Doğal dengenin sağlanmasında kurtların önemi
Avrupa Futbol Şampiyonası’nda Türkiye 2 Temmuz tarihinde Avusturya’ya karşı epik bir zafer kazandı. Bu zafer kadar, Türk Milli Takımı’nın defans oyuncusu Merih Demiral’ın bozkurt işareti de çok konuşuldu. Geçenlerde Kars’ta 13 yıl uydu vericisi ile takip edilen kurtlar hakkında bir haber okuduktan sonra ben de hem Melih’i hem de ülkemizin kurtlarını ele alan bir yazı kaleme almaya karar verdim.
Şimdi 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası’nın çeyrek finalinde yaşanan olayı hatırlayalım (Bkz: https://tr.euronews.com/2024/07/05/uefa-bozkurt-isareti-nedeniyle-merih-demirala-iki-mac-ceza-verdi#:~:text=Demiral%3A%20'Yapt%C4%B1%C4%9F%C4%B1mdan%20dolay%C4%B1%20%C3%A7ok%20mutluyum,akl%C4%B1mda%20onu%20yapt%C4%B1m%2C%20T%C3%BCrkl%C3%BCkle%20alakal%C4%B1)
Avusturya maçındaki ilk onbirimiz
Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA), Merih Demiral'a "bozkurt selamı" nedeniyle iki maç ceza verdi.
UEFA'nın kararında Demiral'ın "sportif olmayan nitelikteki hareketi" gerekçe gösterildi.
Ceza kararının, UEFA Disiplin Yönetmeliği'nin 11. maddesi olan "Genel davranış ilkeleri" kapsamında alındığı belirtildi.
UEFA açıklamasında, "Türkiye Futbol Federasyonu oyuncusu Merih Demiral'ın, genel davranış ilkelerine uymadığı, temel nezaket kurallarını ihlal ettiği, spor müsabakasını sportif nitelikte olmayan gösteriler için kullandığı ve futbolun itibarını zedelediği gerekçesiyle katılabileceği toplam iki UEFA temsili takım müsabakasından men edilmesine karar verildi." ifadeleri yer aldı.
UEFA’nın soruşturması
Almanya'da düzenlenen Avrupa Futbol Şampiyonası'nın (EURO 2024) son 16 turunda Türkiye'nin Avusturya'yı elediği maçta defansta oynamasına rağmen Türkiye’nin iki golünü de atan Demiral, galibiyet sevinci yaşarken "bozkurt selamı" olarak bilinen "kurt" hareketini yapmıştı. Olayın ardından Demiral hakkında UEFA tarafından soruşturma başlatılmıştı.
Alman gazetesi Bild geçtiğimiz perşembe, Demiral'a iki maç ceza verildiğini iddia etmiş, Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) ise haberi doğrulamamış, "Yarın sabaha kadar savunma süremiz bulunuyor" açıklamasında bulunmuştu.
Karar, TFF tarafından yapılan savunmanın ardından geldi.
Demiral: 'Yaptığımdan dolayı çok mutluyum'
Milli takım oyuncusu Merih Demiral galibiyet sevinci sırasında yaptığı "bozkurt selamına" ilişkin Çarşamba günü yaptığı açıklamada, "İki gol attığım için çok mutluyum. Bir gol sevinci vardı aklımda onu yaptım, Türklükle alakalı. Türk olduğum için çok gurur duyuyorum, o yüzden golden sonra bunu iliklerime kadar hissetim. Öyle bir şey yapmak istedim, yaptığımdan dolayı çok da mutluyum." ifadelerini kullanmıştı.
Demiral ayrıca, "Tribünde görmüştüm yapan taraftarlarımızı, onları gördükten sonra daha çok yapasım geldi, çok mutluyum." diye eklemişti.
Yasaklı 'bozkurt selamı'
Türkiye'nin son 16 turunda mağlup ettiği Avusturya'da 2019’da yürürlüğe giren "Sembol Yasası" kapsamında "bozkurt selamı" olarak bilinen hareket “aşırıcılık ve siyasal İslam ile mücadele” gerekçesiyle yasaklanmıştı.
