Üç yaraya bir merhem: Destek Projesi (3)
Son iki haftadır Temel İhtiyaç Derneği’nin çözüm üretmeye odaklandığı üç büyük toplumsal sorundan ikisini; ‘israf ve yoksullukla mücadele’ konularını ele aldım. Bu yazımda ise derneğin ana misyonu olan ‘ihtiyaç sahiplerinin kendi ayaklarının üzerinde durmalarını’ meslek edindirme programlarımızla nasıl sağladığımızı anlatacağım.
Önceki yazılarımda (bu yazıları http://www.serhansuzer.com/tr/uc-yaraya-bir-merhem-destek-projesi-1 ve http://www.serhansuzer.com/tr/uc-yaraya-bir-merhem-destek-projesi-2 link’lerinde bulabilirsiniz) Destek Market ve Destek İK’dan oluşan Destek Projesi’nin sağladığı iki önemli faydayı paylaşmıştım. Bunlardan birincisi israfın önlenmesi. Gıda ve temizlik ürünleri gibi temel ihtiyaç malzemelerin üreticileri veya perakende firmalarının son kullanma tarihi yaklaşmış veya üretim fazlası ürünlerini Destek Market’e bağışlayarak çöpe gidecek ürünlerin yeniden kazandırılması ve bu ürünlerin ihtiyaç sahiplerinin son kullanma tarihinden önce tüketmesiyle gerçekleşiyor. Ayrıca kullanmadığınız kıyafetleri bize bağışlayabilirsiniz. Bu kıyafetleri yıkatıp temiz ve sağlam bir şekilde Destek Market’imizin kıyafet reyonunda ihtiyaç sahiplerine veriyoruz. Kıyafetlerle ilgili de herhangi bir kredi tanımlaması yapmıyoruz.
İkincisi de, ihtiyaç sahiplerinin insan onuruna yakışır şekilde yüksek standartlı bir süpermarkette alışveriş yaparak gıda, temizlik ürünleri ve kıyafet gibi temel ihtiyaçlarının karşılanması.
Destek Market’ten bir kare.
Tüm bu yapılanlar çok mantıklı ve güzel işler değil mi? Peki yeterli mi?
Bize göre değil. Çünkü bu sosyal yardımları sürdürülebilir hale getirebilmek için ihtiyaç sahiplerini kendinize gebe bırakmamanız gerekiyor. Başka bir deyişle, fakirlik sınırında olan kişilere bu ürünleri sürekli vererek sürdürülebilir bir model yaratmıyorsunuz. Bazen insanlar ihtiyacı olmadığı halde bedava ürün olduğu için bu yardımları almaya devam edebiliyor. Öncelikle bu insanları hazıra alıştırıyorsunuz. Türkiye’de belediyeden, kaymakamlıktan ve kamuya ait farklı kurum ve kuruluşlardan sürekli yardım alarak geçinmeyi adet edinmiş bir güruh var. Bu kişiler fakirliklerini tasdik etmek için de resmi bir işte çalışmıyorlar. Çünkü resmi bir işte çalışıp SGK veya Bağkur’lu olduklarında bu yardımlardan mahrum kalıyorlar.
Basit bir hesapla, çalışmanın avantajı
Destek Market’i ilk açtığımız dönemlerde bir gün markette olduğum zaman kasada bizden ürün alan 50’li yaşlarda fiziği sağlam bir kadınla sohbet ederken farkına vardım bunun. Aramızda şöyle bir konuşma oldu. Söze ben başladım:
- Aldığınız ürünlerden memnun musunuz?
- Evet. Çok kaliteli ve güzel ürünler veriyorsunuz. Allah sizden razı olsun.
- Sağolun biz de sizin için elimizden geleni yapıyoruz. Tabii arkadaşlar size anlatmıştır. Bizim esas amacımız bu ürünleri size sürekli vermek değil. Biz sizin iş güç sahibi olup bu ürünleri kendinizin normal bir süpermarketten alabiliyor hale gelmenizi isteriz.
- Iyi diyorsun da iş yok.
