Bir Uzakdoğu Masalı: Tayland - Bangkok
Yılbaşı öncesi ve sonrası Phuket, Bangkok ve Singapur’dan oluşan Uzakdoğu seyahatim hakkında geçtiğimiz hafta kaleme aldığım ilk yazıda Phuket izlenimlerimi paylaşmıştım. Bu hafta gezimin ikinci ayağı olan Tayland’ın başkenti Bangkok hakkında yazacağım.
Phuket dönüşü nispeten rahat bir yolculuğun ardından 2 Ocak’ta Bangkok’a vardık. Bangkok’ta yapılacak şeylerin listesi oldukça kalabalıktı. 3 gün içerisinde bu listeyi tamamlamamın imkânı yoktu. Bu yüzden Bangkok’ta yapmak istediklerim konusunda bir öncelik sırası oluşturdum.
Güneydoğu Asya’nın en kalabalık şehri olan Bangkok’un beklentilerimin üzerine çıktığını söyleyebilirim. Herkesin anlattığı o karanlık tarafının ötesinde; servis kalitesi yüksek oteller ve harika restoranların bulunduğu, sürekli koşuşturma halindeki insanlarının genellikle saygılı olduğu, büyüklüğünden ötürü oldukça kalabalık ve birçok yabancı ülke vatandaşı barındıran bir şehir buldum.
Taksi olarak kullanılan küçük ve etrafı açık Tuc Tuc’lara binmek tam bir deneyim. İşte bir tuc tuc sürücüsüyle çektirdiğimiz bir kare
Bu da Tuc Tuc’ın içinde seyahat ederken çekilmiş bir kare
Bu arada Bangkok’a vardığımda soğuk algınlığım devam ediyordu. Rastlantı sonucu kaldığım JW Marriott otelinin hemen karşısında Bangkok’un en iyisi olduğu söylenen Amerikan Hastanesi vardı, oraya gidip muayene oldum.
Doğruya doğru, bizdeki Amerikan Hastanesiyle oradakini kıyaslarsam, Bangkok’taki hizmetin daha hızlı ve çalışanlarının (doktorlar dahil) daha cana yakın olduklarını söyleyebilirim. Öğle arası olmasına rağmen, kaydımı yaptırmamla hastaneden ilaçları da alarak çıkmam bir saati bulmadı.
Orada bizdeki gibi bana son derece anlamsız gelen ‘nöbetçi eczane’ derdiyle uğraşmıyorsunuz. Genel işlemleri yapan hastane çalışanları saygılı ve güler yüzlüydü. Muayene olduğum doktor da iyi derece İngilizce konuşan, işini iyi bilen bir uzmandı.
Hastalığımı hiç dert etmedim. Aynen gezmeye devam ettim. İlk olarak herkesin bahsettiği tapınaklardan birini ziyaret etmek istiyordum. Aklımda Bangkok’un en büyük ve görkemli tapınağı Wat Pho’ya (Sleeping Buddah – Uyuyan Buda) gitmek vardı. Ancak Tay dostlarımız bizi uyardı. Kralın birkaç ay önce vefat etmiş olması nedeniyle sırada en az bir saat bekleyeceğimizi söylediler.
Beklemekten hiç hoşlanmadığım için daha niş bir tapınakta karar kıldık. Çin mahallesinin ortasında, trafiğin yoğun olduğu ve gürültülü bir mahalledeki Wat Thraimit tapınağına gittik. 3 metrelik altın Buda heykelinin yer aldığı bu tapınağa girdiğim sırada insanlar dizlerinin üzerine çökmüş dua ediyorlardı.
Öğrendiğim kadarıyla genel adet uyarınca gözlerini kapatıp, etraflarındaki kötülüklerin yok olması, incittikleri ve onları inciten insanların karşılıklı olarak bağışlanması için dua ediyorlarmış. Bana göre ister kutsal mekânlarda, ister evde veya dışarıdaki herhangi bir yerde insan hissettiği her an duasını yapabilmeli. Ben de Uzakdoğuluların yaptığı gibi ellerimi birleştirmek yerine, avuç içlerim göğü gösterecek şekilde kendi usulümüzle duamı ettim. İyi geldi.