Sembol Yasası kapsamında "Bozkurt" sembolünün yanı sıra, Avrupa Birliği (AB), Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Türkiye ve diğer pek çok ülkenin terörist grup olarak kabul ettiği Kürdistan İşçi Partisi (PKK), Müslüman Kardeşler, Hamas, Lübnan Hizbullahı, Hırvat aşırı milliyetçisi Ustaşa gibi gruplara ait sembol ve işaretler yasaklı durumda bulunuyor.
Fransa ise ülkede faaliyet gösteren Ülkü Ocakları'nı 2020 yılında cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile resmen yasaklamıştı.
Verilen cezayla ilgili düşüncelerim
Öncelikle UEFA’nın bu kararının haksızlık olduğunu düşündüğümü belirtmeliyim. Geçmişte buna benzer selamlar yapıp hiçbir ceza almayan birçok futbolcu var. Üstüne üstlük bu turnuvada da ünlü İngiliz futbolcu Bellingham iki bacak arasını tutarak tüm kültürlerde hakaret olarak algılanabilecek bir hareketi Slovakya maçında attığı golden sonra yapmasına rağmen turnuvada ceza almadı.
UEFA Kontrol, Etik ve Disiplin Kurulu (CEDB) tarafından yapılan açıklamada, gol sevinci sırasında etik davranış kurallarını ihlal ettiği gerekçesiyle soruşturma açılan Bellingham'a temel terbiye kurallarını ihlal ettiği için 30 bin avro para ve bir UEFA müsabakasından men cezası verildiği, söz konusu maç cezasının ise bir yıl ertelendiği belirtildi.
Bir tarafta turnuvada 2 maç cezası alarak ağır yaptırımla karşı karşıya bırakılan ve Avrupalılar tarafından yakın geçmişte yasaklı sembol ilan edilen bir işaret ki o işaret Türk Cumhuriyetleri tarafından bir sembol olarak kabul ediliyor. Diğer tarafta dünyadaki tüm kültürler tarafından aşağılayıcı sayılan bir hareket... Üstelik o da ceza verilmiş gibi gösterilip esasında turnuvaya hiçbir etkisi olmadığından (1 yıl erteleme aldı ve sonraki maçta oynayabildi) oyuncunun cezalandırıldığını söyleyemeyiz.
Hem Merih’in hem de Bellingham’ın kendi milli takımları için önemli isimler olduğunun ve özellikle bu turnuvada maç kurtaracak kadar iyi performans gösterdiklerinin altını çizmekte fayda var.
Burada maalesef Avrupalıların klasikleşmiş çifte standardının yine ortaya çıktığını açıkça söyleyebilirim.
Bozkurt işaretiyle ilgili düşüncelerim
Bozkurt konusuyla ilgili kafam karışık. Bir tarafım diyor ki, bozkurt işareti yakın tarihimizde toplumu derinden yaralayan cinayetleri işleyenlerin, organize suç işleyenlerin yaptıklarıyla ve Türkçülük adına işledikleri suçlarla özdeşleşen bir işarettir. Tabii onların kendilerine edindikleri amaç uğruna işledikleri suçların hem bu dünyada hem de öteki dünyada karşılığı en ağır cezadır. Bu insanlıktan nasibini alamamış kişiler eğer bozkurt işaretini kendilerini simgeleyen bir işaret olarak görüyorlarsa, o zaman benim bozkurt işaretiyle uzaktan yakından ilgim olamaz.
Ancak diğer tarafım bozkurdun Türklük açısından uygun bir simge olduğunu söylüyor. Kurtlar Türk boylarının ezelden beri kendilerini en yakın gördüğü hayvanlardır. Düzenledikleri seferlerde, bir yerden bir yere göç ederken kurtlar Türklere hep eşlik etmişlerdir. Türkler de özellikle göç yollarında hep kurtlar gibi hareket etmişler, liderlerini takip edip organize olmuşlar ve hayatta kalmak, yayılmak için adeta kurt sürüleri gibi hareket etmişlerdir. O yüzden Türkler de kendilerini yüzyıllar boyu kurtlarla özdeşleştirmiştir. Bu açıdan ben de kurdun bir Türklük simgesi olarak görülmesini olumsuz bulmam, zaten baba tarafım İran’ın Horasan bölgesinde yaşayan Türklerden geliyor. Ayrıca dünyada en sevdiğim canlılardan biri olan köpeklerin de kurtlardan geldiklerini düşününce, tarihi bir simge olarak kurda çok sıcak bakıyorum. Ancak “bozkurt selamının” yakın tarihimizde kazandığı anlam nedeniyle, bu simgeyi şahsen kullanmayı tercih etmiyorum.
