Türk sporunun yüz akları ve karaları
Bir tarafta dünya şampiyonu olmuş, sıralamalarda hep en önde olan kadın voleybol milli takımımız ve geçen hafta teniste ilk WTA şampiyonluğunu kazanan Zeynep Sönmez, diğer tarafta birbirine sürekli hakaret eden, başarısızlıklarını algı yönetimiyle örtme çabasında olan, her türlü pisliğin ve art niyetin olduğu Türk erkek futbol camiası. Olimpiyatlarda sürekli başarısız olmamızın sebebi açık değil mi?
Türk sporunun başarıları ve eksiklikleri, kadın ve erkek spor branşlarının arasındaki belirgin farklarla dikkat çekiyor. Bir yanda uluslararası platformlarda ülkemizi gururla temsil eden, sıralamalarda zirveye oynayan kadın voleybol milli takımımız ve teniste tarihi bir başarıya imza atan Zeynep Sönmez; diğer yanda ise sürekli kaotik ve olumsuz haberlerle gündeme gelen Türk erkek futbol camiası yer alıyor. Olimpiyatlardaki yetersiz performansımızın arkasında yatan sebeplerin bir kısmı, bu iki farklı spor kültüründeki uçurumla açıklanabilir.
Türk kadın voleybol milli takımı, yıllardır uluslararası turnuvalarda başarıdan başarıya koşarak Türkiye'nin spor alanındaki gurur kaynağı olmuştur. Avrupa ve dünya şampiyonalarında üst sıralarda yer alan takımımız, disiplinli çalışma, güçlü altyapı ve takım ruhuyla öne çıkıyor. Bu başarı, yalnızca sporcuların değil, antrenörlerin ve teknik ekibin de katkılarıyla mümkün oluyor. Kadın voleybolundaki bu istikrar, sporcu yetiştirme politikalarının uzun vadeli ve tutarlı bir şekilde uygulanmasının sonucu.
Kadın milli voleybol takımımızın bazı başarıları
Avrupa Şampiyonası: Türkiye, Avrupa Kadınlar Voleybol Şampiyonası'nda büyük başarılar elde etti. 2023'te Avrupa şampiyonu olarak altın madalya kazandı ve bu, Türk voleybolunun en önemli zaferlerinden biri olarak kayıtlara geçti. Ayrıca daha önceki yıllarda da birkaç kez gümüş ve bronz madalya kazanmışlardı.
Voleybol Milletler Ligi (VNL): 2023 yılında Türkiye, Voleybol Milletler Ligi'nde ilk kez şampiyon olarak tarihi bir başarıya imza attı. Bu zafer, takımın dünya sıralamasındaki yerini daha da üst sıralara taşıdı.
Dünya Şampiyonası: Türk Kadın Voleybol Milli Takımı, Dünya Kadınlar Voleybol Şampiyonası'nda da başarılı performanslar sergileyerek sıralamalarda yüksek pozisyonlarda yer aldı. Son dönemde İtalya, ABD, Çin ve Brezilya’nın içinde bulunduğu Dünya’nın en iyi 5 takımından biri olarak gösteriliyor.
Akdeniz Oyunları ve Diğer Uluslararası Turnuvalar: Milli takım, Akdeniz Oyunları gibi diğer uluslararası turnuvalarda da birçok kez madalya kazandı ve kürsüye çıktı.
Kulüp Başarıları: Milli takımı oluşturan oyuncuların pek çoğu, Vakıfbank, Fenerbahçe ve Eczacıbaşı gibi Türk voleybol kulüplerinde forma giyiyor. Bu kulüpler, Avrupa ve dünya şampiyonalarında birçok kez şampiyonluk ve yüksek dereceler elde ederek Türk voleyboluna katkıda bulundu.
Türk kadın voleybolu, hem takım hem de kulüp düzeyinde dünya çapında saygı gören bir noktaya ulaşmış durumda.
