2012 Londra Olimpiyatları ve Türkiye’nin başarısızlığı

Amerika’da 9 günde 4 farklı şehri kapsayan iş seyahatim Londra Olimpiyatları ile aynı zamana rastladı.

Las Vegas ayağında olimpiyat oyunlarıyla ilgili olarak üst üste birkaç olay yaşayınca bu konuda yazmaya karar verdim.

Las Vegas’a inip taksiye bindiğimizde taksi şoförüyle konuşmaya başladık ve aramızda şu şekilde bir konuşma geçti:

Serhan: Sırp mısın?
Şoför (arkaya dönüp bana bakarak): Nereden bildin?
Serhan: Tipinden (esasında, isminden Sırp ya da Hırvat kökenli olduğunu anlayabiliyorsunuz).
Şoför: Nasıl anladın, enteresan. Ben Bulgar da olabilirdim.
Serhan: Önemli değil. Zaten hepimiz komşuyuz.
Şoför: Nerelisin?
Serhan: Biz Türk’üz (yanımdaki iş arkadaşım da bizi dinliyor).
Şoför: Olimpiyatlar sizin için nasıl gidiyor? Şu ana kadar kaç madalya kazandınız?
Serhan: Berbat gidiyor. Şu ana kadar hiç madalya kazanamadık.
Şoför: Hayret. Normalde siz Türkler içinde dövüş ya da güç olan sporlarda iyisinizdir.
Serhan: Evet. Normalde güreş, halter ve boksta mutlaka madalyamız olurdu. Bu olimpiyatlarda bu da şimdiye kadar gerçekleşmedi (bu konuşma geçtikten 1 gün sonra güreşte ilk bronz madalyamızı kazandık).

Taksiden indik. Otele yerleştikten sonra öğle yemeği için otelin içinden geçerken blackjack masasının üzerindeki ekranda Türkiye ABD arasından oynanan Kadın Voleybol Milli Takım karşılaşmasına gözüm ilişti (yazının sonundaki not kısmına göz atın). Skor 25-24 lehimizeydi ve set sayısı kullanıyorduk. İki set sayısı kullandıktan sonra maalesef önce ilk seti ve sonra da maçı ABD’ye verdik. Ben ayakta maçı seyrederken farkında olmadan tezahürata girişmiş, her kazandığımız ve kaybettiğimiz sayıdan sonra sevinç ve üzüntü refleksleri gösterirken (galiba biraz bağırmışım) bir anda etrafımda bir kalabalığın oluştuğunu fark ettim. Etrafımdaki Amerikalılara; “Ben Türküm, doğal olarak da Türkiye’yi destekliyorum.” dedim. Bunun üzerine, yanımdaki bir Amerikalı “Güzel kızlarınız varmış.” diye bir espri yaptı. Ben de “Bizim kızlarımız güzeldir.” dedim. Herhalde ters ters bakmışım ki, ikinci soruyu sormadı. Birinci seti kaybedince yoluma devam ettim ve sonra da maçı kaybettiğimizi okudum. Madalya umudumuz olan bir branşta daha hayal kırıklığına uğramıştık.

Sonra daha evvel okuduğum bir haber aklıma geldi. Bu haberde Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç olimpiyatlarda ortaya çıkan bu başarısızlıkla ilgili suçlanıyordu. Deneyimsizliğinden dolayı bu işin altından kalkamadığı söyleniyordu. Bana kalırsa bu başarısızlığı Suat Kılıç’a yüklemek haksızlık olur. Çünkü kendisiyle bizzat tanıştım. Bana göre kabinede bulunan bakanlar arasında en iyilerden ve bu göreve daha yeni geldi. Suçlanması gereken birileri varsa geçtiğimiz son on senede spora yön veren bürokratlara ve federasyon yöneticilerine bakmak gerekiyor.

Başarı için nelerin gerektiği konusunda görüşlerim açık. Daha evvel Türk futboluyla ilgili bir yazı yazmıştım: http://serhansuzer.com/turk-futbolunda-surdurebilir-basari-nasil-elde-edilir/. Bu yazıda tavsiye edilen reçete sporun bütün dalları için geçerlidir. Genel olarak şunu söyleyebilirim, ‘sporda başarı istiyorsak mentalite değişikliği şart’. Kısaca özetlemek gerekirse: Uzun dönemli planlama yapılarak bütçe ayrılması, yurt çapında yapılacak yetenek taraması ile seçilen yeteneklerin eğitim ve öğretimi, en iyi antrenörler ve hocalarla çalışılması, federasyonların yeniden yapılanması, sporda genel zihniyet değişikliği, medyanın futbol dışındaki spor dallarına bakışının değişmesi, bu spor dallarında hakemlerin yetişmesi yapılacak başlıca işlerden. Yani, bir sonraki olimpiyatlarda tekrar hayal kırıklığı yaşamak istemiyorsak bir an evvel uzun dönemli planlamayla başlayarak işe koyulmamız gerekiyor.

Not: Las Vegas’ta herhangi bir otelin içinden bir yerden bir yere giderken mutlaka casino’nun içinden geçmeniz gerekiyor. Merak edenlere söyleyeyim; prensip gereği hiç kumar oynamadım, bundan sonra da oynamayı düşünmüyorum. Las Vegas’a da güneş enerjisi işiyle ilgili geldim.

İlginizi Çekebilir
Yorumlar ( 0 )
Bu yazı hakkında ilk yorumu siz yapın...
Yorumlarınız için