Dünyamızın insanların çöplüğüne dönüşmemesi için…

Her sene olduğu gibi Ağustos ayında ara verdikten sonraki ilk yazımı beni uzun süredir rahatsız eden bir konuya ayırmak istedim: Umursamadan, saygısızca ve bencilce atılan çöpler. Sabahları erken saatte Boğaz hattında yaptığım koşularda özellikle yol kenarlarında çöp görmekten bıktım, usandım. Üstelik belediye tarafından her gün toplanmasına rağmen yine de hatırı sayılır miktarda çöplere İstanbul’un her yerinde rastlayabiliyoruz. Aslında bu sadece İstanbul’un değil tüm Türkiye’nin, hatta tüm dünyanın ciddi bir sorunu.

Sabahın 5’inde, 6’sında daha gün ağarmadan Boğaz kenarında koşu yaparken yollara saçılmış çöplere rastlamadığım bir zaman olmuyor. Mutlaka yol kenarında, yolun üzerinde, kaldırımda, çimenlik alanda, yani olabilecek her yerde her türlü çöpe rastlayabiliyoruz. Bu çöplerin arasında bira veya soğuk kahve kutusu, cam içki şişesi, plastik su veya kola şişesi, bilumum çeşitte torba ve yemek atıkları, cam, plastik, karton kutu, yanmış lastik ve aklınıza gelebilecek her türlü pisliğe rastlayabiliyorsunuz.

Bebek Park'ının girişinde sabahın 5:30'unda çektiğim kareyi sizinle yukarıda paylaşıyorum. İstanbul'un en güzel semtlerinden biri olan Bebek'teki bu çöp manzaraları gerçekten utanç verici.

Bu manzaralarla karşılaşınca her seferinde içimden ‘Biz ne zaman bu kadar umursamaz, hijyen özürlü ve empati yoksunu bir millet haline geldik?’ demekten kendimi alamıyorum. Sonra bu konuyla ilgili makaleler okuduğumda bu sorunun aslında bazı istisnalar hariç tüm dünyayı ilgilendirdiğini fark ediyorum. Yani eğitim ve kültür düzeyi gelişmiş İskandinav ülkeleri gibi örnekler hariç (İsveç’in çöpünün bittiğine dair çıkan haberi paylaşıyorum: https://www.ntv.com.tr/turkiye/isvecin-copu-bitti,iq_62LVaOECOEIF3TvLOug) dünyanın hemen hemen her yerinde benzer sorunlar baş gösteriyor. İnsanların bir karar vermesi gerekiyor: Çocuklarımıza iklim değişikliğiyle her geçen yıl daha kötüye giden koca bir çöplük bırakmak istiyor muyuz?

Yedi günlük çöpümüzle yüzleşmek!

Çöp meselesiyle ilgili bir yazı yazmayı planlarken günlük bülten aldığım Kapsül’de de bu konuyla ilgili geçenlerde Şeriban Alkış’ın kaleme aldığı şöyle bir yazıya denk geldim. Aynen aktarıyorum:

“Eve dışarıdan yemek söylemenin bence en zor yanı, yedikten sonra çöplerini çöp kutusuna sığdırmaya çalışmak. O kadar büyük paketlerle o kadar çok çöp çıkıyor ki, üç öğün hazırladığım yemeğin atıklarıyla bile dolmayan çöp kutusu yetersiz kalıyor. Pizza kutuları, plastik kaplar, meşrubat şişeleri, ıslak mendiller, pipetler, plastik çatal bıçaklar, yemeklere sarılan kat kat kâğıt ve poşetler... Tüm bunları sığdırmak için açılan yeni bir çöp poşeti daha... Dünyadaki diğer 2,12 milyar ton çöple buluşmaya göndermek üzere ağzını bağlayıp bir köşeye attığımız bu torbalar, bizi şaşırtmalı.

Oysa kentlerdeki tüketim kültürü, atıklarla kurduğumuz ilişkiyi normalleştirmiş durumda. Bu normalleşmenin arkasında, 'Evet ama sistem böyle, benim yapabileceğim pek bir şey yok' savunması da var. Atık sorunu o kadar büyük ve iklim krizi o kadar derin ki, insan kendisini hiçbir şey yapmaya gücü yetmeyecek kadar aciz hissedebiliyor.

Fotoğrafçı Gregg Segal, bu küresel soruna karşı bireysel de olsa bir şeyler yapılabileceği görüşünde. Bunun için atıkların hayatımızdaki yerini göstermek üzere 11 fotoğraftan oluşan ‘Çöpün Yedi Günü’ projesini hayata geçirdi: “Bizler atık sorununun hem kurbanı hem failiyiz. Tüketim ve israf probleminin bireysel yönü de olduğunu görmezden gelenlere karşı bu fotoğrafları çekmek istedim.”

Segal, aralarında yakınlarının da bulunduğu kişi ve ailelerden bir hafta boyunca çöplerini biriktirmelerini istedi. Biriken çöpleri ve insanları, ABD California’daki evinin arka bahçesinde yarattığı doğal ortamlarda fotoğrafladı. Segal, insanları çöplerini biriktirmeye ikna etmek kadar çöpleri eve taşımalarını istemenin de çok zor olduğunu söylüyor. Hatta çöpünü yıkayıp temizleyerek getiren biri bile olmuş.

