Türk futbolunun geleceği artan bir hızla kararıyor
Pandemi sonrası verilen aradan sonra yazın oynanan maçlarla ligler 26 Temmuz’da tamamlandı. 47 günlük aradan sonra 2020-21 sezonu bu hafta seyircisiz maçlarla açıldı. İçinde bulunduğumuz dönemde, böyle karamsar bir ortamda Türk futbolu için pek umut ışığı göremiyorum.
Bu sene pandemiden dolayı çok farklı bir dönemden geçiyoruz. Öncelikle Mart ayında futbol maçları ertelenmiş, 12 Haziran’da tekrar başlatılmıştı. Hızlandırılmış bir şekilde lig maçları tamamlattırılmış bu hengâmede şampiyonluğu Türkiye tarihinde ilk defa Başakşehir kazanmıştı.
Tüm bu olayların içinde 21 Haziran tarihinde “Futbol süper ligimiz başladı, hayırlı olsun mu?” başlıklı bir yazı kaleme almıştım: https://www.serhansuzer.com/tr/futbol-super-ligimiz-basladi-hayirli-olsun-mu
Galatasaray: Ligin en iyisinden en kötüsüne…
Bu yazıda özetle ligin Covid-19 ortamında başlatılmasını eleştirmiş ve Galatasaray veya Trabzonspor’un şampiyon olmalarını temenni etmiştim. Tabii tuttuğum takım Galatasaray, lig ertelenmeden önce şampiyonluğun en güçlü adayıyken lig yeniden başladıktan sonra inanılmaz bir düşüşe geçip ligi 6. sırada bitirebildi. Pandemiden önce ligin açık ara en iyi top oynayan takımı konumundan, lige verilen aradan sonra ligin en kötüsü pozisyonuna nasıl gelindiği sorgulanmalı. Bu durum tüm Galatasaraylılar gibi bana da acı verdi. Umarım gerekli dersler alınmıştır diyeceğim ama takımdan gelen sinyaller, alınan kararlar ve lig öncesi yapılan transferler hiç açıcı değil. Bunu ileride daha detaylı yazacağım. Bu yazının konusu Galatasaray değil.
Diğer güçlü aday Trabzonspor da ipi göğüsleyemedi
Şampiyonluğun diğer önemli adayı annemin memleketi Trabzonspor da bana göre ligin en güçlü kadrosuna sahipti. Bu kadar az bir bütçeyle böyle bir takım kurma başarısı göstermelerinden dolayı Başkan Ahmet Ağaoğlu ve tüm Trabzonspor yönetimini tebrik etmek gerekir. Uzun yıllar sonra Trabzonspor’da iyi yönetişimin örneklerini verdiler. Ancak onlar da sonuca ulaşamadılar. Başakşehir’le kafa kafaya gidilen yarışta ipi Başakşehir göğüsledi. Burada bence teknik direktör farkı ortaya çıktı. Trabzonspor, Ünal Karaman’la devam etseydi elde ettikleri lig ikinciliğini de bence alamazlardı.
Babamın sıfırdan tasarlayıp ortaya çıkardığı Bahçeşehir’in bağlı olduğu Başakşehir’e her nedense sempatiyle bakamıyorum. Statları bir Galatasaraylı olan Fatih Terim’in ismini taşıması da sempatiyle bakmamı sağlamıyor. Bunda yapay bir takım havası olmasının büyük etkisi var diye düşünüyorum. Başakşehir’de bana göre tek parlayan ve hepimizin sempatisini sağlayan unsur, teknik direktörlerinin Okan Buruk olması.
İyi bir Galatasaraylı olan Okan’ı şahsen tanırım. Beraber yemek yemişliğimiz var. İyi bir teknik direktör olmasının ötesinde iyi de bir insandır. Türk futbolunun ender yeteneklerinden biriyken Türkiye’nin en iyi teknik direktörleri arasına girmesi de ona çok nadir elde edilen bir statü sağlıyor. Süper Lig tarihinde hem futbolculuğu hem de teknik adamlığı döneminde şampiyonluk sevinci yaşayan 4 isim Şenol Güneş, Ertuğrul Sağlam, Aykut Kocaman ve Hamza Hamzaoğlu olmuştu. Bunlara 5. isim olarak Okan Buruk katıldı.