Teniste Zeynep Sönmez’in başarıları
Artık teniste de yeni bir başarı öykümüz var: Zeynep Sönmez. Genç yaşına rağmen WTA turnuvasında şampiyonluk elde ederek Türkiye'nin tenis sahnesindeki yerini güçlendirdi. Zeynep'in başarısı, kendi özverisi, azmi ve çalışkanlığı sayesinde gerçekleşti. Bu başarı, bireysel spor dallarına verilen desteklerin ve doğru yönlendirmenin önemini bir kez daha ortaya koyuyor. Zeynep Sönmez, Türk tenisinin yükselen yıldızlarından biri ve son dönemde kendi bireysel gayretiyle ve kendisini destekleyenlerle önemli başarılara imza attı. İşte kariyerindeki bazı önemli dönüm noktaları:
● İlk WTA Şampiyonluğu: Bu ay Meksika'da düzenlenen WTA 250 seviyesindeki Merida Open Akron turnuvasında, finalde Amerikalı rakibi Ann Li'yi 6-2 ve 6-1'lik setlerle mağlup ederek kariyerinin ilk WTA şampiyonluğunu elde etti. Bu zaferle birlikte, dünya sıralamasında 36 basamak birden yükselerek 91. sıraya yerleşti ve kariyerinin en yüksek derecesine ulaşıp dünyanın en iyi 100 tenisçisi içinde kendine yer buldu (bknz: https://beinsports.com.tr/haber/zeynep-sonmezden-tarihi-sampiyonluk)
● Grand Slam Deneyimi: 2024 yılında Roland Garros'ta (Fransa Açık) elemeleri geçerek ana tabloya kalma başarısı gösterdi. Bu, Türk kadın tenisçiler arasında nadir görülen bir başarı (bknz: https://en.wikipedia.org/wiki/Zeynep_S%C3%B6nmez)
● WTA Yarı Finali: Aynı yıl, Meksika'da düzenlenen Merida Açık Kadınlar Tenis Turnuvası'nda yarı finale yükselerek kariyerinde bir ilki başardı. Bu turnuvada dünya 62 numarası Renata Zarazua'yı 2-1'lik setlerle mağlup etti (bknz: https://beinsports.com.tr/haber/zeynep-sonmezden-buyuk-basari)
● ITF Başarıları: Zeynep Sönmez, ITF Kadınlar Turunda dört tekler şampiyonluğu kazanarak profesyonel kariyerinde önemli adımlar attı (bknz: https://tr.wikipedia.org/wiki/Zeynep_S%C3%B6nmez)
Bu başarılar, Zeynep Sönmez'in Türk tenisinde önemli bir figür haline geldiğini ve gelecekte daha büyük başarılara imza atabileceğini göstermektedir. İşte Zeynep Sönmez’in kazandığı bu ilk WTF zaferinden sonra verdiği röportajda mental gücü üzerine düşüncelerini aktardığı konuşması: https://www.instagram.com/reel/DCKVxNQgQ9Y/?igsh=MThkcXo5N2pkaHd5Yg%3D%3D
Gurur kaynaklarımız
Son olarak, daha önce “Türk sporunun yüzümüzü güldüren şahsiyetleri” başlıklı bir yazı kaleme almıştım: https://www.serhansuzer.com/tr/turk-sporunun-yuzumuzu-gulduren-sahsiyetleri. Bu yazımda kadın milli voleybol takımımızın yanı sıra, Duygun Yarsuvat, Sümeyye Boyacı, Busenaz Sürmeneli, Buse Naz Çakıroğlu ve Mete Gazoz’a yer vermiştim. Türk sporunun tüm bu yüzümüzü güldüren yüz akları arasında kişisel gayreti ve becerileriyle yükselen dünyanın en popüler sporu olan futboldaki yıldızlarımızı sayabiliriz. Son dönemde inanılmaz performanslarıyla takımlarını sırtlayan Juventus’tan Kenan Yıldız, Inter’den Hakan Çalhanoğlu ve Benfica’dan Kerem Aktürkoğlu ile Orkun Kökçü. Hepsi en üst düzeyde harika işler çıkararak hem kendi liglerinde hem de Avrupa kupalarında takımlarını taşıyorlar ve bizlerin de gurur kaynağı oluyorlar.
Ancak bir önceki olimpiyatlarda yüzümüzü güldüren spor dallarından kadın voleybolunda takımın hep doğru insanlar tarafından yönetilmesi ve yönlendirilmesi, teniste ve futbolda sporcularımızın bireysel çaba, beceri ve desteklerle en üst düzeyde performans göstermesinin aksine diğer bütün spor dallarında genelde hep hayal kırıklıkları yaşıyoruz.
