Birleşik Hoşgörü Toplumu’ndan Şiddetistan’a...
Ä°çinde yaÅŸadığımız topraklar Yunus Emre, Mevlana Celaleddin Rumi ve Hacı BektâÅŸ-ı Velî gibi çok önemli düÅŸünürler yetiÅŸtirmiÅŸtir. Hepsi öÄŸretilerinde insan sevgisi ve hoÅŸgörüyü aşılarlar. Ancak bugün gelinen noktada bu hoÅŸgörüden eser kalmadığı gibi, bir ÅŸiddet ülkesi olma yolunda ilerlediÄŸimizi görüyoruz. Bu süreci tersine çevirmeye yönelik saptama ve önerilerimi sizlerle paylaÅŸmak isterim.
Yabancı veya konuya vakıf olmayan okurlarım için yüzlerce yıl öncesinden günümüze ışık tutan tasavvufun bu önemli temsilcilerinin söylemlerinden birer örnek vermek isterim (tabii bu önemli düÅŸünürlerin sözleriyle kitaplar yazıldığını da unutmayalım):
Yunus Emre: “Yaratılanı hoÅŸ gör, Yaradan’dan ötürü”
Mevlana Celalettin Rumi: “Gel, gel, ne olursan ol yine gel.”
Hacı BektâÅŸ-ı Velî: “Eline, diline, beline sahip ol.”
Orta Asya, Kafkaslar, Anadolu, Trakya ve Balkanlar’da kabul gören sufilik veya tasavvuf felsefesi tüm fırtınalara raÄŸmen günümüze ışık tutuyor. Sene 2018, nesilden nesile geçmiÅŸ bu güzel öÄŸretilerin mirasına sahip ülkemizde yaÅŸanan nedir? Cidden utanarak açık açık yazacağım:
ÇocuÄŸa, yaÅŸlıya, engelliye, kadına, öÄŸretmene, öÄŸrenciye, doktora, hastaya, çalışana, çalışma arkadaşına, patrona, arkadaÅŸa, komÅŸuya, yabancıya, önünde/arkanda/sağında/solundaki araçta bulunana, yayalara, anneye, babaya, kardeÅŸe, aÄŸabeye, ablaya, diÄŸer akrabalara, rakiplere, sporculara, hakemlere, diÄŸer taraftarlara, kendi taraftarlarına vb. ŞİDDET!
Bu liste daha uzar da gider. Nasıl bir ülke haline geldiÄŸimizi anlamakta zorluk çekiyorum. Herkes herkese sürekli ÅŸiddet uyguluyor. Burada konu yalnızca fiziksel ÅŸiddet olarak algılanmamalı. Sözlü ÅŸiddet, psikolojik ÅŸiddet, cinsel ÅŸiddet ve her türlü manevi ÅŸiddet bu rezilliÄŸe dahildir.
Sıla’ya ‘aÅŸk dolu’ ÅŸiddet
Her gün yeni bir olay oluyor. Futbolcu Arda Turan’ın yaptıklarından sonra (bu konuda yazdığım makaleye bakabilirsiniz: http://www.serhansuzer.com/tr/nasihat-dinlemeyen-ardanin-onlenemeyen-cokusu) geçen hafta da gündeme bomba gibi düÅŸen bir baÅŸka ÅŸiddet olayına tanık olduk.
Konuya vakıf olmayan yabancı okuyucularıma kısaca durumu özetlemek isterim: Biri Türkiye’de oldukça popüler bir ÅŸarkıcı Sıla, diÄŸeri de komedyen Ahmet Kural. Geçen sene iliÅŸkiye baÅŸlıyorlar, bu senenin başında ayrılıyorlar. Ekim ayı başında iliÅŸkilerine tekrar baÅŸlıyorlar. Bu defa iliÅŸkileri bir faciayla bitiyor. Yazanlara göre Ahmet Kural kendi evinde Sıla’yı 45 dakika boyunca sürekli tekme, tokat, yumruk ve sert cisimlerle vurarak dövüyor. Sıla da akabinde soluÄŸu savcılıkta alıyor ve suç duyurusunda bulunuyor. Ahmet Kural’a 3 ay yaklaÅŸmama cezası aldırıyor. Tabii olayın ardından karşılıklı açıklamalar, Ahmet Kural’la reklam kampanyası yapan Unicredit’in sahibi olduÄŸu Yapı Kredi Bankası’nın sözleÅŸmeyi feshetmesi, özellikle sosyal medyada Ahmet Kural’ın kadına ÅŸiddet uygulamasından dolayı yerden yere vurulması geliyor. Durumu daha karmaşık yapan bir baÅŸka konu da yaÅŸadıkları iliÅŸkide Ahmet Kural ve Sıla’nın birbirlerine çok âşık davranmaları ve bunu da beraber çektikleri resimlerde yansıtmaları.