Okan Buruk’un futbolculuk başarıları
Yaşı yetmeyenler hatırlamazlar. Okan, futbolculuğunda Türkiye’nin Maradona’sı gibiydi. Özellikle Feldkamp dönemde inanılmaz bir çıkış yaptı. Top ayağına yapışarak yaptığı müthiş driplinglerle ciddi bir adam eksiltme özelliği vardı, ayrıca son vuruşları da gayet iyiydi. İnanılmaz yetenekleri olan bir orta saha oyuncusu olmasının ötesinde çok güzel goller de atardı. Tüm bu parlak özelliklerinin yanında mütevazılığını hiç bozmaz, sağlam savunma yapıp takımının bir parçası olduğunu herkese gösterirdi. Okan'ın bu parıltısını Trabzonspor’da oynayan Soner Tolungüç, nam-ı diğer “Kasap Soner” ayağını kırarak söndürdü. İşte Okan'ın ayağının kırılma anı:
Sahalara tekrar dönen Okan Buruk, yine çok iyi bir performansla oynadı, yapabileceğinin hep en iyisini yapmaya çalıştı ve oynadığı takıma büyük katkılar verdi ancak top ayağına yapışarak yaptığı driplingler kayboldu. Başına gelenler nedeniyle yere her zaman daha sağlam basma dürtüsüyle futbol stilini değiştirdi. Tabii kariyerinde 6 lig şampiyonluğu, 1 UEFA Kupası, 1 UEFA Süper Kupası, 3 Türkiye Kupası, 2002’de Dünya Kupası 3.’lüğü gibi başarılarla Türk futbolunun en iyi kariyere sahip futbolcuları arasına adını yazdırdı.
Okan’ın futbolculuk kariyerinin detaylarını bu linkte bulabilirsiniz: https://www.mackolik.com/futbolcu/okan-buruk/kupalar/4vbdhm78ppd5zkw3zix6vffth
Bir de nasıl bir futbolcu olduğunu daha iyi anlamanız için Okan'ın milli takım gollerini paylaşmak isterim:
Okan’ın teknik direktörlük kariyeri
Teknik direktörlüğe de iyi başlayan Okan Buruk, 2013-2014 sezonunda Elazığspor ile iyi bir iş çıkarmasına rağmen takımını kümede tutmayı başaramadı. Sonrasında üstlendiği bir dizi görevde uygun ortamı bulamayan Okan, sırasıyla Gaziantepspor, Sivasspor, Göztepe’yi çalıştırdı ve istediği çıkışı bir türlü yakalayamadı. Okan ilk büyük başarısını, 2017-2018 sezonunda Akhisar’la Türkiye Kupası’nı kazanarak elde etti. Bu başarısına rağmen takımına sezon sonunda veda etti.
Ben Akhisar’ın teknik direktörüyken yakın çevreme Okan’ın gelişmeye açık çok iyi bir teknik direktör olduğunu ve yönettiği takımların hepsinde hem oyun kalitesi hem de maç kazanma anlamında ciddi gelişme kaydettirdiğini söylüyordum. Hatta Fatih Terim’in neden Okan’ı fark etmediğini, onu yardımcısı olarak yetiştirmeyi neden düşünmediğini sorguluyordum.
Sonrasında ligin 7. haftasında Çaykur Rizespor’u devraldı ve Fenerbahçe maçıyla mesaisine başladı. Takımı çalıştırmaya başladığında sadece 3 puanı olan hatta ilk devreyi ligin son sırasında kapayan Çaykur Rizespor 32 maçta 11 galibiyet, 12 beraberlik, 9 mağlubiyet yaşadı ve 41 puan topladığı sezonu 11. sırada noktaladı. Yani göreve başladığında küme düşecek takımların başında gösterilen Çaykur Rizespor’un, ikinci yarıda art arda topladığı puanlarla ligi puan cetvelinin ortasında bitirmesini sağladı.
Bu başarısından sonra Başakşehir’e transfer oldu. Abdullah Avcı sonrası dağılacak gözüyle bakılan Başakşehir’e tam tersine ilk şampiyonluğunu yaşattı. Okan Buruk transfer olduktan sonra çevremdeki herkese “Başakşehir’i iyi izleyin şampiyonluğu zorlayacaklar” diyordum. Şampiyon oldular.
