İnsan yapay zekâyı, yapay zekâ insanın geleceğini belirleyecek

Son dönemde herkesin dilinde bir yapay zekâ... Kimileri yapay zekânın geleceğimizi ne kadar kolaylaştıracağını vurgularken, kimileri de kendi kendine öğrenme yetisi olan bilgisayar ve robotların insanlığın sonunu getirebileceğinden dem vuruyor. Bu haftaki yazımda yapay zekâ ve mutlulukla ilgili ilham verici bir kampanyadan söz edecek ve konu hakkındaki bazı görüşlerimi paylaşacağım.

 

Yazıma başlamadan evvel benim bu konulara nasıl merak sardığımı sizlerle paylaşmak isterim. Daha önce bir blog yazımda küçükken babamın bir Japonya seyahatinden sonra bize robot getirdiğini (Robot Tomy) ve bu robotun hayatımda aldığım en güzel hediye olduğunu, yıllarca onunla oynadığımı ve her detayını ezberlediğimi yazmıştım. Hatta Robot Tomy ve ikiz kardeşim Baran’la aramızda geçen komik bir anımızı da paylaşmıştım. Bu yazıyı http://www.serhansuzer.com/tr/ikizim-ve-robot-tomy link’inde okuyabilirsiniz. O gün bugündür, ne zaman bir robot görsem, kendimi tutamıyorum, robotla mutlaka iletişime giriyorum, robotun detayları hakkında bilgi edinmek istiyorum. İşte geçenlerde güneş enerjisi fuarı Solarex’te bizim de işbirliği yaptığımız Kaco invertörlerinin robotu; Robot Kaco’yla yaptığım muhabbet:

 

 

 

Bu da muhabbet sonrasında Robot Kaco’yla çektiğimiz bir kare:

 

 

Yapay zekâyla ilgili konulara yorum yapan ve katkı sağlayan insanlar kervanına Ayşe Arman da yapay zekâ robotu Sophia’yla (instagram sayfası: https://www.instagram.com/robot.sophia) dün bir röportaj yaparak katıldı. “Umarım gelecekte robotlara karşı ayrımcılık yapılmaz!” başlıklı eğlenceli röportajını http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ayse-arman/umarim-gelecekte-robotlara-karsi-ayrimcilik-yapilmaz-40813104 link’inde okuyabilirsiniz. Yurtdışında ise Elon Musk bu işlere çok kafa yoruyor. Elon Musk’ın kurucusu ve yönetim kurulu başkanı olduğu kâr amacı gütmeyen araştırma şirketi OpenAI’ın (Açık Yapay Zeka) güvenli yapay zeka yaratarak, bunun faydalarının geniş kitlelere eşit şekilde dağılımını sağlamak için çalışmasından söz edebiliriz. OpenAI’ı incelemek isteyenler,  https://openai.com/ link’inden websitesine girebilirler. Elon Musk konferanslarda, belgesellerde, fırsatını bulduğu her yerde bu konuda yorum yaparak katkı vermeye devam ediyor. Bu konuda yeni çıkmış bir belgeselin kısa tanıtım videosunu da sizlerle paylaşmak isterim:

https://www.instagram.com/p/BhN3LkNAfv6/

Burada işin teknik detaylarına girmeyeceğim. AI (Artificial Intelligence – Yapay Zekâ) konusunda ayrıntılı olarak üzerinde durabileceğim pek çok teknik incelik var, ancak bunlarla dikkatinizi dağıtmak istemiyorum. Bu yazımda işin en az bu detaylar kadar önemli bir tarafına dikkat çekmek istiyorum; yapay zekânın geleceğini belirleyecek en önemli unsur olan ‘insanlara’...

 

‘Singularity’ ve mutluluk ilişkisi

Yapay zekâ kavramı geçenlerde TİDER ile ilgili katıldığım bir toplantıda gündeme geldi. Konu hakkında düşüncelerimi aktarırken, toplantıyı yaptığımız Handan Hanım, Google’dan ayrılan Mo Gawdat’ın kampanyasından söz etti. Kampanyanın videosunu https://www.youtube.com/watch?v=G7BkixWHG8o link’inde bulabilirsiniz.

