İkiyüzlülük ve yasaklar futbola ne ‘Katar’?

Geçtiğimiz günlerde büyük tartışmalar arasında klasik haziran ayı takvimi kasım ayına kaydırılan Dünya Kupası organizasyonu Katar’da başladı. Bu yazımda FIFA, Dünya Kupası tarihi ve futbolun endüstrileşmesi konularına yer verip Katar gibi bir ülkenin tüm bu denklemin neresinde yer aldığını irdeleyeceğim. Ayrıca futbolun neden bir topun etrafında koşan 22 kişi olmanın çok ötesinde bir sahne olduğunu anlatacağım. Sonunda da gönlümden geçen final maçını paylaşacağım.

FIFA ya da açılımıyla Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği (Fransızca: Fédération Internationale de Football Association), futbol ve futsalın dünya çapındaki en üst düzey yönetim organıdır. 21 Mayıs 1904 yılında Paris'te kurulan organizasyonun merkezi İsviçre'nin Zürih kentindedir ve başkanlığını İsviçreli Gianni Infantino yürütmektedir. 211 ulusal futbol federasyonunun üyesi olduğu FIFA, çeşitli futbol turnuvalarını düzenlemesinin yanı sıra dünya futbolunu yöneten, kuralları uygulayan, değiştiren kuruluştur. Düzenlemekte olduğu en önemli turnuva ise 1930'dan bu yana gerçekleştirilen FIFA Dünya Kupası'dır (bkz: https://tr.wikipedia.org/wiki/FIFA).

Şu anda Katar’da düzenlenmekte olan turnuva 22. Dünya Kupası’dır. Her turnuvaya katılmış olan tek takım konumundaki Brezilya, kazandığı beş şampiyonluk ile kupanın en başarılı takımıdır. İtalya ve Almanya dörder; Arjantin, Fransa ve Uruguay ikişer; İngiltere ve İspanya ise birer şampiyonluk kazanmıştır. Son şampiyon, 2018'deki turnuvada kupayı evine götüren Fransa'dır.

“FIFA’nın İç Yüzü”

Gelelim bu yazıya konu olan Dünya Kupası’nın Katar’da düzenlenmesi meselesine. Öncelikle FIFA organizasyonuna daha derinden bakalım. 1904 yılında kurulan ve futbola yön veren bu sivil toplum kuruluşu kurulduğu günden bu yana yalnızca dokuz başkan görmüştür. FIFA'nın başkanlığını şimdiye dek üç kez İngiliz, iki Fransız ve birer kez de Belçikalı, İsviçreli, Brezilyalı ve İtalyan futbol adamları üstlenmiştir. FIFA’nın başkanlarının sıralamasını aşağıda paylaşıyorum:
 

Adı

Görev Başlangıcı

Görev Bitişi

1

Fransa Robert Guérin

22 Mayıs 1904

4 Haziran 1906

2

İngiltere Daniel Burley Woolfall

4 Haziran 1906

24 Ekim 1908

3

Fransa Jules Rimet

1921

1954

4

Belçika Rodolphe Seeldrayers

1954

7 Ekim 1955

5

İngiltere Arthur Drewry

1955

25 Mart 1961

6

İngiltere Stanley Rous

1961

8 Mayıs 1974

7

Brezilya João Havelange

8 Mayıs 1974

8 Haziran 1998

8

İsviçre Joseph Sepp Blatter

8 Haziran 1998

8 Ekim 2015

-

Kamerun Issa Hayatou (geçici)

8 Ekim 2015

26 Şubat 2016

9

İtalya Gianni Infantino

26 Şubat 2016

Görevde


Bu aşamada Netflix’te yayınlanan FIFA Uncovered (FIFA’nın İç Yüzü) belgesel dizisini izlemenizi ciddi anlamda tavsiye ederim. Zaten birazdan sizinle FIFA’yla ilgili paylaşacağım bilgiler büyük oranda bu belgeselde izlediklerime dayanıyor. Belgeselin fragmanını aşağıda paylaşıyorum:


FIFA’daki olayları anlamanız için João Havelange’tan itibaren FIFA’daki değişime bakmanız gerekiyor. Daha önce son derece mütevazi bütçelerle kıt kanaat geçinen ve tek amacı futbolu tüm dünyada geliştirmek olan FIFA’nın kendi kabuğunu kırıp büyük bütçeli ve ses getiren organizasyonlara imza atması ve futbolun endüstrileşmesi de Havelange döneminde gerçekleşti. Havelange o dönemde nakit girdilerini artırmak için baş danışman olarak Sepp Blatter’le çalışmaya başladı. Sepp Blatter de görevi gereği FIFA’nın ilk büyük sponsorluk için Coca Cola’yla anlaşmasını sağlıyor. Daha sonra Coca Cola’yı takip eden diğer büyük uluslararası şirketler teker teker FIFA’ya ve özellikle düzenlediği en büyük turnuva olan Dünya Kupası’na sponsor olmak için yarışa giriyor. Sepp Blatter de kendisine verilen görevi layıkıyla yerine getirip FIFA’ya çağ atlattığı için Havelange’ın başkanlığında 1981 yılında genel sekreterliğe getiriliyor.

Havelange dönemindeki eleştiriler

Havelange’ın başkanlığında, Sepp Blatter’in de genel sekreterliğindeki FIFA tam 17 sene, Sepp Blatter yeni başkan seçilene kadar hep üzerine koyarak ilerliyor ve başarılı turnuvalara imza atıyor. Ancak bu dönemki FIFA’nın ciddi anlamda eleştirildiği iki konu var:

1) Yolsuzluk: Adidas’ın kurucusu ve patronu Adolf Dassler’ın Havelange ile yakın iş birliği sonucunda Adidas “International Sport & Leisure” adında bir şirket kuruyor. Bu şirket FIFA’nın tüm sponsorluk işlerini üzerine alıyor. Ciddi bir para akışını yönetir konuma gelen International Sport & Leisure şirketi FIFA’nın akan musluğunun kontrolünü üstleniyor. Bu durum zaman zaman FIFA’da “Neden FIFA’nın tüm geleceğini bir şirkete ihale ettik?” gibi farklı çatlak sesler ortaya çıkarsa da, bu düzen uzun yıllar böyle devam ediyor.


2) Diktatörlerin turnuvası haline gelmesi: Dünyanın en popüler spor turnuvası haline gelen Dünya Kupası’nı yaptıkları işleri meşrulaştırmak ve popülaritelerini artırmak için kullanan diktatörlere FIFA tarafından çanak tutulması eleştirildi. Örneğin Arjantin'de 20. yüzyılda yapılan 6 askeri darbenin en kanlısı ve sonuncusu olan, ülkede "devlet terörü dönemi" ve "kirli savaş dönemi" olarak bilinen 24 Mart 1976 darbesinin ardından, 1978 yılında Arjantin’de Dünya Kupası düzenlenmesi büyük eleştirilere sebep oldu. Adına, "Ulusal Yeniden Yapılanma Süreci" denilen, 1976'dan 1983'e kadar süren sivil-askeri diktatörlük dönemi boyunca ülkeyi, Martinez de Peron'a darbe yapan Jorge Rafael Videla, Roberto Eduardo Viola, Leopoldo Fortunato Galtieri ve Reynaldo Benito Bignone'den oluşan askeri cunta yönetti.

Her şeye rağmen Güney Afrika’da 2010 yılında düzenlenen Dünya Kupası’na kadar ivmesini hep yukarıya taşıyan FIFA aynı yıl içinde iki turnuvanın ihalesinin sonuçlarını açıkladı. Bu arada Güney Afrika Cumhuriyeti’nin FIFA üyelerinden bazı kişilere futbolu geliştirmek adına gönderdiği paralar da ciddi eleştiri konusu oldu. 2015 yılında; 2018 yılında yapılacak Dünya Kupası Rusya’ya, bu sene düzenlenen kupa da Katar’a verilince tartışmalar alevlendi. 1978 yılında cunta yönetiminde olan Arjantin’e verilen Dünya Kupası hakkı gibi demokrasiyle yönetilmediği milyonlarca kişi tarafından dillendirilen Rusya ve Katar’ın da bu popüler turnuvayla yaptıkları işleri aklama yoluna gittikleri söylendi.

