Atatürk’ün doğduğu evi ziyaret kaosu!

Haziran ayındaki bayram tatilinde Selanik, Kavala ve Limni Adası’na gittik. Tatilin ilk durağı Selanik’te ilk yaptığımız iş tabii ki Atatürk’ün doğduğu evi ziyaret etmekti. Her vatansever gibi çok güzel duygularla girdiğimiz Atatürk’ün evinden üzülerek ve kızarak kısa sürede ayrılmak zorunda kaldık. Bu yazıda ne yaşadığımızı ve neler yapılması gerektiğini kaleme alacağım.

Bayram kargaşası ve sınırlarda yığılma olduğunu bildiğimiz için Selanik’e uçakla gittik. Araç kiralayıp oradan doğrudan otelimize akşam saatlerinde vardık. Ertesi gün otelden çıkar çıkmaz ilk işimiz Atatürk’ün doğduğu eve yürümek oldu. Otelimizi bile Ata’nın doğup büyüdüğü eve yürüme mesafesinde seçmiştik.

Bizim için tatilin en can alıcı kısmı olan Atatürk’ün evini ziyaret etmek için 10 dakika kadar yürüdük ve eve vardığımızda hiç vakit kaybetmeden içeri girmek için ana kapıya yöneldik. Kapıda sıra yoktu, açıkçası ilk bakışta sıra olmaması hoşuma gitti ve önümüzdeki birkaç kişinin ardından güvenlik kapısından evin avlusuna giriş yaptık. Avluda etrafa bakıp evin yapısını anlamaya çalışırken bir tarafta Ali Rıza Efendi tarafından dikilen, Atatürk'ün çocuk yaşlarındayken altında oyun oynadığı ağacı inceledim ve evin tarihçesini anlatan panoyu okudum.

Birkaç dakika sonra da eve giriş yapmak için merdivenleri çıktık ve yine hiç vakit kaybetmeden içeri girdik.

Daha önce de ziyaret etmiştim

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün Selanik'te doğup 7 yaşına kadar yaşadığı eve esasında bu ilk gelişim değildi. Daha önce yine bir yaz tatili için geldiğim Yunanistan’da Atatürk’ün evini ziyaret etmiştim. İlk ziyaretimde bayram seyran olmadan normal bir zamanda gitmiştik ve evin içi neredeyse boş gibiydi. İçeride istediğimiz kadar vakit geçirmiştik, herhangi bir şeyin beni rahatsız ettiğini de hatırlamıyorum.

İlk gittiğimde yan tarafta Türkiye’nin Selanik Başkonsolosluğu’nun olduğunu fark etmiştim. Biraz araştırdıktan sonra Atatürk’ün evini Selanik Belediyesi'nin Türkiye'nin kuruluş yıl dönümü vesilesiyle 1933'te satın alıp Mustafa Kemal Atatürk'e hediye etmeye karar verdiğini, evin anahtarının Türkiye'nin Selanik Başkonsolosluğu'na 1937'de teslim edildiğini öğrendim. Ayrıca kapılarını ziyaretçilerine 1953'te müze olarak açan ev, 2012'deki kapsamlı restorasyonun ardından şimdiki halini almış.

İlk ziyarette ayrıca evin dış cephesinde "Türk milletinin büyük müceddidi ve Balkan ittihadının müzahiri GAZİ MUSTAFA KEMAL burada dünyaya gelmiştir." yazılı mermer levhayı görmüştüm.

Evin yapısı ve odalar

Atatürk’ün evini hiç ziyaret etmemiş olanlar için de kısaca tarifini yapayım: Üç kattan oluşan binanın zemin katında 'Atatürk ve Çocuk Odası' yer alıyor. Üst katlarda sofalarda evin eski teşhir düzenini gösteren maketler sergilenirken, birinci katta 'Selanik Odası', 'Manastır Odası', ikinci katta 'İstanbul Odası' ve 'Ankara Odası' olarak isimlendirilen odalarda, Atatürk'ün hayatının geçtiği şehirleri tanıtan ve onun hayatını anlatan bilgi panoları bulunuyor. 'Ankara Odası'nda, Atatürk'ün Cumhurbaşkanı olduğu döneme ait koltuğa oturmuş heykeli de yer alıyor. Tüm bunlara ek olarak Atatürk’ün doğduğu beşiği, hem Atatürk’ün hem de annesi Zübeyde Hanım’ın mumyadan canlandırmalarını görebilirsiniz.

Yoğunluğun yaşandığı tarihi ev pazartesi hariç her gün 10.00 ila 17.00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor. Biz de bayramın ikinci günü 17 Haziran’da Atatürk’ün evini ziyaret ettik.