Son 8 maçtaki şaşırtıcı puan durumu
Bu sene Mart ayında 26. haftada verilen aradan sonra 12 Haziran’da maçlar tekrar oynanmaya başlandı ve kalan 8 haftalık seri tamamlandı. Bu seri sonucunda çok ilginç bir tablo ortaya çıktı. Pandemi için verilen aranın ardından oynanan maçlarda şöyle bir puan durumu oluştuğunu görüyoruz:
1- Başakşehir - 13 puan
2- Kasımpaşa - 13 puan
3- Beşiktaş - 12 puan
4- Antalyaspor - 11 puan
5- Kayserispor - 10 puan
6- Gaziantep FK - 10 puan
7- Fenerbahçe - 10 puan
8- Trabzonspor - 9 puan
9- Alanyaspor - 8 puan
10- Sivasspor - 8 puan
11- Gençlerbirliği - 8 puan
12- Yeni Malatya - 7 puan
13- Rizespor - 7 puan
14- Konyaspor - 7 puan
15- Ankaragücü - 6 puan
16- Denizlispor - 4 puan
17- Göztepe - 2 puan
18- Galatasaray - 2 puan
Sezon tamamlandığında Başakşehir 69 puanla ipi göğüsledi. Onu 65 puanla Trabzonspor takip etti. 24 puanlık seride hiç maç kazanamayan ve sadece 2 puan alan Galatasaray önceki kredisini tamamen tüketti ve 56 puanla ligi 6. bitirdi. Detaylı puan durumu için https://www.eurosport.com.tr/futbol/super-lig/2019-2020/standing.shtml linkine tıklayabilirsiniz. Ayrıca her ne hikmetse Covid-19 ortamından dolayı küme düşme kaldırıldı. Böyle dramatik bir sezona tanık olduk.
İlkleriyle 2020-21 sezonu
Bu hafta 2020-21 sezonu oynanmaya başlandı. 26 Temmuz’da Kasımpaşa-Başakşehir maçıyla tamamlanan bir önceki sezondan sonra 47 günlük aranın ardından 11 Eylül’de 2020-2021 sezonu açıldı. Türkiye'nin 14 ilinden 21 takımla, 248 gün sürecek toplam 420 maçlık süreç 16 Mayıs 2021 pazar günü sona erecek. İlk yarı, 21. hafta maçlarıyla 24 Ocak 2021'de tamamlanacak. Ligde ikinci devre 29 Ocak 2021'de oynanacak 22. hafta müsabakalarıyla başlayıp, 16 Mayıs'ta son bulacak.
Geçen sezon küme düşme kaldırıldığı için bu sezon lig 21 takımla oynanacak, 4 takım küme düşecek. Bir başka deyişle geçen sezonu düşme hattında tamamlayan MKE Ankaragücü, Hes Kablo Kayserispor ve Yeni Malatyaspor, yeni sezonda da ligde yer alacak. Geçen sezonki takımlara 1. Lig’den Süper Lig’e çıkmayı başaran Hatayspor, Büyükşehir Belediye Erzurumspor ile Fatih Karagümrük katıldı. Süper Lig'de geride kalan 62 sezonun 31'i 18 takımla, 20'si 16 takımla, 4'ü 20 takımla, 3’er tanesi 17 ve 19 takımla, biri de 22 takımla oynanmıştı. Ligde 21 takımın yer almasından dolayı her haftayı bir takım maç yapmadan geçecek. 9 haftanın maçları hafta içinde yapılacak.
Salgın nedeniyle, Süper Lig'de sezonun ilk yarısındaki karşılaşmalar seyircisiz oynanacak.
