Sağlıkta şiddetin çok yönlü analizi ve önerilerim

Konya Şehir Hastanesi’nde öldürülen Dr. Ekrem Karakaya için tüm sağlık sektörü ayakta. Türkiye’nin her yerinde sağlık çalışanlarına hastalar ve hasta yakınları tarafından uygulanan şiddet olayları gündemden düşmek bilmiyor. Bu yazımda konuyu farklı bir bakış açıdan değerlendirip sorunun özüne ineceğim.

Bir ay önce anjiyo olan annesini kaybeden katil zanlısı Hacı Mehmet Akçay, annesinin ölümünden Kardiyoloji Uzmanı Dr. Ekrem Karakaya’yı sorumlu tutup başarılı doktoru 3 gün önce saat 14.20 sıralarında katletti.

Yunak Devlet Hastanesi’nde güvenlik görevlisi olarak çalışan 39 yaşındaki Hacı Mehmet Akçay 47 yaşındaki doktoru öldürdükten sonra kendi kafasına ateş etti ve bütün müdahalelere rağmen her iki isim de hayatını kaybetti.

Olay sırasında kardiyoloğun poliklinikte muayenelerini gerçekleştirmekte olduğu ve vurulduktan sonra da ilk müdahalesinin hastane personeli tarafından yapıldığı öğrenildi. Kendisini vuran ve sonrasında intihar eden katilin babası ise “Böyle bir olay yaşandığına hala inanamıyorum. Böyle bir olayın yaşanmasını da asla istemezdim. Kendi çocuğumdan çok doktora üzülüyorum. 2 çocuğu var. Kelimelerle tarif edilemez bir durum” dedi. (https://www.hurriyet.com.tr/gundem/doktor-ekrem-karakayayi-olduren-guvenlik-gorevlisinin-babasi-cocugumdan-cok-doktora-uzuluyorum-42098131)

Sonrasında Dr. Ekrem Karakaya, Kayseri'de son yolculuğuna uğurlandı: https://www.ntv.com.tr/galeri/turkiye/hastanede-oldurulen-doktor-ekrem-karakayaya-veda,7pUQfVLE50eLZa5zlf-Gag

Çok sayıda vatandaşın katıldığı cenaze töreninde Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da yer aldı. Cenazede sağlık bakanı protesto edildi: https://twitter.com/poftpmedya/status/1544996367843614721?utm_source=newsletter&utm_medium=email&utm_campaign=%F0%9F%92%8A+Sa%C4%9Fl%C4%B1kta+gaz



Polisin sağlıkçılara sert müdahalesi

Sağlık emekçileri ise Karakaya için pek çok ilde iş bıraktı. Polis, İstanbul’da Çapa Tıp Fakültesi çevresinde toplanan ve İl Sağlık Müdürlüğü’ne yürümek isteyen sağlıkçılara biber gazıyla müdahale etti. Bu sırada fenalaşan polis memuruna ilk müdahaleyi, eylemdeki sağlık çalışanları yaptı. Diğer eylemlerde de polisin sert müdahalesi söz konusuydu: https://bianet.org/bianet/saglik/264254-saglikta-siddeti-protesto-eden-doktorlara-polis-mudahalesi

Sağlık çalışanları Ankara, Bolu, Gaziantep, Kahramanmaraş, Mardin, Şırnak, Trabzon, Van dâhil olmak üzere Türkiye’nin birçok yerinde eylemdeydi: https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-62071042?utm_source=newsletter&utm_medium=email&utm_campaign=%F0%9F%92%8A+Sa%C4%9Fl%C4%B1kta+gaz

Eylem yapan bu sağlık sektörü çalışanları arasında en dikkat çekici olanı (hakkını vermek lazım, komik buldum) Kocaeli Üroloji Bölümünün açtığı “Gidersek kaldıramazsınız” pankartıydı.

Yurt çapındaki tüm bu protestolara rağmen sağlık çalışanlarına yapılan şiddet olayları hız kesmeden devam etti. 6 Temmuz tarihinde İstanbul Bağcılar Eğitim Araştırma Hastanesi’nde kimliksiz kayıt yaptırmak isteyen hasta yakını Suat Bağadur, sağlık çalışanı Nurullah Çalpa’yı darp etti. Gözaltına alınan Bağadur, ‘kasten yaralama’ suçundan tutuklandı.