Şaibeli Blatter ve saçmalayan Infantino

Tüm bu tartışmaların odağında ise FIFA’nın başkanı Sepp Blatter vardı. 8 Haziran 1998 tarihinde João Havelange'nun yerine FIFA Başkanı seçildikten sonra Blatter 2002, 2007, 2011 ve 2015 yıllarında yeniden FIFA başkanlığına seçilmiş ve yapılan tüm eleştirilere rağmen 5 dönem boyunca görevde kalmıştır.

Bu arada FIFA'nın İç Yüzü adlı belgeselde Blatter'ın genel sekreterlikten başkanlığa geçişini şu şekilde tasvir etmişler: Halihazırdaki başkanın yolsuzluklarını yakalayıp bunu şantaj olarak kullanan Sepp Blatter, dönemin başkanı João Havelange'a "onurlu bir şekilde ayrıl, ben de senin bu Adidas'ın şirketinden yapılan ödemelerin açığa çıkmamasını sağlayacağım. Bir geçiş dönemi organize edelim sonra da başkan olarak beni destekle" diyor ve Havelange'ın bu şekilde desteğini alıyor. 

Ancak son döneminde özellikle FBI’ın müdahalesinden sonra gözaltına alınan FIFA üyeleriyle birlikte eleştiriler ve ithamların dozu öyle ağırlaşmıştır ki kendi oluşturduğu etik komitesi, kendisiyle ilgili futboldan 8 yıllık uzaklaştırma kararı almıştır. Son dönemini tam olarak tamamlayamadan, son seçimini kazandığı 2015 yılında yerini geçici olarak Afrika Futbol Konfederasyonu Başkanı, 2002 seçimlerinde yendiği Kamerunlu Issa Hayatou’ya bırakmıştır. Issa Hayatou da bu görevi geçici olarak 2016 senesine kadar sürdürmüş, bir sonraki yapılan seçimlerde yerini şu anki FIFA başkanı Gianni Infantino’ya bırakmıştır.

Avrupa futboluna yön veren UEFA’nın başkanlığından gelen Infantino ise geçmişte yapılanların hata olduğunu kabul etmek yerine tam tersine Doha’daki basın toplantısında yaklaşık bir saatlik bir konuşmayla Katar’ı heyecanlı ifadelerle savundu. Halbuki Infantino'nun halefi Blatter bile son yaptığı açıklamalarda Katar'a Dünya Kupası'nı vermenin hata olduğunu kabul ediyor: Eski FIFA Başkanı Blatter: Dünya Kupası'nın Katar'a verilmesi hataydı - BBC News Türkçe

Gelelim Katar’a yönelik eleştiri ve iddialara:

1) Turnuvayı rüşvet vererek kazandı

Yapılan eleştirilerden biri de normalde dünya kupasını kazanacak ülke veya ülkeler için yapılan oylamalar bir sonraki dünya kupası kazananını belirlerken, 2015 senesinde arka arkaya iki dünya kupasına karar verilmiş olmasıydı. Bu doğrultuda, 2018 Dünya Kupası’nın Rusya’ya, 2022 Dünya Kupası’nın Katar’a verildiği açıklandıktan sonra İsviçreli savcılık makamları ve ABD Adalet Bakanlığı tarafından yolsuzluk soruşturmaları açıldı.

Katar, herhangi bir yolsuzluk yapıldığı suçlamalarını yalanlamış ve FIFA da 2017’de kendi yürüttüğü soruşturma sonucunda Katar’ın dünya kupasına ev sahipliği yapması önünde bir engel olmadığına karar vermişti.

Kararı destekleyenler çeşitli kesimlerin baskı altında olduğu toplumlarda bu tür uluslararası spor organizasyonlarının düzenlenmesinin bu ülkelerin gelişmesi ve değişmesi yönünde olumlu bir itici güç olacağını savunuyordu.

