Orman yangını felaketlerinin düşündürdükleri

Temmuz ayının son yazısı için hidrojen konusunu ele almaya hazırlanırken hepimizi dehşete düşüren orman yangınları gündeme bomba gibi düştü. Ben de doğal olarak yazı gündemimi değiştirdim. Bu yazımda farklı bir perspektiften analiz yaparak orman yangınlarını ele alırken, yaratılan polemiklere de değineceğim.

Türkiye, son birkaç gündür gelen sel haberlerinin üzerine bir de dört bir yanda devam eden orman yangınlarıyla mücadele ediyor. Bu mücadele de kolay kolay bitmeyeceğe benziyor. Yaşananlarla ilgili çarpıcı bir haberi paylaşmak isterim: https://www.youtube.com/watch?v=HPkTuShuyCM

Yangınların kaynağına ilişkin polemik

Tüm bu yangınlar devam ederken ilk polemik yangınların kaynağıyla ilgili çıktı. Bu yangınlar insanlardan mı kaynaklanıyor yoksa doğal afet mi?

Bana göre her ikisi de. Sadece yüzde koymak gerekiyor. Yüzde kaçı insan kaynaklı, kaçı doğal afet, bunu kestirmek zor. Tahminimi söylüyorum ki bu konuda ciddi bir araştırma yapılsa bence üç aşağı beş yukarı doğru çıkar. Bu öngörümün de okuduğum raporlar, uzun yıllardır takip ettiğim doğal afetler ve insanımızı tanımamdan dolayı doğru çıkacağını tahmin ediyorum.

İşin özü, bu yangınların kaynağının büyük çoğunluğu doğal afet. Yani illa bir yüzde koymak gerekirse, %15-25 insan kaynaklı, %75-85 doğal afet diyebilirim. (Ancak küresel ısınmayı ve aşağıda saydığım insan kökenli bazı dolaylı nedenleri tabloya eklersek bu oranın dengesi elbette değişebilir.)

İnsan kaynaklı yangınların çoğu ihmalden çıkıyor

İnsan kaynaklı yangınların teröristler tarafından çıkarıldığını sanmıyorum. Ya da başka bir deyişle, insan kaynaklı yangınların çok az bir kısmının suç işlemek ve ülkeye zarar vermek için kasıtlı gerçekleştirildiğini tahmin ediyorum. Bir ülkeyi terörize etmenin birçok farklı yolu var. Bu ağaç veya orman yakmak değildir. İnsan kaynaklı yangınların büyük bir kısmı ise kasıtlı olmadan yapılan hatalardan, ihmallerden, ormanlık alanlara bırakılan çöp ve cam atıklardan veya çeşitli kazalardan çıkıyor. Örneğin ormanda mangal yapanların, mangalın yanan (ki sönmüş olduğunu varsayarak) kömür ve benzeri atıklarını ormana bırakmaları gibi. Zaten ormanda mangal yapmak hiçbir zaman iyi bir fikir olmadı.

Benim de sık sık gittiğim Belgrad Ormanı’nda bizzat mangalcılarla koşucular arasında neredeyse kavgaya dönüşecek tartışmalara tanık olmuşluğum var. Bizim millet mangal yapmanın da suyunu çıkardı.

Bugüne dek yangınlarla ilgili basına yansıyan tek somut ifade, Marmaris’teki yangınlardan birine neden oldukları iddiasıyla gözaltına alınan 10 yaşındaki iki çocuğun, "Kitap yakıyorduk, alev çoğaldı. Kola şişesine su doldurup söndürmek istedik. Sönmedi. Biz de kaçtık" sözleri oldu.  Bakınız: https://www.ntv.com.tr/turkiye/marmaristeki-yangin-kitap-yakiyorduk-alev-cogaldi,xqeTKf21QU-Eao1EByVsAQ

İnsan kaynaklı kundaklama yangınların önemli çoğunluğu rant için çıkarılıyor. Zaten bir yer yandıktan bir süre sonra oraya otel veya konut projesi yapılıyorsa bilin ki, o projeyi yapanların bu yangında parmağı var. Tabii ispatlayın ispatlayabilirseniz.

İklim değişikliği kökenli yangınlar çoğunlukta

Yangınların büyük çoğunluğu ise doğa kaynaklı. Doğal afetlerin sebebine indiğimizde ise düşük bir yüzdeyle karşımıza doğal döngü çıkıyor. Yani bazen doğa kendi kendini yenilemek için belli yerlerde yangın çıkarabiliyor, bir süre sonra o yanan orman daha zengin bir florayla tekrardan yeşeriyor ve güçlü bir alt yapıyla ortaya çıkıyor.

Ancak doğal afetlerin esas kaynağı maalesef iklim değişikliği. İklim değişikliği kaynaklı aşırı sıcak havalar ve ortamın yangını körüklemeye hazır olmasından kaynaklanıyor. Poyrazın olması, toprağın kuruluğu vb.

