Başarıya aç Fatih Terim farkıyla “Şampiyon Galatasaray”
2017-2018 Türkiye Futbol Süper Lig’inde bir sezon daha geride kaldı. Ne sezondu ama. Sürekli dramalara tanık olduğumuz bu seneki ligi, tuttuğum takım kazandığı için kendi açımdan bu hikaye mutlu sonla bitti diyebilirim. Ancak söylenecek daha fazlası var…
Esasında Galatasaray açısından drama lig start almadan başladı. Katılım gösterdiği Avrupa şampiyonlarında tarihinde ilk kez temmuz ayında bir İsveç takımı Östersunds’a elendi. Bir önceki sezon İsveç Kupası'nı kazanarak tarihinin en büyük başarısına imza atan ve Avrupa Ligi biletini alan Östersunds FK, UEFA Avrupa Ligi'nin 2. Ön Eleme Turu'nda Galatasaray'ı da eleyerek kendileri açısından tarihi başarılara imza atmaya devam etti.
Yüzyılı aşkın şanlı bir geçmişe sahip ve her zaman gurur duyuduğumuz takımımız Galatasaray’ı eleyen kırmızı siyahlı Östersund, 1996 yılında kendi şehrinin üç takımının bir araya gelmesiyle kuruldu ve yolculuğuna 1997'de İsveç futbolunun üçüncü kümesinden başladı.
İlk maçı kendi sahasında Galatasaray’ı 2-0 yendi. İkinci maçta da deplasmanda Galatasaray’la 1-1 berabere kalınca herkesin çok düşük bir ihtimal olarak görülen bir üst tura geçmeyi başardı
Takıma temmuz ayında aşırı kondisyon yüklemesi
Esasında bu maçtan evvel geçmişinde profesyonel basketbol oynamış bir tanıdık bana şöyle bir yorumda bulundu:
“Dikkat ediyorum da Tudor, futbolculara kondisyon anlamında çok yükleme yapıyor. Bu yüklemelerin başladığı ilk birkaç hafta futbolcularda ciddi bir düşüş olur, sonra da profesyonel sporcular çok ciddi form tutarlar. Korkarım ki bu yüklemeden kaynaklı performans düşüklüğü Östersunds’a denk gelmesin, o zaman bizi eleyebilirler. Sonrasında da lig başlarken muhtemelen gelen geçeni rahat yenerler. Bu 7-8 hafta sürer. Sonra vücudun doğal reaksiyonu gereği bu kadar efor sarfedilen ve rakipleri sürklase eden bir performanstan sonra genelde futbolcular düşüş yaşarlar. Umarım o haftaları Galatasaray ciddi bir kayıp olmadan atlatır. Eğer öyle olursa, Galatasaray şampiyonluğun en güçlü adayıdır.”
Profesyonel sporculuk anlamında ciddi bilgi birikimine sahip bu tanıdık kişinin ön görüleri birebir tutu.
Galatasaraylı futbolcular, Östersunds karşısında ayaklarını kaldıramayacak haldeydiler. Hepsinin yorgun halleri gözle görülüyordu. İsveç liginin zamanlamasından dolayı bizim takımlara göre erken form tutan Östersunds Galatasaray karşısında çok diri gözüktü ve bileğinin hakkıyla bizi elediler.
Lig başladığında ise aynı tanıdığımın ön görüsünde olduğu gibi ilk 8 hafta sadece Antalyaspor’un sahasında berabere kaldı. Geri kalan tüm maçları toplamda 20 gol atarak kazandı. 9. hafta kendi sahamızda oynadığımız Fenerbahçe maçıyla düşüş başladı. Sırasıyla Fenerbahçe’yle kendi sahamızda 0-0 berabere kaldık. Trabzon’a ise deplasmanda 2-1 yenildik. Sonrasında ise en büyük rakiplerimizle oynadığımız maçlarda hezimet yaşadık. 12. haftada Başakşehir’e 5-1, Beşiktaş’a da 3-0 yenilmemiz tüm camiayı ciddi üzdü. 16. haftada Yeni Malatyaspor’a 2-1 yenilmemiz de bardağı taşıran son damla oldu ve yönetim Tudor’la yolları ayırma kararı alıp geçmişte Galatasaray’a büyük hizmetleri olan Fatih Terim’i 4. kez takımın başına getirdi. Bu aşı tuttu.
