Virüsün öğrettikleri

Malumunuz Covid-19 virüs salgını hayatımızı zindana çevirip herkesin zorluk çektiği bir ortam yarattı. Genelde ciddi bir sıkıntı çektiğimiz zaman, iş hayatımızda veya özel hayatımızda kriz yaşadığımız dönemlerde esasında kazanımlar da olur. Bu yazımın konusu, içinde yaşadığımız pandemi ortamının biz öğrettikleri olacak.

Bu öğretileri kazanım olarak da algılayabilirsiniz. Ben şahsen bunları kazanılmış erdemler olarak görüyorum. İşte koronavirüsün bize öğrettikleri:

1. Hayattaki en önemli şeyin sağlık olduğu

Gerisi boş. Vehbi Koç’un meşhur bir sözü vardır. Bu sözü aşağıda paylaşmak isterim:



Sonuçta sağlık o sıfırların başına konan birdir. Yani sağlığın varsa her şeyin anlamı vardır. Covid-19 virüs salgını bize bu gerçeği çok acı bir şekilde öğretti. Allaha şükür bende ve yakın çevremde şu ana kadar bir sıkıntı olmadı ancak arkadaşlarımdan duyuyorum. Hastanede çile çekenler, yakını vefat edenler, sağlığında kalıcı hasar oluşanlar, Allah’ım ne acı. O yüzden sağlığınız yerindeyken değeri bilin ve korumak için elinizden geleni yapın.

2. Hijyenin önemi

Hepimiz ailemizden ve çevremizden belli hijyen kurallarını öğrenerek büyüdük. Türkiye bu anlamda diğer ülkelere kıyasla iyi durumda. Çok gezdiğim için bunu biliyorum. Bir de geçenlerde böyle bir görsel önüme düştü. Tuvaletten sonra el yıkama alışkanlığını gösteren bu görselde Türkiye’nin Avrupa’da ikinci sırada (az bir farkla) olduğunu görebilirsiniz.



Ancak yine de birçok şeyin yeterli olmadığını düşündüğümüz için elimizi 20 saniye boyunca sabunlamak, sürekli dokunduğumuz bilgisayar gibi eşyaları günlük temizlemek, evi sürekli temiz tutmak gibi çok da yapmadığımız konuları artık titizlikle gerçekleştiriyoruz. Hijyen anlamındaki bu edinilmiş alışkanlıkların pandemiden sonra da devam etmesi gerekir.

3. Özgürlüğün paha biçilmez olduğu

Kademeli olarak gelen sokağa çıkma yasaklarında her seferinde dışarıya çıkıp özgürce dolaşmanın ne büyük bir lüks olduğunu hepimiz anlamış olduk. Salgının yaralarını sardığımızda hepimizin özgürlüğün keyfini doya doya çıkaracağı günleri sabırsızlıkla bekliyorum. Hayatımızı özgürce doya doya yaşamak insanlığa bahşedilmiş en büyük lütuftur.

4. Sevdiklerinize değer verdiğinizi göstermenin ne kadar önemli olduğu

Eskiden bu kadar sık görüşmüyordum. En kötü ihtimalle haftada bir (genellikle pazar günleri) annemi veya babaannemi ziyaret ediyordum. Şimdi neredeyse her gün veya iki günde bir görüntülü konuşmaya başladık. Bu hem bana hem de yakın çevreme keyif veriyor. Fiziksel olarak aynı mekânda olmanın keyfi tabii bir başka ancak bu bile hepimizin moral ve motivasyonunu yüksek tutuyor. O yüzden sevdikleriniz hayattayken bolca vakit geçirmeye özen gösterin. Onların varlığının değerini bilin.

