15 yıllık iş hayatım ve geleceğe notlar...

Bir baÅŸka 11 Temmuz haftasına daha girdik. 15 sene önce iÅŸ hayatıma yeni baÅŸladığımda benim için bir milat anlamını taşıyan bu tarihle ilgili yaÅŸadığım olayları ve gelecek hakkındaki görüÅŸlerimi sizlerle paylaÅŸmak istiyorum.

 

Benim hayatımda kader anı olayları anlatmaya baÅŸlarken ilk olarak Kanada Montreal’deki üniversite günlerime gideceÄŸim. Üniversite 3. sınıfta okurken bir gün en yakın arkadaÅŸlarımdan Jesse yanıma gelerek bana aynen ÅŸunları söyledi;

  • Serhan, ben üniversiteden ayrılmaya karar verdim. Kendi iÅŸimi kuracağım.
  • Neden bu kadar acele ediyorsun?
  • Bu internet çağını kaçırmamam lazım. Geçen her gün benim için ciddi bir kayıp. Sen de ayrıl, bu ÅŸirketi birlikte kuralım.
  • Ben de bir an önce iÅŸ hayatına atılmak isterim, ama aileme karşı sorumluluÄŸum var. Bu diplomayı almam gerekiyor. Ne iÅŸ yapacaksın?
  • Web hosting ÅŸirketi kuracağım.
  • Sana baÅŸarılar dilerim. HaberleÅŸiriz.
  • Sen diplomayı aldıktan sonra tekrar konuÅŸalım.
  • Tamamdır.

Bu konuÅŸmadan sonra Jesse aynen dediklerini uygulayarak üniversiteden ayrıldı ve Toronto’da kendÄ° web hosting firmasını kurdu. Bir sene sonra mezun olup onu ziyarete Toronto’ya gittim. 

 

Jesse ilk sene kaldığımız yurtta kız arkadaşı ve bizlerle ÅŸakalaşırken. Hatırladığım kadarıyla resmi ben çektim. 

 

 

Mezuniyet töreninden hemen sonra babamla çektirdiÄŸim resim. 

 

Durumundan gayet memnun bir ÅŸekilde ÅŸirketini bana gezdirmeye baÅŸladı. Åžirket kısa sürede faaliyete geçmiÅŸ, iÅŸler bir yıl gibi kısa bir sürede yuvarlanarak büyüyen bir kartopu kıvamına gelmiÅŸti. Bu ziyaretten son derece memnun kalarak sonrasında Kanada’da kalmaya karar vermiÅŸtim. Bu kararımı paylaÅŸmak üzere babamı aradığımda aramızda ÅŸöyle bir diyalog geçti:

  • Baba, Kanada’daki en yakın arkadaÅŸlarımdan biri web hosting ÅŸirketi kurdu. Bana da %50 ortaklık teklif ediyor. Ben de bu iÅŸi denemek istiyorum.
  • Web hosting nedir?
  • Bir internet ÅŸirketi. Net’teki web sitelerinin host edilmesi için verilen hizmeti içeriyor. Internet yeni baÅŸladığı için bu tip temel hizmetlere çok ihtiyaç duyuluyor.
  • Ne interneti oÄŸlum, Türkiye’de sana iÅŸ mi yok?
  • Mutlaka vardır, ama bu iÅŸi denemek istiyorum.

Yukarıda özetini okuduÄŸunuz ve 2 saat süren konuÅŸma sonunda ÅŸu ÅŸekilde noktalandı:

  • OÄŸlum, sana burada ihtiyacım var.
  • Senin orada bir sürü yöneticilerin ve profesyonellerin var. Bana orada ihtiyacın yok.
  • Hayır doÄŸru deÄŸil. Yöneticilerin hepsi deÄŸerli, ama sana da çok ihtiyacım var. Yurtdışında maksimum bir sene bir yerde çalış ve sonra Türkiye’ye dön. Fazla uzatma.