Fatih Terim’in en büyük motivasyonu “kişisel hatasını telafi etmek” oldu
Çünkü Fatih Terim bu sefer belki de başarıya en aç olduğu bir dönemde takımın başına geldi.
Hatırlarsınız milli takımın başında olan Fatih Terim, önce Arda Turan olayıyla yıprandı. Arda’nın yanısıra Burak Yılmaz ve Selçuk İnan’ı primleri yükseltmede çıban başı olarak gösterdiği ve bir gazeteciyi bu konuda yönlendirdiği iddia edilmişti. Arda Turan’la ilgili de bir blog yazısı yazmıştım: http://www.serhansuzer.com/tr/arda-turana-abi-nasihatlari
Bu arada bu yazıdan sonra aracılar aracılığıyla Arda benimle tanışmak istediğini söyledi ve bizi Barcelona’ya davet etti ama ne yazıkki Arda’nın Başakşehir’e transfer olmasıyla bu seyahat yattı. Benim tavsiyelerimin tam tersini yaptı, Arda. Türkiye’ye geldikten sonra da kendisiyle hiç tanışamadık. Onun da kendini toparlaması gerekiyor. Kariyeri bana göre yanlış kararlarla şu anda tepetaklak olmuş durumda.
Fatih Terim’e dönersek, Arda Turan olayı sonrasında da Fatih Terim de skandal diye tabir edilebilecek bir kavgaya karıştı. Zaten geçmişinde agresif ve kibirli tavırlı olmakla eleştirilen Terim geçmişinin en negatif olayına imza attı.
Tabii biz olayları gazetelerden okuduk: http://www.hurriyet.com.tr/gundem/kebapcida-yumruk-yumruga-1862017-40521357
Yazılanlara göre, Fatih Terim’in damadı Ahmet Baran Çetin, Çeşme Alaçatı’daki Yüzevler Kebapçısı’nın yanına Beeves Steak House adlı restoran açtı. Çetin, dükkânının önüne bir paravan açınca ‘Genel peyzaja uymuyor’ itirazları oldu ve kaldırılması istendi. Çetin bunun üzerine kayınpederi Fatih Terim’i arayıp yardımcı olmasını istedi. Fatih Terim de önceki gece saat 20.15’te Yüzevler Kebapçısı Selahattin Aydoğdu’yu telefonla arayıp, ‘Neden müdahale ediyorsunuz! Beni getirtmeyin oraya lan...’ dedi. Aydoğdu da, ‘Gelmezsen senin a.... s....’ diyerek küfür etti.
Bu sözlerin ardından Fatih Terim, saat 21.00’den sonra damatları Ahmet Baran Çetin, Volkan Bahçekapılı ve iki özel koruması Bodrum’dan Çeşme Alaçatı’ya gitti. Saat 00.10 sularında Fatih Terim, Yüzevler Kebapçısı’nın duvarından atlayarak Selahattin Aydoğdu’nun yanına gitti. Aydoğdu’ya yumruk salladı ancak boşa gitti. Ardından Aydoğdu kendisine birkaç yumruk vurdu. Bu sırada olaya Terim’in yanındakiler ve mekânın garsonları da karışınca büyük bir kavga çıktı. Masaların, sandalyelerin, tabakların havada uçuştuğu kavga 3-4 dakika sürdü. Terim ve beraberindekiler daha sonra olay yerini terk etti.
İronik bir şekilde Adanalı olan Fatih Terim, bir başka Adanalı ve Türkiye Futbol Federasyonunda görev yapmış Selahattin Aydoğdu ile kavga edip sonrasında Türkiye Futbol Federasyonu tarafından Futbol Direktörlüğü görevinden alındı. Bu olayları kimseyi incitmek için yazmıyorum ve belki de bu olayda bilmediğimiz başka durumlar da var. Ancak benim dışardan gözlemim sonucunda şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Böyle bir olaya karışmak Türk Futbolunun en başarılı iki teknik direktöründen biri olan (diğeri Şenol Güneş) Fatih Terim’e yakışmamıştır. Türkiye Futbol Direktörlüğünün bir ağırlığı vardır. Muhtemelen gaza gelip kendini tutamamıştır. Bodrum’dan Alaçatı’ya gitmek yerine ilgili makamlara Selahattin Aydoğdu nezdinde şikayet edip gerekeni rahatlıkla yaptırtabilirdi. Kısacası bu olay Fatih Terim’e yakışmadı. Bunu kendisi de bildiği için Galatasaray’a bu gelişinde çok daha olgun, başarıya aç ve konuşmasına, hareketlerine özen gösteren bir Fatih Terim karşımıza çıktı. Çok da iyi oldu.