TTB Başkanı Fincancı’nın açıklaması

Kadına ve sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin kanun teklifi, TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaştı. Sağlık çalışanlarına yönelik ‘kasten yaralama’ suçu, mayıs ayında yapılan değişiklikle ‘katalog suçlar’ kapsamına alınmış ve faillerin tutuklu yargılanmasının önü açılmıştı. Ancak bu yasanın çıkmasından sonra Şanlıurfa’da bir yaralama olayının failleri serbest bırakılmıştı. Saldırganlar, Sağlık Bakanlığı’nın itirazı sonrası tutuklu yargılanmak üzere hapse girmişti: https://www.milliyet.com.tr/gundem/bakan-kocadan-aciklama-sanliurfada-doktora-saldirida-yeni-karar-6781234?utm_source=newsletter&utm_medium=email&utm_campaign=%F0%9F%92%8A+Sa%C4%9Fl%C4%B1kta+gaz

TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı, kanun teklifinin yetersiz olduğuna dikkat çekmişti. Sağlıkta şiddetin katalog suçlar kapsamına alınmasını yıllardır önerdiklerini ama caydırıcı cezaların tek başına sorunu çözmeyeceğini vurgulayan Fincancı, “Sağlıkta dönüşümün sonucudur şiddet. Dolayısıyla sağlıkta dönüşüme ilişkin somut adımlar atılmadığında, koruyucu sağlık hizmetleri güçlendirilmediğinde, kışkırtılmış sağlık talebi çekilmediğinde şiddeti önleme olanağı maalesef yok” demişti: https://www.evrensel.net/haber/461387/kadina-ve-saglik-calisanlarina-yonelik-siddetle-ilgili-duzenleme-tbmmde-kabul-edilerek-yasalasti?utm_source=newsletter&utm_medium=email&utm_campaign=%F0%9F%92%8A+Sa%C4%9Fl%C4%B1kta+gaz

İşin özü

Tüm bu keşmekeşin içinde olayın özünü kaçırıyoruz bence. Büyük resme bakmak gerekiyor. Büyük resim de şunu söylüyor: Memlekette herkesin sinirleri bozuk. Hangi kesimden olursa olsun, ne yapıyor olursak olalım, toplu olarak sinir küpüyüz, hatta toplumun her kesiminden birileri resmen deliriyor. Bunu en iyi trafikte anlarsınız. Trafiğe çıktığınızda birbirinin üzerine süren şoförler, yol verme kavgası, korna savaşları, küfürlerin havada uçuşması gibi saldırganlığımızın çok yüksek olduğunu gösteren hareketlere tanık olabilirsiniz. İnsanlar genel olarak mutsuz.

“Gidersek kaldıramazsınız” diye pankart açıp olayları protesto eden Kocaeli’de çalışan doktorlar, Kocaeli’nin il sloganının “Mutlu Şehir” olduğunu, ancak hiç de öyle mutlu şehir ortamının bulunmadığını gayet iyi biliyorlar. Bu sadece Kocaeli için geçerli değil, memleketin her yeri barut fıçısı.

Bazı sağlık çalışanlarında da kusur var

Hatta size başka bir şey söyleyeyim. Bence şiddeti sadece hasta veya hasta yakınları tarafından görmüyoruz. Bu şiddet çift taraflı. Güzel memleketimizde psikopata bağlayan doktorlara veya sağlık çalışanlarına da maalesef tanık oluyoruz. Size bizzat yaşadığım iki olaydan bahsetmek istiyorum:

