Türkiye’de vizyoner girişimci olmanın bedeli

Geçen ay GFN tarafından dünyada ilk kez verilen İnovasyon Ödülü’ne layık görüldüğümüz Houston’daki konferanstan döndükten sonra Türkiye’de çok yoğun bir gündeme de geri dönüş yapmış oldum. Çalışma arkadaşlarımızla, destekçilerimizle ve gönüllülerimizle farklı etkinlikler üzerinden zaferimizi kutladık. Ancak bu başarının tadını tam anlamıyla çıkaramadım. Çünkü Türkiye’de girişimci olmanın bedelini ödemeye devam ediyorum.

İş hayatı hakikaten acımasız. Çok dikkatli, güçlü ve akıllı olmanız gerekiyor. Benim konumumda aile şirketini bırakıp (aile şirketini tamamen bırakmaktan, başka bir deyişle aile şirketinden hiçbir gelir elde etmemekten bahsediyorum. Maaş almaya devam etmekle pek bırakmış sayılmıyorsunuz) kendi başına girişimlerini başlatan, bunu bir de enerji, fintech ve Wi-Fi analytics gibi stratejik sektörlerde başlatan başka birini tanımıyorum. Özellikle yenilenebilir enerji, fazlasıyla kapital ihtiyacı olan ve kamunun iradesine bağlı bir sektör ve bu işi yapabilmeniz için çok fazla çaba sarfetmeniz gerekiyor.

 

Enerji Grubu’nun kare ası. Sol önde EkoRE Güneş’in Genel Müdürü Oğuzhan Haznedar, sağ önde ben, arka solda EkoRE Rüzgar’ın Genel Müdürü Süheyl Oktamış ve sağ arkada EkoRE Solar Endüstri’nin Genel Müdürü Zorlu Yalnız

 

Türkiye’de iyi bir şeyler yapmaya çalışıldığında inanılmaz sorunlarla karşılaşılıyor. Faaliyet gösterdiğimiz tüm alanlarda, girişimcilikten kurumsal bir yapı kurmaya uzanan yolu inşa edebilmek Türkiye ortamında gerçekten çok zor. Çünkü zemin kaygan, sürekli dinamikler değişiyor, insanlar değişiyor, konjonktür değişiyor. Siz de mecburen gittiğiniz yolda zikzak çizmek zorunda kalıyorsunuz. Dolayısıyla ayağını yorganına göre uzat gibi deyimler Türkiye’de pek geçerli olmuyor. Çünkü yorganına göre uzattığınızı düşünüyorsunuz, ancak birileri ya o yorganı alttan çekiyor, ya kesiyor ya da üzerinizden alıveriyor. Türkiye’de yorgana göre bir hesaplama yapamıyorsunuz. Yapabileceğiniz tek şey uyanık olmak, gerekli esneklikleri gösterebilmek ve ne olursa olsun hedefe kilitlenmek.

Türkiye’nin vizyoner girişimcileri barındırmayan ortamını size daha detaylı anlatmak isterim. Öncelikle içerik olarak son derece akıllıca ve Türkiye’nin gerçeklerini içeren bir video hazırlayan Onedio’nun “Steve Jobs Türkiye’de doğsaydı ne olurdu?” başlıklı videosunu izleyelim:

https://onedio.com/haber/steve-jobs-turkiye-de-dogsaydi-ne-olurdu-764614

Bu videoda Steve Jobs’un tüm hayallerini bırakıp ya rant peşinde koşan işadamı olmaya ya da memur olup hayatı garantileyeceği bir işe sahip olması için teşvik edilmesi anlatılıyor. Bu ortamı yaratan unsurları da şu şekilde sıralamışlar:

  1. Kimse ona inanmazdı (bu iş olmayacak)
  2. Kılık kıyafetine takarlardı
  3. Yatırımcı bulamazdı
  4. Herkes akıl verirdi
  5. Torpil istenirdi
  6. Başarılı oldukça kösteklenirdi
  7. Yalakalardan iş yapamazdı
  8. Korsan ürünlerle uğraşırdı
  9. Büyümeden sattırırlardı