İlk ipucu Çaykur Rizespor-Fenerbahçe maçından
Keyif vermediği için geçen seneden beri maçları seyretmiyorum. Sadece sonuçları ve golleri https://www.flashscore.com.tr/ web sitesinden takip ediyorum. Tavsiye ederim. Geçen gün 2020-21 sezonunun ilk maçının skoruna baktım. Çaykur Rizespor 1-0 öndeydi. İçimden Fenerbahçe bu maçı 2-1 alır dedim (genelde tahminlerim tutuyor). Akşamın sonunda tekrar skora baktım. Bingo. Fenerbahçe 2 gol atıp maçı almış. Gollere baktığımda beni bir gülme tuttu. Ağlarla buluşmayan bir kafa golü (izlediğim videodan gol olup olmadığı belli olmuyordu, muhtemelen goldü ama zorlama bir gol olduğu belli) ve hayatımda gördüğüm en çakma penaltılardan biri futbolumuzun geldiği durumu adeta özetliyordu. Maçın özetini https://tr.beinsports.com/haber/caykur-rizespor-fenerbahce-5 link'inden izleyebilirsiniz. Verilen çakma penaltı anını da videonun sonlarına doğru görebilirsiniz.
Çekişmeli maçları Galatasaray'ın bileğinin hakkıyla kazanmasına rağmen etrafa bağırıp çağıran, tehditler savuran ve hatta bu saldırgan tavrını takımına da yansıtıp kendi sahalarında oynanan iki maçta Galatasaray'ın üç çok değerli oyuncusunun (sırasıyla Emre Akbaba ve Fernando Muslera'nın ayağı kırıldı, Florin Andone'nin de sağ ön çapraz bağ yırtıldı) çok ciddi sakatlanmalarına vesile olan Çaykur Rizespor Başkanı Hasan Kartal'ın Fenerbahçe maçında kendi aleyhlerine bariz hatalı verilen penaltı kararından sonra bile süt dökmüş kedi gibi açıklamalarda bulunması dikkat çekiciydi. Yaratılan futbol terörünü kafanızda canlandırabilmeniz için bu sakatlık anlarını sırasıyla paylaşıyorum:
Anlaşıldı. Bu sene yine futboldan çok hakemler ve bir sürü saha dışı etkenler konuşulacak. Yazık.
Zaten pandemiden dolayı hepimiz ciddi sıkıntılar yaşıyoruz, futbol gibi popüler takım sporlarının geleceği belli değil. Bari futbola spor müsabakası olmasının ötesinde anlamlar yükleyip toplum için ciddi faydası olabilecekken tam tersine kanser etkisi yaratan zoraki etkinlikler haline dönüştürmeyelim.
Belki bilirsiniz, Amerikan şov güreşleri bir senaryo üzerinden oynanır. Yani dövüşçülerden baştan itibaren hangisinin galip geleceği ve hatta dövüş sırasında yapacakları hareketler, yaşatacakları dramanın hepsi bellidir, senaryosu yazılmıştır. Açıkçası Türk futbolunun da Amerikan güreşine dönüşmesinden çekiniyorum. Umarım o kadar ileriye gidilmez.
Sezonun hemen başında gelen kötü sinyaller
Bunları söylüyoruz ama nafile. Sezon başlangıcında her türlü kötü sinyali aldık:
- Futbol kulüplerinin borçları artmaya devam ediyor. Finansal sürdürülebilirliği sağlamakta zorlanan futbol kulüpleri bu durumu düzenlemek için koyulan limitlere bırakın uymayı rekabet hırsından tam tersine ardı arkası kesilmeyen transferlere imza atıyorlar. Yakın bir gelecekte iflas bayrağını çekmiş futbol kulüplerine tanık olacağız. Devletten yardım dilenecekler ama bu son çabaları da kaçınılmaz sona engel olmayacak. Geçmişteki kötü yönetimlerden dolayı gelinen bu noktada kabak o dönemki yönetimin başında patlayacak. Bence kulüplerin ciddi yüklü (bazılarınınki milyar TL'ler mertebesinde) borçları geçmişte görev almış yönetimler arasında bölüştürülüp yönetim kurulundakilerin borcu üstlenmeleri sağlanmalıdır. Bu senelerce şovunu yapıp kulüp üzerinden farklı menfaatler elde eden eski yöneticiler için iyi bir ders olur. Pandemi döneminde de finansal gelirler ciddi oranda azaldığı için sürdürülebilirliği sağlamak çok daha güçleşmiştir. Bu dönemde kulüplerin finansal gelirlerini arttırmak için ekstra yaratıcı olmaları gerekir. Ayrıca finansal anlamda kulüpleri zarara sokan bütün delikleri kapatmaları ve herşeye çok hakim olmaları gerekiyor.