Beni tam can alıcı yerimden vurmuÅŸ, bu son sözleriyle aldığım kararı deÄŸiÅŸtirmemi saÄŸlamıştı. Ardından Jesse’yi aradım ve babamla konuÅŸtuÄŸumuzu, bir sene gibi bir süreyle Amerika’da çalıştıktan sonra Türkiye’ye dönmem konusunda anlaÅŸtığımızı söyledim. O da bunun üzerine bana bol ÅŸans diledi. Ardından aynen babamla konuÅŸtuÄŸumuz gibi o dönemde bizim ortağımız olan Ä°talyan Sigorta ÅŸirketi Generali’nin Amerika’daki merkezinde çalışmaya baÅŸladım. Sonrasındaysa Türkiye’ye dönüp ilk iÅŸ olarak askere gittim.

 

Kentbank’a el konulması

Bizim dönemimizde kısa dönem askerlik 8 aydı. O dönemde acemilik ve esas askerliÄŸin aynı yerde yapılmasıyla ilgili pilot bölgelerden biri olarak seçilen Denizli çıktı ÅŸansıma. Dolayısıyla hem acemiliÄŸimi hem de askerliÄŸimin geri kalan kısmını Denizli’de geçirdim.

 

Böyle poz verdiÄŸime bakmayın. Silahla iÅŸim olmadı. Temel eÄŸitimlerin dışında hep bilgisayar başındaydım. 

 

ArkadaÅŸlarla çektiÄŸimiz bir baÅŸka resim

 

Denizli’de 11. Piyade Tugayı komutanı tuÄŸgeneralin emir eri olarak hizmet verdiÄŸim askerliÄŸimin son günlerinde, 11 Temmuz 2001 sabahı annemden bir telefon geldi.

  • OÄŸlum, duydun mu?
  • Neyi?
  • Maalesef Kentbank’a el koymuÅŸlar. Åžimdi haberlerde verdiler. Selma’ya (babamın asistanı) ulaÅŸamıyorum.
  • Kim el koymuÅŸ?
  • Devlet.
  • Peki, ben seni tekrar arayacağım.

Telefonu kapattıktan hemen sonra doÄŸrudan babamı aradım. Sesi inanılmaz derecede kötü geliyordu. Oldukça zorlanarak bana haberlerin doÄŸru olduÄŸunu ve yaÅŸadığı bazı olayları kısaca anlattı.

Telefonun ardından en kısa zamanda Ä°stanbul’a dönüp bizimkilerin yanında olmam gerektiÄŸini düÅŸünerek ilk olarak bizim tugay karargahında bulunan kurmay albayımıza gittim ve durumu anlattım. Bir gün sonra teskeremi alacaktım. Kendisi hemen ÅŸehir dışı seyahatte olan tugay komutanımızı aradı. Onun onayını aldıktan sonra saÄŸ olsunlar bana aynı gün teskeremi verdiler. Tugaydaki arkadaÅŸlarımla vedalaÅŸtıktan sonra çıktım.

Çıktıktan sonra hemen Ä°stanbul uçuÅŸumu organize ettim ve aynı gün Ä°stanbul’a döndüm. Bu arada askerden sonra kendime ödül olarak arkadaÅŸlarımla organize ettiÄŸim 3 haftalık Amsterdam-Bodrum-ÇeÅŸme tatil programını iptal ettim.

AkÅŸam ailemin yanındaydım. Herkes çok üzüntülüydü. Bir matem havası vardı.
 


Koşulların değiştirdiği planlar

AkÅŸam konuÅŸulanlardan o dönemde BDDK’nın atadığı genel müdür Cenk DivitoÄŸlu ve beraberindekilerin sabahın erken bir saatinde babamın ofisine gelerek ‘burası artık devletin malıdır’ demelerini ve BDDK’nın aldığı kararı gösterip ofise yerleÅŸmelerini mi anlatsam, yoksa bütün banka çalışanlarının babamı ve diÄŸer yöneticileri arayıp ‘hepimiz ÅŸoktayız, neden böyle bir ÅŸey oldu anlamadık, ne olursa olsun yanınızdayız’ demelerinden mi söz etsem bilemiyorum. Bu konuda o kadar çok hikaye var ki, bunları anlatıp içinizi karartmak istemiyorum.

 

Eski Kentbank çalışanları, yöneticileri ve babam geçtiÄŸimiz günlerde bir araya geldiler. Eski anılar eÅŸliÄŸinde keyifli sohbetlerin gerçekleÅŸtiÄŸi gecenin sonunda eski Kentbank’lılar benzer buluÅŸmaları yinelemeye karar verdiler.
 