Yukarıdakilere aynen katılıyorum. Hatta ekleyeceklerim var. İşte başlıklar halinde kendi yaşadıklarımdan birkaç örnek:

1. Aynı sektörde bulunan bazı kişiler sürekli sizin altınızı oyarlar, sürekli arkanızdan konuşurlar.

2. Özel hayatınızda bulunan kişiler (kız arkadaşınız, arkadaşlarınız vb.) “bize niye yeterince vakit ayırmıyorsun” diye şikayet ederler.

3. Bankalar sizi ve uzun vadeli vizyonunuzu desteklemek yerine sürekli alacakları ek ücretlere, teminatlara ve faiz oranını daha fazla nasıl yükselteceklerine odaklanırlar ve olması gerekenin tam tersine, yaptığınız işlerde üzerinize daha fazla yük olurlar.

4. Bankalar en ihtiyaç duyduğunuz zamanlarda yanınızda değildir, verilen sözler tutulmaz, zamanlamalar tutmaz.

5. Bankalarda hesapta para olmasına rağmen, sistemsel hataları yüzünden ödemeyi gerçekleştirememek gibi kişisel hatalar yaparlar. Ayrıca aklınıza gelmeyecek başka sorunlar başgösterir. Örneğin, enerji işini bilen rahat çalışabileceğiniz bir şubeyle çalışmak için talepte bulunursunuz ancak sizin aile şirketinizle çalışan bir başka şube ne yapıp edip geçişinizi baltalar, süreci geciktirir ve hakkınızda kötü konuşur. Sonuçta bankayla ilişkiniz kopma noktasına gelir. 

6. Kamu, özel sektörü desteklemek için Kredi Garanti Fonu (KGF) çıkarır. Devlet garantili bu krediyi bankalar özel sektörü canlandırmak yerine sorunlu kredilerini teminatlandırmak için kullanırlar. Böylelikle KGF’yi gerçekten hak eden, ekonomiyi canlandıracak projelerinize ve şirketlerinize kredi talebiniz uzun süre bekler.

7. Birçok banka her şeyi kağıt üzerinde değerlendirir. Yatırım aşamasındayken halihazırdaki rasyolara bakarak ve örneğin güneş enerjisi sektörünün dinamiklerini bilmeden yanlış çıkarımlarda bulunuluyor. Bir başka deyişle, işi anlamadan, işin ruhunu kavramadan ve potansiyeli görmeden yapılan değerlendirmeler sağlıksız oluyor. Sonunda bankalar girişimcilerle arasında köprü kurmakta zorlanıyor. 

8. Kamuda tek proje yapabildiğiniz ve ilerlediğiniz lisanssız projelerde aniden birkaç yönetmelik çıkarılıp (geçen yıl böyle oldu) Güneş Enerjisi sektörü durma noktasına getirilir.

9. Ancak 3. Dünya ülkelerinde ortaya çıkabilecek darbe girişimi yaşarsınız. Piyasalar alt üst olmuştur. Bütün hayat 3 ay boyunca durma noktasına gelir, bütün yatırımcılarla ve bankalarla süreçler durur.

10. Bazı dost bildiklerinizden de kazığı yersiniz. Verilen sözler tutulmaz, bir de hakkınızda konuşulur.

11. Çalışanlarınızdan da kazık yersiniz. Size ihanet edenler, en güvendiğiniz çalışanlarınızdan bile hakkınızda ters konuşanlar, en ihtiyacınız olduğu zaman sizden ek para isteyenler, verdiğiniz direktifin tam tersini yapanlar ve işini doğru düzgün takip etmeyenler gibi birçok farklı insan profiliyle karşılaşırsınız.

12. Çalışanlarınız kendi aralarında da anlaşamazlar. Yeryüzünde herhalde kollektif çalışabilme yetisi en az gelişmiş toplumlardan biriyiz. İnsanlar çok basit sebeplerden dolayı anlaşamıyorlar, sürekli aynı ekibin içinde birileri isyanda oluyor, ekipler uyumlu çalışmakta zorluk çekiyorlar.