- İş var. Biz size iş bulmaya da talibiz.
- SGK’lı olacak mıyım?
- Elbette. Resmi olarak işe gireceğiniz için sosyal güvenliğe kaydolursunuz. Ne güzel değil mi?
- Hayır, ben böyle bir şey istemem. SGK’lı olmam demek aldığım yardımlardan mahrum kalmam demek.
- Fakat SGK’lı olmak çok yararlı. Allah korusun sağlığınıza bir şey olursa masrafları nasıl karşılayacaksınız?
- Bana bir şey olmaz. Kendi kazancımla karşılarım.
- Olmaz demeyin. Sağlık bu. Hem çalışmayıp da ne yapacaksınız. İnsan çalışmayarak üretmeyerek bütün gün evde körelir. İşleyen demir ışıldar.
- Gündelik temizliğe gidebilirim.
- Onun yerine sizi resmi olarak bir otelin kat hizmetleri departmanında işe soksak daha iyi olmaz mı? Gündelik temizliğe gittiğiniz evlerin nasıl bir ortam olduğunu bilmiyorsunuz. Resmi olarak çalışmadığınız için sosyal güvenliğiniz yok. Otellerde her zaman için daha sağlıklı, hijyen bir ortamda çalışmış oluyorsunuz. Üstelik SGK’nız sayesinde sağlık sorunu yaşarsanız bir güvenceniz de olur. Hemen bir hesap yapalım sizinle. Sağdan soldan aldığınız yardımlarla geçinmek mi daha iyi yoksa resmi olarak bir işe girmek mi?
Kısaca yaptığımız bakkal hesabından sonra kendisine resmi olarak bir işe girmenin hem daha yüksek geliri olduğunu hem de SGK ile sağlığı için güvence aldığını ispat ettim. Sonunda söze şu şekilde devam ettik:
- Gördünüz mü? Her halükarda gündelik temizlik yerine bir otelin kat hizmetleri departmanına girmeniz sizin için daha avantajlı. Bir de Allah korusun işten çıkarılırsanız tazminatınız ödenir. Öteki türlü gündelik temizliğe gittiğiniz kişiler istediği an kapıyı gösterip sizi ortada bırakabilir.
- Evet, doğru söylüyorsun. Peki ne yapmam gerekiyor?
- Ailenizde siz de dahil kaç kişinin çalışabilir olduğu gibi bilgiler arkadaşlar tarafından alındı mı?
- Evet alındı.
- İnsan kaynakları departmanımızdan arkadaşlarımız sizinle temasa geçtiklerinde onlara yardımcı olun. Bir başka deyişle size yardımcı olabilmemiz için bize yardımcı olun ki size ve ailenizde diğer çalışabilir durumda olan kişilere iş bulalım.
- Tamam, olur.
- Sağlıcakla kalın.
- Sağolasın. Memnun oldum.
- Ben de memnun oldum, iyi günler.
Yukarıdaki diyalog tüm resmi açıklıyor aslında. Bir gerçek var; o da Türkiye’deki sosyal sistemin çarpık olduğu ve bu ihtiyaç sahibi geniş kitlenin sürekli yardımlara alıştırıldığı, ondan sonra da maalesef özellikle aşırı gruplar tarafından veya siyasi olarak kullanılmaya çalışıldıkları. Burada “alan memnun satan memnun” diyebilirsiniz. Ancak ortaya çıkan sonuç felaket olabiliyor. 15 Temmuz’da bunu hepimiz yaşadık.
Milli ‘hastalığımız’ bel fıtığı!
Bu çarpıklık öyle kemikleşmiş durumda ki, bizim insan kaynaklarında olan arkadaşlarımız ciddi anlamda zorlanabiliyorlar. Bazen bir evde dört bel fıtıklı adam çıkabiliyor. Zaten bel fıtığı Türklerin kronik hastalığı. Ne zaman bir şey yapmak istemeseler, “benim bel fıtığım var, yapamam” diye işin içinden çıkıyorlar. Kendilerine yapılan yardımlarla hiçbir şey yapmadan geçinen ve bunu hayat tarzı olarak benimsemiş çok geniş bir kitle var.