Birinci olayda, annemin damarlarındaki tıkanma problemi için ikinci bir görüş almak amacıyla onu Amerikan Hastanesi’nde tanınan bir kardiyoloğa götürmüştük. Sonuçta annenizi götürüyorsunuz ve bypass ameliyatı olsun mu olmasın mı kararını vermek üzeresiniz. Çok önemli bir karar ve tüm detaylarla ilgili doktorun da görüşünü almak istiyorsunuz. Doktor anjiyo sonuçlarını değerlendirdikten sonra sıra soru faslına geldi. Annem ve dayımın eşi Sevgül Yenge sorularını sorduktan sonra ben de soru sormaya başladım ve daha ilk sorumdan itibaren doktor yüzüme bakmamaya ve sanki beni duymamış gibi davranmaya başladı. Ben de ısrarla sorumu tekrar sordum. Bana ne dese beğenirsiniz? Doktor son derece agresif bir surat ifadesiyle bana baktı ve şunları söyledi:

“Bu soruyu ikinci kez soruyorsun, senin sorduğun soruyu cevaplamak zorunda değilim.”

Kariyeri olan bu doktor resmen benimle kavga eder gibi konuşup, hasta ve hasta yakınlarına tıp etiğine uygun olmayan şekilde davranıyordu. Bu arada ona aynı soruyu ikinci kez sorduğum da doğru değildi, doktorun yaptığı açıklama bence yetersizdi. Daha detaya inmek istedim, sordum, duymazlıktan geldi, soruyu cevaplaması için yine sordum sonra bu karşılığı aldım.

Bunu söyledikten sonra 3-5 saniye duraksadım. Çünkü resmen gözüm döner gibi oldu, annenizi götürmüşsünüz hayati bir mesele konuşuyorsunuz, doktor hem saygısızlık ediyor, hem agresyonunu açık açık gösteriyor hem de aklınızdaki soruları doğru düzgün cevaplamıyor. Sonra bir anda oto kontrolüm devreye girdi ve içimden ‘saçmalama Serhan’ deyip kendimi sakinleştirdim. Bir anda “O zaman biz kalkalım” dedik ve oradan ayrıldık.

İkinci bir örnek ve doktor arkadaşımın yorumu

Yine Amerikan Hastanesi’ne bir başka konuyla ilgili bir arkadaşımla birlikte gittiğimde konunun uzmanı olan doktor tıbbi tabir kullandığı için “Bu ne demek?” diye soru sordum. O doktor da yine 60 yaşlarının üzerinde, kariyer yapmış, herkes tarafından tanınan bir doktor olmasının özgüveniyle “Bu sorunun cevabını arkadaşınıza veririm” dedi. Kendi kendime ‘la havle vela...’ deyip yine kendimi sakinleştirerek, o doktora da “Siz cevaplamayacaksanız o zaman bu tabirin ne olduğunu arkadaşıma sorarım o cevaplar, burada gizli saklı yok” dedim. Bunları söylediğim sırada arkadaşım da yanımdaydı.

Bu iki olay 2 ay içinde 2022’de oldu ve bu olaylar da bence doktorlar tarafından yapılan psikolojik şiddet içeriyor. Bu bahsettiğim doktorlar ve bunlar gibileri büyük bir eforla okullarını bitirmişler ve senelerce büyük emek verip gece gündüz demeden çalışarak mesleklerinin zirvesine çıkmışlar. Ama insan olamamışlar. İyi bir doktor olabilmenin bana göre iki ana kriteri var. Birincisi mesleğini en iyi şekilde icra edebilmek, ikincisi de insan olabilmek. Her iki kriter de bana göre eşit önemdedir. Çünkü doktorun hastasına ve hasta yakınına iyi davranması, tevazu göstermesi ve moralleri yüksek tutması kimi hastalıklarda hastanın çabuk iyileşmesi için ciddi önem arz eder.  

Şimdi bu olaylarda yaşadıklarımdan dolayı kafamda şöyle bir düşünce ve soru oluştu: “Amerikan Hastanesi gibi özel hastane sektörünün en yüksek noktası olarak sayılan bir sağlık kurumunda, 60 yaşın üzerinde kendi bölümlerinin en tepesinde görev yapan kariyerli doktorlar hasta yönetimini bilmiyorsa ve yüksek egolarını her yerde göstermekten çekinmeyip hasta yakınlarını tahrik edebiliyorlarsa o zaman diğer özel hastanelerdeki ve hatta devlet hastanelerindeki doktorların durumu nasıl acaba?”