13. Yabancı yatırımcılara ve yurtdışından işbirliği yaptığınız bütün kişilere ve firmalara sürekli Türkiye’nin ne kadar önemli ve potansiyeli yüksek bir ülke olduğunu anlatmak zorunda olursunuz. Özellikle yabancı yatırımcıların ülkemizdeki yatırım iştahı pamuk ipliğine bağlıdır. Bu şartlarda onları ülkemizde yatırım yapmaya ikna etmek 5-10 sene öncesine göre çok daha zordur.

14. Yabancı yatırımcıyı veya teknoloji sağlayıcı firmayı yurtdışından bulursunuz. Sonra bunu fark eden rakipleriniz el altından sizin teknoloji sağlayıcıyla temasa geçerler ve ‘bırakın onları, onların finansman bulması kolay değil, bende çok para var, gelin bizimle yapın’ diye hem yalan söylerler, hem başkasının fikrini ve modelini çalmaktan kaçınmazlar, hem de off shore’da bulunan ne idüğü belirsiz finansman kaynağıyla Türkiye’de iş yapmaya çalışırlar. Bunu adı sanı olan başka firmalar da yapar. Sonra onları Enerji Bakanlığı’nın düzenlediği bir toplantıda isim vermeden ifşa edince bu yaptıkları sahtekarlıklardan vaz geçerler.

15. Güneş panellerini satın aldığımız Koreli firma bize 2,5 ay boyunca paneller gümrükte olmasına rağmen teslim etmez (üstelik kontrat imzalamış ve peşinat vermiş olmamıza rağmen). Türlü bahaneler uydurur, suçu bankaya atar ve süreci sürekli erteler. Sonunda bıçak kemiğe dayanır ve Kore konsolosluğu devreye sokularak süreçte ilerleme kaydedilir. Sorunu çözmek için yüz yüze toplantı yaptığımızda da “panel üretim tesisiniz ne aşamada?” diye sorarlar. Bu arada geçen her gün santralin devreye alınması gecikir ve ciddi zarar doğar. 

16. Piyasada bulunan proje geliştirmeci şirketlerin önemli bir çoğunluğu çantacı mantığıyla çalışır. Projeleri satın aldığın firmaların ortakları kendi aralarında kavga ederler bu bize kadar yansır. Bizden aldıkları taksitleri aralarında hakkaniyetli bölüşmedikleri için daha fazla para isteyen ortak gelir bizden ek para ister. Bir de esasında bize patlak proje satmışlardır. Santralin bağlanacağı hattın ciddi sıkıntıları vardır. Bunu düzeltmek için ekstra ciddi mesai harcarsınız, size yüksek maliyeti olur. Sonunda gerçekleştirilmesi imkansız olan bir projeyi mantıklı bir hale getirmeye yakınsınızdır (ki proje finansmanı da tüm bu dinamiklere bağlıdır), bu arada projeyi satın aldığınız kişiler sizden patlak proje satmış olmayı umursamadan pişkin pişkin son taksidi istemeye devam ederler.

17. Fintech (finansal teknoloji) firması olarak yakınen çalıştığınız bankalar sizi yarı yolda bırakabilirler. Tüm işlemlerinizi geçirdiğiniz bir bankanın sistemleri tüm gün gider. Sizin bir günlük cironuz yok olmuştur. Bankanın umurunda değildir. 

18. Wifi Analytics firması olarak en büyük rakiplerinizden biri sizin iş almanız üzerine ve daha fazla iş almanızı engellemek için sanal ortamda saldırı yaparlar. Hacklemeye çalıştıkları sistemlerinizi (ki sisteminiz çalışmasın, çöksün) birkaç hamleyle engellersiniz ve bu firmanın da bu yaptığını yakaladığınızı onlara bildirince karşı taraftan pişkin pişkin “ne yapalım, o kadar yatırım aldık, yatırımcıların yüzünü kara çıkarmamak için bu işlemleri yapıyoruz” diye bu yaptıkları hukuka aykırı işlemlerin normal olduğunu söylerler. 