Orman yangınları her yerde var. Geçen senenin başında Avustralya başta olmak üzere Dünya’nın her yerinde sürekli iklim değişikliği kaynaklı orman yangınlarına tanık oluyoruz. Avustralya’daki yangınları kaleme almıştım. Hatırlatmak için paylaşıyorum: https://www.serhansuzer.com/tr/avustralyadaki-yangin-dunyayi-goreve-cagiriyor

Akdeniz’deki yangınlar ve Grönland’da ikiye katlanan ısı

İçinde bulunduğumuz temmuz ve ağustos aylarında en yüksek sıcaklıklara ulaşan Akdeniz ülkelerinde devam eden yangınları da örnek gösterebiliriz. Bu yangınlar sadece Türkiye’de değil, birçok Akdeniz ülkesinde her sene meydana geliyor. Akdeniz’deki yangınlarla ilgili 3 haber paylaşmak isterim:

https://theconversation.com/wildfires-are-raging-in-the-mediterranean-what-can-we-learn-81121

https://www.wwf.es/?51162/The-Mediterranean-burns-2019

https://www.euronews.com/green/2021/07/31/married-couple-among-dead-as-wildfires-rage-in-turkey-and-italy

Bir çift sözüm de iklim değişikliğini hâlâ sorgulayanlara ve bu gerçeği kabul etmeyenlere. Alın size güncel bir örnek:

Danimarkalı bilim insanları, hava sıcaklığındaki olağandışı artış nedeniyle Grönland'daki buzulların ‘kütle’ olarak eridiğini bildirdi. Araştırmaya göre, Grönland'da 28 Temmuz gününden bu yana günde yaklaşık sekiz milyar ton buzul eriyor. Grönland'ın kuzeyinde hava sıcaklığı ortalaması 20 derecenin üzerinde seyrediyor. Bu, yaz dönemlerinde kaydedilen ortalama hava sıcaklığının iki katı.

Yangınlarla ilgili yardım isteme polemiği

Bir başka polemik konusu da yangınlarla ilgili yurtdışından yardım istenmesi oldu. Yangınlarla ilgili sosyal medyada #HelpTurkey etiketiyle kampanya başlatıldı ve uluslararası kamuoyuna yardım çağrısında bulunuldu. Bununla ilgili görseli aşağıda bulabilirsiniz.



Yardım çağrısını eleştiren kullanıcılar ise #WeDontNeedHelp ve #StrongTurkey etiketleriyle yeni bir kampanya başlattı. #StrongTurkey etiketine destek veren Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun, yardım kampanyasının yurtdışından organize edildiğini ileri sürdü: “Yurtdışından ve tek merkezden organize edilen sözde yardım kampanyası ideolojik saiklerle, devletimizi aciz göstermek, devlet-millet birlikteliğimizi zayıflatmak amacıyla başlatılmıştır.”

Ben şahsen böyle bir paylaşımda bulunmadım. Ama tartışmalara baktığımda kiminin bunu hükümet karşıtlığına dönüştürdüğü iddia edildi. Ben bu görüşlere de katılmıyorum. Yardım çağrısında bulunanların önemli bir kısmı halihazırdaki hükümete oy vermeyebilirler ama bunu Türkiye’yi kötülemek için yaptıklarını zannetmiyorum.

Sosyal medya kullanıcıları, Türkiye’ye itfaiye uçakları gönderilmesini istedi. Avrupa Komisyonu, yangınlara müdahale etmesi için İspanya'dan iki adet, Hırvatistan'dan bir adet Canadair tipi uçak gönderileceğini açıkladı. İspanya, yangın söndürme uçaklarının yanı sıra bir adet C-295 nakliye uçağı ve Askeri Acil Durum Birimi'nin bir ekibinin tamamını Türkiye’ye göndereceğini duyurdu. Yunanistan, Türkiye'ye itfaiye uçağı göndermeye hazır olduklarını ancak buna olumlu bir yanıt alamadıklarını açıkladı. Bakan Pakdemirli, “Yunanistan’dan gelen benim bilgim dahilinde bir teklif yok. Olsa elbette kabul ederiz” dedi.

Yani esasında bu kampanya bir anlamda işe yaradı diyebiliriz.

Kamu da, afet STK’ları da sınıfta kaldı

Gerek kamu gerekse Ancak yine de sosyal medyada ortaya çıkan etkileşimle bu yangınlarla başa çıkabilme kapasitesinin çok sınırlı olacağını söyleyebilirim. Bu anlamda bence kamunun yanı sıra, bu işlerde ön plana çıkan STK’lar sınıfta kaldılar.

Aktivist yapıya sahip biri olarak bir şey yapamamaktan dolayı içim içimi yiyor. Çok üzülüyorum. Neden bir şey yapamadığım ve nasıl pasifize olduğum ayrı bir konu ama benim asıl canımı sıkan, yapılması gerekenlerin hiçbiri ne kamu tarafından ne de afetlerle ilgili çalışan STK’lar veya onların oluşturduğu platformlar tarafından yapılabiliyor. Varsa yoksa herkes göstermelik iş yapıp kendi PR’ını yapmaya devam ediyor, o bölgedeki canlılarımız can çekişmeye devam ediyor.

Ağustos ayında yazılarıma ara veriyorum. Eylül ayından sonra orman yangınlarıyla ilgili yapılması gerekenleri yazıyor olacağım. Umarım bu süreç zarfında yangınlar kontrol altına alınır ve daha fazla ormanımız ve diğer canlılarımız zarar görmez. Can ve mal kaybı asgariye düşürülür, psikolojik rehabilitasyon bir an önce sağlanır. Allah, yangın bölgelerinde yaşayan insanımızın, hayvanımızın ve ormanımızın yanında olsun.

İlginizi Çekebilir
Yorumlar ( 0 )
Bu yazı hakkında ilk yorumu siz yapın...
Yorumlarınız için