1 haftada 3 konferansta 3 konuşma ve 1 ödül (2)
Bir önceki yazımda geçen haftanın oldukça tempolu geçtiğini ve günlük yoğun çalışmalarımın yanında, sürdürülebilirlik alanında 3 farklı konferansa katılarak 3 önemli konuda konuşmalar yaptığımı belirtmiştim. Bu yazımda Archisections konferansında “Kendine Yeten Binalar” başlıklı konuşmamdan söz edeceğim.
Bu konferansa katılımım, aylar öncesinde sevgili Sevinç Ormancı’nın beni ziyaretiyle başlayan bir sürece dayanıyor. Çok eskiden beri tanıdığım ve zaman zaman görüştüğümüz Sevinç’in hayata bakış açısını beğenirim. Pozitif kültüre inanan, Uzak Doğu felsefelerini iyi bilen, güzel bir enerjisi olan bir arkadaşımdır. Beni ziyaret ettiğinde daha önce organize ettikleri Archisections’ı bu sene tekrar düzenlemek istediklerini belirtti ve konuşma yapıp yapamayacağımı sordu. Ben de kendisine yenilenebilir enerji alanına odaklandığımı, ancak ekolojik binalarla ilgili konsept çalışmalarımın da bulunduğunu söyledim ve teklifini “Memnuniyetle konuşma yaparım” diyerek kabul ettim. Nokta atışı olsun diye de konuşmama “Kendine Yeten Binalar” ismini verdim.
Ayrıntılara geçmeden önce sizleri Archisections hakkında bilgilendirmek isterim. Resmi web sitesini kaynak alarak şunları aktarabilirim:
Doğanın yaşamımıza nefes verdiği alanlar olan Yeşil - Mavi çevre dostu binalara yeterli ilgi gösterilmezse çevre ve insan sağlığı nasıl etkilenir?
Çevre dostu binalar daha az enerji ve su kaynakları kullanarak işletmede para tasarrufu sağlarken, karbon salımlarını düşürüyor ve yaşayanlar, çalışanlar, işyerleri ve toplum için daha sağlıklı yaşam alanları sunuyor. Binaların karbon salımlarının yaklaşık yüzde 30'una neden olduğu göz önünde bulundurulursa, iklim değişikliğine en az yol açacak olan yeşil binaların çevresel, toplumsal ve ekonomik yararları daha da iyi ortaya çıkacaktır.
Hedef, Türkiye’de önümüzdeki beş yılda 15 milyon m2 yeni yeşil bina alanına ulaşması.
- Bu hedefe ulaşmak nasıl mümkün?
- Bu hedefe ulaşma sürecinde yeni binalar, yeni yerleşim yerleri tasarlanırken hangi kriterler dikkate alınmalıdır?
Yeşil mimari Batı ve Kuzey Avrupa, ABD gibi öncül ülkelerde etkin bir geçmişe sahiptir. Oysa Türkiye’de yeni yeni benimsenmekte olan bir kavramdır. Küresel akıllı yeşil bina talepleri her üç yılda bir katlanarak artıyor. Artan yeşil bina talebi ile pazarın trilyon dolarlık bir endüstriye dönüştürmüş olduğunu ortaya koyan araştırma, yeşil-mavi bina talebine ne kadar gereksinim olduğunu gösteriyor.
Peki sadece yeşil mi? Mavinin tonları neden bu kadar önemli?
2017 senesinde UNESCO İstanbul’u yaratıcı tasarım şehri olarak ilan etmiştir. Archisections Konferansı da İstanbul'da yapılacak ve çözümün bir parçası olacak…
Daha fazla bilgi için web sitesine girebilirsiniz: https://www.archisections8.com/tr/index
Tüylerimi diken diken eden Şaman sanatçı
Organizasyonla ilgili her şey çok keyifliydi. Bir gece önceden Demet Sabancı, evinde konuşmacıları ağırladı. Genelde Los Angeles’tan gelen konuşmacılar alanlarında uzman mimarlardı. 20’ye yakın misafirin ağırlandığı bu yemekte masada keyifli bir sohbet vardı. Herkes doğal olarak beni mimar zannetti. Ben de kim olduğumu, ne yaptığımı anlatmaya başlayınca çalışmalarım özellikle yabancı misafirlerin çok dikkatini çekti. Güzel sohbet, kültür alışverişi, şakalar, Ceylan Pirinçcioğlu’nun yönlendirmeleri, Demet Sabancı’nın misafirperverliği, ortamda oluşan pozitif enerji benim neşemi ve konuşkanlığımı artırdı. Gecenin en ilgi çekici anlarından biri de Yakutistan’dan gelen Şaman sanatçı Olena’nın performansıydı. Doğa sesleriyle müzik yapan Olena, bize Şaman kültürünün güzelliklerini yaşattı. Türklerin ve Türk kökenlilerin özgün kültürü olan Şamanizm şahsen benim çok ilgimi çekiyor. Özünde doğayla bütünleşmeyi esas alan Şaman kültürüyle ilgili ileride daha detaylı bilgi almak için Yakutistan dahil, Orta Asya’nın farklı yerlerini ziyaret etmeyi bile düşünüyorum. O gece, Olena’nın müziği tüylerimi diken diken etmeye yetti.