Herkesin dilindeki resim. Sosyal medyada “böyle aÅŸkla bakan adam Sıla’yı nasıl döver?”
bunu tartışıp duruyorlar.
Şiddetin arkasında yatan sorunlar
Bunun açıklamasını yapayım. Kendisini tanımıyorum ama sevdiÄŸi kadına ÅŸiddet uygulayan bir erkeÄŸin muhtemelen ÅŸu tür problemleri vardır:
1. GeçmiÅŸinde ÅŸiddet görmüÅŸtür. Ya kendisine uygulanmıştır ya da ailesinde veya yakınında baÅŸkasına uygulanırken tanık olmuÅŸtur. Bu maalesef çoÄŸu zaman babanın anneye veya çocuÄŸuna uyguladığı ÅŸiddet oluyor.
Temsili resim
2. Cahildir.
3. Kültür seviyesi geliÅŸmemiÅŸtir veya maço kültürle böbürlenen bir kiÅŸiliÄŸe sahiptir.
4. Åžöhreti kaldıramamıştır.
5. Ciddi sıkıntılar yaÅŸarken bir anda ne oldum diyenlerin birçoÄŸu kendini içkiye veya uyuÅŸturucuya vurur. Ä°çki içip de kendini kaybeden birçok kiÅŸiye tanık oldum. Bu evliliklerine, hatta canlarına dahi mal olabiliyor insanların. Bir de Türkiye’de gerçekten içki içmesini bilmiyorlar. Hep fazla kaçırıyorlar. Gece kulüplerindeki kavgalara bakın. Hep gece 3’ten sonra kavga çıkar. Neden? Çünkü normalde yapmayacağı ÅŸeyleri insanlar içkiyle yaparlar. Ä°çki herkesin farklı bir yönünü ortaya çıkarır. Kimi agresifleÅŸir, kavga çıkarır, kimi sürekli gülmeye baÅŸlar, kiminin de uykusu gelir. GeliÅŸmiÅŸ ülkelerde belki de bu yüzden gece 02.00 veya 03.00’te gece kulüpleri kapatılır.
6. Psikolojik problemi vardır. Duygularını çok uçlarda yaşıyor olabilir.
7. Sıla’nın popülerliÄŸini kaldıramamıştır. Aşırı kıskançlık tüm iliÅŸkilerde ciddi bir problemdir.
Derbideki ve yorumlardaki rezillikler
Geçen hafta Cuma günü bir de Galatasaray-Fenerbahçe derbisinde yaÅŸanan ÅŸiddet olaylarına tanık olduk. Ben çıkan olaylardan ÅŸahsen utandım. Sadece Galatasaray adına deÄŸil, Türk futbolu adına.
Ne olduÄŸunu hepimiz ekranlardan gördük. Maç zaten kavga dövüÅŸ baÅŸladı. Futbolcular daha ısınırken birbirlerine girdiler. Maç ortamı da çok stresliydi. Maç öncesi genç bir Fenerbahçe taraftarı kalp krizi geçirip maalesef hayatını kaybetti. Kendisine Allah’tan rahmet ve ailesine de sabırlar diliyorum. Kendini bilmez bazı taraftarlar “Seni sevmeyen ölsün” tezahüratı yapınca Fenerbahçe taraftarları haklı bir protestoyla stadı terk ettiler. Bu olayı ve sonrasında sosyal medyadaki yorumları hayretle izledim.
