Boyun eğmeyen bir efsaneden öğrendiklerim
Geçen hafta efsanevi şampiyon boksör Muhammed Ali’nin ölümünü öğrendiğim an, yıllar öncesinden başlayan ve her defasında kendimi ona biraz daha yakın hissetmemi sağlayan, dünya boks ve insanlık tarihine damgasını vurmuş sporculuğu, aktivist yönü ve hafızalardan silinmeyecek sözleri art arda zihnimde canlanmaya başladı.
Çocukluk yıllarımda ilk defa televizyonda gördüğüm Muhammed Ali’nin George Foreman ile boks maçınn tekrar gösteriminden sonra babama onunla ilgili şöyle bir soru sorduğumu hatırlıyorum: “Bu nasıl birisi ki, kendisinden daha iri bir adamı bu şekilde nakavt edebildi?”
Babam ise bu soruyu “Diğer boksörlerde olmayan bir özelliği var. Hepsinden daha çevik ve ayakları çok hızlı. Diğer boksörler ona yetişemiyorlar” diye cevaplamıştı. Bu cevabı aldıktan sonra ‘boks elle yapılır, boksun ayaklarla ne alakası var?’ sorusu aklıma takılmıştı. Yıllar sonra kick boks yaptığım sırada bunun cevabını antrenmanlar sırasında çok net aldım. Aynı şekilde, esasında boks da bir koordinasyon sporuydu ve elleriyle ayakları arasında iyi koordinasyon kurabilen boksörler hep bir adım önde oluyordu.
Muhammed Ali’yi genç yaşta keşfetmiştim, bir anlamda benim açımdan gençlik kahramanlarımdan biriydi. Küçüklüğümden beri hep hayranlıkla izlediğim sporcuların başında oldu Muhammed Ali. Onunla ilgili gördüğüm her haberi okumuş veya izlemişimdir. Geçen hafta, onu kaybettiğimiz haberini okuyunca içimin sızladığını hissettim. Bunun üzerine bu hafta onunla ilgili yazmaya karar verdim. Küçüklüğümden beri hayranlıkla takip ettiğim Muhammed Ali’nin hayatıyla ilgili analizlerimi ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmak isterim.
Önce onu çok yakından tanımayanlar için kısaca Vikipedi’den alıntıladığım kadarıyla hayatını aktarmak istiyorum:
Müslüman olmadan önceki ismi Cassius Marcellus Clay Jr. olan Muhammed Ali, 17 Ocak 1942′de Kentucky Louisville’de doğdu. Afro-Amerikan ve İrlanda (dedesi) kökenlidir. 12 yaşındayken boksla tanıştı ve kısa zaman içinde National AAU ve Altın Eldiven Şampiyonası’nda amatör kayıtlara girdi. Yine 1960′ta Roma’da ağır hafif siklette altın madalya alarak profesyonel lige döndü. 18 yaşındayken katıldığı Roma Olimpiyatları’nda altın madalya aldıktan sonra ünü giderek artmaya başladı.
1964 yılında 22 yaşındayken, Sonny Liston’u yenip Dünya Şampiyonu oldu. Bu zaferden sonra dinini değiştirdiğini ve İslam’a geçtiğini açıkladı. Muhammed Ali ismini aldı ve çok sevdiği boksa 1967′den 1970′e kadar ara vermek zorunda kaldı. “Vietnamlılar bana hiçbir kötülük yapmadılar ki onlarla savaşayım” diyerek Vietnam Savaşı’na gitmediği için 5 yıl hapis ve 10 bin dolar para cezasına çarptırıldı. Lisansı ve pasaportu elinden alınınca dava süresince maddi sıkıntılar yaşadı ve iflas ettiğini açıkladı. Ailesinin yardımı ve üniversitelerde para karşılığı yaptığı konuşmalarla geçimini sağladı. 1970′te temyiz davasını kazanıp tekrar boksa döndü. 1971′de Joe Frazier ile ‘Asrın Maçı’na çıktı ve profesyonel boks kariyerinde ilk defa kaybetti. Uzmanlar üç buçuk sene aradan sonra sadece 2 maç yapan Muhammed Ali’nin bu kadar zor bir maça hazır olmadığı görüşünde hemfikirdi. Fakat o en kısa zamanda tekrar şampiyon olmak istiyordu. Ardından çenesinin kırıldığı maçta Ken Norton’a sayı ile yenilince, kendi ve yakınları dışında birçok kişi kariyerinin bittiğini sandı. Fakat o azmedip art arda unvan için rakip olan boksörleri yendi. En sonunda Ken Norton’u yenip rövanşı aldı.
