İstanbul Maratonu’nda koşmak için 10 sebep

13 Kasım’da koşulacak İstanbul Maratonu için artık geri sayım başladı. Kimi biz Temel İhtiyaç Derneği (Tider) ekibi gibi bir kampanya adına, kimi salt spor, kimi keyif olsun diye katılıyor bu renkli yarışa. Ancak gerekçeler bu kadarla sınırlı değil. Bu uluslararası etkinliğin bir gediklisi olarak sizlere 10 farklı katılım nedeni sunuyorum bu haftaki yazımda...   

  1. Adım Adım platformuyla bir vakıf veya derneğe bağış yapmak

    Hayata dair faydalı bir şey yapmak istiyorsanız, dernek veya vakıf gibi kurum ve kuruluşlar vasıtasıyla diğer insanlar adına faaliyette bulunabilirsiniz. Sizleri hepsi birbirinden değerli sivil toplum kuruluşlarına yönlendirecek harika bir sosyal girişim olan Adım Adım sayesinde https://ipk.adimadim.org/nonprofit/indexlinkinde bulunan sivil toplum kuruluşlarından birini seçerek onlar adına kampanya açabilir ve yüksek bir amaç için fon yaratabilirsiniz. Sizin için önemli bir kuruluş adına fon yarattığınızda, inanın kendinizi çok daha iyi hissedeceksiniz. Adım Adım’la ilgili daha fazla detay için http://www.adimadim.org/ adresini ziyaret edebilirsiniz. Ben de kurucu başkanı olduğum Tider için bu sene kampanyamı açtım. Şayet bu yazıyı okuyup kampanyama destek vermek isterseniz https://ipk.adimadim.org/kampanya/CC12976 linkinden bunu gerçekleştirebilirsiniz. Kampanyamın içeriğini geçen haftaki yazımda aktarmıştım: On binlerce kişiye destek için el ele!

 

 

 

2. İyilik bulaşıcıdır, bırakın bulaşsın!

Orada bireysel ve kurumsal olarak bu kadar iyilik peşinde koşan insanın arasında yer alınca ister istemez etkileniyorsunuz ve siz de bir şeyler yapmak için motive oluyorsunuz. Sivil toplum işleriyle uğraşanlar arasında meşhur bir motto vardır; “İyilik bulaşıcıdır” diye... Hakikaten çok doğru. Düşünsenize, orada tekerlekli sandalye iterek koşanları, down sendromluların elinden tutanları ve her biri farklı bir yüce amaç için çabalayanları görüyorsunuz, etkilenmemeniz mümkün değil. İster istemez insani değerlere yaklaşımınızı veya hayatınızı sorgulayabiliyorsunuz ve siz de bir şeyler yapmak istiyorsunuz. Haydi hep birlikte iyiliğe koşalım!



 

3. Sporun sağlığınıza faydası

Koşu için yapılan hazırlıklar, antrenmanlar, İstanbul Maratonu için harcayacağınız efor ve sonrasında yakalayacağınız rutinle farkında olmadan bir güzel forma girmek elinizde. Ben şahsen düzenli antrenmanla 1 ayda 6 kilo verdim ve inanın bunu yeme-içme alışkanlığımda hiçbir değişiklik yapmadan gerçekleştirdim. Kendimi çok daha fit hissediyorum ve bu kampanya sayesinde spor yaptığım günlerdeki eski Serhan’ın formuna dönmekten çok mutluyum. Genel anlamda da kendimi çok daha iyi hissediyorum. Ayrıca bu tip etkinliklere katıldıktan sonra, yapılan antrenmanlar rutine dönüşebiliyor, bu da sağlıklı yaşam alışkanlıklarını sürdürmenize vesile oluyor.