5. Sürdürülebilirliğin olmazsa olmaz olduğu

Yaptığım bütün sunumlarda hep şunu söylerim; Özel yaşamınızda, profesyonel meslek hayatınızda sürdürülebilirliğe sahip çıkmayı prensip edinin. Yani ne yaparsanız yapın hep doğal döngüyü düşünün ve aksiyonlarınızda hep doğal döngüye geri koyma olmasına dikkat edin. Yani doğal döngüyü bozmayın. Örneğin çöpünüzü ayrıştırın. Organik atıklarınızı (gıda atıkları vb.) bir yerde toplayın, kompost yapın ve etrafınızdaki toprağın ıslahı için kullanın. Bütün insanlar bu prensiplere saygı göstererek davranmazsa ileride virüsün yapamadıklarını iklim değişikliği yapabilir. İnsanlık tehdit altında olduğu unsurları iyi etüt etmek durumunda. İnsanlığın devamı için en büyük üç tehlike salgın, iklim değişikliği ve nükleer tehdittir.

6. Mütevazı hayatın ilkelerimizden biri olması gerektiği

Hepimiz haftalardır evimizde belli bir metrekarede mütevazı bir yaşam sürdürüyoruz. Demek ki o şaşaaya, lüks yaşama hiç gerek yokmuş. Azla yetinebiliyormuşuz. Pandemi sonrası da aynı alışkanlıklarla ve disiplinle devam etmemiz gerekir -ki zaten derli toplu yaşamın, mütevazı olmanın her zaman faydası vardır. Sizi dışarıdan gelecek kötülüklerden korur, iki yakanızın bir arada olmasını sağlar.

7. Kendi kendine yetebilmenin elzem olduğu

Covid-19 sebebiyle 16 Mart’tan itibaren evde çalışmaya yönlendik. O hafta eve temizliğe gelen yardımcı kadına ilk sorum “Bana şu bulaşık ve çamaşır makinesini nasıl kullanıyorsun, yerleri hangi mekanizmayla temizliyorsun öğretir misin?” oldu. Bana şaşkınlıkla bakması üzerine gülüp “Merak etme bu işleri ben de yapayım ki sana daha az iş kalsın, böylece sen de teras temizliği vs. gibi evin diğer taraflarına odaklanırsın” dedim. Ardından da ekledim: “Bu işlere önceden hiç girmemiş olmam benim eksikliğim. Şimdi ev işleriyle ilgili öğrenme sürecine giriyorum. Kriz olduğunda kendi kendime asgaride de olsa evi çevirebiliyor olmam gerekir.” O da bana “Haklısınız Serhan Bey. Bu esasında beni de çok rahatlatır. Nereden başlayalım, bulaşık makinesi mi, çamaşır makinesi mi?” diye sordu. O günden beri büyük aşama kaydettiğimi söyleyebilirim. Evin günlük hijyeni açısından da benim her gün evi temiz tutmaya gayret etmem büyük fark yarattı. Örneğin prensip gereği artık her yemekten sonra mutlaka tabak, çatal-bıçak vb. durulayıp (benimki tabii durulamanın ötesine ön yıkama gibi oluyor) bulaşık makinesine koyuyorum. Bu konuları çözdüğüm için mutluyum. Bundan sonraki hedefim yemek yapmayı öğrenmek. Her ne kadar halam ve annem beni yemeklerle besleseler de benim de kendi kendime yemek yapmayı öğrenmem gerekiyor.

Ha bu arada zaten her zaman saygı duyuyordum ama bu ev işlerine girdikten sonra kadınların ne kadar büyük bir iş yaptıklarını deneyimledim. Ben evde tek başıma bile birçok çamaşır, bulaşık yıkıyorum ve bu bazen gerçekten yorucu olabiliyor. Bir de bütün aileyi çekip çeviren kadınları düşünün. Helal olsun diyorum onlara…