- Emre Belözoğlu’nun kapasitesinden fazla hırsından dolayı transfer yapacağım diye sağa sola saldırması ve buna da yandaş basının çanak tutup Fenerbahçe taraftarını gaza getirmesi, diğer takım taraftarlarını da öfkelendirmesi. Örneğin kendisini Emre yapan takım olan Galatasaray’ın anlaştığı oyuncuyu ayartmasına tanık olduk. Futbolculuğundan miras kalan kötü şöhreti, yeni kariyerinde de tam gaz devam ediyor. “Başarılı olmak için her yol mubahtır” kafasıyla hareket eden Emre gibilerin etik anlayışı budur ve her anlamda Türk futboluna ciddi zarar vermektedirler. Ancak içinde bulunduğumuz dönemde Emre gibileri rağbet görüyor. İleride etik kurulu oluşturulup rekabeti insanlık değerlerinin üzerinde sayıp hareket edenlerin Türk futbolundan elimine edilmesi sağlanmalıdır.
- Hakemlerin şaka gibi yönetimleri devam ediyor. Eskiden çaktırmadan yaparlardı, şimdi artık göstere göstere maçları bazı takımların lehine katledebiliyorlar. Burada yapay zekanın ağırlığını arttırmalı, insan odaklı hataları asgariye indirmek için gereken hamleleri yapmak gerekiyor. Başka bir deyişle, Türkiye ligleri başladığından beri varolan ve içinde bulunduğumuz dönemde iyice kronikleşmiş hakem hatalarını asgariye indirmenin yolu teknolojiden geçiyor. Teknoloji kullanımını daha etkin hale getirmek gerekiyor.
- Macaristan, milli takımımıza kök söktürdü. Türkiye Macaristan maçını https://www.sabah.com.tr/video/spor/turkiye-0-1-macaristan-mac-ozeti-tartismali-pozisyonlar-izle-video link'inden izleyebilirsiniz. Şenol Güneş döneminde kalkışa geçen milli takımımız anlaşılmaz bir şekilde gerileme dönemine girdi. Bunda salgının payının olduğunu düşünüyorum. Burada yapılacak çok şey var. Bu konuda geçmişte birçok yazı kaleme aldım. Milli başarı için öncelikle alt yapıya odaklanmak gerekiyor. Daha parlak bir gelecek için futbolcuların küçük yaşlardan itibaren hayata dair ve teknik eğitimlerine öncelik vermek gerekiyor.
Toparlanmak kolay olmayacak
Sonuç olarak futbolumuzda Covid-19 döneminde gerilemenin hız kazandığını ve şu anda hiçbir ışık göremediğimi belirtmek isterim. Elbette hayatımın hiçbir döneminde karamsar olmadığım için bu dönemin de gelip geçici olduğunu biliyorum. Sadece aradaki fark şu: Artan karanlığı aydınlığa dönüştürecek kişilerin eskisinden çok daha fazla çalışması ve ciddi streslerden geçmesi gerekecek. Tabii yapılması gerekenlerin üstesinden gelebilecek karakterde, yürekte ve donanımda olan insanların futbolun yönetimine ne zaman geçecekleri de muamma. Okan Buruk gibilerinin Türk futbolunda daha etkin olmaları sağlanmalıdır.
Bazı şeylerin toparlanması yıllar alacak. Orası kesin. O yüzden içinde bulunduğumuz dönemde ülkemizin futbolu konusunda şahsen beklentilerimi asgariye çektim. Üzülmemek için size de aynısını yapmanızı tavsiye ederim.
Her şeye rağmen Türk Futbolu’nun aydınlık dönemi de gelecek. Merak etmeyin.
Referanslar:
https://www.fanatik.com.tr/basaksehirde-okan-buruk-tarihi-basariya-bir-adim-uzakta-2158529
https://www.haberturk.com/super-lig-de-koronavirus-arasinin-ardindan-puan-durumu-2743143-spor
https://www.haberturk.com/son-dakika-haberi-super-lig-de-kume-dusme-kaldirildi-2759006-spor
https://www.mackolik.com/futbol/haber/sueper-ligde-2020-21-sezonu-basliyor/qfwagxzfccj417ouloxhvforr
Etiket: eğitim
Keşke herkes bu gerçeği görebilse...