Açıkçası ben Dünya Kupası’nın bir ödül olarak verilmesi gerektiğini savunuyorum. Çünkü sıkıntılı ülkelere dünya kupasını vermek onları iyileştirmek yerine o ülkelerin yönetimlerini meşrulaştırıyor. Belli kriterler koymak gerekiyor. Örneğin bir ülkenin Dünya Kupası organizasyonunu kazanması için:

a) O ülkenin devlet başkanının 2 dönemden fazla ülkenin başında kalmamış olması
b) İnsan hakları sıralamasında en iyi 50 ülke arasında yer alıyor olması
c) Tüm dünya 4 bölgeye ayrılıp her sene bu bölgelerden birine verilmesi gerekiyor.

   i) Avrupa ve Avrupa’da fiziki olarak toprağı olan ülkeler (Türkiye, Rusya vb.)
   ii) Asya ve Pasifik Okyanusundaki ülkeler (Avustralya ve Yeni Zelanda gibi)
   iii) Amerika Kıtaları (Kuzey, Orta ve Güney Amerika)
   iv) Afrika ve etrafındaki ada ülkeler
 

Örneğin Avrupa’da ülke veya ülkelere Dünya Kupası hakkı verildikten sonra diğer 3 bölgedeki ülkelerin hak kazanması sonrasında Avrupa’ya dünya kupası tekrar dönebilir. Yani her seferinde 1 tam turun tamamlanması gerekiyor.

Bu arada bazı FIFA üyelerinin rüşvet aldıkları ispatlanmış ve hapse girmişlerdir. Herkesin beklentisinin aksine Sepp Blatter’in rüşvet aldığı ispatlanamamış ve hakkındaki davalar düşmüştür. Yani başkan Sepp Blatter rüşvet almamış ama karar verici üyeler almış olduğu ortaya çıkmıştır. Buradan da şu sonuca varabiliriz; Sepp Blatter başkanlığını yürüttüğü bir kurumda yolsuzluğu önleyemediği için kısmi olarak suçlu sayılır, ancak direkt olarak rüşvet almadığı için konumu tartışılır. Yine de kamuoyu nezdinde Blatter'ın da suçu varki zaman zaman çok şiddetli protestolara maruz kaldı. İşte Dünya Kupası 2022'de Katar'a verildikten sonra FIFA organizasyonunda parayla yapılan rüşvet protestosu: 



2) Katar’ın coğrafi konumuyla ilgili sorunlar

“Bu kadar küçük bir ülkede böyle büyük bir organizasyon yapılır mı?” eleştirisi yapılıyor. Normalde büyük bir ülkede veya birkaç ülkeye paylaştırılarak yapılan dünya kupasının yüzölçümü 11.571 km2 olan çok küçük bir Ortadoğu ülkesinde yapılması eleştiriliyor. Bu kadar küçük bir yerde milyonlarca kişinin ağırlanması yerine bu büyük organizasyonun paylaştırılması daha doğru olabilirdi. Örneğin sadece Katar’da yapmak yerine Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn’i de bu turnuvaya dahil etmek mantıklı olurdu.

3) Organizasyonun iklim değişikliğine etkileri

Çöl iklimine sahip Katar’da doğru düzgün hiçbir altyapı yokken Dünya Kupası için bu kadar yatırımın yapılıyor olması da beraberinde iklim değişikliğini körükleme eleştirilerini getiriyor. Hem çöl olan hem de küçük bir alanda yoğunluğu yüksek inşaat yapmak, cam binaları ve beton yapıları kondurmak ve altyapılarını yapmak yazın 50 dereceye varan sıcakların daha fazla artmasına ve bölgenin özellikle yazları daha da yaşanamayacak hale gelmesini sağlıyor.