8. Bütün insanların temelde aynı olduğu

Sonuçta hepimizin bir canı var. Hayatı var. Belli ölçekte yemek yiyebiliyoruz, hareket ediyoruz. İnsanın birçok sınırlaması var. Hepimizin de sınırlı bir süresi olduğu varsayılırsa zengini fakiri, beyaz ırkı, siyah ırkı, kısa boylusu, uzun boylusu temelde hepimiz aynıyız. Bu pandemi yeryüzündeki tüm insanları aynı şekilde etkiledi. Tabii kronik hastalıkları olanlar, sağlığında problemler olanlar, bağışıklık sistemi düşük olanlar ve yaşlıları ekstra etkiledi. Birbirleriyle sürekli didişen ülkeler de aynı sorundan muzdarip ve belki de ilk defa insanlığı bu pandemi belasından nasıl kurtarırız diye herkes bir yerinden tutmuş çalışmalar yapıyor. Örneğin biri bu aşıyı bulduğunda tüm dünya bundan faydalanacak. Bu tek bir ülkede kalmayacak. O yüzden biz insanlar her ne kadar kültür, ırk, dil, inanç anlamında çok farklılıklar göstersek de (ki aynı aileden bile çok farklı profiller çıkabiliyor) temelde hepimiz aynıyız. O yüzden ırkçılık, kafatasçılık, önyargılar gibi abuk sabuk alışkanlıklardan kurtulmamız gerekiyor.

9. Dijitalleşme

Geçenlerde bir anket sorusu geçti elime. Şunu soruyor: Şirketinizde dijitalleşmeyi kim sağladı? Şıklar var: Yöneticiniz, CEO’nuz, çalışanlarınız vs. Sanırım en son şık en fazla işaretlenen şık olacaktır: Covid-19. Hakikaten hepimiz evlerde sürekli görüntülü aramalardayız. Ben eskiden de zoom kullanıyordum ama çok tek tük. Şimdi hayatımız zoom, Skype, whatsapp, facetime vs. oldu. Esasında bu durumdan memnunum çünkü verimliliğim arttı. Trafiktir, şudur budur, hiç vakit kaybetmiyoruz direk sadede geliyoruz. Bu güzel bir durum.

10. Kültür farklılıklarının afet durumlarında bir ülkenin kaderini belirleyebildiği

Herhangi bir ülkede bulunan halkın kültürü ve bu afet ötesi durumu nasıl algıladığı o ülkenin kaderini belirleyebiliyor. Örneğin Çinliler tam bir disiplin içerisinde Devletleri ne derse tavizsiz bir şekilde uyguladılar. Aynı şey Batı'daki gelişmiş ülkeler için geçerli değil. Özellikle çok sıkıya gelememeleriyle meşhur Akdeniz kültüründeki ülkelerin yönetimleri halklarına söz geçirmekte ciddi zorluk yaşadılar. Herşeye rağmen halkının kültürünü bilen ve ona göre proaktif önlemler alanlar bu krizi nispeten daha iyi yönettiler. 

Şu anda öyle bir ortamdayız ki bütün bilgiler ve veriler anında dünyanın her bölgesine ulaşabiliyor, herkesin herşeyden haberi var, dolayısıyla herkes birbirini kıyaslıyor. Bu kıyaslamadan ve kamuoyunda oluşan ortak görüşten dolayı birçok ülkede salgın sonrası değişiklikler olacak. Krizi nispeten iyi yönetenler pozisyonlarını güçlendirip sorumlu oldukları ülkeleri yönetmeye devam edecekler, bazı ülkelerin vatandaşları da “illallah” deyip ilk seçimde iktidarda olanları devirecekler. Çünkü bu salgın farklı ülkelerdeki tüm zaafları kabak gibi ortaya çıkardı. Sonuç olarak, salgın sonrası bazı ülkelerde değişimlere hazırlıklı olun.