1973′te Joe Frazier ile unvan maçı için anlaştı. Arada sadece Joe Frazier – George Foreman maçı kalmıştı. Frazier sürpriz bir şekilde iki rauntta nakavt oldu. Ali böylece önce Frazier ile maç yapıp arkasından da Foreman ile maç ayarladı ve iki maçı da nakavtla kazandı. Böylece, hem kaybettiği unvanını alacak hem daha bitmediğini gösterecekti. 1974′te Foreman’ın bahisçilerde 7′ye 1 favori olduğu maçta rakibini hiç beklenmedik bir taktik ile sekizinci rauntta nakavt edip hak ettiği unvanı Floyd Patterson’dan sonra tekrar elde eden ikinci boksör oldu. 1978′de L. Spinks’e yenilip ardından aynı yıl rakibini yenince Dünya Şampiyonluğunu 3 kez elde eden ilk boksör oldu.
1978′de boksu şampiyon olarak bıraktı. Profesyonel döneminde sadece 5 kez yenilen, Olimpiyat ve Dünya Şampiyonu olan Muhammed Ali, 36 yaşına kadar bütün şampiyonalar için tek isim olmayı başardı ve 37′si nakavtla olmak üzere 56 maç kazandı.
Muhteşem spor kariyerinin dışında bir dava adamıydı, Muhammed Ali. Tüm zamanların en iyi dövüşçüsü olduğunu söyleyenlere katılıyorum. Ama onu asıl efsane yapan dövüşçülüğünden öte karakteriydi. Muhammed Ali’nin, benim de kendime örnek aldığım kişilik özellikleriyle olaylar karşısındaki duruş ve tavırlarını şöyle sıralayabilirim:
1. 1960 Roma Olimpiyatları’ndan döndükten iki gün sonra bir lokantada sadece beyazlara servis yapıldığını öğrenince, kuşaklar boyunca büyük bir onurla taşınacak olimpiyat madalyasını Ohio Nehri’ne atmıştır. Ülkesindeki ırkçı hareketlere tepkisini göstermek için bu çıkışı yapmıştı. Her ne kadar, 1996 Atlanta Olimpiyatları’nda bu madalyanın yerine başka bir altın madalya kendisine verilmiş olsa da bu hareketi yaparak en temel insan haklarına sahip çıkmış ve böyle olayların olduğu bir ülkeye yaşattığı onur olan altın madalyadan dahi vazgeçebileceğini göstermiştir. Ne olursa olsun, temel prensiplerinden ödün vermeyen Muhammed Ali’nin insan hakları savunuculuğunu birçok eyleminde görebilirsiniz.
2. Vietnam Savaşı’na gitmemiştir. Bu durumu şöyle dile getirmiştir: “Benim onlarla sorunum yok.” (“I ain’t got no quarrel with them Viet Cong”). Bu nedenle unvanlarına el konuldu ve bokstan uzaklaştırıldı. İflasını açıkladı. Fakat o yılmadı. Boksa 3 yıl sonra mahkeme kararıyla geri döndüğünde unvanlarının hepsini tek tek kazandı ve hayatını toparladı. Savaş karşıtlığı gibi çok önemli bir davanın sonuna kadar arkasında durmuştur Muhammed Ali. Hayatı ters yüz olmasına rağmen geri adım atmamıştır. Savaşa niye karşı olduğunu da “benim onlarla bir sorunum yok” diyerek çok net tanımlamış, birçok kişiye örnek olmuştur. Önceleri adeta vatan haini ilan edilse de, sonrasında söylediklerinin doğruluğu anlaşılmış ve tam tersine kahraman ilan edilmiştir.
3. Bir röportajında çok çalışmanın önemi vurgulayan Muhammed Ali kaybettiği maçları da kazanabileceğini ve çoğunun kendi hatasından kaynaklandığını belirtmişti. Bu maçları daha iyi çalışarak veya daha ciddiye alarak kazanabileceğini söylemişti. Örnek olarak da çenesi kırılarak kaybettiği Norton maçından bir gece öncesinde gece kulübüne gittiğini ve rakibini hafife alarak yaptığının çok yanlış olduğunu söyleyip ‘işinizi her zaman ciddiye alın’ öğüdünde bulunmuştu. Muhammed Ali, Norton’u bir sonraki rövanş maçında devirdi.