Sonra bu konuyu 40’lı yaşlardaki bir kardiyolog arkadaşımla konuştuğumda bana “Abi, o nesil genelde komple öyle. Bizlere de zamanında çok çektirdiler. Maalesef küçük dağları ben yarattım egosu 60 yaşın üzerindeki doktorların çoğunda var, bu ego yeni nesillere de nispeten azalarak geçiyor. Bir de iyi gününde değilse ve doktorun doğasında asabilik varsa hasta veya hasta yakınlarıyla iletişimleri çok kötü olabiliyor.”

Şimdi empati kuralım: Benim durumumu ele alalım ve aynı olayın devlet hastanesinde ve eğitim düzeyi düşük, oto kontrolde sıkıntı çeken bir vatandaşla yaşandığını düşünelim. Adam yakınlarını hastaneye getirmiş, kritik bir kararın eşiğinde, yakınını bir şekilde kaybetme riski var ve doktor tarafından psikolojik şiddete tabi oluyor. Hasta yakını da karşılığında doktora fiziksel şiddet uygulayabiliyor. Hemen şunu da belirteyim, şiddetin hiçbir türünü tasvip etmiyorum. Ne olursa olsun, insanların kendilerini kontrol etmeyi öğrenmesi gerekiyor.



Çözüm önerilerim

Klasik yazılarımdan biri olduğu için problemi tespit ettikten sonra şimdi de çözüm önerilerimi sıralayacağım:

1) Mutluluk refaha bağlı: Sorunun özünde memlekette büyük çoğunluğu oluşturan mutsuz insanlar yatıyorsa ve uzun vadede bu karşılıklı şiddet olaylarının azalmasını istiyorsak bunun yolu insanların mutlu olmasını sağlamaktan geçiyor. Bu da vatandaşlarımızın geçim sıkıntısı çekmemesine, rutin olarak hobilerini gerçekleştirmelerine ve hayattan keyif almaya başlamalarına bağlı. Memlekette hiç kimsenin geçim sıkıntısı çekmemesinden bahsediyorum, hele sağlık çalışanların hiçbir şekilde ‘yarını nasıl getireceğiz?’ diye düşünmemeleri gerekiyor.

2) Eğitimin önemi: Sorunun kaynağında mutsuz insanlar olduğu gibi eğitimsiz insanlar da var. Gerçi eğitimli insanların da psikolojik veya fiziksel şiddet uygulayabildiklerini hepimiz biliyoruz, ancak eğitimsiz kesime göre oto kontrolü daha yüksek ve daha duyarlı olacakları kesin. O yüzden eğitim şart diyoruz. Dikkat ederseniz eğitim diyorum, öğretim demiyorum. Yani geçmiş yazılarımda da hep dile getirdiğim gibi 0-10 yaş arası eğitim (genel olarak tüm çocukların mutlu ve travmasız bir çocukluk dönemi geçirmelerini sağlamak gerekiyor), ebeveyn eğitimi ve eğitimcilerin eğitimi bahsettiğim kapsamı ortaya koyuyor.

3) Sağlıkçılara özel eğitim: Doktorlara ve diğer tüm sağlık çalışanlarına hasta psikolojisi, hastalara nasıl davranılır gibi çok spesifik eğitimler vermek gerekiyor. Bu eğitimi de her sene tekrarlamak lazım. Ayrıca tüm sağlık çalışanlarını her sene psikolojik testten geçirmek gerekiyor. Barut fıçısı gibi olan veya sıkıntıları olanların dönemsel ara vermeleri sağlanmalı, görev başı yaptıktan sonra hâlâ aynı sorunları yaşıyorlarsa veya şikâyetler devam ediyorsa, işin ucu görevden alınmaya kadar gitmelidir.