11. Bilim insanlarının her zaman el üstünde tutulmaları gerektiği

Geçenlerde birinden duydum. İspanya’da futbolcularla bilim insanlarını kıyaslıyor ve şunu soruyor “Hadi bakalım o milyon dolar verdiğiniz futbolcular sizi bu virüs salgınından kurtarsın da görelim” diyor. Arkasından ekliyor: “Siz ARGE yapmak üzere çalışacak bilim insanlarını asgari maaştan işe başlatırsanız olacağı budur. Salgının önüne geçemezsiniz.” Çok haklı. Ülkeler bu krize hazırlıksız yakalandılar. Eğer farklı aşılar için ek bütçe oluşturup bazı aşıları ve ilaçları hazır etselerdi, bu salgın etkisi çok sınırlı olurdu. Şimdi durum farklı. Hepimiz bu çileden geçiyoruz. Bu krizi milyon dolarlık futbolcular veya şarkıcılar çözsün o zaman (mecazi anlamda tabii)…

Umarım bundan sonra bilim insanlarına, doktorlara, farklı alanlardaki uzmanlara ve sağlık çalışanlarına hak ettikleri değeri maddi manevi veririz.

12. Sağlık sektörü ile temel ihtiyaç ürünleri üreticilerinin hayatımızda ne kadar kritik rol oynadıkları

Bilim insanları için söylediklerim; doktorlar, sağlık çalışanları, tarım çalışanları, gıda, temizlik ürünleri gibi temel ihtiyaç ürünlerini üreten, bize ulaştıran, marketlerde çalışan kişiler için de geçerli. Bu kişilerin de yaşamımızı idame ettirebilmemiz için ne kadar kritik rol oynadıklarını hepimiz görmüş olduk. Onlara hak ettikleri maddi, manevi değeri bundan sonra da vermemiz gerekir.

13. Savaşın sadece silahla olmadığı

Şu anda bir filmin içinde gibi hissediyoruz hepimiz. Hayatımızda hiçbirimiz böyle bir deneyimden geçmedik. Bu yaşadığımız afet ötesi durumun belki de muadili atom bombasıdır. Atom bombası bile yer altındaki barınaklarda belli bir süre yaşayarak önlemi alınabilecek bir afet ötesi durum. Burada görmediğimiz, ne olduğunu tam olarak kestiremediğimiz bir düşmanla savaşıyoruz. Allah korusun bu Covid-19 daha öldürücü olsaydı, insanlık yok olma tehlikesiyle yüz yüze gelirdi. Salgın etkisi çok yüksek olmasına karşın Allah’tan öldürücülük oranı diğer virüslere oranla düşük. Ama bu bundan sonra daha öldürücü bir virüsün tekrardan bir pandemiye dönüşebileceği riskini de göz ardı etmememiz gerektiğini gösteriyor.

14. İnsanlığın çok kırılgan olduğu ve yeryüzünden silinebilme ihtimali

Biz insanlar esasında çok kırılganız. Dayanıksızız. En büyük özelliğimiz esneğiz ve çabuk adapte olabiliyoruz. O yüzden bu dünyada kendimize bir yer bulmanın ötesine geçebildik. Yoksa fazla sıcak veya soğuk, hastalıklar, kafamızı bir yere çarpma, virüsler, stres, uykusuzluk, sağlıksız beslenme, kilolu olma, fazla sigara ve içki içme gibi birçok etken bizi sağlımızdan edebilir hatta hayatımıza mal olabilir. Bu koronavirüs de bizim ne kadar kırılgan olduğumuzu bir kez daha hatırlattı hatta tüm insanların toplu halde hayatlarını kaybedebileceği gerçeğini yüzümüze vurdu. O yüzden tüm insanların ve oluşturdukları yönetimlerin sağlık konusuna ve olası bu tip felaketlerin önüne nasıl geçebileceğimizi düşünüp proaktif bir şekilde önlemlerimizi almamız gerekir. Aksi takdirde insanlığın yeryüzünden silinmesinin önüne geçemeyebiliriz.

