Karanlık zamanlarda şarkı söylemek
Geçen cumartesi, 6 Şubat 2023 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihinin tanık olduğu en büyük depremlerle yerle bir olan Antakya’da depremin hemen ardından sanatlarını icra etmeye devam eden Hatay Akademi Orkestrası’nın öyküsünü anlatan “Karanlık Zamanlarda Şarkı Söylemek” isimli belgeseli izledim. Bu yazımda beni de derinden etkileyen bu belgeseli ve prömiyerinin yapıldığı etkinlikteki izlenimlerimi aktaracağım.
11 Mayıs cumartesi günü belgesel yapımcısı Ethem Özgüven ve eşi Petra Holzer’in daveti üzerine koca bir şehri neredeyse tamamen yıkan 6 Şubat 2023 depremlerinden sonra hayata bir şekilde tutunmak için konser vermeye devam eden Hatay Akademi Senfoni Orkestrası’nın (HAO) öyküsünün anlatıldığı “Karanlık Zamanlarda Şarkı Söylemek” isimli belgesi izleme şansına nail oldum.
Buna şans diyorum çünkü 42 dakikalık bu belgesel benim de gerçekten hassas olduğum bir konuyu ince bir şekilde işlemiş. Belgesel, 1 Mayıs tarihinde açılışı yapılan 19. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali’nin son filmi olarak 11 Mayıs tarihinde Kadıköy’deki Barış Manço Kültür Merkezi’nde gösterildi. Belgesel öncesi yapılan konuşmalarda özellikle vurgulanan konulardan biri de İşçi Filmleri Festivali’nin sponsorsuz, yarışmasız ve ücretsiz bir şekilde seyirciyle buluşturulması. Tabii imece usulü yapılan bu etkinlik bireylerin, destekleyen ve düzenleyen kurumların organizasyonuyla yapılmış. Bunun da altını ben de çizeyim. İlgilenen okurlarım https://www.iff.org.tr/_files/ugd/25b760_f2da9c5550f746deb88468efde108e7a.pdf linkinde okuyabileceğiniz gösterim programını kaçırmış olabilirler, ancak bir sonraki İşçi Filmleri Festivali için gelişmeleri web sitelerinden takip edebilirsiniz: https://www.iff.org.tr/festivalprogrami
Afetler konusundaki hassasiyetim
Bloğumu düzenli okuyanlar bilir. Ben blog yazmaya 2011 senesinde yaşadığımız Van Depremi ve sonrasındaki deneyimlerimiz nedeniyle başladım. İşte size ilk resmi blog yazım: https://www.serhansuzer.com/tr/bir-depremin-ardindan
Sonraki senelerde Türkiye’de yaşanan depremlerle ve farklı afetlerle ilgili birçok yazı kaleme alıp bu konuyu defalarca işledim.
6 Şubat 2023 depremlerinin hemen ardından da “Deprem bu kez baba yurdunu fena vurdu” başlıklı bir yazı kaleme almıştım: https://www.serhansuzer.com/tr/deprem-bu-kez-baba-yurdunu-fena-vurdu
Bir sonraki yazımda da yine canıma tak ettiği için tavsiye niteliğinde “Binaların insanları korumak için yapılması” başlıklı bir başka blog yazısı post ettim: https://www.serhansuzer.com/tr/binalarin-insanlari-korumak-icin-yapilmasi
Yani anlayacağınız afet konusunda ve özellikle depremle ilgili ciddi hassasım. Hassasiyetimin üzerine bir de geçen sene merkez üssü babamın memleketi Gaziantep’te ve Kahramanmaraş’ta yaşanan 6 Şubat 2023 depreminde ise tanıdığımız birçok dostumuzun yaşadığı bölgedeki can ve mal kayıpları akıllara zarar verecek nitelikte oldu. Özellikle Antakya gibi önemli şehirlerimiz büyük oranda tamamen yıkıldılar. On binlerce insanımız hayatını kaybetti.