Bu temelde ciddi bir sorun. Bize göre fiziki olarak yeterliliği olan herkesin istihdama katılması gerekir. Elbette çalışamayacak durumda olan yaşlı ve engelli vatandaşlarımızın başımızın üzerinde yerleri var. Onları ne şartta olursa olsun her zaman desteklemeye devam edeceğiz. Ancak çalışabilir durumda olan herkese de bu yardımların geçici olduğunu, esasında çalışıp kendi ayaklarının üzerinde durmaları gerektiğini söylüyoruz.
Bizim açımızdan bir başka model daha var. Ana modelimiz Destek Market’e gelen ihtiyaç sahiplerine meslek edindirerek kendi ayaklarının üzerinde durmalarını ve sonuçta bize gelmemelerini sağlamak. Ancak bize gelip de “Durumum iyi değil. Bana akrabalarım ve komşularım bakıyorlar. O yüzden başkasının rızkına ortak olmak yerine benim esas sorunum işsizlik konusunda buradan yardım almak istiyorum. Bana iş bulur musunuz?” diyenlere kapımız açık. Bu kişilere de iş bulmak için Tider’in insan kaynakları departmanı elinden geleni yapıyor.
Destek İK’nın işleyiş şekli
Kafanızda oturması açısından meslek edindirme mekanizmasının nasıl çalıştığını sizlerle bir kez daha paylaşmak isterim:
Maltepe Kaymakamlığı’na bağlı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı, ilçedeki ihtiyaç sahiplerini belirliyor. Kendilerine başvuran ve yardım talep eden kişileri ziyaret edip kendi kriterlerine göre değerlendirerek (örneğin ailede kaç kişi çalışıyor, evde çalışan var mı, ailenin evi, arabası var mı diye inceliyorlar), hanenin ihtiyacına (örneğin kaç kişinin yaşadığına) bakarak aileye bir limit tahsis ediyorlar.
Genelde aileyi temsilen kadınlar seçiliyor ve ilgili temsilcinin cep telefonuna mesaj atılıyor. Mesaj şu şekilde yollanıyor:
“Bu ay Destek Market’te 150 TL limitiniz var.”
Bu mesajı alan aile temsilcisi Destek Market’e gelerek kasadaki yetkilimize cep telefonunu ve T.C. kimlik numarasının yazdığı nüfus cüzdanını gösteriyor. Kasadaki yetkilimiz bunu sistemimizde eşleştiriyor ve ailenin kaydını tespit ettikten sonra aile temsilcisine: “Buyurun hanımefendi/beyefendi, alışverişe başlayabilirsiniz. 150 TL limitiniz var. Ancak alışverişe başlamadan evvel öncelikle İnsan Kaynakları masamıza uğrayın” diyor.
Sürecin devamında İnsan Kaynakları masasında bulunan arkadaşımız ihtiyaç sahibi aileye kendilerine nasıl iş bulabileceğimizi anlattıktan sonra şu soruları yöneltiyor:
- Sizin ailede kaç kişi yaşıyor?
- Kaçınız çalışabilir durumda?
- Çalışabilir durumda olan kişilerin temas bilgilerini alabilir miyiz?
İnsan Kaynakları masamızdaki yetkilimiz ilk görüşmeyi yaparken…
İş edindirme hakkında bir örneklendirme
Bu kısa mülakattan sonra aile alışverişini yapıyor ve ihtiyacını karşılıyor. Sonraki günlerde de aileyle insan kaynakları departmanımız tekrar temasa geçip çalışabilecek olanlarla tek tek görüşüyor. Bu mülakatlardaki saptama ve sorularla kişilerin nasıl yönlendirildiğini temsili isim ve iş olanakları üzerinden şöyle aktarabiliriz:
Örneğin, “Bizdeki bilgilere göre sizin ailede 7 kişi yaşıyor ve 3’nüz çalışabilir durumda. Ayşe, Ahmet ve Mehmet. Onlarla görüşebilir miyiz?” deniyor.