15. “An”ı yaşamak

Anı yaşama hakkında internetten de bulabileceğiniz gibi kısa ve öz bir tanım yapalım: Kişinin geçmiş veya geleceğin baskısını hissetmeden yaşadığı ana odaklanıp keyif alabilmesidir. Latince en sevdiğim sözcüktür “Carpe Diem”. Zamanın o anını hissedebilmek, geçmişten ve gelecekten kaynaklanan olumlu ve olumsuz düşünceleri engelleyip yapılması gerekene odaklanabilmek, tadını çıkarabilmek. Bu çok derin bir konu aslında. Hatta sağlam bir blog yazısı konusu. Şu aşamada birçok kişi evlerinde anı yaşamanın ne kadar önemli olduğunu ve yaşadıkları koşullar her ne kadar canlarını sıksa da bir şekilde bir eve sığan o yaşamın tadını çıkarmaları gerektiğini öğrenmiştir veya öğreniyor.

Bunu öğrenmemekte ısrar edenlere tavsiyem de “Carpe Diem” felsefesi konusunda internetten araştırmalar yapın ve bu konuda kendinizi zorlayın. İçinde bulunduğunuz dönemde bu felsefeye uygun yaşamanın size iyi geleceğine eminim.

16. Her zaman iyimser olmaya gayret etme

Covid-19 hastalarının hepsinin ortak bir açıklaması var. İlaçtan daha önemlisi moral ve motivasyon. İyileşme sürecinde moralimizi hep yüksek tutmaya çalıştık. Bunun için gelen destek mesajları bizi çok olumlu etkiledi. Esasında hasta olsun olmasın her zaman iyimser olup bu günlerin geçici olduğunu kendimize hatırlatmamız gerekir. Yoksa bu hayat çekilmez. Sırf bu yüzden evde ağır depresyon geçiren birçok insan var. Sırf bu yüzden normalde iyileşebilecek Covid-19 hastalarının ya iyileşmesi çok uzun zaman alıyor ya da hayatlarını kaybediyorlar. Ne olursa olsun, hastalıkta sağlıkta moralimizi hep yüksek tutalım.

17. Yeni dünya düzenine geçmemiz gerektiği

Bundan sonra birçok şey eskisi gibi olmayacak. Bazı alışkanlıklarımızı, düzenimizi, yönetim şeklimizi hatta hayat modelimizi değiştirmek zorundayız. Yani yeni dünya düzenini getireceğiz. Bunun detaylarını da bir sonraki blog yazımda paylaşmayı planlıyorum.

Şimdilik sağlıcakla kalın.

 

Not: Bu yazının banner resminin kompozisyonu şu şekildedir: Soldaki resmim pandemi ortamında markete gitmeden önce çektiğim selfie. Sağdaki de devreye almak üzereyken pandemi yüzünden yine sekteye uğrayan İzmit Kandıra RES projesinde T2 no'lu türbinin temelinde çektiğim resim (bu projeyi mutlaka devreye alacağız, kimsenin kuşkusu olmasın). Her iki resimde de "herşey yolunda" işaretinden de anlayabileceğiniz gibi moral ve motivasyonumu yüksek tutuyorum. 

Yazının bonusu:

1. 3 Nisan cuma akşamı İdema'ya konuk oldum. İhtiyaç Haritası'ndan Sarıca ve Adım Adım'dan Itır'la tatlı tatlı sohbet ettik. İşte o sohbetin spotify'daki yayınına bu link'ten ulaşabilirsiniz: http://www.idemahaber.com/good4cast-besinci-program-ile-yayinda-pandemide-inovatif-cozumler/

2. 10 Nisan cuma akşamı JCI Türkiye'nin İlham Konuşmaları kapsamında Gıda Bankacılığı'nı ve Pandemi'yi konuştuk. İşte bu konuşmanın yayını: 

 

İlginizi Çekebilir
Yorumlar ( 0 )
Bu yazı hakkında ilk yorumu siz yapın...
Yorumlarınız için