Sadece kendi açımdan durumu yorumlamam gerekirse, öncelikle bankacı olmayı hedefliyordum. Bunun için üniversitede finans okumuÅŸtum. Sonraları Jesse aklıma girip giriÅŸimci olma konusunda beni ikna etse de lise sondan itibaren babamla da konuÅŸtuÄŸumuz gibi bankacı olma konusunda kendimi yetiÅŸtiriyordum. Bu uÄŸurda Kanada’da okuyup Amerika’da çalıştıktan sonra tam iÅŸ hayatına atılacağım sırada benim kafamda kurguladığım hayat darmaduman olmuÅŸtu. ‘Bir kendi planlarım var, bir de Allah’ın benim için planları var’ diye düÅŸündüm o dönemde. Sonrasındaysa kendimi olayların akışına bıraktım.

Holdinge geldiÄŸimde o güzel ortam tamamen deÄŸiÅŸmiÅŸti. Herkes aÄŸlamaklı konuÅŸuyor, ‘ne olacak halimiz’ diyorlardı. Kentbank’a BDDK’nın gönderdiÄŸi genel müdür Cenk DivitoÄŸlu, “Bu bankaya niye el koydular anlamadım, içinde çok ciddi nakit var, hesapların hepsine aynı gün hakim olduk, her ÅŸey çok ÅŸeffaf” diyordu.

Kentbank’a neden el konduÄŸu ve o dönemde neler olduÄŸunu bilmeyenler için hemen anlatayım.



El koymanın öncesinde yaÅŸananlar

2001 senesinin Åžubat ayında resmi bir toplantıda dönemin baÅŸbakanı Bülent Ecevit aÄŸlamaklı bir ÅŸekilde toplantıdan ayırılıp hemen dışarıda, dönemin CumhurbaÅŸkanı Ahmet Necdet Sezer’i basına ÅŸikâyet ederken aÄŸzından ÅŸu sözcükler dökülüyordu: “Ben hayatım boyunca böyle bir tavır görmedim. CumhurbaÅŸkanı olması için benim ÅŸahsen desteklediÄŸim bu ÅŸahıs toplantıda anayasa kitapçığını önüme fırlattı ve okumamı telkin etti. Bu tavır ne CumhurbaÅŸkanlığı makamına yakışır ne de T.C. BaÅŸbakanı olarak ben bu tavrı kabul edebilirim.”

Buna benzer sözcükleri peÅŸ peÅŸe sıralamasından sonra Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en ağır krizi baÅŸ gösterdi. Piyasalar CumhurbaÅŸkanı ile BaÅŸbakan arasındaki bu atışmayı çok ters algılamış ve bir anda bütün yatırımcılar paralarını Türkiye’den çekmeye baÅŸlamışlardı. Kısa süre içerisinde borsa çakılmış, O/N faiz oranları %7.500’lere fırlamıştı. Åžaka deÄŸil, gecelik faiz oranlarının binler mertebesinin üzerine çıkmasının ne demek olduÄŸunu bankacılar çok iyi bilirler. Bir tarafta normal oranlarla finanse ettikleri kredi portföyü, diÄŸer tarafta her anlamda kontrolden çıkmış faiz oranlarıyla finansmanı saÄŸlamak demek Kentbank ölçeÄŸinde bir banka için günlük 4-5 Milyon $ civarında bir zarar anlamına gelmekteydi. Bunun sonucunda Türkiye’de bulunan bütün bankaların sermayeleri eridi ve sonunda BDDK devreye girdi.

BDDK hemen hemen bütün bankalara ‘sermayeniz eridi, bankanıza sermaye koyun’ içeriÄŸinde resmi yazılar göndermeye baÅŸladı. Bundan tabii ki Kentbank da nasibini aldı. Esasında bizim durumumuz birçok bankaya göre farklıydı. Åžöyle ki, biz ticari faaliyetlerden ciddi gelir elde ettikten sonra kazancını banka kurmak için harcamış bir gruptuk. 

 

Zamanında Kentbank’ın çok baÅŸarılı çalışmaları oldu. Kentkart da bunlardan biriydi.