Tapınaktan çıktıktan sonra hemen yan tarafta bulunan Samphantawong müzesine girdik. Burada bir rehber Çinlilerin (o bölgedeki isimleriyle Teochew’lerin) Tayland’a yerleşme ve oradaki toplumun bir parçası haline gelme öykülerini anlatıyordu. Yeni bir şeyler keşfettiğimde güzel bir oyuncak almış çocuk gibi sevinebiliyorum. Yüzyıllar önce Çin ve Tayland’daki yaşamın nasıl olduğu ve oralarda ticaretin nasıl döndüğünü keşfetmek benim için son derece keyifli oldu.
Buda heykelinin bulunduğu birçok yerde dilekte bulunabiliyorsunuz. Örneğin Erawan Shirne’de bulunan Four Seasons otelinin yanında dört yüzlü Buda heykeli var. Burada insanlar mum yakıp dilekte bulunuyorlar ve dua ediyorlar.
Bahsettiğim köşedeki Buda heykeli ve dua edenler…
Bangkok’ta bulunduğum 3 gün boyunca yeme içme anlamında özellikle öğle ve akşam yemekleri gerçek anlamda ziyafetti.
Bangkok’un Taksim’i ve ladyboy’lar
Bangkok’un Taksim’i diye nitelendirebileceğimiz Soi 24’ü keşfettik. Birçok restoran ve barın bulunduğu bu yerde çok fazla yabancı turist ve orada yaşayan yabancılar (expat’lar) yoğunlukta.
Bangkok’ta geçirdiğim akşamların birinde de Silom’daki The Lebua binasına gittik. Bu binanın 63. katında gözlem kulesi var. Şehrin harika manzarasına, özellikle de ucu bucağı görünmeyen Mekong Nehri’nin Bangkok’u nasıl şekillendirdiğine tanık oluyorsunuz. Aynı yerde güzel bir restoran da var. Tavsiye ederim.
İşte The Lebua binasının 63. Katından Bangkok manzaraları:
Bu binanın bir özelliği de bir Amerikan klasiğine dönüşen ‘Hangover’ filminin bir kısmının burada çekilmiş olması. Cıvık bir film olmasına rağmen beni çok güldürmüştü. ‘Ladyboy’ terimiyle simgelenen itici kültürden de de ilk defa bu filmi izlerken haberdar olmuştum.
Tabii oradayken bu konu hakkında birçok hikâye dinliyorsunuz. ‘Ladyboy’ (veya yerel adıyla Kathoey) Tayland’daki transseksüellere verilen isim. Küçük yaşlardan itibaren seçilen erkek çocukları bir kız gibi yetiştiriliyor. Kadınlık hormonu ve bir dizi ameliyatlardan sonra gerçek anlamda kadınlaştırılan ladyboy’lar, fuhuş sektörüne hizmet veriyorlar. Doğuştan kendini kadın gibi hisseden erkekleri veya erkek gibi hisseden kadınları bir yere kadar anlayabiliyorum. Ancak zorla kadınlaştırılan erkeklerin oluşturduğu sömürüye dayalı bu kültüre tanıklık etmek istemediğim için özellikle onların bulunduğu ve fuhuş sektörünün kalbinin attığı bölgelerden uzak durdum.
Bir de işin ilginç tarafı hakikaten ladyboy’ları normal bir kadından ayırt edemiyorsunuz. Yanımdaki bazı arkadaşlarımın sokakta görüp de ‘bu kadın mı, ladyboy mu’ diye iddialaştığını hatırlıyorum.
Her neyse konumuza dönersek, akşamları oranın kalburüstü restoranlarında vakit geçirdik. Bizim Türk kültüründe nedense otellerin restoranlarına rağbet gösterilmez. O lobiden geçip restorana girmek bizimkilere çok ters gelir. Türkler ille de dışarıdan kapısı olan restoranlara girmek isterler. Bizim alışveriş merkezlerinde de genellikle (İstinye Park ve Kanyon hariç) kaliteli restoran pek bulunmaz. Tayland’da ise neredeyse bütün kaliteli restoranlar ya otellerin ya da alışveriş merkezlerinin içinde.
İsmim “Serhan”ın Tay dilince yazılışı. Starbucks sağolsun, öğrenmiş olduk
Örneğin St. Regis otelinde o bölgenin en iyi Zuma’sında yemek yedik. Hakikaten bir ziyafetti. Yine bir akşam seksi Art Deco tasarımıyla Vogue Bar’da çok keyifli vakit geçirdik.