Ayşe’yle mülakattan sonra da Ayşe’ye; “Senin iletişim yeteneklerin kuvvetli. Çağrı merkezi sektöründe çalışmak ister misin?” diye soruluyor.
Ayşe’nin onayını aldıktan sonra Ayşe, Çağrı Merkezi Derneği’nin üyesi olan bir Çağrı Merkezi firmasına yönlendiriliyor ve orada belli bir süre mesleki eğitim aldıktan sonra işe giriyor.
Ahmet’le mülakattan sonra Ahmet’e; “Senin fiziğin sağlam. Araştırdığımız kadarıyla sabıka kaydın da yok. Güvenlik sektöründe çalışmak ister misin?” diye soruluyor.
Ahmet’in onayı alındıktan sonra, mesleki eğitimin ardından TÜROB (Türkiye Otelciler Birliği) üyesi bir otelde güvenlik görevlisi olarak işe girmesine olanak sağlanıyor.
Mehmet’le mülakattan sonra da Mehmet’e; “El becerinin yeterli olduğunu görüyoruz, bir perakende zincirinde kasap açığı var, orada kasaplık yapmak ister misin?” diye soruluyor.
Onayı alındıktan sonra Mehmet, derneğimizle direkt çalışan bir uluslararası perakende zincirinde yine mesleki eğitimin ardından kasap olarak iş başı yapıyor.
Her şey yolunda gidiyorsa, bu üç kişinin iş sahibi yapılmasının ardından aileye “artık bize ihtiyacınız kalmadı. Aile olarak kendi ayaklarınızın üzerinde durabiliyorsunuz” deyip ilişiğimizi kesiyoruz.
İş sahibi olmasına vesile olduğumuz Ercan’dan bir kare. Daha önce işsizken, şimdi zor işlerin altından kalkabiliyor ve bu motivasyonla üretime katkıda bulunuyor.
‘İlişiğimizi kesiyoruz’ derken işe soktuklarımızı elbette takip ediyoruz. İşte hala çalışıyorlar mı, bir ihtiyaçları var mı diye. Ancak esas amacımız insanların bize ihtiyaçlarının kalmamasını sağlamak.
Destek İK mekanizmamız bu kadar basit ve etkili. Bu süreçleri Tider’in web sitesinde de bulabilirsiniz: http://www.tider.org/destek-ik
‘Gri yaka’ ve teknoloji takviyesi yakında...
Destek Projesi’nin merhem olduğu en ciddi toplumsal yara olan “işsizlik” konusunda çalışmalarımız hız kazandı. Tüm bu çalışmaları yapabilmek için derneğimizin kurduğu iktisadi işletme olan firmamıza İŞKUR’dan ‘İstihdam Bürosu’ belgesi aldık. Bir başka deyişle işe soktuğumuz kişiler için firmalardan ücret talep ediyoruz. Bu gelir de yine sosyal yardım faaliyetlerimizde kullanılmak derneğimize kalıyor. Bir başka deyişle derneğimiz sadece bağışlarla ayakta durmak yerine, kendi parasını kazanarak, elde ettiği gelirleri faaliyetlerini büyütmek ve daha fazla insana yardım etmek için kullanıyor.
İleride istihdam alanında yapacağımız farklı çalışmalar da olacak. Örneğin ‘mavi yaka’nın ötesine geçerek birçok insanı farklı meslek gruplarına yönlendirmek istiyoruz. Yakında su altı çalışmalarını içeren veya vinç kullanma gibi özel yetenekler gerektiren ‘gri yaka’ dediğimiz meslek gruplarına da yönlendirme yapıyor olacağız. Fazla bilinmeyen ve ciddi bir mesleki eğitim ve yetenek isteyen bu istihdam olanaklarına da insanları yönlendireceğiz. Son olarak, istihdamı artırmak için teknolojiyi de devreye sokmayı hedefliyoruz. Bunların detayları ileride açıklayacağız.
İnsan kaynakları departmanımızın meslek edindirmek için yaptığı mülakatlar.