19. Sosyal girişimimizin ilk defa düzenlediği konserin yer aldığı gösteri merkezinin işletmecisinin üslubu ve para düşkünü olması bizi zora soktu. Bir kere dernek olmamız, binlerce ihtiyaç sahibine yardım etmek için bu konseri düzenliyor olmamız umrunda değildi. Biletix’in konserden 1 gün sonra bilet gelirlerini ödemesini beklemeden dernekten peşin parayı ısrarla aldı. Hatta gösteri merkezi şirketinin sahibi birkaç kez konseri iptal etmekle tehdit etti, sokak ağzıyla (hatta mafyavari) dernekte çalışan arkadaşlarımızı sürekli tersledi ve polemik yaratan konuşmalar yaptı.  Bizi zor durumda bırakan bu tavrı alttan alarak aştık. Konser çok başarılı geçti (bir sonraki blog yazımda kaleme alacağım). Ancak bir daha Anadolu yakasında bulunan bu gösteri merkezinde konser düzenleyeceğimizi sanmıyorum. 

20. Güne pozitif başlasanız bile trafiğe bir çıkarsınız, sinirleriniz alt üst olur. Bizim millet adeta kavga eder gibi araba kullanıyor. Amerika’da pasif sürücü konsepti vardır. Herkesi dikkatli ve karşı tarafa saygılı araba kullanmaya davet ederler. Biz de ise herkes son derece aktif sürücüdür.

21. Trafikten ve daha bir çok sebepten randevular genelde tam olarak vaktinde başlamaz. Genelde toplantılarda da ana temadan uzak birçok başka konular konuşulur hatta bazen dedikodu bile yapılır.

22. Türk’ün Türk’e saygısı yoktur. Her zaman söylüyorum, eğer ben Silikon Vadisi’nden Türkiye’ye gelmiş olsaydım, iş hayatında çok daha çabuk ilerlerdim. Sizi ‘o da bizden’ diye gördükleri zaman yanmışsınız demektir. Size kapıları ancak hayranlık beslediklerinde açarlar. Ben birçok kapıyı da maalesef yurtdışından gelen referanslarla açtırabildim. Bizim defalarca dil döktüğümüz ve anlatamadığımız bir konu, her ne hikmetse yurtdışından geldiği zaman hemen kabul görür.

23. Alçakgönüllülük Türkiye’de zaaf olarak algılanır. Bense tam tersini düşünürüm, insanların yükseldikçe daha fazla alçakgönüllü olmaları gerektiğine inanırım. Ancak Türkiye’de büyük çoğunluk kullandıkları araçları ve sahip olduklarını bir statü unsuru olarak algılar ve dışarıya böyle yansıtır. Bu çok acıdır bana göre.

24. Yaklaşık 5,5 senedir, aile şirketinden ayrı bir şekilde faaliyet gösteriyorum. Daha evvel bu konuyu kaleme almıştım:  http://www.serhansuzer.com/tr/15-yillik-is-hayatim-ve-gelecege-notlar. Tüm olumsuzluklara ve zorluklara rağmen kıt kaynaklar kullanılarak her biri ciddi bir değere ulaşan şirketlerde elde edilen başarılar aşikar. Hal böyleyken, aileye ait holding ve ilgili iştiraklerin bazı yöneticileri hakkımda piyasaya dezenfermasyon (negatif yanlış bilgilendirme) yapabiliyor. Bu talihsiz davranış ve karakter yapısının bana zarar vermiştir. Çok da önemli değil çünkü eninde sonunda kimin ne olduğu çok net ortaya çıkar. Zamanı geldiğinde (aileyi ve aile şirketini bir vücut olarak düşünürsek) kendi bacağına sıkan bu kişilerle hesaplaşacağım.