Bangkok-İstanbul arası direkt uçuşun olması bu güzel ülkeye geliş gidişleri nispeten kolay hale getiriyor. Tabii bunlar 10 saatin üzerinde uzun uçuşlar. Ancak konforu yüksek uçaklarda bu uzun uçuşlar beni rahatsız etmiyor. Tam tersine uzun süre telefon almadan kendime vakit ayırabilmekten memnunum.
Aman kafaya dokunmayın!
Tayland’a gitmek isterseniz, oraların kültürüyle ilgili bilgilenmeniz gerekir. Ben şimdiden sizlere uyarılarımı yapayım. Genelde sakin ve uyumlu olan Tay halkını kültürleri gereği gerçekten sinirlendiren bazı hareketler var. Bunlardan biri “monk” diye adlandırılan oranın rahiplerini özellikle işaret parmağınızla göstermek. Bu rahiplerinin aşağılanması anlamına geliyor, bu da kutsal değerlerine saygısızlık olarak nitelendiriliyor. İkincisi Taylandlıların kafalarına onların izni olmadan şaka da olsa elle dokunmayın. Bu ciddi bir hakaret olarak algılanıyor.
Geçmişte sevdiğim bir arkadaşımı komalık eden Taylandlı bir barmen’in hikâyesini sizlerle paylaşmak isterim. Çok kalabalık bir barda içki almaya çalışan arkadaşım, kendisine bir türlü bakmayan barmenin kafasının arkasına Türk usulü “hey barmen kardeş, bize niye bakmıyorsun?” diye dokundurunca, barmen hışımla dönüp içki mi istiyorsun, ben sana şimdi bir içki vereceğim deyip bir karışım hazırlıyor. “Al sana içki” deyip o karışımı veriyor. Doktor olan bu arkadaşım da “bana ne verdi acaba?” diye bu içkiden bir yudum alıyor, alış o alış. Çocukcağız 20 gün boyunca Tayland’da komada kaldı. Hayati tehlikeyi güç bela atlatan arkadaşımın Allah’tan yanında abisi varmış. Tabii bu hadiseden sonra bütün ailesi Tayland’a gelip yanı başında beklemişler. Düşünebiliyor musunuz, kafasına gayri ihtiyari dokundu diye birine zehir verecek kadar bilinçlerini yitirebiliyorlar. Tabii barmen de tam psikopat çıkmış, o da ayrı mesele. Aman dikkat! Arkadaşımızı da Allah ailesine ve dostlarına bağışladı. O arkadaşım da kalp ameliyatları yaparak hayat kurtarmaya devam ediyor.
Kral deyince akan sular duruyor
Üçüncüsü; Tayland kralıyla ilgili ters bir yorumda bulunmayın. Ekim ayında vefat eden, kendi kültürlerinde kutsallaştırdıkları ve ülkeyi 70 sene gibi uzun bir süre yönetmiş olan krallarını, karakterinden ve ülke için yaptıklarından dolayı çok seviyorlar. Kesinlikle laf söyletmezler.
Güzel bir BBC derlemesinden yaptığım alıntılarla 13 Ekim 2016’da vefat etmiş olan Kral Bhumibol Adulyadej'in hayatının özetini sizlerle paylaşmak isterim:
“1946'dan bu yana Tayland Kralı olan Bhumibol Adulyadej, 13 Ekim 2016 tarihinde 88 yaşında hayatını kaybetti.
Bhumibol Adulyadej 1927'de ABD'nin Massachusetts eyaletinde doğdu.
Babası Prens Mahidol Adulyadej o yıllarda Harvard Üniversitesi'nde eğitim görmekteydi.
Aile daha sonra Tayland'a döndü ve Bhumibol Adulyadej henüz iki yaşındayken babasını kaybeytti.
Kültür-sanat sevgisi
Babasının ölümünün ardından, Adulyadej'in annesi İsviçre'ye yerleşti. O dönemlerde veliaht prens olan Adulyadej, eğitimini de bu ülkede aldı.
Gençliğinde müzik ve fotoğrafa büyük bir sevgi beslemeye başladı. Saksafon virtüözü oldu ve kendi bestelerini yaptı. Ayrıca resim ve edebiyatla da ilgiliydi.
Tayland'da mutlakiyet rejiminin 1932'de yerini demokrasiye bırakmasının ardından kraliyet ailesinin rolü de sembolik hale geldi. Kral olan amcası Prajadhipok 1935'te kaçırıldığında Kraliyet itibarı hiç olmadığı kadar zedelendi.