İşte Olena’nın müziğinin videosu:
O geceden çekilen kareleri sizlerle paylaşmak isterim:
Demet Hanım’ın davetine katılanlarla toplu çektiğimiz fotoğraf
Tam böreği ağzıma atmışken fotoğrafçı “Buraya bakın beyefendi, çekiyorum” dedi ve çekti. Ortaya bu kare çıktı
Bu da çıkışta çekilmiş gecenin son karesi. Soldan sağa Yasemin Pirinçcioğlu, Ayşen Ormancı, Demet Sabancı, Sevinç Ormancı ve ben.
Kasan ve kasmayan ortamlar
Ertesi gün tam motive bir şekilde etkinliğe 11.00 civarı gittim. Konuşmacıların bir gece önceden birbirlerini tanıyor olmaları, otomatik olarak samimi bir ortam yaratıyordu. Böyle sıcak bir atmosferde, Çırağan Sarayı’nın en büyük salonunun dolu olduğu bir konferansta tek aksi giden şey zamanlamaydı. Konferans 2 saat rötarlı ilerliyordu ve işin ilginci bunu kimse dert etmiyor, salon çakılı gidiyordu.
Tecrübelerime göre farklı sektörlere ait etkinliklerin farklı ortamlara sahip olduğunu söyleyebilirim. Örneğin genelde enerji konferansları veya iki ülke ilişkilerini konu alan etkinlikler çok ‘kasan’ atmosferlere sahiptir. O ortamlarda içim bayılır. Turizmcilerin etkinlikleri ise genelde keyifli olur, tam bana göredir. Mimarların konferansında da turizmcilerde olduğu gibi bir keyif ortamı hissettim. Bu da şahsen hoşuma gitti.
‘Yavaş’ konferansa ayak uydurma sanatı :)
12.30’da yapacağım konuşmayı saat 15.00’te yaptım. Benim açımdan sıkıntı oldu mu? Olmadı. Çünkü aradaki bir toplantımı iptal ettim, diğer toplantımı da erteledim. Görüşeceklerim nazımın geçtiği kişiler olduğu için de hiçbir sorun yaşamadım.
Gelelim konuşmama... Moderatörlüğünü Sevinç’in yaptığı bu konuşmam yarım saat sürdü. Başlangıçta iki soru sordu. Sonrasında sunuma geçtim. Ardından bir soru daha sordu, sonra soru-cevap bölümüne geçtik ve en sonunda da oturumu kapattık.
Yaptığım bu konuşmayı ve paylaştığım sunumu aşağıda bulabilirsiniz:
Konuşmamdan sonra bazı dinleyiciler yanıma gelip bazıları da farklı kanallardan bana mesaj atıp “Ders verir gibi içeriği zengin konuşma yaptınız, bizim için çok faydalı oldu, teşekkür ederiz” yorumlarında bulunmaları beni çok mutlu etti. Demek ki vermek istediğim mesaj bazı genç mimarlara gitti.
Temel mesajım
Yaptığım konuşma sırasında genç mimarlara verdiğim en önemli mesaj ve anlattıklarımın da ana fikri şuydu:
Bugün tasarladığınız ve inşa ettirdiğiniz her bina gelecek nesillerde yaşayacak. Bu binaları sizlerin şimdiden sürdürülebilirliğe uygun şekilde yapmak gibi bir sorumluluğunuz var. İklim değişikliğini hissetmeye başladığımız bu yüzyılda sorunun çözümüne yönelik adımları şimdiden atmamız gerekiyor. O yüzden herkesin “sürdürülebilirlik”, “dağıtık sistemler”, “kendine yeten binalar”, “doğal kaynakların en verimli şekilde kullanılması” gibi kavramları içselleştirmeniz ve buna göre hareket etmeniz gerekiyor. Gelecek nesillere daha yaşanır bir dünya bırakabilmek için şimdiden gerekenleri yapın.
Bu verdiğim mesaj herkes için geçerli…
Etiket: enerji
Keşke herkes bu gerçeği görebilse...