4) Dünya kupası tarihinin Katar için değiştirilmesi

Herkesin alıştığı geleneksel haliyle haziran ayında başlayıp temmuz başında sona eren Dünya Kupası tarihinin Katar için Kasım’da başlayıp Aralık’ta bitecek şekilde ayarlanması son derece anlamsız geliyor. Bunun neden yapıldığını tabii ki hepimiz anlıyoruz. Yaz aylarında 50 dereceyi bulan hava sıcaklıklarında sağlıklı bir turnuva düzenlemek imkânsız. Ancak bu turnuvanın neden Katar’da düzenlenmemesi gerektiği konusunda da bir başka haklı gerekçe tarihin değiştirilmemesidir. 4 senede bir hep aynı sezon yapılan Dünya Kupası da Katar gibi bir yer için fiziki imkânsızlık anlamına geliyor. Hadi güney yarım kürede düzenlense kış ayları olacak, ona da kimsenin itirazı olmayacak. Haziran ayı başlangıç tarihini değiştirmemek gerekiyordu çünkü tam gaz giden liglere ve Avrupa kupalarına (veya diğer kıtalardaki turnuvalara) bu yüzden anlamsız bir ara verildi, bu kimi takımlara avantaj kimilerine de dezavantaj sağladı. Halbuki tüm ülkelerde düzenlenen turnuvalar biter, Dünya Kupası başlar mantığı klasikleşmiş haliyle en doğru organizasyon şekliydi.

5) İşçi haklarına aykırılık

Bu kadar küçük alanda bu kadar inşaatın yapılmasından bahsederken bu denli yoğun inşaatı Hindistan, Pakistan, Bangladeş, Filipinler gibi az gelişmiş ülkelerden getirilen deneyimsiz işçilerle yapılmaya çalışılması ve binlerce işçinin inşaat sırasında hayatını kaybettiği iddiası da Katar’ın işçi hakları konusunda ciddi eleştirilmesine yol açıyor. Katar’ın iddiası ise hayatını kaybeden işçi sayısının binler seviyesinde değil de onlar seviyesinde olduğu...

Guardian gazetesi Şubat ayında yaptığı haberde, Katar’ın Dünya Kupası’nın ev sahibi olacağı açıklandığından bu yana 6.500 göçmen işçinin hayatını kaybettiğini duyurmuştu. Bu sayı, Katar’da büyükelçilikleri olan ülkelerden elde edildi. Katar hükümeti bu sayının yanıltıcı olduğunu ve ölümlerin tamamının Dünya Kupası için yapılan inşaatlarda çalışan işçilere ait olmadığını savunuyor.

Dünya Kupası için yapılan inşaatlarda olsa ne yazar olmasa ne yazar? Katar’da kısa bir süre içinde 6.500 göçmen işçinin hayatını kaybetmiş olması oradaki koşullar hakkında zaten bir fikir veriyor. Yazıklar olsun.

6) LGBT haklarına aykırılık

Katar'da eşcinsel ilişkiler ve bu ilişkileri teşvik etmek yasadışı kabul ediliyor. Eşcinsel ilişkide bulunduğu ya da bunu teşvik ettiği düşünülen kişiler para cezasından idama kadar çeşitli cezalara çarptırılıyor. Buna karşın Dünya Kupası yetkilileri, turnuvaya maçları izlemek isteyen herkesin gelebileceğini, kimseye karşı bir ayrımcılığın söz konusu olmayacağını söylemişti. Dünya Kupası gibi dünyanın en popüler turnuvasına eşcinsellerin gelmekte çekince göstermesini tüm LGBT hakları savunuculuğu yapan sivil toplum örgütleri ve birçok fikir önderleri eleştiriyor hatta protesto ediyorlar.

İşte size bir örnek. İngiliz bir komedyen, Katar’ın LGBTQ+ ve insan hakları konusundaki baskıcı sicili göz önüne alındığında, David Beckham'ın Katar'ın Dünya Kupası elçisi rolünü protesto etmek için görünüşte 10.000 £’u paramparça ettiği için viral oldu. Ancak bir takip videosunda komedyen Joe Lycett, parçaladığı paraların sahte olduğunu itiraf etti. Lycett, “Öğütücüye giden para gerçekti ama çıkan para sahteydi. Gerçek parayı asla yok etmem. Asla bu kadar sorumsuz olmazdım. Aslında, geçen hafta ilk tweet'te gönder düğmesine basmadan önce 10 bin pound LGBTQ+ hayır kurumlarına bağışlanmıştı bile. Senden (Beckham’ı kastediyor) haber almayı hiç beklemiyordum, insanları konuşmaya teşvik için tasarlanmış asılsız bir tehditti bu” dedi ve videonun sonunda David Beckham’ın bir gay dergisine çıkmış kapak fotoğrafını öğütücüye verdi (bkz: https://www.instagram.com/reel/ClPneTwhOXW/?igshid=MDJmNzVkMjY%3D).

