilirim. Yine de dizinin bitiş şeklinden devam edeceğini öngörebiliyorum. Çünkü yarım kalan şeyler var; dizinin yönetmeni ve senaristi Dong-hyuk bunu gelecek bölümlerde tamamlamak isteyecektir.
İlham kaynağı, yönetmenin kendi yaşamı
Diziye ilham veren de bizzat Dong-hyuk’un kendi ailesinin durumu olmuş. Yönetmen 2009’da küresel ekonomik kriz sonrası zor günler yaşadığını hatırlıyor: “Annem çalıştığı şirketten emekli olmuştu. Benim üzerinde çalıştığım bir film vardı ama finansal destek bulamadık. Bir yıl kadar çalışamadım. Annem, büyükannem ve ben bankadan kredi çekmek zorunda kaldık.”
Seul’deki çizgi roman kafelerinde kafasını dağıtmaya çalışan Dong-hyuk ‘Battle Royal’ ve ‘Liar Game‘ gibi hayatta kalma temalı hikayeler okuduğunu anlatıyor: “Çaresizce para ve başarı arayışında olan o insanlarla bağ kurabilmiştim. Hayatımın zor bir dönemiydi. Gerçekte böyle hayatta kalma oyunları olsaydı ailem için para kazanmak amacıyla ben de girer miydim diye merak ettim. Bir film yapımcısı olarak bu tür hikayelere kendi dokunuşumu katabilirim diye düşündüm ve senaryoyu yazmaya başladım.”
Peki neden insan hayatını ucuzlaştıran bu kadar vahşi bir yarışma yarattı? Yönetmen kısaca şöyle yanıtlıyor: “Çünkü dizi basit bir fikir üzerinden yürüyor: Hayatımız için çok adaletsiz şartlar altında mücadele veriyoruz.”
Böylesi bir başarıyı beklemediği de açık. Proje üzerinde çalışırken en az bir gün ABD’de listenin bir numarasına çıkmayı amaçlamış. Ancak çok ötesinde bir başarı yakalamış olmasını şaşırtıcı buluyor: “Yansıtmak istediğim mesajın küresel izleyicide yankılandığını gösteriyor bu durum.”
Dizinin senaristi ve yönetmeni Dong-hyuk’la son dönemde Guardian gazetesinde yapılmış röportajı da okumanızı tavsiye ederim: https://www.theguardian.com/tv-and-radio/2021/oct/26/squid-games-creator-rich-netflix-bonus-hwang-dong-hyuk
Dizinin düşündürdükleri ve kapitalizm
Squid Games son dönemde izlediğim dizi ve filmler içinde beğendiklerim arasına girdi. Hayatımda ilk defa bir Kore dizisi izledim. Keyif de aldım. Esasında dizi ve film endüstrisinin sadece Hollywood veya Amerikan dizilerinden ibaret olmadığını görmek beni memnun ediyor. Bu dünyada bence her türlü kültürün ve perspektifin yansıtılıp dünyanın farklı yerlerinde yaşayan diğer insanlara aktarılıyor olması gerekir. Bu şekilde kültür zenginliğimiz artar, dünyanın farklı ülkelerindeki insanlar birbirlerini daha iyi anlamaya başlarlar.
Dizi kapitalist sistemin borç sarmalına soktuğu milyarlarca insanın düştüğü durumu anlatıyor esasında. O yüzden izlenme rekorları kırdı. Kendi hatalarından veya başkalarından dolayı bu sarmalın içine düşen insanlar adeta can çekişiyor. Kimileri bir şekilde kurtuluyor, kimileri hayatları boyunca bu azabı çekiyor, kimileri ise oluşan baskı ve strese dayanamayarak hayatlarına son veriyor. Herkesin bir hikayesi var bu dünyada.
Belki de bu hayatta tutunmanın yolu ne olursa olsun mücadeleyi bırakmamak, hayatın iyi taraflarına odaklanmak, aynı hataları tekrarlamamak ve dolayısıyla bizi kandıran bu durumlara düşmemize neden olan insanlarla ilişkiyi kesmekten geçiyor.
Unutmayalım ki herkesin yaşam süresince aslında birden fazla hayatı, kendine yön çizebileceği çeşitli seçenekleri var. Önemli olan başımıza gelen kötü şeylerden tecrübe kazanmak, iyi şeylerin de keyfini çıkarabilmek.
Çocuklarımıza daha mutlu bir gelecek için de Squid Game’in eleştirdiği kapitalist sistemde düzenlemelerin yapılması gerektiği şarttır. Kapitalizmin, insanların mutluluğunu ve sürdürülebilirliği odağına alan başka bir sisteme evrilmesinin zamanı gelmiştir, belki bu değişim bizim nesilde başlayacaktır.