 

Böyle bir yazıyı aldıktan sonra ÅŸu içerikte bir yazıyı BDDK’ya yolladık:

“Biz aktif büyüklüÄŸü açısından güçlü bir grubuz. Gücümüzün önemli bir kısmıysa gayrimenkul yatırımlarımızdan gelmektedir. Bize Eylül’e kadar zaman verin, GYO’ya (Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı, yani bütün gayrimenkullerin bir ÅŸirkette toplanıp o ÅŸirketin belli bir oranda halka açılması) gidiyoruz. Sizin talep ettiÄŸiniz nakdin iki katını GYO iÅŸlemlerini tamamladıktan sonra bankaya enjekte edeceÄŸiz.”


Ekonomik krizden daha kötüsü...

Elimizde gerçekten çok deÄŸerli gayrimenkuller vardı. Süzer Plaza, BahçeÅŸehir, Saklıbahçe gibi Ä°stanbul’un en deÄŸerli gayrimenkullerinden oluÅŸan bir portföyle bu krizi finanse etmeyi planlıyorduk. SöylediÄŸimi rakamlara vurmak açısından hemen belirteyim, gayrimenkullerin sadece %25’ini halka açarak BDDK’nın talep ettiÄŸi rakamın 2 katını bankaya koyabiliyorduk. Yani elimizdeki deÄŸerin %12.5’uyla bu krizin üstesinden gelecektik. Üstelik o dönemde Alarko GYO’nun genel müdürünü ve ilgili yöneticileri de transfer etmiÅŸtik. Her anlamda Eylül ayına hazırlanıyorduk.

 

Sonra ne mi oldu?

Önce BDDK’dan ‘bu planınızı destekliyoruz, devam edin’ ÅŸeklinde bir geri bildirimle olumlu cevap aldık. Bu cevaptan 10 gün sonraysa hiçbir uyarı yapmadan ansızın ‘bankanıza el koyduk’ diye geldiler. Tabii bu durum güzel Türkçemizdeki ‘bu ne perhiz bu ne lahana turÅŸusu’ deyimini hatırlatıyor.

Sapla saman karışmıştı. Amerika ve Avrupa’da çok zor durumda ve batık olan bankaları Devlet kurtarırken bizde ise tam tersi saÄŸlam ve güçlü bir grup tarafından finanse edilen bankaya zorla el konuyordu. Kayıtlara geçmesi açısından da söyleyeyim, bizim Kentbank’ta o dönemin parasıyla 200 Milyon $ civarında nakdimiz battı.

Tüm bu süreci belgeleriyle ispat edebildiÄŸimiz için de Danıştay’da bu el koymaya karşı açtığımız davayı kazandık. Bu krizlerin içinde toplamda 22 bankaya el kondu. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk dava kazanan biz olduk, bizden sonra bir de Demirbank kazandı. “Yani Danıştay, Kentbank ve Demirbank’a el koymaların hukuka aykırı olduÄŸuna hükmetti ve bu kararlar bütün temyiz süreçlerinden geçti.”

Kentbank kamunun sırtına vergi yükü yaratmadan çok rahat bir ÅŸekilde krizi atlatabilecek bir durumdaydı. Maalesef izin verilmedi ve farklı hesapların yapıldığı bir ortamda krizi rahatlıkla atlatabilecek bir durumdayken müdahale edildi. Bu yanlışlığa uÄŸramayan Kentbank’tan çok daha küçük olan bir banka, Denizbank Avrupalı bir bankaya 3 Milyar Euro ve Kentbank’tan biraz daha büyük bir banka olan Finansbank da yine Yunanlı bir bankaya 5.5 Milyar Euro’ya satıldılar.

Tüm bu olayların arasında önemli bir yöneticimiz “Ben sizin grubu ve aileyi çok seviyorum, ancak kendi kariyerimi düÅŸünmem gerekiyor” diyerek gruptan ayrıldı ve uluslararası bir bankada yönetici olarak çalışmaya baÅŸladı. O yöneticimizin takip ettiÄŸi projemiz de Ritz-Carlton projesiydi. Ne acıdır ki, Ritz-Carlton gibi önemli bir markayı o dönemde ülkeye kazandırıyorsunuz, oteli açmanıza birkaç ay kala bankanıza el konduÄŸu için bütün hesaplarınız donduruluyor.