Tahta Bhumibol'ün kardeşi Ananda geçti. Sadece 9 yaşındaydı.
1946 yılına gelindiğinde Kral Ananda, hâlâ aydınlatılamayan bir olay sonucu öldü. Resmi açıklama, kralın bir silahın yanlışlıkla ateşlenmesi nedeniyle hayatını kaybettiği yönündeydi.
Kardeşinin ölümünün ardından Bhumibol, bundan tam 70 yıl önce 18 yaşındayken Tayland Kralı oldu.
Hüküm sürdüğü ilk yıllarda tahtı vekillerine bırakarak İsviçre'deki eğitimine devam etti.
Bir Paris ziyareti sırasındaysa Tayland’ın Paris büyükelçisinin kızı, müstakbel eşi Sirikit ile tanıştı.
Bhumibol 1950'de Bangkok'ta resmen tahta oturdu ve bir hafta sonra da Sirikit ile evlendi.
Art arda gelen askeri darbeler
Bhumibol'un tahttaki ilk yedi yılında ülke askeri cunta yönetimindeydi. Kral ise sembolik bir görevdeydi.
1957'de General Sarit Dhanarajata (Thanarat) yönetime el koymuştu. Kral, General Sarit'i 'başkentin askeri koruyucusu' ilan etmişti.
Sarit diktatörlüğü döneminde, Kral Bhumibol, monarşiyi yeniden tanımlamaya başladı. Ülkenin farklı bölgelerini sık sık ziyaret etti, pek çok altyapı projesine de ismini verdi.
General Sarit ise Kral'a emekleyerek yaklaşma geleneğini geri getirdi.
1973 yılına gelindiğinde Kral Bhumibol siyasette belirleyici bir rol üstleniyordu.
Askerler demokrasi yanlısı göstericilerin üzerine ateş açmıştı.
Göstericilere saraya sığınma izni verildi. Bu hamle, dönemin başbakanı olan General Thanom Kittikachorn'un iktidarı için sonun başlangıcı oldu.
Ancak o olaydan üç yıl sonra Kral, solcu öğrencilerin sokak ortasında linç edilmesine göz yumuyordu. Vietnam savaşının ardından Tayland'da komünizm endişeleri giderek artıyordu.
Bhumibol'un hüküm sürdüğü yıllarda çok kez hükümeti devirme girişimi olmuştu.
1981'de Kral, hükümeti devirmeye gelen silahlı askerlerin karşısına dikildi.
Her ne kadar darbeci askerler bir süre başkent Bangkok'u kontrol altına almayı başarsa da, Kral'a bağlı askerler devreye girince darbe başarısız olmuştu.
Ancak Kral Bhumibol'un darbe girişimlerinde hükümetten yana tavır koyması bazı Taylandlıların Kral'ın tarafsızlığını sorgulamasına yol açtı.
1992'de eski bir darbe lideri olan General Suchinda Kraprayoon'un seçimlere katılma çabasını protesto edenlere ateş açılmasının ardından da Kral Bhumibol sahnedeydi.
Kral hem Suchinda'yı hem de demokrasi yanlısı göstericilerin liderini huzuruna çağırdı. Her ikisi de protokol gereği Kral'a emekleyerek yaklaştılar.
Görüşmenin ardından Suchinda istifasını verdi ve ülke yeniden demokratik yönetim biçimine döndü.
2006'daysa Başbakan Thaksin Shinawatra yönetimi sırasında yaşanan iktidar mücadelelerine Kral'ın müdahale etmesi yönünde yoğun talep gelmiş olsa da Kral Bhumibol müdahele etmemeyi tercih etti.
Yine de Thaksin'in mahkeme kararıyla Başbakanlık görevinden alınmasında Kral Bhumibol'ün büyük etkisi olduğu yorumları yapılıyordu.
Thaksin, kansız bir darbeyle iktidardan indirilmiş, ordu yönetimi de Kral'a bağlılığını ilan etmişti.
İlerleyen yıllarda hem iktidardan indirilen Thaksin'in taraftarları hem de karşıtları Kral'ın kendilerini desteklediğini savundu.
2008 yılına gelindiğinde tüm ülke Kral'ın 80'inci doğumgünü kutlamalarına katıldı. Bhumibol'un Tayland'daki eşsiz konumu, kutlamalara gösterilen geniş katılımla bir kez daha vurgulanmış oluyordu.