Bu vesileyle ‘Adım Adım’ kampanyamızla ilgili de sizleri bilgilendirmek isterim:
13 Kasıma 1 aydan az bir zaman kaldı ve 15 Ekim’de İstanbul Maratonu’na kayıtlar son buluyor. Destek için bu sportif faaliyete katılabilecek durumdaysanız ve henüz kayıt olmadıysanız, 15 Ekim öncesinde kaydınızı http://www.istanbulmarathon.org/ linkinden lütfen yapınız.
Ardından ‘Adım Adım’ın “İyilik Peşinde Koş” platformunda profilinizi oluşturabilir, bunu da http://ipk.adimadim.org/ linkinden yapabilirsiniz.
Son aşama ise 13 Kasım için İPK’da kampanya yaratmaktır.
Bunun için de www.ipk.adimadim.org sitesinde profilinize girebilir ve ‘kampanya yarat’ butonunu tıklayabilirsiniz. Bu süreç şöyle işliyor:
● Gelen ekranda önce projenizi seçin (Tider - Yeni Destek Markete Adım Adım Projesi)
● Kurumsal koşu takımı olarak yer alıyorsanız buradan kurumunuzun ismini seçin, yoksa kendiniz de yaratabilirsiniz (Örn: Cargill vb.)
● Herhangi bir koşu grubuna üye iseniz bu alanda belirtiniz. (Zorunlu değil)
● Bağışçı hedefinizi ve hedeflediğiniz bağış tutarını girin.
● ‘Neden koşuyorum’ kısmına istediğinizi yazabilirsiniz, bu tamamen size kalmış. Ayrıca bu bölümü sonra da güncelleyebilirsiniz.
● Maraton göğüs numaranızı girin (Bilmiyor ya da unuttuysanız, bunu http://www.istanbulmarathon.org/ sitesinde en alttaki kayıt sorgulama kısmından T.C. Kimlik numaranızla sorgulayabilirsiniz)
Kampanyamızı oluşturuyoruz ancak bağış istemek için 31 Ekim’e dek bekliyoruz. Bu konuda deneyimli olan arkadaşlarımızdan aldığımız bilgiye göre koşuya 2 hafta kala başlamak en verimlisi, bu zamana dek etrafımıza bilgi verip ne için koşacağımızı, yeni Destek Market projemizi anlatıp sosyal medya paylaşımları yapabiliriz, işte ilgili etiketler: #adimgibibiliyorum #iyilikpesindekos #adimadim
Ayrıca TİDER olarak siz değerli koşucularımıza faaliyetlerimizi anlatmak, Maltepe'de bulunan Destek Market'i yakından görmenizi sağlamak için bu Pazar gerçekleşecek olan etkinliğimizi de size haber vermek isterim.
Pazar günü sponsorumuz Rotana Otel’in balo salonunda toplanacağız ve hem tanışacak hem Adım Adım kampanya sürecini, nasıl bağış toplayacağımızı konuşacağız, hem de Destek Market’i gezeceğiz . Toplantıda Tider koşu t-shirtlerinizi de dağıtacağız.
Hep birlikte olursak çok mutlu oluruz. Lütfen katılım durumunuzu bize bildirmeyi unutmayın!
Program Detayı
11.00 – 11.30 Tanışma
11.30 – 11.45 Tider Sunumu (Genel Sekreterimiz Yasemin Hanım ve ben yapacağız)
11.45 – 12.15 Kampanya ve Bağış Süreci Sunumu (Adım Adım Tider STK Sorumlusu Pınar Erdem yapacak)
12.15 – 12.30 Sorular ve T-shirt Dağıtımı
12.30 – 13.30 Destek Market Ziyareti
Otel ulaşımı için http://http://tr.foursquare.com/v/arjan-by-rotana-otel/55310ca4498e39f686b332d9
Bu Pazar görüşemezsek bir sonraki yazıda buluşmak dileğiyle.
Sağlıcakla kalın…
Keşke herkes bu gerçeği görebilse...