Ritz-Carlton ile kriz yönetimi deneyimi

Böyle bir durumda babam aynı hafta beni yanına çağırdı ve “Serhan, otel projesine senin bakmanı istiyorum” dedi. Ben de üniversiteden yeni mezun olduÄŸumu, yeteri kadar tecrübem olmadığını ve sıkıntı yaÅŸayabileceÄŸimi söyledim kendisine. O ise bana “Sen yaparsın, sıkıştığın noktada bana gel, benimle konuÅŸ” telkininde bulunarak Ritz-Carlton projesine beni atadı.

Tabii ki, otel projesinde en önemli sorun finansmandı. Bütün hesaplarımız dondurulmuÅŸ ve tedarikçilere ödeme yapamaz hale gelmiÅŸtik.

Ä°lk yaptığım iÅŸlerden biri, otele 50 Milyon $’lık kredi vermiÅŸ Amerikan Devleti’nin finansman kuruluÅŸu OPIC’i aramak oldu. Zaman farkından dolayı akÅŸamüzerini beklemiÅŸtim, telefona ilk uzandığımda elimin titrediÄŸini hatırlıyorum. Beni rahatlatan tek unsur, üniversite dönemimde Montreal’den Washington DC’ye gelip 2 günlüÄŸüne bizim ekibe katılıp o toplantılarda bizim projeyi yürüten Kenneth ile tanışmış olmamdı. Çok düzgün bir adamdı.

Kenneth’i aradığımda beni hemen hatırladı. Sonrasında konuya girdim. Amerikan zihniyetini iyi bildiÄŸim için olayları bütün ÅŸeffaflığıyla anlattım. Tabii bir Amerikalıya ‘bankamıza el kondu’ konusunu izah etmek pek kolay olmadı. Onların ülkesinde o dönemlerde böyle olaylar pek yaÅŸanmamıştı. Kenneth durumu hemen amirlerine bildirdi ve konuyu daha iyi anlamak için ertesi hafta Türkiye’ye geldiler. Her ÅŸeyi netleÅŸtirdikten ve bir kriz planı oluÅŸturduktan sonra, OPIC tarihinde rekor diye nitelendirilebilecek bir süre olan 13 günde bize ek kredi çıkardılar. Bu ek krediyle kalan tüm ödemeleri karşıladık ve oteli 6 Ekim 2001 tarihinde açtık. Bu dönemde yine bir baÅŸka olay bizi ciddi anlamda etkiledi. 11 Eylül 2001 tarihinde New York ÅŸehrinde bulunan ikiz kulelere uçakların girmesiyle tüm turizm sektörü çalkalandı. Bu krizden özellikle Türkiye çok etkilendi. Biz oteli açtıktan 1 gün sonra ise Amerika Afganistan’a girdi. 10 Eylül 2001 tarihinde aldığımız rezervasyonlarda otel %100 dolu ve 40 kiÅŸi de adını yedek listesine yazdırmışken, 11 Eylül olaylarından sonra biz oteli %8 doluluk oranıyla açmak zorunda kaldık. Bu krizi de krediyi yeniden yapılandırarak atlattık.

Her ÅŸeye raÄŸmen arkamızda duran OPIC ve yetkililerine de buradan tekrar teÅŸekkürlerimi iletmek istiyorum.

Bu arada yazımın başında belirttiÄŸim giriÅŸimci arkadaşım Jesse’ye ne mi oldu?


Kaçan ve doÄŸan fırsatlar...

Bütün bu olayların arasında 2001 senesinin sonlarına doÄŸru Jesse’yi arayarak sohbet etme ve karşılıklı olarak geliÅŸmelerden haberdar etme imkanım oldu. Sonraki birkaç sene boyunca da temasımızı sürdürdük. KurduÄŸu ÅŸirketin 400 Milyon $’lık deÄŸerle önce %51’ini, sonra tamamını AT&T ÅŸirketine sattı. Onun tüm hisselerini satmasından 6 ay sonraysa internetin altın çağının sonuna gelindi. Bir anda bütün internet sektörünün deÄŸerleri tepetaklak oldu. Yaptığı her hareketin zamanlaması mükemmeldi. Sonunda kendi fonunu kurdu ve Amerika’ya yerleÅŸti.