Ter kokusu dehşeti

Eve girer girmez inanılmaz bir ter kokusu beni benden aldı. Evin içi inanılmaz kalabalıktı ve o kalabalığın ter kokusu gerçekten berbattı. Kafanızda canlandırmanız için rokfor peyniri ve sarımsak karışımı bu kokunun tıklım tıklım dolu İETT otobüslerinin içinden daha kötü bir yoğunlukla hissedildiğini söyleyeyim. İçimden “saçmalama Serhan, Ata’nın evindesin, sakın şikâyet etme, etrafındakilere dikkat et, her şeyi oku, öğren” diyordum. Ama ortam her bir yazının veya görselin yanında durup okuyup vakit geçirmek için uygun değildi. Bir kere evin her katı aşırı doluydu. Merdivenden inerken veya çıkarken zorlandık. Doğru düzgün bir yerde durup yazıları okumaya fırsatımız olmadı çünkü o kalabalık sizi adeta içine alıp sürüklüyordu.

Biz de kokudan rahatsız olan her hassas kişi gibi hızlıca katlara çıktık ve hiç vakit kaybetmeden etrafa bakıp aşağı indik. Yazıları okumadık, sadece hangi katta ne olduğuna baktık ve kendimizi en kısa süre içinde evden dışarı attık.

Dışarı çıktığımızda adeta nefesimizi uzun süre tutup bırakmış gibi derin ve sık nefes alma ihtiyacı hissettik. Çünkü evin içi kötü kokunun dışında ciddi havasızdı. Hemen giriş kapısında hızlıca resim çekip kendimizi avluya attık ve orada da fazla vakit harcamadan (çünkü çok büyük bir kalabalık evden çıkıyor ve bir başka kalabalık evin avlusuna giriyordu) dışarıya çıkış yaptık.

Çevre mekânları da sorunlu

Açıkçası Atatürk gibi 20. Yüzyılın bize göre en büyük liderinin doğup büyüdüğü evin ziyaretini bile becerememiş olmanın üzüntüsüyle hemen yakındaki bir kafede oturup soluklandık ve tabii ki yaşadığımız tüm bu deneyimi kahvemizi yudumlarken eleştirdik.

Bu arada dışarıdaki kafeler de Türklere yönelik ürünler sunuyordu. Ancak diğerlerini bilemem ama özellikle bizim oturduğumuz kafenin standartları çok düşüktü. Ata’nın evinin hemen yanındaki bir kafenin (ki orada yan yana sıralı birçok kafe ve restoran vardı) onun klasına uygun, yüksek standartta olması gerekir diye düşünüyorum.

Sonuç olarak Atatürk’ün evini bu ziyaretimde yaşadığımız sıkıntıların esasında çözümü de basit. Başta Selanik Başkonsolosluğu olmak üzere ilgili tüm kurum ve kuruluşlara yönelik olarak, aşağıda sorunları ve çözüm önerilerimi aktarıyorum:

1) İçerideki ter kokusu ve kalabalık:

Özellikle bayram gibi resmi tatil günlerinde Türklerin doğal destinasyonlarından biri de Yunanistan ve Yunanistan’da da en popüler yer Selanik. O yüzden kalabalık olabilecek resmi tatil günlerine proaktif bir şekilde önlem almak gerekiyor. Önlem olarak da şu uygulamalar yapılabilir:

a) Havalandırma: İçeriye mimariyi bozmayacak şekilde portable (yerden ve taşınabilir) klima koyulması pratik bir çözüm olur. 

b) Ziyaret düzeni: İçeriye girmek isteyenlerin gruplar halinde sıraya sokularak, insanların bölüm bölüm içeriye alınması. Örneğin bahçede belli sayıda insan biriktikten sonra ana kapıdan bahçeye girişi durdurmak, aynı şekilde avludan eve giriş kapısını da evde belli sayıda insan olduktan sonra durdurmak. Tüm bunları düzenlemek için avluda ve her katta birden fazla görevli gerekiyor.

c) Hijyen sorunu: Aslında bu memleketin genel problemi ve kişisel hijyenin tüm eğitim kurumlarında tekrar tekrar vurgulanması lazım. İnsanların her gün duş almayı öğrenmeleri ve gerekirse günde birkaç kez koltukaltlarını yeniden temizleyip deodorant kullanmayı öğrenmeleri gerek.

d) Gürültü: Aşırı gürültü yapanlar görevliler tarafından düzenli olarak uyarılmalı.

2) Dışarıda kalitenin düşük olması:

a) Mekân kalitesi: Başkonsolosluğun girişimi ve Selanik Belediyesi’nin desteğiyle oradaki kafe ve restoranlar yeniden düzenlenerek standartları yükseltilmeli.

b) İnsan kalitesi: Deneyimli ve üst düzey tur operatörlerinin ve rehberlerin o bölgede çalışmalarına imkân tanınmalı.

Tüm bunları paylaşmamın amacı, Ata’mıza layık bir ortam yaratılmasını ve Atatürkçülerin ziyaretlerini yüksek standartlarda yapıp Atatürk’ü doğduğu evde, harika bir ortamda anmalarını, orada daha çok vakit geçirip bilgi birikimlerini keyifle artırmalarını sağlamaktır.

Umarım bu yazdıklarımı ilgili kamu yetkilileri okur ve gerekenleri yaparlar.

İlginizi Çekebilir
Yorumlar ( 0 )
Bu yazı hakkında ilk yorumu siz yapın...
Yorumlarınız için