4. Boks gibi fiziksel bir sporda yumruklarının ve ayaklarının dışında Muhammed Ali zekasını da kullanarak rakiplerine üstünlük sağlıyordu. Bilinçli olarak maçlardan evvel sürekli konuşup rakiplerinin üzerinde psikolojik baskı kuruyordu. Bu da maça çıkan ve moral motivasyon olarak dağılmış rakiplerini yenmesini kolaylaştırıyordu. En fiziksel görünen işlerde (örneğin, spor) dahi zekasını konuşturan kişiler her zaman bir adım önde olduğunu Muhammed Ali bize defalarca gösterdi.
5. Boksta farklı tekniğiyle fark yaratmıştı. ‘Kelebek gibi uçar, arı gibi sokarım’ diyen Muhammed Ali hakikaten ringde de “yakalayabilirsen yumruk atabilirsin” hissini uyandırıyordu bütün rakiplerinde. Hızına yetişmek çok zordu. Hızına yetişebilseler bile sonunda rakiplerinin yorgunluktan yumruk atacak mecalleri kalmıyordu. Bu yüzden Muhammed Ali’nin en iri yarı rakiplerini önce yorup son rauntlarda nakavt ettiği çok olmuştur. Ayrıca, attığı yumrukların gücünden öte hızıyla fark yaratıyordu. O yüzden tek seferde çok güçlü yumrukla nakavt etmek yerine rakibinin yüzüne art arda saydırdığı yumruklarıyla nakavtları gerçekleştiriyordu. Buradan çıkarabileceğimiz ders, en rutin görünen işte bile bir farklılık yaratarak rakiplerin önüne geçebileceğimizdir kanımca.
Böyle bir efsanenin hiçbir zaafı yok muydu? Elbette tüm insanların olduğu gibi onun da zaafları vardı. Muhammed Ali ile ilgili izlediğim belgesellerde özellikle iki konuda eleştiriliyor. Birincisi kadınlara karşı olan zaafı. Muhammed Ali’nin 4 eşi ve 9 çocuğu oldu. Eşlerinin hepsini aldattığı ve sadık kalamadığı eleştiri konusuydu. Dev rakiplerini ringde sürekli deviren ve bu kadar popüler olan hem güçlü hem şöhretli bir adama kadınların sürekli ilgili göstermesini normal karşılıyorum. Doğrusunu söylemek gerekirse böyle popüler bir durumdayken tek kadına bağlı kalma iradesini gösterebilecek çok az sayıda erkek vardır. Böyle sadık erkeklerin değeri de genelde kadınlar tarafından pek anlaşılamayabiliyor. İlişkiler karmaşık, ancak istisnalar elbette var. Aşağıdaki “yaşlı çiftin duygulandıran aşkı” başlıklı hikayede görebileceğiniz gibi insanoğlunun ilişki anlamında harika öyküleri de mevcut. Ancak bunlar günümüz dünyasında maalesef istisna: http://www.milliyet.com.tr/gundem/yasli-ciftin-duygulandiran-aski-2259853/son-dakika-gundem/SonDakikaGaleri/09.06.2016/2259853/default.htm?PAGE=4
Muhammed Ali’nin bir başka eleştirildiği konu da Joe Frazier’a karşı gösterdiği tavır ve vefasızlıktır. 1967 ile 1970 seneleri arasında boksa 3 yıl ara vermek zorunda kalan Muhammed Ali’ye en büyük desteği verenlerden biri de Joe Frazier’dır. O dönemde dünya şampiyonluğu unvanını elinde bulunduran Joe Frazier, Ali’ye karşı 1971’deki ilk unvan maçını kazanmıştır. Muhammed Ali ilk yenilgisini Frazier’dan almıştır. Ali’ye göre yapısal olarak daha ufak tefek olan Frazier harika maçlar çıkarmıştır. Ancak Ali’yle yaptığı 2. karşılaşmayı hakem kararıyla, 3. karşılaşmayı da nakavtla kaybetmiştir. Muhammed Ali en zor zamanında yanında olan Joe Frazier ile yaptığı maçlardan önce ve sonra yaptığı beyanatlar tepki toplamıştır. Kendisini ‘çirkin goril’ gibi terimlerle aşağılayıp yüklenmesi psikolojik baskının ötesinde algılanarak eleştiri konusu olmuştur. Muhammed Ali boks yaşamı bittikten sonra bu konudaki pişmanlığını dile getirmiştir.
Her şeye rağmen Muhammed Ali milyonlarca kişiyi peşinden sürükleyen, ırkçılık ve önyargılar konusunda dünyada değişime öncülük eden gerçek bir efsaneydi. Allah rahmet eylesin.
Bu vesileyle Muhammed Ali’nin akılda kalan sözleri, resimleri ve 20 nakavtını gösteren videoyu aşağıda bulabilirsiniz.