Belgesele konu olan HAO’nun yaklaşımı
Yaşanan tüm kayıpların, özellikle geri döndürülemez olan can kayıplarının bölge insanına hayatları boyunca taşıyacakları büyük bir travma yaşattığı bir gerçek. Bu travmayı atlatmak için de bölge insanı farklı yöntemler seçti. Kimileri bulunduğu mekânı değiştirmek için Türkiye içinde veya yurt dışında başka bir şehre taşındı, kimileri de ruhlarına iyi geldiği için sanatlarını icra etmeye ve bölge halkına moral vermeye devam etti.
Bölgede cesurca kalıp “burası bizim memleketimiz, hiçbir yere gitmiyoruz” diyenler arasında HAO da var. İşte onların yaşadığı bu deneyimi kayda alıp belgesel haline getiren Ethem Özgüven ve diğer tüm yapım ekibi, bizlere yaşanan tüm felaketi ve o karanlık günlerde hayata tutunmaya çalışan insanları, aydınlık günlerin bir nebze habercisi olan ve umudu simgeleyen sanatçıların yaptıkları çalışmaları aktarmışlar. Gözünüzde canlandırabilmeniz için “Karanlık Zamanlarda Şarkı Söylemek” başlıklı belgeselin fragmanını paylaşıyorum:
Orkestrayı tanıyalım
Belgesel geçen cumartesi gösterildikten sonra Hatay Akademi Orkestrası (HAO) sahneye çıkıp belgeseli yorumladı ve sorulan soruları cevapladı. Bu arada ben de iki soru sordum. Bu sorulara ve belgeselin içeriğine geçmeden önce Hatay Akademi Senfoni Orkestrası’nı tanıyalım (kendi websitlerinden alıntıdır: https://hataysenfoniorkestrasi.com/index.php/hakkimizda/):
Hatay Akademi Orkestrası, kendi coğrafyasında kültür ve sanat alanında bir dönüşüm yaratma idealiyle yola çıkar ve tüm dünyanın kültürel zenginliğiyle tanıdığı kadim diyarın kültürel ve sanatsal oluşumlar, faaliyetler, fikirler, ekoller açısından da hak ettiği yerde olması için 2019 yılında kurulur. Hatay Senfoni Orkestrası Kültür-Sanat Derneği (HSO) bünyesinde faaliyetini sürdüren Hatay Akademi Orkestrası, Hatay’ın senfonik formda kurulan ilk ve tek orkestrasıdır. Orkestra üyelerinin tamamı konservatuar mezunları, konservatuar öğrencileri ve müzik öğretmenlerinden oluşur. Hatay Akademi Orkestrası bünyesinde kurulan Hatay Çok Sesli Korosu’yla bir bütün halinde hareket eder. Kurulduğu yıldan bu yana çeşitli konser, proje, eğitim, atölye faaliyetleri gerçekleştirmiş, çekirdekten dönüşüm hedefiyle çocuk koro ve orkestraları kurmuştur. Farklı şehirlerdeki, Çukurova Üniversitesi Devlet Konservatuvarı, İzmir Mahal Aura gibi kurum ve oluşumlarla ağ kurarak ortak projeler yürütmeye devam etmiş, Culture Civic, Kültür İçin Alan, A.B. Sivil Düşün tarafından da desteklenen projelerde yer almıştır.
Umudu doğurmak...
Belgeseli izledikten sonra sahneye çıkan HAO sanatçıları ve belgesel ekibi 6 Şubat depremleriyle ilgili yaşananları ve hissiyatlarını aktardılar. HAO'nun web sitesinde de benzer bir içeriği okuyabilirsiniz:
6 Şubat 2023 depreminden çok etkilenen illerden birisi Hatay’dır. Hatay’ın tüm ilçeleri büyük zarar görür ve kadim kent tamamen yıkılır. Orkestra üyelerinden Vurmalı sazlar sanatçısı Abdurrahman Düzgün, Soprano Cansu Çilingir, Viyola sanatçısı Büşra Kırkıcı, Kontrbas sanatçısı Ali Yılmaz hayatını kaybeder. Sağ kalan üyelerinin çoğu saatler sonra enkazdan çıkarılır, sevdiklerini kaybeder. Evleri yıkılır. İyi günde kötü günde orkestraya yol arkadaşlığı yapan, üzerlerinde orkestra üyelerinin izleri olan, her birinin ruhu olduğuna inandıkları enstrümanlarının büyük çoğunluğu enkaz altında kalır. Orkestranın kurucu/şefi dışında tüm orkestra üyeleri şehirlerinden göç etmek zorunda kalır.