Bozkurt simgesinin yakın tarihimizde ortaya çıkışı
Bu arada bozkurt selamı Alparslan Türkeş tarafından siyasi hayatının olgunluk döneminde 90’lı yılların başlarında kullanılmaya başlandı. Sonrasında Türkeş’in başlattığı milliyetçi çizginin sembol hareketi haline geldi.
Alparslan Türkeş bu hareketi nereden öğrenip yaptı sorusunun cevabını da https://serbestiyet.com/haberler/alparslan-turkes-bozkurt-selamini-1991de-gagavuz-turku-kizlardan-ogrendi-173112/ linkinde okuyabilirsiniz. Bu kaynağa göre Türkeş’e bu hareketi ilk gösterip öğretenler Gagavuz Türkleridir.
Bu kaynağa göre Türkeş, bozkurt işaretini ilk kez 7 Ağustos 1991’de kendisini ziyaret eden Gagavuz Türkü gençlerden oluşan bir heyetten öğrenmişti.
O gün Türkeş’i ziyaret eden gençlerden biri olan Güllü Karanfil, yıllar sonra yazdığı yazıda o günü anlattı:
“1990’da duvar kırıldı ve 1991 yılında 1-15 Ağustos tarihinde Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Başkanı Prof. Dr. Turan YAZGAN Türk Dünyasından üniversiteli gençleri bir araya toplayarak bir gezi düzenledi. Azerbaycan, Kerkük, Bulgaristan, Romanya, Gagauz Yeri, Kazakistan, Kırgızistan, Doğu Türkistan ve Türkiye: 70-80 kişilik bir orduyduk… Turan Hocanın Vakfı’nın avlusunda dolma bozkurt heykeli vardı. Ve biz Gagauzlar bozkurtlu bayrağımızla, samimiyetimiz ile biraz seçiliyorduk diğer gruplardan.
Gezimizin ilk gününden beri Vakfın avlusunda ‘Bozkurtlar’ ‘’fazlalaşınca’’ bizi samimi bulan Türkiyeli arkadaşlarımız, bize, artık şimdi herkese malum olan, Bozkurt işaretini gösterdiler. Meğer tam o yıllarda bu işareti Türkiyeli ülkücüler kendi aralarında çok nadiren yapıyorlarmış.
Yapıyorlardı, ama Türkiye’de bu işaret yayılmamıştı. Orada işte tarihi bir an oldu. Gagauz Cumhuriyetini (tanınmayan) yeni kuran, Bozkurtlu bayrağını elinde gezdiren ve Bozkurt işaretini Türk arkadaşlarından hemen benimseyen Gagauz ekibi o günden başlayarak tüm gezi zamanı o işareti hep tuttu.
Türkeş ilk seferinde işareti yanlış yapıyor
Günlerden 7 Ağustos mu 8 mi, tam olarak hatırlayamıyorum… Ankara’dayız ve Başbuğ Alparslan Türkeş’i ziyarete geliyoruz. Bu adamın önemli biri olduğunu bize söylemişti Türkiyeli arkadaşlarımız. Bir de orada çalışanların takım elbiseli olduklarını, disiplinli ve heyecanlı olduklarını görünce… bu kişinin önemli biri olduğunu daha da iyi anlamıştık. Her devletten gelen gençler grup şeklinde yanına giriyor, çok kısa bir şekilde nereden geldiklerini, kendilerini tanıtarak fotoğraf çektirip çıkıyordu. Gagauz ekibinin konuşmacısı bendim. Başbuğla teker teker el sıkışarak adlarımızı söyledik, nereden geldiğimizi anlattık, Gagauz üçgen bayrağımızı bağışladık ve bazılarımız Bozkurt işaretini tutarak fotoğraf çektirdik. Tarihi bir fotoğraf bu! Gagauz gençlerinin ortasında duran Başbuğ bu işareti ilk defa tutuyor ve hatta dikkat etseniz yanlış tutuyordur. Ekibimizden bazı gençler yeni benimsenen işareti tutmakta tereddüt etmişler.”