Başarıya aç Fatih Terim farkı
Galatasaray’ın ihtiyacı olan inancı, motivasyonu ve hırsı aşıladı. Futbolcular en önemli maçlarda gereken performansı gösterdiler ve arada Sivasspor, Kasımpaşa ve Gençlerbirliği deplasman kazaları olsa da kendi sahamızdaki bütün maçları ve son haftalarda gereken deplasman puanlarını da toplayarak Galatasaray’ımıza 21. Şampiyonluğu kazandırdı.
Şampiyonluğu en tatlı ifadesi
İşin en güzel tarafı bunu da taraftarla bir bütünlük sağlayarak gerçekleştirdi. Sezonun en akılda kalan olayı Galatasaray taraftarının Fenerbahçe deplasmanından bir gün önce Galatasaray Türk Telekom Stadı’nı doldurarak sadece basit bir antreman da bile takımını ne denli destekleyebileceğini gösterdi. Tabii bu gazla Galatasaray en büyük rakibi Fenerbahçe’yi az daha seneler sonra kendi sahasında yenecekti.
En büyük rakipleri Trabzonspor, Başakşehir ve Beşiktaş’ı üstün bir oyunla ikişer gol atarak mağlup etti ve şampiyonluğu da kimsenin itiraz edemeyeceği bir şekilde kazandı. Tüm camiaya kutlu olsun.
Stadımızdaki şampiyonluk kutlamasının görüntülerini sizlerle paylaşmak isterim. Bu büyük coşkuyu hepimiz paylaşıyoruz: https://www.youtube.com/watch?v=khqC2UfSud8
Bu şampiyonluğun iki önemli mimarı var diyebilirim. Bu yazının başlığından da anlayacağınız gibi Fatih Terim’i mimarlarından biri olarak gösterdim zaten. Ancak belki Fatih Terim’den de önemli bir başka faktör var. Hakkını vermek lazım, Galatasaray eski teknik direktörü Tudor ve Tudor’la yakın çalışan scout ekibi neredeyse sıfırdan iyi bir takım kurdular. Tudor’un teknik direktörlüğünde iş yoktu ama iyi bir takım bırakarak Galatasaray’a veda etti. Kariyerlerinde kendilerini ispat etmiş, iyi karakterli oyuncular olmasaydı, bu şampiyonluk gelmezdi. Sağlam kurulan temeli Fatih Terim iyi değerlendirdi. Umarım aynı scout ekibiyle Fatih Terim çalışmaya devam eder.
Takımda Türk Futbolcu eksikliği bir utançtır
Bu anlamda bir de özeleştiride bulunmak istiyorum. Takımda Türk Oyuncu sayısının azlığı şahsen beni rahatsız ediyor. Bazı maçlarda hiç Türk Futbolcu olmaması ve bazı maçlarda da 1 Türk Oyuncunun yer alması Türk Futbolu’nun ne kadar çöküşte olduğunu net bir şekilde gösteriyor. Düşünebiliyor musunuz, taraftar maçlarda sürekli tezahürat ediyor: “4 sene üst üste şampiyon olduk, Avrupa’nın kralı olduk…. 4 sene üst üste şampiyon olduk, Avrupa’nın kralı olduk… Gerçekleri tarih yazar, tarihi de Ga-la-ta-sa-ray…”
Misal vermek adına yukarıdaki duygu yüklü tezahüratı yazdım. Türk Futbolcular bu tezahüratla gaza gelip ekstra oynarlar mı? Oynarlar. Peki yabancı futbolcular için bu tezahüratlar bir şey anlam ifade ediyor mu? Sadece bizim taraftarlar “şarkı, marş gibi bir şeyler söylüyorlar, arkamızdalar” duygusuna kapılırlar, değil mi? Şaka gibi bütün stad gaza getiren tezahüratlarla inliyor, fakat yabancılar tezahüratlardan bir şey anlamıyorlar. Bunu örnek olarak verdim.