Hatay Akademi Orkestrası, adını 4. Yüzyılda Antakya’da yaşayan Libanius’un kurduğu Antakya Akademisi’nden alır. Tıpkı o dönemde dünyanın birçok yerinden düşünürler, bilim insanları, öğrencilerin gelip eğitim almaları gibi bilim insanlarına, sanatçılara, entelektüellere, öğrencilere bir sanat yuvası olmayı amaçlar ve Hatay Akademi orkestrası kendini kültür ve sanat alanında bir dönüşüm hareketi olarak tanımlar. Logosunun İpek böceği olması tesadüf değildir. İpek böceği kozasını kendisi örer. Kozaya bir böcek olarak girer ve koza içinde dönüşerek sonunda bir kelebek olup kozadan uçar. Sanat da insanın kendini var etme sürecidir. Hatay Akademi Orkestrası sanatçıları da bir ipek böceği gibi kendi kozasını örüp, kendisini geliştirerek kozası içinde dönüşerek, kendisini gerçekleştirerek bir kelebek olup başka dönüşümler yaratmak için uçmak istiyor.
Hatay Akademi Orkestrası, hemşerisi Libanius’un bahsettiği meleklerden olup Antakya’ya inmek, kurulacak yeni şehrin, Antakya’nın tarihine, mimarisine, ruhuna uygun inşa edilmesinde söz sahibi olmak, kültür ve sanat ile yeni yaşamı örmek, sanatla, yaşanan acılara işaret etmek, hafızaları diri tutmak, tarihe not düşmek istiyor… Ve örülecek yeni yaşama giden yolda “umut’’u doğurmak istiyor…
Brecht’in ünlü sözüne gönderme
Belgesele adını veren “Karanlık zamanlarda şarkı söylemek” söylemini de ilk kez Bertold Brecht dillendirmiştir. Brecht zamanında HAO’nun durumunu bire bir anlatan “Karanlık zamanlarda şarkı da söylenecek mi? Elbette, şarkı da söylenecek, karanlık zamanları anlatan.” sözünü Orkestranın kurucusu ve şefi Ali Uğur belgeseli izledikten sonra sahnede tekrar dillendirdi ve sorulan soruların çoğunu kendisi cevapladı. Ali Uğur’un da kısa özgeçmişini https://mahalaura.com/ali-ugur/ linkinde okuyabilirsiniz.
Bu arada yapılan bu belgeselle ilgili HAO’nun kendi web sitesindeki tanımlamaya da yer verelim:
İmdat frenine asılmamız gereken tren
Antakya.
Yıkılmış şehir, esasında daha fazla şehirdir.
Şehri bir arada tutan binaları, sokakları, anıları yıkıntılar altında kaldıktan sonra kalandır belki de şehir. Belki de tüm bu yıkıntıyı bir “seda” toplayıp bir araya getirecek. ‘Hatay Akademi Senfoni Orkestrası’ bunu için yola çıktı.
Felakete gittikçe daha hızlı giden bu 'yüksek hızlı tren'in bir rayı 'olağanüstü hal', diğer rayı 'enkaz'dır, bu tren deprem istasyonundan geçti ve artık daha hızlı yoluna devam ediyor.
Bugün dönüştürmek için hep beraber imdat frenine asılmamız gereken, durdurmamız gereken trendir içinde olduğumuz. Hataylı sanatçılar bunu için dayanışıyor. Bir yıl geride kaldı ve onlar acılarımızı katlanılabilir, dayanılabilir bir şeye dönüştürdüler. Onlar olmasa bu acıya dayanılmazdı.
Belgeselin yapımcılığını ve yönetmenliğini üstlenen Ethem Özgüven’in aynı zamanda Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali’nin festival koordinatörlüğünü ve eşi Petra Holzer’in de festival yönetmenliğini üstlendiklerinin de altını çizmek isterim.