Bu kampanyada insanlığın yapay zekâ konusunda ‘singularity’ye (tekillik, eşsizlik) ulaşacağını, yani kendi kendine öğrenen yapay zekânın bir noktadan sonrasını tahmin edemeyeceğimiz çapta gelişeceğini ve akıllı makinelerin tüm hayatımızı şekillendireceğini söylüyor. ‘Singularity’e ulaştığımızda her şey olabilir diyor, Mo. Bu makineler ve robotlar bütün sorunlarımızı çözebilir veya sorunun insanlardan kaynaklandığını tespit edip bizden kurtulmaya karar verebilirler. Kendini geliştirebilen yapay zekâ algoritmalarına sahip bilgisayarların tıpkı 18 aylık çocuklar gibi öğrendiğini, gözlemleyerek bilgileri özümsediğini ve dağarcığında bu bilgilere ait modeller oluşturduğunu söylüyor. Bu noktada yapay zekânın insanlarda neyi gözlemlediğinin kritik olduğuna dikkat çekiyor: Dünyamıza baktıklarında kine, bencilliğe, nefrete, öfkeye ve şiddete tanık olduklarını vurguluyor. Bu durumun da mutsuzluktan kaynaklandığını, her 4 kişiden birinin depresyonda, intihar eğilimli olduğunu ve tüm yaşam standartlarının yükselmiş olmasına karşın mutsuzluğun insanlık tarihindeki en yüksek düzeye ulaştığını söylüyor. Son olarak kişisel hedefinin 1 milyar mutlu insan ortaya çıkarmak olduğunu belirterek ne yapılması gerektiğini aktarıyor:

1. Mutluluğun en temel önceliğin olsun

2. Mutluluğuna yatırım yap

3. Onu paylaşmayı bil

Paylaşarak diğer insanları da mutlu edersin ve bu da katlanarak zincirleme bir etki yaratır diyor. Google’dan ayrılarak hayatının geri kalan kısmını 1 milyar mutlu insan yaratmak için harcayacağını belirtiyor ve başlattığı harekete herkesi davet ediyor. Ben de buradan paylaşmış olayım: 1 Milyar Mutlu İnsan hareketinin detaylarını “www.onebillionhappy.org” linkinde bulabilirsiniz.

Bu vesileyle Pharrell Williams’ın seslendirdiği çok sevdiğim “Happy” (Mutlu) şarkısını da paylaşmak isterim:https://www.youtube.com/watch?v=y6Sxv-sUYtM

Keyifli dinlemeler…


İyi niyetin önemi

Mo’ya katılmakla birlikte o gün Handan Hanım’a ifade ettiklerimi de burada paylaşmak isterim.

Singularity’e ulaşıldığında mutlu ve pozitif bir ortam yaratmanın öneminden söz ediyor, Mo. Ben de ‘singularity’e ulaşmadan önce, öğrenen yapay zekâyı tasarlayacak olan beyinlere dikkat çekmek istiyorum. Kendi alanında dahi olarak tanımlanabilecek bu insanların karakteri ‘singularity’nin ve yapay zekâ robotlarının geleceğini şekillendirecek.

Kötü niyetli ve güç peşinde olan hasta beyinler kendi kendine öğrenen yapay zekayı kendi egolarına göre tasarlayacaklardır. İyi niyetli ve gerçekten iyi kalpli yazılımcılar ise yapay zekayı olması gerektiği gibi tasarlayıp gerekirse belli sınırlamalar getireceklerdir. En önemlisi kontrolden çıkma ihtimaline karşı, gerekirse işlevini ortadan kaldıracak önlemleri de modellerine ekleyeceklerdir..

O yüzden insanlığın geleceği için en dahi, en kabiliyetli, en becerikli ve yaratıcı yazılımcıların iyi kalpli, iyi niyetli ve pozitif bir zihniyete sahip olmaları sağlanmalıdır.

Bugün bile iyilik yolunda kötülük yapan, insanları manipüle eden, kötü niyetli ve başkalarına zarar veren insanlara her alanda rastlayabiliyoruz. Birçok kötü insan da bunu saklayabiliyor. Gerçek karakterleri olağanüstü olaylarda meydana çıkabiliyor. Şahsım adına konuşmak gerekirse, bu insanları tespit ettiğimde affetmiyorum. Gereken mücadele neyse onu veriyorum.