ÖrneÄŸin Facebook’tan benim ÅŸahsen sevdiÄŸim ve saydığım aile dostumuz olan bir iÅŸ insanı ÅŸu paylaşımı yaptı (kesinlikle isim paylaÅŸmayacağım):
Bu yorumu hayretle ve üzüntüyle okudum. Sonrasında ben de tepkimi gösterdim ve bu yorumdan sonra kendisini arkadaÅŸlarım arasından çıkardım. Bu hanımefendiye ÅŸunu söylemek isterim: Stadyumdaki kendini bilmez taraftarların tezahüratını neden tüm Galatasaray camiasına mal ediyorsunuz? Biz hepimiz Galatasaraylılıktan önce insanız. Hepimizin yüreÄŸi sızladı. “Ancak bu akÅŸamdan sonra FANATÄ°K BÄ°R ÅžEKÄ°LDE GALATASARAY nefreti yaÅŸam kılavuzum olacak” ne demek? Bunu sizin gibi makul olan biri nasıl söyler? Åžiddete siz de sözlü ÅŸiddetle karşılık vermiÅŸ olmuyor musunuz? Bu olaylar yüzünden ülke her konuda bölünüyor, herkes birbirine düÅŸman oluyor. Yazıktır, günahtır.
Bir de kendisine ÅŸunu anlatmak isterim: Bir gün arkadaşımın davetiyle Fenerbahçe’nin bir Yunan takımıyla basketbol maçına gitmiÅŸtim. Yanımızda Avrupalı bir baÅŸka arkadaşımız vardı. Maçtan sonra Aziz Yıldırım’a öfke püsküren Genç FB’lilerle geri kalan taraftarlar birbirine girdiler. Evet, yanlış okumadınız. Fenerbahçe taraftarları gruplar halinde birbirlerine salonun içinde tekme tokat saldırdılar. Bana en çok dokunan yorum da yanımızda olaylara ÅŸahit olan Avrupalı arkadaşımızın “bunların hangisi Yunan taraftarı?” diye sorması oldu. Åžimdi size soruyorum. Birbirini döven Fenerbahçe taraftarları tüm Fenerbahçelilere mal edilebilir mi? Ä°ster Türk olsun, ister Yunanlı ister baÅŸka ülkeden olsun, ÅŸiddetin her türlüsüne sonuna kadar karşıyım.
BirleÅŸik HoÅŸgörü Toplumu'na dönüÅŸ için...
Ä°çinde bulunduÄŸumuz coÄŸrafya (Orta Asya, Kafkaslar, Anadolu, Trakya, Balkanlar, Orta DoÄŸu) zamanında medeniyetin beÅŸikliÄŸini yaparken ve her yerde hoÅŸgörü aşılanırken, bugünlerde her yerimiz ÅŸiddetle doldu. YaÅŸanan savaÅŸlar ve daha nicelerini saymıyorum bile. O yüzden bizim bu Åžiddet Ülkesi (Åžiddetistan) konumundan tekrar hoÅŸgörü ve kardeÅŸliÄŸin en iyi ÅŸekilde yaÅŸandığı BirleÅŸik HoÅŸgörü Toplumu'na (BHT) dönüÅŸmemiz gerekiyor.
Sorun büyük. Ancak BHT’ye ulaÅŸmak için çözümler ve ÅŸimdiden yapılacak çok ÅŸey var. Önerilerimi aÅŸağıda sıralıyorum:
1) EÄŸitim Åžart!