 

4. En güzel manzaraya köprüden bakmak

İstanbul Maratonu sayesinde belki de sık sık geçtiğiniz köprünün üzerinde manzarayı doyasıya seyretme şansına sahip oluyorsunuz. İstanbul’un Avrupa yakasından Anadolu yakasını, Anadolu yakasından Avrupa yakasını gözlemlemek her zaman mümkün. Oysa köprünün üzerindeyken her iki yakaya da hakim çok özel bir açıdan muhteşem İstanbul manzarasını seyredebiliyorsunuz. “Eee hani, koşuydu bu, biz oraya manzara seyretmeye mi gidiyoruz?” diyenleriniz olabilir. Ben de size bu sizin tercihiniz diyorum. Köprünün üzerinde durup selfie çekenlerin, dans edenlerin, farklı kutlamalar yapanların sayısı oldukça fazla. Zaten adı koşu ama esasında çoğu insan oraya eğlenmeye ve deşarj olmaya geliyor. Köprüyü ister emekleyerek (şaka şaka), ister yürüyerek, ister koşarak geçersiniz veya dilerseniz bol bol resim çekersiniz. Bu sizin tercihinize bağlı. Önemli olan anın keyfini çıkarabilmek.


 

5. Harika bir sosyalleşme fırsatı

İstanbul Maratonu’nda gerek Tider destekçileri, gerek Adım Adım platformundan farklı kampanya katılımcıları, gerekse muhtelif sebeplerle orada bulunan güzel insanlardan oluşan bir çevreye giriyorsunuz. Bu pozitif ortamda herkes anın keyfini çıkarmaya gelmiş, şakalar havada uçuşuyor ve büyük bir coşkuyla koşuya başlıyorsunuz. Bu koşu sayesinde yeni yeni insanlar tanıyıp başka ortamlarda görüşmeye devam eden çok kişi tanıyorum. Ortak paydaları olan bu insanların kaynaşması da çabuk ve doğal oluyor. Ayrıca bazen hiç beklemediğiniz bir şekilde o kadar insanın içinde uzun süredir görmediğiniz bir arkadaşınıza veya tanıdıklarınıza rastlayabiliyorsunuz. Şahsen ben bunu yaşadım. Sevdiğiniz biriyle böyle keyifli bir platformda karşılaşmak mutluluk veriyor.

 

 

6. Her adımda eğlenmek

Koşu öncesinde, sırasında ve sonrasında çok eğlenceli anlar yaşanıyor. Herkes büyük bir coşku içerisinde şarkılar, marşlar söyleyebiliyor, alkış tutabiliyor. Büyük bir insan kitlesinin içinde çoğu zaman dans ederek veya çığlık atarak koşuya başlıyorsunuz. Koşu sırasında da sizleri desteklemeye gelen izleyicilerin tempo tuttuğunu veya alkışladığını gözlemleyebiliyorsunuz. Tabii yolda koşarken denk geldiğiniz bazı komik olaylara da gülüyor, yüzünüzde bir tebessümle koşmaya devam ediyorsunuz. Bazen siz de bu komik durumların bir parçası oluyorsunuz.

Örneğin en son katıldığım İstanbul Maratonu’nda acayip sıkıştım. Karaköy’e yaklaştığımızda fellik fellik bir çare aranırken birden sağ tarafımda bir otel fark ettim ve hiç tereddüt etmeden koşar adım kapısından girdim, lobiden koşarak geçerken resepsiyondakilere tuvalet nerede diye sordum, onlarda hemen arka tarafta diye işaret ettiler. Hiç istifimi bozmadan tuvalete koşar adım girdim, sonrasında yine koşarak çıkarken otel çalışanlarına teşekkür ettim. Tempomdan pek de ödün vermeden rotamı otelin içinden geçirivermiştim ve tanık olanlar benim bu durumuma kahkahayla gülüyorlardı. Belki 1-2 dakika kaybetmişim ama yaşanan eğlenceye fazlasıyla değerdi.

Bir de bitişte boynunuza madalya asılıyor, hemen su ve yiyecek gibi şeyler veriliyor ve arkadaşlarınızı beklerken finalde çalan coşkulu müziğe kendinizi kaptırabiliyorsunuz. Yarışı bir bir tamamlayan arkadaşlarınızla sohbet de keyifli oluyor. Yani yarışın baştan sona eğlenceli geçtiğini rahatlıkla söyleyebilirim.