Duygu yüklü konuşmalar ve sorularım
Ayrıca hem belgeselde hem de belgesel gösteriminden sonra sahneye çıkan HAO üyelerinin yaptıkları konuşmalarda, orkestra üyelerinden Vurmalı sazlar sanatçısı Abdurrahman Düzgün, Soprano Cansu Çilingir, Viyola sanatçısı Büşra Kırkıcı ve Kontrbas sanatçısı Ali Yılmaz’ın hayatlarını kaybetmiş olmasının üzüntüsünü hep yaşadıklarının altını çizmek isterim. Can alıcı söylemlerden biri de "İlk başta yıkıntılar arasında şehri tanıyabiliyorlardı. Ancak asıl şu an ikinci dalga vuruyor çünkü artık o yıkıntılar da yok ve büyüdükleri anıların geçtiği mahalleleri tanıyamıyorlar". Ben de böyle duygu yüklü bir belgesel ve sonrasında yapılan konuşmalar tamamlandıktan sonra aşağıdaki iki soruyu yöneltebildim (kısaca soruları ve verilen cevapları aktarıyorum):
1) Belgeselin en etkili bölümlerinden biri deprem sonrası Almanya konserleri için gittiğiniz Almanya’nın farklı şehirlerindeki doğa ve huzur ortamı ve hemen ardından gösterilen Hatay’da yıkıntının, acının ve dramın görüntüleri. Böyle kıyaslama yapılması aradaki farkı net bir şekilde göstermiş. Bu konuda o dönemde Almanya’ya gitmiş orkestra üyelerinin neler hissettiklerine dair görüşlerinizi alabilir miyim?
Hepimiz depremden sonra Almanya’da kendimizi özellikle ilk günler biraz tuhaf hissettik. Biraz soluklanabildik ancak hiçbirimiz geri dönmemeyi düşünmedik. Hatta belli bir gün sonra hepimiz Hatay’ımızı çok özlediğimizi hissettik ve geriye döndüğümüzde Hatay’da neler yapacağımızı konuşmaya başladık. İlk şoku atlatmamız Almanya’da birkaç gün sürdü.
2) Depremden sonra sizinle hiçbir siyasetçi temasa geçti mi?
Siyasetçiler bizimle temasa geçmedi ancak Vali Bey bize çok destek oldu. Sağ olsun her konuda önümüzü açtı.
Sevgili okurlarıma bu belgeseli mutlaka izlemelerini ve mümkünse Hatay Akademi Senfoni Orkestrası’nın bir konserine gitmelerini tavsiye ediyorum. Ayrıca desteklemek için web sitelerine girip orkestraya bağış da yapabilirsiniz: https://fonzip.com/hatayakademiorkestrasi/genel-bagis
Not: Bu harika belgeselin künyesini de paylaşayım. Emeği geçen herkesi de ayrıca tebrik ederim. Emeklerinize sağlık.
Belgesel Ekibi
Yönetmen: Ethem Özgüven
Yardımcı Yönetmen: Adil Çetinkaya
Görüntü Yönetmeni: Adil Çetinkaya, Ulaş Beşoklar
Kamera Destek: Ali Cem Doğan, Berkay Aydın, Can Ataseven, Erkal Tülek, İlker Mutlu, Kader Çetintaş, Mehmet Ünler, Salih Temiz, Ufuk Aldemir
Kamera: Adil Çetinkaya, Aksel Anıl, Berna Küpeli, Berk Armağan, Cevat Ezgin, Gürcan Öztürk, İmre Azem, Mehmet Avcu, Özge Su Cadun
Kurgu: Adil Çetinkaya, Aksel Anıl, Berk Armağan, Ege Davrak, Ulaş Beşoklar
Ses: Levent Menekay
Altyazı: Eceworx, Oytun Sungu
Jenerik / Credits: Taylan Uşkal, Alim Sarı
Fotoğraflar: Ulaş Beşkoklar
Metinler: Aslı Odman, Tuğçe Tezer
Afiş tasarım: Dilek Gürsoy, Seda Portakal
Sosyal Medya Ekibi: Ahmetcan Öğüncü, Selin Bozkurt, Adil Çetinkaya
Yapımcı: Petra Holzer, Ulaş Beşoklar, Ethem Özgüven
Harika bir yazı tebrikler.