Bunu her yerde her zaman söylüyorum. Defalarca bu konuda yazı yazdım. http://www.serhansuzer.com/tr/egitim-egitim-egitim-iste-butun-mesele-bu linkinde bulunan “EÄŸitim EÄŸitim EÄŸitim, iÅŸte bütün mesele bu” baÅŸlıklı yazımı okuyabilirsiniz. Burada özellikle okuldaki eÄŸitimden bahsetmiyorum, aslında bizim dokunmamız gereken 3 tip eÄŸitim var: Birincisi, 2 ile 10 yaÅŸ arası eÄŸitim, bu dönemde çocuÄŸun algıları çok açık oluyor ve kendisine verilen her ÅŸeyi alıyor. ÖrneÄŸin geliÅŸmiÅŸ toplumlarda ebeveynlerin çocuklarını 2 yaşından itibaren sosyal sorumluluk aşılamak için yardım çalışmalarına götürdüklerini her yerde söylüyorum. O çocuklar yardımseverlik duygusu ile büyüdüÄŸü zaman iyiliksever kimlikle yetiÅŸiyorlar ve hayatlarında o sorumluluk duygusunu devam ettirebiliyorlar. Bu çok önemli. Ä°kinci çok önemli eÄŸitim ise anne babaların eÄŸitimi. Anne babaların çocuklarına hangi duyguları aşılamaları ve onlara nasıl davranmaları gerektiÄŸi adına daha bilinçli olmaları gerekiyor.
Ebeveyn eÄŸitimi ile ilgili AÇEV diye bir kuruluÅŸ var, fakat Türkiye’nin her yerine yayılması gerekiyor. Belki uygulanması çok zor bir fikir olabilir fakat bana kalırsa çiftler çocuk sahibi olmadan önce belli bir eÄŸitim almak zorunda olmalılar. Üçüncü önemli konu ise ‘’eÄŸitimcilerin eÄŸitimi’’. EÄŸitmenlerle görüÅŸtüÄŸüm zaman bazen yetersiz oldukları fikrine kapılıyorum çünkü eÄŸitim sistemimizde birçok ÅŸey ezbere dayalı. Çok basit bir örnek vereceÄŸim; Almanya’da 3,5 milyon Türk var ve orda yaÅŸayan Türklerden dünya çapında baÅŸarılı olan sporcularımız çıkıyor fakat Türkiye’de 80 milyon insan olmasına raÄŸmen aynı baÅŸarıyı yakalayamıyoruz. Bunun nedenini anlamak için sporcuların yetiÅŸtirildiÄŸi kurumlar ve eÄŸitimcilere bakmak gerektiÄŸini düÅŸünüyorum.
2) Hayat memat meselesi futbol
Futbolun hayati bir mesele olması çok saçma. Sonuçta bu bir oyun. Bir top, iki kale ve sahada bulunan 22 oyuncu bu oyunun ana aktörleri. Bunu hayat memat meselesi haline getirmek ancak geliÅŸmemiÅŸ toplumlarda olabiliyor. Hayatta hiçbir baltaya sap olamamış birçok insan takımlarının baÅŸarısıyla yatıp kalkıyor. BaÅŸarılı olduklarında ise bir nevi kiÅŸisel tatmin yaşıyorlar. Oysa bunun kendi baÅŸarıları olmadığını, takımlarıyla gurur duymalarının güzel bir duygu olduÄŸunu, ama yaÅŸamsal tatminlerini baÅŸka yerlerde aramaları gerektiÄŸini bu insanlara anlatmak ve her mecrada vurgulamak gerekiyor.
3) Ekonomik geliÅŸme
Buna karşılık ekonomik geliÅŸimi yüksek olan ülkelerde fanatizmin düÅŸtüÄŸünü görebiliyoruz. Ekonomik olarak iyi yerlere gelmiÅŸ insanlar, kendi hayatlarını kurup aile sahibi olunca ÅŸiddet eÄŸilimleri azalıyor. Çünkü kaybedecek çok ÅŸeyleri oluyor. En tehlikeli ve ÅŸiddete en meyilli insanlar kaybedecek hiçbir ÅŸeyi olmayanlardan çıkıyor.
4) Ä°nsanlarımızın üretime katılması
Ekonomik geliÅŸmeyle birlikte üretime katılmanın öneminden de bahsetmek istiyorum. Genel olarak çalışan, üreten ve hayalleri olan insandan zarar gelmez. Her insan mutlaka bir kabiliyet veya beceri sahibidir ve hayallerle doÄŸar. Bir ülkede refahı saÄŸlamak istiyorsak, insanların hayallerine ulaÅŸmalarını ve keyif aldıkları iÅŸleri yapıp topluma katkıda bulunmalarını saÄŸlamamız gerekiyor. Aksi takdirde üretmeyen, hayalinin ve tutkusunun peÅŸinden koÅŸmayan insan sürüsünün büyümesi ile ÅŸiddet sürekli beslenir, büyür.