25. Ülkenin tüm kaderi bir seçime bağlanmıştır. Yabancı ve yerli yatırımcılar, size borcu olanlar, izinleri aldığınız kamu kuruluşları herkes “hele şu referandum bir geçsin de sonra hallederiz” moduna geçmiştir. Bu da hayatın aktığı ve iş hayatının oldukça haraketli olduğu bir dönemde sizin işlerinize ciddi zarar verir. 

Yukarıdaki liste çok uzayabilir. Şimdilik burada kesmeyi düşünüyorum. Yukarıda yazanların, iyi niyetli ve vizyoner bir girişimcilik ruhuyla hareket edildiğinde Türkiye’deki çalışma ortamında yaşanabilecekler konusunda size bir fikir verdiğini tahmin ediyorum.

Ülkemizde girişimci olmak çok zor. Hele de bir vizyona sıkı sıkıya bağlıysanız ve ne olursa olsun taviz vermek istemiyorsanız, başarmanız neredeyse imkansızdır.

Ben de imkansızları gerçekleştirmek için yola çıktım. Bu yolda tabii ki işimi kolaylayan ve bana yardımcı olan birçok unsur da var. Bunlardan en önemlisi ne olursa olsun benim yanımda olan ailem ve arkadaşlarım, bir de bana her koşulda inanan, destekleyen ve her zaman arkamda olan çalışma arkadaşlarım, bizimle yakın çalışan şirketler ve paydaşlarımız.

 

 

Bu kişilerin sayesinde ve güvendiğim bazı özelliklerimden dolayı başarıya ulaşacağım. STK işleriyle muhatap olduğumda içinde bulunduğum pozitif ortam maalesef iş hayatında geçerli olmuyor. Bende her şey karşılıklıdır. İyi niyetli yardımcı olmak isteyenlere karşı aynı güzel yaklaşımın mutlaka karşılığını vermek isterim. Aynı şekilde benim aleyhime çalışan kötü niyetli kişilere de meydan vermem. Onlar için savaş kalkanlarım hazırdır, gereken mücadeleyi veririm.

5 sene önce ilk girişimimi başlattığım kararlılıkla devam ediyorum. Burada adanmışlık var. Vizyonumu gerçekleştirebilmek için şu ana kadar çok fazla bedel ödedim, hayatımdan verdim. Gerekeni yapmaya devam edeceğim. Kafamdakileri gerçekleştirdiğimde de gelecek nesillere aktarılacak insanlık adına ciddi önem arz edeceğine yürekten inandığım bu mekanizmaların sadece keyfini çıkaracağım. Tabii tüm dostlarla paylaşarak.

Bu yazıyı da yine tarihe not düşmek için yazıyorum.

Sağlıcakla kalın. 

 

 

İlginizi Çekebilir
Yorumlar ( 4 )
  1. Ozden Kalkay
    2017-04-12 20:23:57

    Hersey ozetlenmis, tamamen Turkiye gerceklerine dokunmussunuz yazinizda :) ,basarilar... sizin icin dua edecegim.Sizinle calismak ve tanismaktan dolayi da mutluyum :)

  2. Esma Senol
    2017-04-12 21:11:29

    Biraz karamsar ama bilgilendirici bir yazi olmus Serhan Bey. Umarim butun bu zorluklarin ustesinden gelip is hayatindaki hedefinize ulasirsiniz.

  3. Tuğçe Hacaloğlu
    2017-04-17 10:45:34

    iş hayatına yeni başlamış biri olarak, yazdıklarınızdan çok şey öğreniyorum. Yazılarınızın devamı dileğiyle.. Bu arada başarılarınız daim olsun ki bizlerin örnek alacağı insanlar artsın. Saygılarımla.

  4. cg
    2017-04-18 08:52:19

    bazı başlıkları beraber yaşamış biri olarak her bir maddenin altına imzamı atarım. Süreklilik, bu ahlaksızlık platformu üzerine kurulmuş her bir unsurun üstesinden gelecektir.

Yorumlarınız için