Bir haftadır biriktirdikleri çöplerin arasında uzanıp poz veren insanların, fotoğraf çekimi bittikten sonra çöplerin direkt atılması karşısında biraz şaşırdıklarını söylüyor Segal. “Normalde hiç düşünmüyoruz, ne kadar çöp çıktığının farkında bile değiliz. Sadece bir anlık kullanıyoruz, sonra çöp oluyor. Gözden ırak, akıldan ırak. Atıldı, artık senin sorunun değil.”


Atıklarla karşılaştığımız ilk yer olan evlerde, sadece bir hafta boyunca çıkardığımız çöplere bile bakılırsa, 100 yıl önce varlığından söz etmenin mümkün olmadığı plastiğin şimdi dünyayı kaplamış hâlde olmasına şaşmamalı.”

Projeye ait düşündürücü fotoğrafları ve açıklamalarını https://onedio.com/haber/kendi-coplerinde-bogulan-insanlarin-sok-eden-goruntuleri-505678 linkinde görebilirsiniz. Kafanızda canlandırabilmeniz için bu projede çekilmiş 3 aile fotoğrafını aşağıda paylaşıyorum: 



Çöpler öncelikle “yerinde” bertaraf edilmeli

Tüm dünyada çöplerin ortadan kaldırılması ve sürdürülebilir bir döngüye kavuşturulmasının yolu da çöplerin “yerinde” bertaraf edilmesidir. Yani tüm evlerde, çöpün çıktığı yerlerde anında çöplerle ilgili işlem yapılmasıdır.

Bir kere herşeyden önce birinci hedef çöp çıkarma potansiyelini azaltmaktır. Örnek vermek gerekirse sürekli cam ve plastik şişelerde su, soda, süt gibi ürünleri almaktansa kendi cam ve plastik şişemizi getirip dolum yapmamız gerekir. Böylelikle her seferinde sıvı ürünleri almak için ürünle birlikte gelen ve her seferinde yeni üretilen cam ve plastik şişenin proaktif bir şekilde atık haline dönüşmesinin önüne geçmiş olursunuz. Bu verdiğim bir örnek. Süpermarketlerde oluşturulacak dolum istasyonları birçok ürün için kullanılabilinir. Bal, reçel, meyve suyu, mısır gevreği, sıvı sabun gibi binlerce örnek verebiliriz. Üreticilerin ve perakendecilerin aklı çalıştırıp iklim değişikliğiyle savaşta büyük katkısı olacak bu modelleri kucaklaması gerekir. Bu aynı zamanda tüm üreticiler için ciddi bir tasarruf anlamına gelir.

Perakendecilerin yanı sıra aynı mantık farklı iş modellerinde de uygulanabilir. Kafanızda canlandırmanız için örnek vereyim: Evlere servis pizza hizmeti olan pizzacı, aynı firmaya ait boş pizza kutusu verildiği takdirde üründe bir indirim yapmayı taahhüt edebilir. Böylelikle aynı firmaya ait pizza kutuları geri dönüşüm için pizzacıda toplanabilir. Bunun gibi her hızlı tüketim ürünü satan firma kendi modelini oluşturabilir. Burada amaç ilk aşamada çıkacak çöpü asgariye indirmektir. 

Cam, metal, plastik ve kağıt gibi geri dönüştürülebilir ürünlerin evlerde, binalarda, sitelerde, köylerde veya en büyük ölçekte mahallelerde proses edilmesidir. Örneğin plastik şişe çıkan bir evde bu plastik şişeleri, evde, binada, köyde veya mahallede anında alıp kabul edecek hatta gerekirse eritip hammadde haline dönüştürecek bir düzenek olduğunu ve aynı zamanda bu plastik şişeyi verene de para veya muadili bir değerle karşılığının verildiğini düşünün. O zaman tüm aileler kendi çöplerinden gelir elde etme yoluna gidip gönüllü olarak doğru olan şeyi yapacaklardır.

Yani plastik, cam, metal, kağıt gibi ürünler geri dönüştüren bir mekanizmaya verilecek, organik atıklardan da kompost mantığıyla gübre elde edilecek, böylece hem ekonomik değer yaratılacak, hem de ekolojik dengenin sağlanması için önemli bir adım atılacaktır.

Böyle bir sistemin ileride kurulacağını düşünüyorum.

Eğitim tek başına yeterli olmuyor

İsrafı önleme ve çöpleri bertaraf etme konusunda daha önce TİDER vasıtasıyla birçok çalışmaya imza atmış biri olarak ileride ben de bu sektörde taşların yerine oturması için gerekenleri yapabilirim. Yapılması gerekenler derken bu da kesinlikle insanları eğitmeye çalışmakla olmuyor. Çünkü en eğitimli ve bilinçli kesim bile çöp konusunda son derece bilinçsiz davranabiliyor. O insanları eğitmek için belki nesiller gerekebiliyor, elde edilen sonuç da sınırlı kalabiliyor. Bunun yerine kestirmeden, geri dönüşüme katkı sağlayan insanların menfaat elde etmelerini sağlayarak çöp problemini en kısa zaman zarfında çözebiliriz.