Eğitenlerin eğitimi

Tabii burada belirtmek istediğim bir konu daha var. Kimi doğuştan kötü karakterli oluyor. Onlara yapabileceğimiz bir şey yok. Kimini ise hayat o noktalara getirebiliyor. Hatta bu deneyimlere bebek veya çocukken sahip olabiliyorlar. Beyni sünger gibi ne verirsen alan bir çocuğun aynı yapay zeka gibi kötülükleri gözlemleyip DNA’sına işlemesi kadar feci bir durum yok. İşte üzerinde emek vermemiz gereken konu bu. Sonuçta bütün insanlar, bir kodlamanın ürünü. Belli bir altyapıyla doğan insanların çok küçük yaştan itibaren iyi bir şekilde yetişmelerini sağlamak zorundayız. Buna da eğitenlerin eğitimi ile başlamak gerekiyor. Eğitenler derken sadece öğretmelerden söz etmiyorum. Bir çocuğun ilk eğitmeni anne ve babadır. Eğitmenlerin en iyi şekilde yetişmelerini sağlamak ve gelecek için özellikle zihinsel açıdan sağlıklı ve iyi insanlar yetiştirmek temel hedefimiz olmalı.

Dünya nüfusu bugün 7 milyarsa keşke 7 milyar iyi ve mutlu insan yaratabilsek. Bunun imkânsız olduğunu hepimiz biliyoruz çünkü kötü karaktere sahip çok insan var. Bu arada “herkes %100 kötüdür veya %100 iyidir” söylemi doğru değildir. Her insanda iyilik ve kötülük oranları yüzdesel olarak değişir. İyi insanı “iyi tarafı baskın olan” insan olarak tanımlayabiliriz. Bizim odaklanmamız gereken şey ise insanlığı yöneten güç ve para sahibi insanların veya insanlığın geleceğini şekillendirecek teknoloji yaratıcılarının iyi niyetli, iyi kalpli, pozitif ve fayda üreten insanlardan oluşmasını sağlamaktır. Gelecek nesiller için bu mücadeleyi vermemiz şart. İnsanlarda başarı sağlanırsa ve sağlıklı nesiller birbirini takip ederse, sizi temin ederim ki yapay zekâ veya robotlardan yana hiçbir sıkıntı olmaz. Yapay zekânın insanlığa en doğru şekilde hizmet etmesi sağlanır. Buna hayatım boyunca elimden gelen katkıyı vermek, benim de en önemli mücadelelerimden biri olacak.

 

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun!

Gelecekte sağlıklı nesiller yetiştirme adına ülkemizde en önemli adımları adımları atan Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ile bugünün anlam ve öneminin de bu vesileyle altını çizmek istiyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kuruluşunun 98. yıl dönümünde Mustafa Kemal Atatürk'ü saygı ve minnetle anıyor, tüm çocuklarımızın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutluyorum.

Unutmayalım, memleketimizin zeki çocukları gelecekte yapay zekayı şekillendirenler arasında yer alacaklardır. Onların iyi birer insan olarak yetişmeleri boynumuzun borcudur.

 

 

Bir kez daha “Pura Vida”

Kendi adıma konuşmak gerekirse gençlerin eğitimi için bir çok şey yapıyorum. Elimden geldiğince lise ve üniversitelerde konuşmalar yapıyorum. Eğitim adına ileride bir çok önemli işe imza atacağımı size şimdiden müjdelemek isterim.

Bir de Kosta Rika gibi bir ülkenin Türkiye’deki resmi temsilcisi olmaktan gurur duyuyorum. Kosta Rika’ya ait “Pura Vida” felsefesini herkese anlatmaya çalışıyorum. Bu konuyla ilgili daha önce yazmış olduğum ve blog’umun ana sayfasında hiç değişmeden duran “Pura Vida veya yaşamı anlamla donatmak” başlıklı yazımı sizinle tekrar paylaşmak isterim:http://www.serhansuzer.com/tr/pura-vida-veya-yasami-anlamla-donatmak

Bir sonraki yazımda hayata pozitif bakmayı amaçlayan ve mutlu olmak için yaşayan insanlar topluluğu Kosta Rika’yı kaleme alacağım.

Gerçek anlamda iyi insanların tüm dünyada güçlenmeleri dileğiyle, sağlıcakla kalın…

 

İlginizi Çekebilir
Yorumlar ( 0 )
Bu yazı hakkında ilk yorumu siz yapın...
Yorumlarınız için