Ne yalan söyleyeyim, geçmiÅŸte Kanada’da kalmayıp Türkiye’ye geri dönme konusunda bir piÅŸmanlığım var. Çünkü belki o dönemde aile ÅŸirketine dışarıdan nakit yardımında dahi bulunabilecektim. O günkü tarihte bu hamleyi yapmış olsaydım, belki San Francisco’ya yerleÅŸip Silikon Vadisi’nde faaliyetlerimi sürdürecektim. Ä°ÅŸin aslı Türkiye’den bu iÅŸlere baÅŸlayınca ‘bizim Serhan’ oluyorsunuz ve deÄŸeriniz yeterince bilinmiyor. Halbuki böyle baÅŸarılı bir çıkış yapmış ve Silikon Vadisi’nde faaliyet gösteren biri olarak Türkiye’ye gelsem o zaman insanların bana karşı tavır ve davranışları en başından itibaren çok farklı olacaktı. Nedendir bilinmez, Türkiye’de maalesef dışarıdan gelen baÅŸarılı bir iÅŸadamını kendi içimizden çıkan bir baÅŸka baÅŸarılı iÅŸadamından her zaman daha fazla el üstünde tutuyorlar. Silikon vadisinden Türkiye’ye uzun bir süre sonra gelseydim muhtemelen 15 yıllık kariyerimde sürekli yaÅŸadığım birçok sıkıntıyı yaÅŸamayacaktım ve kendimi anlatabilmek için senelerce uÄŸraÅŸ vermeyecektim. Halbuki ben aynı Serhan’ım ve her zaman aynı kiÅŸi kalmaya devam edeceÄŸim.

Benim açımdan en önemli kayıp, o dönemde hep kalbimde olan teknolojik geliÅŸime katkı saÄŸlama çabamı çok erken bir yaÅŸta hayata geçirememek olmuÅŸtu belki de. Ä°nsanlığın geliÅŸmesi için teknolojide ilerlemenin ÅŸart olduÄŸuna inanmışımdır hep. Bunun için de gelecekte elimden geleni yapmaya devam edeceÄŸim.

Ayrıca tabii iÅŸ hayatı da, özel yaÅŸam da böyle bir ÅŸey; önünüze sürekli yeni fırsatlar veya yeni bir sayfa açma olanağı gelir. Hatta bu süreçler benim yaÅŸadığım gibi uzun bir süre sürüncemede kalabilir. Jesse, zamanında bana ‘sana kapım her zaman açık’ demiÅŸti. Bu kapının açıklığı en fazla 1-2 sene sürdü. Sonrasında o hayatında baÅŸka bir evreye geçti. Bense çoktan baÅŸka bir yolda ilerliyordum. Bazılarının öyle bir dönemi vardır ve hayatınızda bir kez çıkacak nitelikte fırsatlardır. Bunu kaçırdınız mı, bu fırsatlar veya olanaklar bir daha karşınıza çıkmaz.

Bugün bulunduÄŸum noktada ise esasında ‘nasıl böyle bir hata yaptım?’ demiyorum. Çünkü geri dönüp baktığımda ne olursa olsun, ailemin bana en çok ihtiyacı olduÄŸu dönemde hep yanlarındaydım, bu savaşı birlikte yaptık ve gemiyi suyun üzerine birlikte çıkardık.

Tabii hepsinden önemlisi babam 2003 senesinde kanser oldu. 2003’ten 2008 senesine kadar yurtdışında tedavi oldu. Tedavisinin başından sonuna kadar hep yanında oldum, Türkiye’den sürekli gidip geldim. Allah’a ÅŸükür bugün saÄŸlıklı bir yaÅŸam sürüyor. Bu dönemde Türkiye’de olmam da çok önemliydi. Ben de bu dönemde hem ailem için yapmam gerekenleri hem de ÅŸirketteki görevlerimi elimden geldiÄŸince yerine getirdim.