Erkek futbolundaki liyakatsizlik ve kısırdöngü
Burada en büyük sorun bence yine ilgili federasyonlardaki liyakat sorunudur. En büyük liyakat sorunu da Türkiye Futbol Federasyonu’nda bulunmaktadır. Kötü yönetilen bir federasyonu yine bana göre hiçbir ışık görmediğim bir başka federasyon başkanı ve yönetimiyle değiştirdik.
Dolayısıyla Türk erkek futbolu, Avrupa’daki başarılı temsilcilerimizin aksine başarıdan çok tartışmalarıyla gündemde. Sürekli hakem eleştirileri, saha içi ve dışındaki gerginlikler ve birbirine karşı yapılan hakaretler bu camianın karakteristik özellikleri hâline gelmiş durumda. Kulüp yöneticileri, başarısızlıkları örtmek için algı yönetimlerine başvururken, futbolcular ve teknik ekipler de bu kısırdöngüye katkıda bulunuyor. Bu ortamda en basit örneklerden biri, Okan Buruk'un Türk futbolunu savunan ve yükselten tavrı ile Mourinho'nun Türk futbolunu aşağılayan ifadeleridir.
Buna karşılık Galatasaray, geçtiğimiz günlerde Tottenham gibi bir Avrupa devini üstün bir oyunla yenerek Türk futbolunun potansiyelini gösterirken; Fenerbahçe'nin çok daha düşük kalibredeki AZ Alkmaar'a yenilmesi, tutarsızlık ve istikrarsızlığın somut bir göstergesi oldu.
Türk sporunu ileriye taşımak için
Türk sporunun ileriye taşınabilmesi için yapılması gerekenler oldukça nettir:
1) Federasyonlarda liyakat esas alınmalıdır. Yönetim kademelerinde sporun içinden gelen, donanımlı ve vizyon sahibi kişiler yer almalıdır.
2) Spor kulübü yöneticileri sıkı bir şekilde takip edilmelidir. Yönetimlerin hesap verebilir olması sağlanmalıdır.
3) Spor gazetecileri denetlenmeli ve profesyonellik standardına uygun hareket etmeleri beklenmelidir. Spekülatif haberler yerine objektif ve gerçekçi analizlere yer verilmelidir.
4) Spor kulüplerine net kurallar konulmalı ve bu kurallara uymayanlar cezalandırılmalıdır. Kuralların adil ve tarafsız uygulanması, spor camiasındaki güveni artıracaktır.
Atatürk’ün ilkesi doğrultusunda yükselmeliyiz
Burada kısaca özetlemek gerekirse, eğitim, altyapı, disiplinli çalışma ve uzun vadeli planlamalar Türk sporunun olmazsa olmazları konumuna gelmelidir. Aksi takdirde büyük bir potansiyeli olan 85 milyon nüfuslu Türkiye’den uluslararası düzeyde başarılara imza atacak sporcu veya milli takım sayısı iki elin parmaklarını geçmez. O yüzden yıllardır 3,5 Milyon Türk’ün yaşadığı Almanya’da Alman ekolüyle yetişmiş Türk kökenli en üst düzeyde rekabet edebilecek sporcular çıkarken, 85 milyonluk Türkiye yerinde sayıyor.
Durum hiç açıcı gibi gözükmese de ben şahsen umutluyum. Bu bizi her alanda aşağıya çeken ortam mutlaka değişecek, liyakati olan, ahlâklı ve Atatürkçü kadrolar sporu yönetmeye başlayacaktır.
Bugün 10 Kasım olduğu için Atamızı saygıyla anıp sözlerimi onun sporcular için sarf ettiği müthiş sözleriyle bitirmek isterim: “Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlâklısını severim.”
Ruhun şad olsun Atam. İleride tüm spor dallarında gelişmiş ülkelerde olduğu gibi istediğimiz ve hak ettiğimiz seviyeye geleceğiz.
Not: Blog yazılarını yazarken artık yapay zekâ kullanmaya başladım. Bu yazıda da bir ilk oldu, yazının bazı bölümlerinde (özellikle bilgi içeren kısımlarda) yapay zekâ kullanmış oldum.
Keşke herkes bu gerçeği görebilse...