Ulusal saygı
2014'teki askeri darbeyle General Prayuth Chan-ocha yönetime el koymuş, bir kaç ay sonra da askerlerden oluşan parlamento tarafından başbakan olarak atanmıştı.
General Prayuth, çalkantılı yıllara sünger çekecek kapsamlı reformların sözünü vermişti.
Ancak darbe karşıtları asıl amacın iktidardan indirilen eski başbakan Thaksin'in partisinin tamamen ortadan kaldırılması olduğunu savunuyordu.
Kral'a olan ulusal saygı her ne kadar içten olsa da, Kraliyet ailesi tarafından yürütülen kapsamlı bir halkla ilişkiler yapısı tarafından yönetiliyordu.
"Kral'a hakaret" yasaları, Kraliyet ailesinin eleştirilmesini hapisle cezalandırdığı için, hem yerel hem de Tayland'da çalışan uluslararası basının Kral ile ilgili haberleri sınırlı boyutlarda kaldı.
Hüküm sürdüğü yıllar boyunca Kral Bhumibol Adulyadej sürekli siyasi çalkantı içindeki ülkede hassas dengeleri yönetmeye çalıştı.”
Bhumibol'un diplomasi becerileri ile yerel halkı kucaklaması sayesinde Tayland monarşisi şimdi 70 yıl öncesine göre çok daha güçlü. Tayland’ın her köşesinde krallarının anısına resimler, heykeller ve anıtlar bulabilirsiniz. Phuket’te ve Bangkok’ta kaldığımız otelden tutun da sokaklarda, restoranlarda, havalimanlarında her yerde krallarını anmak için bir köşe oluşturmuşlar. İşte Tayland kralı anısına oluşturulan yerlerden kesitler:
Bu sevgi selini 70 sene boyunca arttırarak hayata devam etmek her babayiğidin harcı değil. Tayland halkına çok şey kazandırmış Bhumibol Adulyadej’i biz de buradan saygıyla analım.
Tayland'da tahta, vefat eden kralın oğlu 63 yaşındaki Veliaht Prens Maha Vajiralongkorn geçti. Bakalım yeni kral babasının oluşturduğu saygınlığı devam ettirebilecek mi? Hep birlikte göreceğiz.
Bangkok tekrar ziyaret edilmeyi hak ediyor
Son olarak Bangkok’ta bulunduğum zamanın darlığı nedeniyle görülmesi gereken çok şey kaldığını ve oraya en az bir ziyarette daha bulunmayı planladığımı belirtmek isterim.
Oraları iyi bilen yakın arkadaşlarımın bazı tavsiyelerini de sizlerle paylaşmak isterim. Bir dahaki sefere listem daha da kalabalık olacak.
- Bir kere Bangkok’a giderseniz, mutlaka oradaki Su Pazarına (water market) gidin. Bu keyifli konseptte sandallarla pazarın içinden geçip ürün satın alabiliyorsunuz. Su pazarı Bangkok’un klasik turist destinasyonlarındandır.
- Zamanında kick boks yaptığım için Tay boksuna karşı hep bir merakım vardır. Orijinal olarak Muay Thai olarak adlandırılan bu dövüş sporunun kick boks’a göre farkı dirseklerin ve dizin çok kullanılmasıdır. Kick boks’a göre daha sert ve güçlü saldırı teknikleri vardır. Deneyim için bir Muay Thai müsabakasına gitmek enteresan olabilir.
- Bir de Bangkok’ta seks temalı olmayan klas kabare şovlardan birine gitmek keyifli olabilir. Müziğe ve dansa önem veren zengin Tay kültürünü yansıtan aynı zamanda çok renkli kıyafetlerin ve kostümlerin olduğu bir şovdan şahsen keyif alabileceğimi düşünüyorum.
- Restaurantlar: El Mercado, Nahm, Koi, Ton Krueng
- Barlar: Bottoms up (Tong Lo), Iron Fairies, Clouds (Tong Lo Area)
- Brunch: The Gardens of Dinsor Palace, Rockets (Sukhumvit Soi 49)
Bangkok’tan ayrılırken uçakta keyifli bir tatilin sona erdiğini aklımdan geçirirken Singapur’daki iş atmosferine kendimi hazırlamaya başladım.
Singapur anılarımı paylaşacağım bir sonraki yazımda görüşmek üzere, sağlıcakla kalın!
Bangkok havalimanının uluslararası tarafında resimlediğim heykel
Etiket: kültür
Keşke herkes bu gerçeği görebilse...