7) İçki yasakları

Katar’da statlarda içki içilmesi yasaklandı. Bu da tepki gördü. Gerçi içki içip sağa sola saldıran seyirci kitlesini önlemek açısından bu kararı şahsen olumlu buluyorum ancak yine de Batılı ülkelerde düzenlenen turnuvalarda böyle yasakların olmadığını ve güvenliği artırmak gibi başka yollarla düzeni sağladıklarını hatırlatmak isterim. Bu arada ünlü bira firması Budweiser, Dünya Kupası’nda satamadıkları tüm biraları kazanan ülkeye bağışlayacağını anons etti: https://www.instagram.com/p/ClUZU2Lr5DF/?igshid=MDJmNzVkMjY

Tüm bu eleştirileri bir Aposto haberinde özetleyelim: https://www.instagram.com/reel/ClIspJeKtp6/?igshid=MDJmNzVkMjY

Şimdi gelelim tüm bu tepkilere FIFA Başkanı Infantino’nun nasıl göğüs gerdiğine. https://www.bbc.com/turkce/articles/cmlkekw1kx2o linkinde okuyacağınız habere göre Infantino FIFA’nın Katar kararını savunurken öyle ileri gitti ki “Bugün güçlü duygular içindeyim. Bugün Katarlı hissediyorum, Arap hissediyorum, gay biri gibi hissediyorum, engelli biri gibi hissediyorum, göçmen bir işçi gibi hissediyorum” cümlesiyle söze başladı.

Infantino Avrupa ve Batı ülkeleri için konuştuğunu söyleyerek, “Ahlak dersi vermeden önce geçmiş 3 bin yılda yaptıklarımız ve gelecek 3 bin yılda yapacaklarımız için özür dilemeliyiz” diyerek kendi özüne de laf attı.

İnfantino’dan ibretlik inciler

İşte size 1 saate yakın konuşan Infantino’nun basın açıklamasından alıntılar:

“Eğer Avrupa bu göçmenlerin kaderini gerçekten önemsiyorsa, Katar’ın yaptığı gibi hukuki yollar açarak, bu kişilerin Avrupa’ya çalışmaya gelmesinin önünü açar. Onlara bir gelecek ve biraz umut sağlar.”

“Eleştirileri anlamakta zorlanıyorum. Hepimiz kendimizi eğitmeliyiz, birçok şey mükemmel değil ama değişim zaman alır.”

“Bu tek taraflı ahlak dersi ise sadece ikiyüzlülük. Neden kimsenin burada 2016 yılından bu yana yaşanan gelişimi görmek istemediğini anlamıyorum.”

“12 yıl önce verilen bir karar nedeniyle eleştirileri kabul edebilmek kolay değil. Katar hazır ve bu en iyi Dünya Kupası olacak.”

“Benim Katar’ı savunmam gerekmiyor. Onlar kendilerini savunabilirler. Ben futbolu savunuyorum. Katar birçok alanda ilerleme kaydetti.”

“Ben elbette Katarlı değilim, Arap değilim, Afrikalı değilim, gay değilim, engelli ya da göçmen işçi değilim. Ama onları anlıyorum çünkü yabancı bir ülkede, bir yabancı olarak ayrımcılığa uğramak ne demek biliyorum.”

Çil ayrımcılığının dayanılmaz acısı!

Infantino sözlerinin devamında ayrımcılığı bildiğini, İsviçre’de bir İtalyan olarak doğduğunu ve kızıl saçları, çilleri nedeniyle alaya alındığını anlattı.

Turnuvanın başlamasına iki gün kala alınan stadyumda alkol satılmaması kararı ile ilgili de konuşan Infantino, “Eğer bu en büyük mesele ise ben istifa edip plaja yatmaya gidiyorum” dedi. FIFA Başkanı, kararın Katar ve FIFA tarafından ortak alındığını savundu.