4) Sağlıkçıların insani koşullarda çalışmaları: Doktorların ve diğer sağlık çalışanlarının yüksek tempoda aşırı çalışmaları bir süre sonra mental sağlıklarını etkiliyor. Muhtemelen bilirsiniz, pilotların veya hosteslerin belli bir süre uçuş karşılığı bir dinlenme süreleri vardır. Uçağı mental olarak sağlam uçurabilmeleri için pilotların bu süreye mutlaka ihtiyaçları vardır ve bildiğim kadarıyla bütün havayolu şirketleri bu dinlenme sürelerine saygı duyar. Uçağın iyi dinlenmiş ve mental olarak sağlam pilotlar tarafından uçurulmasının yolcular açısından ölüm kalım meselesi olduğunu bilirler. Aynı şekilde iyi dinlenmiş ve mental olarak sağlam doktorların ve sağlık çalışanlarının da hastalar açısından hayat memat meselesi olduğu aşikâr. Gözlemlediğim kadarıyla bu sorun özel hastanelerde de var ama devlet hastanelerinde inanılmaz boyutta. Devlet hastanelerinde günde 300 hastaya bakan doktordan ne bekleyebilirsiniz ki (Devlet hastanelerinde çalışan arkadaşlarımdan biliyorum)?

Aynı şekilde hastanenin fiziksel koşullarının da çalışabilir düzeyde olması gerekiyor. Hastanenin her yerinin hijyenik, alet ve ekipmanların eksiksiz, kullanacakları malzemelerin tam olması gerekiyor. Türkiye'deki devlet hastanelerinin durumu maalesef içler acısı. Bu zor şartlarda ve standartların çok altında çalışan doktorlar ve sağlık çalışanları büyük zorluklar çekebiliyor ve yine mental olarak etkilenebiliyorlar. Hastanelerimizin, özellikle devlet hastanelerinin fiziksel koşullarının uluslararası standartların üzerinde olması gerekiyor. Yüksek standartlı bir yerde çalışan sağlıkçılar kendilerini iyi hisseder, performansları artar, hastalara ve yakınlarına da olması gerektiği gibi davranma olanakları yükselir.

 

5) Önleyici önlemler: Hastaların, hasta yakınlarının ve hatta tüm hastanede çalışanlarının (güvenlik, temizlik işi yapanlar dahil) hastaneye girmeden üzerlerinde bıçak, silah veya patlayıcı madde gibi insanların yaralanmalarına ve hatta ölümlerine sebebiyet verecek tehlikeli aletler olup olmadığının mutlaka sıkıca kontrol edilmesi gerekiyor. Bu aletlerle hastaneye girmek isteyen kişilerin de yakalanınca hiç vakit kaybetmeden en yakındaki karakola götürülüp haklarında işlem başlatılması ve en ağır şekilde cezalandırılmaları lazım. Ayrıca kaba kuvvet gösterme maksadıyla hastaneye kalabalık gelip sonra doktorlara veya sağlık çalışanlarına saldıranlar için de her hastanede güvenliğin artırılması, bu güvenliğin günün 24 saati teyakkuzda olmalarının sağlanması, acil bir durumda da en az 10 güvenlik görevlisinin anında olay olan yerine intikal etmelerinin sağlanması gerekir.

6) Caydırıcı cezalandırma: Sağlık çalışanlarına şiddet uygulayan kişilerin en sert şekilde cezalandırılmaları gerekiyor. Mahkemelerin kısa sürmesi, kararın hemen ve tavizsiz uygulanması lazım.

7) İyi işleyen şikâyet hattı: Doktorlar ve diğer tüm sağlık çalışanlarının da yanlış hareketlerini şikâyet edebileceğiniz bir hattın olması gerekiyor. Bunun CİMER değil, bambaşka sağlığa özel bir hat olması ve sağlık bakanlığı tarafından yönetiliyor olması gerekir. Bu hat da hedef odaklı ve sorunları çözen bir anlayışla yönetilmeli.


Maalesef sağlık sektörü de memleketin aynası gibi. Umarım bu yazdıklarım faydalı olur ve gereken adımlar atılır. Sağlıcakla kalın.

 

Bonus: Sağlık sektöründeki doktorların ve sağlık çalışanlarının kariyerlerinin başından itibaren nelerle karşılaştıklarını en net şekilde özetleyen potansiyeli yüksek genç kardeşlerimizden Dr. Kaya Avşar'ın Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi mezuniyet konuşmasını paylaşmak isterim: 

 

İlginizi Çekebilir
Yorumlar ( 0 )
Bu yazı hakkında ilk yorumu siz yapın...
Yorumlarınız için