Bence Türk Futbolunda kaleci hariç minimum %50-50 kuralı uygulanmalı. Yani en az 5 Türk oyuncunun her takımda yer alması gerekiyor. O zaman bizim takımlara Türk Takımı diyebiliriz. Kimse bana “endüstriyel futbol başka bir yere gidiyor” klişelerini anlatmasın. Ülkedeki amatör ve profesyonel sporun ülke vatandaşlarına katkısını azamiye çekmek zorundayız. Yoksa bu spor müsabakalarının anlamı yok. Bu anlamda şunu spor kulübü yöneticilerine atfen üzerine basa basa tekrar yazmak istiyorum: EN BÜYÜK YATIRIMI ALT YAPIYA YAPIN! BU YATIRIMI DA UZUN VADELİ DÜŞÜNEREK YAPIN VE SABIRLI DAVRANIN! ALT YAPIYA BİLİMSEL ÇALIŞACAK BU İŞİN EN PROFESYONEL YÖNETİCİLERİNİ GETİRİN!
Ajax ve Barcelona gibi modelleri uygulayın. Tüm Türkiye’yi kapsayacak yeni modeller geliştirin. Kim bilir ne cevherler sistemsizlikten dolayı kaybolup gidiyor.
Fatih Terim bu şampiyonlukla aklandı mı?
Çevremdekilerin tartıştıkları konulardan biri de Fatih Terim’in bu şampiyonlukla aklanıp aklanmadığı. Bana göre bu şampiyonluk Fatih Terim’i aklamamıştır. Sadece popülerliği artmıştır. Aklanması için mahkemeler nezdinde haklı çıkması ve bundan sonra aynı olgun tavırları her zaman her yerde sergilemesi gerekir.
Şampiyonluğu ertesi günü kuzenim Bahar’ın tatlı kızı Noura’yla yaptığımız kutlamadan bir kare.
Ali Koç’un beyanları
Son kez şunu da belirtmek isterim. Ezeli rakibimiz Fenerbahçe’de başkanlık yarışı tüm hızıyla devam ediyor. Bu haftasonu CNN Türk’te ekrana çıkıp, saha dışında federasyon ve kulüplerin bir araya gelerek futboldaki şiddet ortamını durdurabileceğini ifade eden Ali Koç, "İçinde bulunduğumuz ortam şiddet ve nefret ortamı. Kulüpler arasındaki şiddet ortamı sona ermeli. "Galatasaraylılar Fenerlilerden nefret eder, Fenerliler Galatasaraylılar'dan nefret eder" gibi bir söylem oldukça yaygın. Eskiden böyle değildi. Saha dışında yapıcı bir rekabet olmalı. Değişim için Fenerbahçe lokomotif olabilir." dedi. İlgili haberi https://www.cnnturk.com/spor/futbol/fenerbahce-baskan-adayi-ali-koc-cnn-turkte link’inde bulabilirsiniz.
Umarım bu söylediklerinde samimidir. Çünkü bu kardeşlik ortamı ve sağduyu devreye girerse Türk Futbolundaki sorunların önemli bir kısmı hallolur.
Ben şahsen koyu bir Galatasaray taraftarı olarak Fenerbahçe’den nefret etmiyorum. Hatta Fenerbahçe’nin bütün Avrupa kupası maçlarında samimi duygularla Fenerbahçe’yi destekliyorum.
Temennimiz Türk futbolunda şampiyonluğun tek başarı kriteri olarak algılanmasından çıkarıp kardeşliğin sağlanması ve sporun ülkemizin kalkınmasına ciddi fayda sağlamasıdır.
Galatasaray Store’da satılan bir t-shirt’ün üzerinden çektiğim resmi buraya sembolik olarak koyuyorum. Türk sporu tam da Atatürk’ün “Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim” sözündeki gibi şekillenmelidir.
Etiket: yaşam
Güzel bir yazı olmuş tespitler yerinde emeğinize kaleminize sağlık Serhan