Muhammed Ali’nin 20 nakavtını gösteren video:
https://www.youtube.com/watch?v=AN13ZQdnXsc
Muhammed Ali’nin efsane sözleri:
-
Başarı insanı yıldız yapar, karakter ise efsane.
-
Kelebek gibi uçarım, arı gibi sokarım.
-
Ön yargı karanlıkta kalmış olmaktan kaynaklanır. Gün ışığı onu arındırır.
-
Hayal gücü olmayan insanın kanatları yoktur.
-
Seni tüketen, önündeki tırmanılacak dağlar değil, ayakkabındaki çakıl taşıdır.
-
Ben en iyisiyim. Bunu gözlerimle görmeden önce de söylüyordum. Sakın bana şu işi yapamazsın demeyin. Olanaksız olduğunu anlatmayın. En iyisi olmadığımı söylemeyin. Ben en iyinin de iyisiyim.
-
Şampiyonlar salonlardan çıkmaz. Şampiyonlar içlerinde tutku, hayal ve amaç olan insanlardan çıkar.
-
Çalışmanın her saniyesinde nefret ediyordum, fakat kendime hep “Dayan!” diyordum. Bugün çalışacağım ve ömrümün sonuna kadar bir şampiyon olarak yaşayacağım.
-
Ben boksun Elvis’iyim.
-
Rüyalarınızı gerçekleştirmenin en iyi yolu uyanmaktır.
-
Evde iyi biriyim, ama dünyanın bunu bilmesini istemem. Anladığım kadarıyla alçak gönüllü insanların önü pek açık olmuyor.
-
Ben Amerika’yım. Tanımadığınız yönüyüm onun. Alışın bana. Siyah, özgüvenli, kendinden emin… Benim adım bu, sizin değil. Benim dinim, sizin değil. Benim amaçlarım, sizin değil. Alışın bana.
-
Keşke insanlar herkesi, beni sevdikleri gibi sevselerdi. Dünya çok daha güzel bir yer olurdu.
-
Şampiyonluğu rüyanda bile görüyorsan uyan ve hemen özür dile.
-
Gencim, yakışıklıyım, hızlıyım, sevimliyim ve yenilmezim.
-
Alt tarafı bu da bir iş. Otlar büyür, kuşlar uçar, dalgalar kumları yalar. Ben de insanları döverim.
-
O kadar hızlıyım ki, odamda ışığı söndürmeye kalktığımda, ışık sönmeden oturduğum yere dönebiliyorum.
-
Ben bir dövüşçüyüm. Göze göz karşılığa inanırım. Öteki yanağımı çevirmem. Karşılık vermeyen adama saygı duymam. Köpeğimi öldürürsen, kedini saklasan iyi edersin.
-
Zevk mutluluk demek değildir. İnsanı takip eden gölgeden öte hiçbir önemi yoktur.
-
Büyük bir şampiyon olmak için en iyi olduğuna inanmalısın. Öyle olmasan bile, öyle gibi davranmalısın.
-
Dünyayı 20’sinde de 50’sinde de aynı gören adam, 30 yılını boşa harcamıştır.
-
Bir hayatımız var, yakında geçmişte kalacak; yalnızca Allah için yaptıklarımız sonsuza dek kalacak.
-
Ben sigara içmem, ancak her zaman yanımda bir kibrit kutusu taşırım. Ne zaman bir günah işleyecek olsam elimi kibritin ateşi ile ısıtır ve kendime şöyle derim; ‘Ali sen daha bu küçük ateşe bile dayanamıyorsun, Cehenneme nasıl dayanacaksın?’
-
‘Hayat zor muydu?’, cevap veriyorum: ‘Yaşadım’.
Ve son olarak da, “kelebek gibi uçar, arı gibi sokarım” gibi klişeleşmiş laflarının dışında en sevdiğim Muhammed Ali anekdotu (aynen katılıyorum):
-
Şampiyon olduğum zaman, sakal bıraktıktan sonra eski kot pantolonumu üzerime geçirip sonra eski bir şapka takarak beni kimsenin tanımadığı bir kasabanın sokaklarında yürüyüşe çıkacağım ve beni, sadece ben olduğum için sevecek bir insan bulana kadar da yürüyeceğim. Bulduğumda da onu 1 milyon dolarlık arazime tepeden bakan 250 bin dolarlık evime götürüp, Cadillac arabalarımı, havanın yağmurlu olduğu günlerde kullandığım kapalı havuzumu göstereceğim ve ona “İşte bunların hepsi senin, çünkü beni ben olduğum için seviyorsun” diyeceğim.
Sağlıcakla kalın.
Etiket: yaşam
Keşke herkes bu gerçeği görebilse...