O gezide olan Avrasya Yazarlar Birliği Başkanı Yakup Ömeroğlu, ‘’Bir Vakıf Çinar: Prof. Dr. Turan Yazgan hakka yürüdü’’ adlı makalesinde ise şöyle yazıyor:
Tren vedasında işaret dikkat çekiyor
“Bugün Türkiye’de bir siyasi partimiz tarafından sıkça kullanılan bir elin orta ve yüzük parmaklarını başparmakla birleştirip işaret ve yüzük parmaklarını yukarı kaldırarak yapılan “bozkurt” işaretini Turan Hocanın Türkiye’ye davet ettiği Türk Dünyasından gençlerden ilk kez öğrenmiştik. Üç günlük samimi beraberlikten sonra grubu Kayseri’ye yolcu etmek için Ankara tren garındaydık. Genç gönüller kısa zamanda o kadar kaynaşmıştı ki, onlar trenin vagonunda, bizimkiler aşağıda ağlıyorlardı. Bu tablonun arasında Azerbaycan’da yaşayan Gagauzlardan gelen gençler (ki onların arasında bugün Gagauzların büyük şairlerinden biri olan ve hala ilişkilerimizin devam ettiği Güllü Karanfil de vardı) trenin camından sarkarak bir işaret yapıyorlar. Bu işareti görünce bizim gençler şaşırmışlar, Hakan Memur heyecanla “Abi Gagauzlar bir işaret yapıyorlar, baksana” dedi. Biraz şaşkınlıktan sonra “kurt bu kurt, bozkurt işareti yapıyorlar” dedim ve biz de parmaklarımızı onlar gibi yaparak onları selamlamaya başladık. Onlar trende biz yerde bu işaretle vedalaştık. Bu işareti çok sevmiştik ve oradaki arkadaşlarla karar aldık: O yıllarda sık sık düzenlenen Karabağ’ın işgalini tel’in gösterilerinde, Bosna mitinglerinde ve başka her yerde biz bu işareti yaparak katılacaktık. Öyle de yaptık, slogan atarken bizim arkadaşlarımız elleriyle “bozkurt işareti” yapıyorduk. Bir süre sonra bazı büyüklerimizden bu davranışımızdan dolayı eleştiri almaya bile başlamıştık. ‘Bu da nereden çıkmıştı, biz grubun birliğini bozuyorduk, biz ayrı bir fraksiyon hareketi mi başlatıyorduk vs.’ Biz bu eleştirilere aldırış etmeden ve her birine yeni işaretimizi izah ederek her gösteride aynı işareti yapmaya devam ettik. Ta ki, merhum Türkeş, bu işareti Manisa mitinginde yapana kadar. Türkeş’in bu işareti yapmasıyla da Türk siyasi hayatı ve tüm Türkiye yeni bir sembolle tanışmış oldu.”
Kars’taki kurtlar
Kurtların Türklerin hayatında bu kadar yer etmesinin bir başka sebebi de Türklerin bulundukları her yerde kurtların kendilerine hep eşlik etmesi. Bugün hâlâ yaşadığımız coğrafyada, özellikle ormanlık alanlarda güzelim kurtlara rastlayabiliriz.
Geçenlerde https://www.aa.com.tr/tr/yasam/karsta-13-yil-uydu-vericisiyle-takip-edilen-kurtlarin-hareketliligi-ortaya-cikarildi/3280540 linkinde okuyabileceğiniz yazıya denk geldim. Bu yazıda Kars'ın Sarıkamış ilçesinde 13 yıl önce uydu vericisi takılarak hareketleri, yaşam alanları ve davranışları takip edilen kurtlar hakkında önemli bilgiler elde edildiği yazıyordu. Yazının geri kalan kısmını kurtların ekosistemimiz için ne denli faydalı olduğunun anlaşılması için aynen aktarıyorum:
Kurt araştırmasındaki ilginç saptamalar
Kendisini bizzat tanıdığım ve alanında önemli işlere imza atan Prof. Dr. Çağan Şekercioğlu, AA muhabirine, proje kapsamında uydu vericisi takılan kurtların yaşam alanlarını analiz ettiklerini söyledi.