Ayrıca internet çağını kaçırdığıma üzülürken önümüzdeki yılları ÅŸekillendirecek baÅŸka iki önemli alan keÅŸfettim. Yenilenebilir Enerji ve Fintech (finansal teknoloji – mobil ödeme vs.). Her ne kadar yenilenebilir enerjiye 2004’ten beri, fintech alanına da 2007’den beri girelim diye vurgulasam da o günkü konjonktür uygun olmadığı için, bir baÅŸka deyiÅŸle Kentbank sorununu çözmemiz zaman aldığı için gecikmeli de olsa kiÅŸisel giriÅŸim ve gayretlerimle bu alana girebildim sonunda.

11 Temmuz 2011 tarihinde, kendime söz verdiÄŸim gibi aile ÅŸirketinde 10 senemi doldurduktan ve tüm sorunları çözüp gemiyi yüzdürmeye baÅŸladıktan sonra kendi iÅŸimi kurmak üzere harekete geçtim ve babamın kapısını çaldım. Ä°lk yatırım yaptığım sektör de GüneÅŸ Enerjisi oldu.

 

Bugün ve yarın

Bugün bulunduÄŸum noktada ise bu hafta iÅŸ hayatımda 15. senemi dolduruyorum. GeçmiÅŸ 5 sene içerisinde GüneÅŸ Enerjisi firmasını kurdum, büyüttüm ve sattım. Bir baÅŸka güneÅŸ enerjisi firması baÅŸlattım. Yanına rüzgar enerjisi ekledim. Yine hayalini kurduÄŸum fintech firması için de Moka A.Åž.’yi 2014 senesinde kurdum. Tüm bunların yanı sıra çaÄŸrı merkezi ve yazılım alanında faaliyet gösteren firmam EkoCC büyümeye devam ediyor. TÄ°DER (Temel Ä°htiyaç DerneÄŸi) adında memleket için çok faydalı iÅŸler yapan bir sosyal giriÅŸimim var. Fahri konsolosluÄŸum sırasında yoÄŸun faaliyet ve gayretlerimin sonuç vermesiyle Kosta Rika ve Türkiye iliÅŸkileri tarihinde en üst düzeye çıktı. Halihazırdaki faaliyetlerimin web sitelerini aÅŸağıda bulabilirsiniz:

EkoRE: www.eko.re

Moka: www.moka.com

EkoCC: www.ekocc.com

TÄ°DER: www.tider.org

Kosta Rika Fahri KonsolosluÄŸu: www.costaricaconsulistanbul.com

Tüm bu süreçte çok önemli iÅŸlere imza atmış olsam da ÅŸu anki hissiyatım, fırtına öncesi son sessizlik gibi. Önümüzdeki 2-3 sene içerisinde çok büyük iÅŸlere imza atmayı hayal ediyorum. Eli kulağında diyebilirim.

GeçmiÅŸe yönelik bir kin beslemiyorum, başımıza gelen bütün olaylardan da dersimi çoktan çıkardım. Ä°lahi adalete de ÅŸahsen çok inanıyorum ve tüm bu yaÅŸanan olumsuzluklara raÄŸmen geleceÄŸin çok parlak olacağını düÅŸünüyorum. Bu motivasyonla ve iyi niyetimle elimden geleni yapmaya devam ediyorum.

Bu yazımla tarihe not düÅŸmek istedim. Bundan birkaç sene sonra dönüp tekrar okuyacağım yazdıklarımı. Bundan sonrası için her ÅŸeyin hayırlısı olsun.

Bu vesileyle bu dönemde yeni iÅŸe baÅŸlayan sevdiklerime de baÅŸarılar diliyorum. SaÄŸlıcakla kalın.

 

İlginizi Çekebilir
Yorumlar ( 1 )
  1. Duygu Canbolat
    2016-07-14 00:04:45

    Serhan bey,Ne kadar harika isler baslatip tamamladiginizi bir kere daha yazmak isterim ancak beni bu yazinizda en cok etkileyen; tutkulu hayallerinizin yanisira size cizilmis olan ilahi planda ilerlerken gecmisi sevgi ve saygi ile kabullenmeniz, pisman olmamaniz ve en olumsuz kosulu bile olumluya cevirmeniz. Hayallerinizin gerceklesmesini dilemiyorum cunku gerceklesecek biliyorum. O yuzden gerceklestiginde 15 sene onceki iptal olan tatilinizi tam ve keyif dolu yapmanizi diliyorum. Saygilar

Yorumlarınız için