Şu anda sürdürülebilirlik alanındaki öncelikli çalışmalarım devam ediyor. Ancak denizlerin ve karanın çöplerle kaplanmaması ve iklim değişikliğinin önüne geçebilmek için bu “yerinde geri dönüşüm” hareketini de başlatabilirim. Şimdiden bu konuda da tarihe not düşeyim.

Konuyla ilgili videolar ve yazılarım

Şimdilik size geçmişte kurucusu olduğum TİDER vasıtasıyla gerçekleştirdiğim iki çalışmanın videosunu paylaşayım:

TİDER’in Bozcaada Koşusu etkinliğinde gerçekleştirdiği çöplerin toplanması, ayrıştırılması ve değerlendirilmesi kampanyasıyla ilgili video:  https://www.youtube.com/watch?v=E5cOP9FgF4Y

Aynı şekilde yine TİDER’in Cunda Triatlonu sırasında gerçekleştirdiği benzer bir etkinliğin videosu: https://www.youtube.com/watch?v=KSo8ZBHLheY

Bir de geçenlerde rastladığım Ukraynalı Polina’nın Türkiye’de çöplerin toplanmasıyla ilgili planladığı kampanyanın ilk adımı olan Bozburun’da gerçekleştirdikleri faaliyetin videosu: https://youtu.be/t6PZwSL8zEo

Son olarak çöp konusuyla ilgili geçmişte kaleme aldığım bazı blog yazılarımı tekrar hatırlatmak isterim:

“Avrupa’nın çöplüğü Türkiye” zihniyeti: https://www.serhansuzer.com/tr/avrupanin-coplugu-turkiye-zihniyeti

COP26 Zirvesi ve geleceğimize dair düşündürdükleri: https://www.serhansuzer.com/tr/cop26-zirvesi-ve-gelecegimize-dair-dusundurdukleri

TİDER Bozcaada’da hem israfı önledi hem de 115 aile için kampanya başlattı: https://www.serhansuzer.com/tr/tider-bozcaadada-hem-israfi-onledi-hem-de-115-aile-icin-kampanya-baslatti

Bir yılın ardından Cunda Triatlonu: https://www.serhansuzer.com/tr/bir-yilin-ardindan-cunda-triatlonu

Yoksullukla mücadelede ideal bir model: Destek Projesi: https://www.serhansuzer.com/tr/yoksullukla-mucadelede-ideal-bir-model-destek-projesi

“Yerinde geri dönüşüm” için harekete geçilmeli

Tüm ülkelerde çöp çıkmamasının sağlanması ve hepsinden önemlisi atılan her çöpün ekonomik değere kavuşturulması için teknoloji desteği şart. Şu anda bu teknolojiler özellikle mikro ölçekte mevcut olmadığına göre şimdilik eğitim, bilinçlendirme ve etkili bir şekilde çalışan merkezi sistemlerle idare edeceğiz. Bu arada merkezi sistemlerde de teknolojiden faydalanabiliriz. Örneğin ayrıştırma geleneği olmayan veya bu işi bir türlü beceremeyen ülkelerde toplanan çöpleri yapay zeka vasıtasıyla ayrıştırıp ekonomik değere ulaştırabiliriz. Yerinde geri dönüşüm modeli gibi cam, metal, plastik ve kağıt gibi ürünleri seçip ayrıştıran organik atıkları da başka bir yerde toplayan robotik sistemlerden bahsediyorum. Mutlaka belli bir ölçekte bu ayrıştırma yapılıyordur ancak ne kadar etkili sorgulamak gerekiyor. O yüzden hala manuel bir şekilde insanlardan bu ayrıştırmayı bekliyoruz. Hatta bu işi meslek haline getirmiş tekerlekli çöp çuvallarıyla metal, plastik ve cam toplayan kişilerin üstün gayreti ve belediyelerin şehrin her yerine ayrıştırma kutuları koymasına rağmen sonuç başarısız. O yüzden merkezi sistemlerde de teknolojinin etkin kullanılması ve sürekli geliştirilmesi önemli.

Bu geliştirilen teknolojiler de gelecekte mikro ölçeğe indirgenmesi gerekiyor. Çünkü yakın gelecekte “yerinde geri dönüşüm” hareketi başladığı zaman işin şekli değişecek. İşte o zaman insanlık için utanç kaynağı olan doğamızın çöplerle kirletilmesini önleyip çöplerin ekonomik değere kavuşmasını sağlayacağız. Çöp meselesinin çözümü konusunda güzel günler çok yakında değil ama yakında. Bence önümüzdeki 10 sene içinde bu sorun sorun olmaktan çıkacak. Tabii önümüzdeki 3-5 sene içinde yapılması gerekenlere başlayabilirsek.

İlginizi Çekebilir
Yorumlar ( 0 )
Bu yazı hakkında ilk yorumu siz yapın...
Yorumlarınız için