 

7. Eşsiz bir İstanbul turu

Normalde arabayla veya toplu taşımayla belki de her gün arşınladığınız bir yolu koşarak veya yürüyerek aldığınızda İstanbul’un güzelliklerini daha çok fark etme ve hakkını verme şansınız oluyor. Hatta benim koşarken “Aaa burada bu da mı varmış?” dediğim çok oldu. Tabii rotanın güzelliği de çok önemli bir etken (benimki 15 km olduğu için bu yorumu yapabiliyorum. Maraton koşanların rotası değişiklik gösterecektir). Köprüden geçiyorsunuz, sonra Barbaros Bulvarından Beşiktaş’a iniyorsunuz, Dolmabahçe’ye devam ediyorsunuz (burada 10 km tamamlanmış oluyor), ardından Karaköy’e koşuyorsunuz ve  Unkapanı Köprüsü´nün altından devam ederek Balat'ta bulunan Rum Kilisesi'nden sonra, Yusuf Şücaattin Anbari Camii önünden yapılacak dönüşle birlikte maraton güzergâhından ayrılıyorsunuz.

Sahilden devam eden yarış Eminönü'nde, İstanbul Ticaret Üniversitesi önünde son buluyor.



 

8. Dünyanın iki kıta arasında koşulan tek yarışını deneyimlemek

Hayatı anlamlandıran önemli şeylerden biri farklı deneyimler yaşamaktır. İstanbullular için belki rutin sayılabilir ama özellikle yurtdışından gelenler için kıtalar arası koşabilmek paha biçilmez bir deneyim. Yabancıların deyimiyle Asya’dan (Anadolu’dan), Avrupa’ya koşarak geçiyorsunuz. Bunun düşüncesi bile insana haz veriyor. Tabii sürekli değişen boğaz manzarası, Dolmabahçe’ye giden ağaçlı yol ve tarihi yarımada da bu deneyimi eşsiz kılıyor.



 

9. Yarışı bitirmenin dayanılmaz hafifliği

Yarış çoğu kişi için zorlu geçiyor. Bu tip önemli koşularda yarışı bitirmek bile çok önemli. Onun için finiş çizgisini geçen herkese madalya takılıyor. O kadar efor sarf ettikten sonra başarılı bir şekilde yarışı bitirmek paha biçilmez bir duygu. Tabii her büyük hazzın da bir bedeli olabiliyor. Eğer antrenmansızsanız veya kendinizi fazla zorlamışsanız bir-iki gün bacaklarınız ciddi ağrıyabiliyor. Ancak bu bile insana yaşadığı zorlukların üstesinden geldiğini hatırlattığı için ayrı bir övünç kaynağı aslında.



 

10. İstanbul’un en güzel reklamında sahne almak

Bu tip spor etkinliklerine özellikle uluslararası medyada geniş yer veriliyor. Çünkü yarışa İstanbullular dışında yurtdışından da pek çok profesyonel ve amatör koşucu katılıyor. Medya organları etkinliğe yer verirken elbette şehrin en güzel bölgelerini gösteriyorlar ve oradaki koşucuları görüntülüyorlar. Böyle bir sahnede kısa da olsa rol alıp Türkiye’nin güzel ve güler yüzünü göstermek istemez misiniz?



 

Sonuç olarak İstanbul Maratonu için henüz kaydolmadıysanız bile geç kalmış sayılmazsınız; koşuya 1-2 gün kala yarış kitlerinin dağıtıldığı yerde kaydınızı yaptırabilirsiniz. Katılmak için size 10 sebep saydım. Niyetiniz olursa gelin ve bizi (Tider destekçilerini) bulun. Birlikte keyfini çıkaralım.

Nefesiniz her daim açık olsun.



 

İlginizi Çekebilir
Yorumlar ( 0 )
Bu yazı hakkında ilk yorumu siz yapın...
Yorumlarınız için