Kurtların fotokapan ve GPS sistemiyle takip edildiğini dile getiren Şekercioğlu, "Fotokapanlarla 142 noktada çekilen 500 binin üzerinde fotoğraftaki kurtlar bulundu. Vericili kurtlardan 91 bin 166 GPS noktası ve 578 bin 546 aktivite verisi elde edildi. Bölgede yıl boyu yaşayan kurtların ortalama yaşam alanı 322 kilometrekare, nomadik (gezgin) kurtların ortalama yaşam alanı 1121 kilometrekare olarak belirlendi. En gezgin kurdun, bir yılda 5 bin 600 kilometrekare yani Hatay'ın yüzölçümünden fazla bir alanı dolaştığı tespit edildi." dedi.
Kars Kafkas ile Hırvatistan Zagreb üniversiteleri, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ile KuzeyDoğa Derneği ekiplerinin ortak çalışmasıyla Sarıkamış'ta hayata geçirilen "Büyük Memeliler İzleme Projesi" çalışmaları sürüyor.
Bu kapsamda, Koç ve Utah üniversiteleri öğretim üyesi, biyolog Prof. Dr. Çağan Şekercioğlu, Zagreb Üniversitesinden Prof. Dr. Josip Kusak ve KuzeyDoğa Derneği uzman biyoloğu Emrah Çoban liderliğinde kurt uydu takip projesi yürütülüyor.
Mevsimler arasında gözlemlenen farklar
Projeyle, 13 yıl boyunca yapılan yoğun arazi araştırmaları sonucunda, kurtların hareketleri, yaşam alanları ve davranışları hakkında önemli bilgiler elde edildi. Verici takılan 46 kurttan 31'inin verilerinin analizine dayanan ve Prof. Dr. Şekercioğlu'nun doktora öğrencisi David Blount'un öncülüğünde yazılan bilimsel makale, Wildlife Biology dergisinde yayımlandı.
Mevsimler arasında kurtların yaşam alanlarında belirgin fark gözlemlenmediğini anlatan Şekercioğlu, şöyle devam etti:
"Kış aylarında kurtların şehirlere daha yakın bölgelerde aktif olduğu tespit edildi. Kars Sarıkamış'taki kurtların yediklerinin büyük bir kısmını yüzde 41'lik oranla evcil hayvanların leşleri oluştururken, geri kalanının tavşanlar, sincaplar ve diğer küçük memeliler olduğu ortaya çıktı. Bu verilerin gösterdiği üzere, Türkiye'de kurtlar için en önemli bölgelerden Kars-Ardahan-Erzurum yaylalarında hayatta kalabilmeleri için orman habitatlarının restore edilmesi ve Türkiye'nin ilk yaban hayatı koridorunun tamamlanması büyük önem taşıyor."
Şekercioğlu, kurtların yollarda ölümlerini azaltmak ve evcil hayvanlarla çatışmalarını en aza indirmek için bölgede otoyol üst geçitlerinin inşa edilmesi gerektiğine dikkati çekti.
Kurtların doğal dengedeki önemli rolleri
Kurt popülasyonlarının varlığının, ekosistemlerin bütüncül olarak korunması için önemli olduğunu vurgulayan Şekercioğlu, şunları kaydetti:
"Kurtlar doğal yaşam alanlarında önemli bir rol oynar. Doğal çayır ekosisteminin korunmasında kurtlar, av hayvanlarının popülasyonlarını düzenleyerek önemli bir işlev görür. Ayrıca kurtların varlığı, doğal yaşam ortamlarının sağlıklı olduğunun bir göstergesidir. Kurtları korumak, doğal dengenin sürdürülmesine katkı sağlar. Aşırı avlanma yoluyla Sarıkamış'ta soyları tükenmiş kızıl geyiklerin tekrar bölgeye getirilmesi, kurtların doğal av kaynaklarına erişimini sağlayarak dengeli bir ekosistemin oluşmasına katkı sağlayabilir."
Türkler, köpekler ve insanlar
Binlerce yıldır soydaşlarımızın can dostu olmuş kurtlar ve kurtlardan türemiş köpeklerin ekosistemi koruma, kendilerini besleyenleri ve yaşadıkları bölgeyi koruma işlevleriyle insanlığa ne denli katkıda bulunduklarını unutmayalım.