Stadyumlarda alkol yasağının İspanya, Portekiz gibi ülkelerde de olduğunu söyleyen Infantino, “Müslüman ülke olunca büyük bir problem oluyor! Bu son dakika değişikliğinin sebebi, o ana kadar yapıp yapamayacağımızı görmekti” dedi.

Infantino’nun bu akıllara durgunluk veren konuşmasını haber yapan İngiliz The Guardian gazetesinin linkini de paylaşmak isterim: https://www.theguardian.com/football/2022/nov/19/fifa-gianni-infantino-world-cup-qatar?utm_source=newsletter&utm_medium=email&utm_campaign=%F0%9F%92%8A+130+y%C4%B1ll%C4%B1k+miras%3A+M%C3%BCze+Gazhane

Infantino sözlerinin devamında Katar’ın göçmen işçilerin koşullarını düzeltmek için yaptıklarını anlattı ve kaza geçiren çalışanlara tazminat verilmesinin yasa ile güvence altına alındığını söyledi.

Infantino’ya söylenecek çok şey var. Bence onun da suyu kaynadı. Bu görevi kaldırabilecek ve bu tip eleştirileri objektif bir şekilde cevaplayabilecek kapasitede birinin FIFA başkanı seçilmesi gerekiyor. Bence iyice saçmalamış. Örneğin ölen işçilerle ilgili tazminatlarını versen ne olur vermesen ne olur? Sonuçta binlerce insanın can kaybından söz ediyoruz.

İşte futbol dışında her şeyin konuşulduğu Katar’la ilgili Aposto’dan bir sosyal medya postu:  https://www.instagram.com/p/ClRAS_xoyZT/?igshid=MDJmNzVkMjY

Çözüm önerim ve gönlümdeki final

Bu tip yazılarda problemi yazdıktan sonra çözüm yolunu da aktarıyorum. Burada çözüm yolu net. Ya FIFA’nın yapısını şeffaf, tarafsız, insanlığın ve futbolun gelişimini sağlayacak dinamiklere sahip olması için baştan aşağı değiştireceksin ya da FIFA’ya alternatif bir başka kuruluşu ortaya çıkarıp futbolun hamiliğini herkesin onaylayacağı emin ellere teslim edeceksin. Bu da sadece ABD veya İsviçre’nin itelemesiyle olacak iş değil. Aklı selim tüm gelişmiş ülkelerin toplanıp karar vermesi ve aksiyona geçmesi gerekecek.

Bu kadar iç karartıcı bir yazıyı konudan biraz uzaklaşıp bir tahmin ve temenniyle kapatmak isterim. Gönlümdeki final: Arjantin – Portekiz. Kariyerlerinin sonlarında olan Messi ve Ronaldo’yu finalde izlemek harika olurdu. Ayrıca Messi’den dolayı her turnuvada Arjantin’e karşı ciddi bir sempatim var. Portekiz’i de bizi eledikleri için tutuyorum. Yani bir teselli misali Türkiye Milli Takımı olarak en azından Dünya Kupası’nda final oynayan bir takıma elemelerde kaybettik demek içimi rahatlatacaktır. Aşağıda Dünya Kupası eleme maçında skor 2-1 iken 85. dakikada Burak Yılmaz'ın kaçırdığı penaltıyla hem beraberlik şansını kaçırıp hem de takım olarak büsbütün oyundan düştüğümüz 90+4'de de yediğimiz golle 3-1 biten Portekiz maçı (bu maç sonrasında Portekiz Dünya Kupası'na hak kazandı): 


Yapılan ilk maçlar sonucunda da İspanya, Fransa, İngiltere ve Brezilya’ya ek olarak Belçika, Hollanda ve Almanya’nın olası çeyrek, yarı veya final adayları arasında olduğunu tahmin etmek zor olmasa gerek. Yaklaşık bir ay sonra bu sefer Dünya Kupası’nı futbol odaklı yorumlarla analiz ettiğim bir başka blog yazımda görüşmek üzere…

İlginizi Çekebilir
Yorumlar ( 0 )
Bu yazı hakkında ilk yorumu siz yapın...
Yorumlarınız için