5) Ceza
Åžiddet uygulayanlara tavizsiz en ağır cezayı vermek gerekiyor. Göstermelik cezalardan bahsetmiyorum. Çatır çatır cezayı vereceksin ve tavizsiz uygulayacaksın. YediÄŸi haltın bir yaptırımının olduÄŸu ÅŸiddete eÄŸilimli insanın kafasına kazınmalı ki ÅŸiddetten kaçınsın, gerçek anlamda caydırıcı olsun.
6) Teknoloji
Bu konu pek akla gelmez. Ancak teknoloji ÅŸiddet olaylarının önüne geçmek için ciddi bir araçtır. Teknolojiyi ÅŸiddet olaylarını önceden tespit ve olurken de görüntülemek için kullanabilirsiniz. Yine ÅŸiddeti önlemek için ilgili yetkililerin anında cevap vermesini saÄŸlayacak sistemler geliÅŸtirebilirsiniz. GeliÅŸmiÅŸ kameraların efektif bir ÅŸekilde kullanılmasının yanı sıra; WiFi veya Bluetooth olanaklarına dayalı ve farklı savunma sistemleriyle ÅŸiddetin önüne geçebilirsiniz. Burada analitik teknolojilerine bakmanızı tavsiye ederim. Ä°leride (bunu bizim nesilde muhtemelen göremeyeceÄŸiz) insanlara çip takacaklar. O zaman sorun büyük oranda çözülmüÅŸ olacak. Ancak ÅŸu anda bunu konuÅŸmak için erken. Sorunu ve sorunu yaratanı tespitten sonra tabii mutlaka caydırıcı cezaların devreye girmesi gerekir.
7) Medya
Ana akım medyanın da ÅŸiddeti körüklemeyi bırakması gerekiyor. Tam tersine ÅŸiddeti önleyici yayınlara odaklanmaları ÅŸart. Reytingleri artırmak için bunun tam tersini yapan kuruluÅŸlara saÄŸlam yaptırımlarda bulunulması gerekiyor. Åžiddeti körükleyene acımayacaksın. Bu konuda özellikle spor ve magazin basını Türkiye’de çok sabıkalı. Sosyal medyada da ÅŸiddeti teÅŸvik eden, bunu doÄŸrudan veya dolaylı olarak yapan herkese yaptırım uygulanmalı. Taraftar gruplarının birbirlerine sosyal medya üzerinden küfür etmeleri de buna dahil. En azından hesabını kapatacaksın. ‘Fake’ hesap açmalarının önüne geçeceksin. Gerçekten sözlü ÅŸiddet uygulayan veya fiziki ÅŸiddetin yolunu açan sosyal medya kullanıcılarına yukarıda bahsettiÄŸim gibi ciddi cezalar verilmesi gerekiyor.
8) Pozitif kültürün aşılanması
Medyada, sosyal medyada, eÄŸitim programlarında, olabilecek her mecrada pozitif kültürü aşılamak gerekiyor. Sürekli negatif ve agresif insanlar topluluÄŸu olmaktan hızla çıkmamız ÅŸart. Çünkü bu negatiflik eninde sonunda ÅŸiddetle sonuçlanıyor.
9) Proaktif Yaklaşım
Åžiddet eÄŸilimi olanların önceden tespit edilip yakın takibe alınmasından bahsediyorum. Burada da teknoloji kullanılabilir ve özellikle psikologlar bu süreçte aktif ÅŸekilde hizmet verebilirler. Bu ÅŸekilde birçok ÅŸiddet eyleminin önüne geçebiliriz.
BirleÅŸik HoÅŸgörü Toplumu vatandaşı olmamız umuduyla. SaÄŸlıcakla kalın.
Etiket: yaÅŸam
Keşke herkes bu gerçeği görebilse...