Ayrıca kurtların sadece bizim coğrafyada değil tüm dünyada yaşamlarını sürdürdüklerini de tekrar hatırlatmakta fayda var. Geçenlerde Hollanda’da kurtların Utrecht ve Rotterdam’da yollara kadar indiğini gösteren bir posta rastladım: https://www.instagram.com/reel/C-QcFrZJp9g/?igsh=NWx2NXMwdnVlcWVq
Bugünlerde çok konuşulan hayvan yasasının ilk hedefinin sokak köpekleri olduğunu düşününce bu yasayı çıkaranların dünyada yaşayan tüm canlıların haklarına, insanlığa ve Türklüğün geçmişine ihanet ettiklerini düşünüyorum.
Futbolcu Melih’in tutarsız tarafı
Futbolcu Melih’e gelince, bence Melih’in de kafası karışık. Hep bir ikilem içinde yaşıyor. Ben Melih’in kötü bir insan olduğunu düşünmüyorum, onun da Türklüğü övecek şekilde hareket etmeye çalışması özünde olumsuz bir tutum değil. Aradaki ince çizgiyi göremeyenler için de örnek vermek gerekirse Melih Demiral’ın eşinin İsviçreli olduğunu ve her iki çocuğunun da hem Türk hem de yabancı isme sahip olduklarını vurgulamak isterim. Dolayısıyla Melih ırkçı biridir söylemi kesinlikle yanlıştır. Sadece bazı tutarsızlıkları var. Örneğin Türk vatanseverleri için en büyük lider olarak algılanması gereken Atatürk’ü statlarında istemeyen Suudilere karşı hiçbir tepki göremedik. Galatasaray Fenerbahçe arasında Suudi Arabistan’da oynanacak Süper Kupa maçının Suudilerin Atatürk’ün bayrağını stada kabul etmemesiyle organizasyon tam bir skandala dönüşmüş, Türk kamuoyu Suudilere büyük tepki göstermişti. Geçen senenin sonunda bu olay patlak verdiğinde Suudi Arap Ligi’nde top koşturan Melih’ten hiç ses seda çıkmadı. Normalde kazanacağı paranın çok üzerinde bir parayla Suudi Arabistan’da futbol oynadığını biliyoruz ancak gerçekten ödün vermeyen bir Türkçü olsaydı, Melih o gün orada tepkisini koyar, ardından daha düşük ücretli de olsa başka bir takıma transfer olmayı göze alırdı. Türkçülük ve Atatürkçülük bunu gerektirirdi. Melih’e sormak lazım: Senin Türk sevgine Suudi Arabistan’da ne oldu?
Gerçek bir ‘alfa’: Atatürk
Son olarak kurtlarda ve köpeklerde ‘alfalık’ kavramı vardır. Alfa yani lider kurt işini ne kadar iyi yaparsa o kurt sürüsü de o denli refah içinde yaşamını sürdürür ve gelişim sağlar. Kendimizi özdeşleştirdiğimiz kurtlar gibi Türklerin de kaderi hep böyle olmuştur. Atatürk alfalığın zirvesine çıkmış, adeta can çekişen bir milleti küllerinden yeniden dimdik ayağa kaldırmıştır.
Atatürk sonrasında ise alfa kurt pozisyonuna geçen Türkiye’nin liderleri Atatürk’ün yerini doldurmanın tam tersini yapmış, ülke hep geriye gitmiştir. Bu geriye gidiş 21. Yüzyılda artan bir oranda hızlanmıştır. Ülkemizin şu anki vahim halini hepimiz yaşıyoruz. Baş aşağı çakılma pozisyonunda her geçen sene dibin dibini görüyoruz.
21. Yüzyılda ülkemizi ileri taşıyacak alfa kurdumuzu bulup sağlıklı bir kurt sürüsü görünümüne tekrar kavuşmamız dileğiyle. Sağlıklı ve sürekli gelişen Türkiye, bölgemiz için de tüm dünya için de çok önemli bir denge ve refah unsurudur. Bunu unutmayalım.
Keşke herkes bu gerçeği görebilse...