Ailemizin yeni üyesi: Quira de Jardines del Real

Yazılarımı takip edenler ilk köpeğimin 2020 doğumlu Sunny olduğunu bilirler. Sunny’den sonra Blackie annem sayesinde hayatıma girdi. Her ikisi de hayatlarından son derece memnunlar, iyi de anlaşıyorlar, benim hayatıma da renk katıyorlar. Ancak evin ortamında bir eksiklik olduğunu hissettiğim için, çareyi üçüncü ve bu nesildeki son köpeğimi (bu sefer dişi) güzel ve zeki Quira’yı Valencia’dan getirmekte buldum.
Sunny, Kocaeli’nin Kandıra ilçesindeki rüzgar santralimizdeki bekçi köpeğinin hamile kalması sonrasında doğmuş, yavrular arasından onu seçerek evlat edinmiştim. O dönemde Sunny’le ilgili bir yazı kaleme almıştım. Daha fazla detay için https://www.serhansuzer.com/tr/sunnyi-yasamak-ve-sunnyden-ogrenmek linkindeki yazımı okuyabilirsiniz. Bu yazıdan alıntı yaparak Sunny’le ilgili ilk tanışmamızı da tekrar hatırlatmak isterim:
Bizim rüzgar santralinin Rottweiler kırması köpeği Zeina hamile kaldı. Bunun üzerine beklemeye karar verdim. Zeina doğum yaptıktan sonra 7 yavrusu oldu. Biri hayatını kaybetti. Kalan 6 yavrusuyla ilgili belki birini evlat edinirim diye sahada konuşmaya başladım. Ancak o dönemde çok küçüklerdi, biraz daha büyümelerini bekledim. 2 aylık olunca tekrar bir bakmaya karar verdim.
Bulundukları yere girince tüm yavrular üzerime geldiler, kimi zıplıyordu, kimi beni kokluyordu, kimi de sürtünüyordu. Aralarında bir tek kırma beyaz olanı köşeden bana ürkek ürkek bakıyordu. Şaşırdım ve yanına gittim, titriyordu. Sevdim onu, titremesi durdu ama yine de ürkek davranmaya devam ediyordu. Ben onu severken gözümün içine baktığında kararımı vermiştim.
Sahadakilere Sunny’i göstererek “Onu evlat edinmek istiyorum” dedim. O gün toplantıların sonunda karton bir kutu hazırlayıp Sunny’i içine koydular, arabada yanımıza alıp İstanbul’a götürdük.
Şeytan tüylü Blackie’nin hikayesi
Böylelikle Sunny hayatıma girdi. Ardından annemin Blackie’yi Kıbrıs’tan getirmesi sonucunda ikinci bir köpek hayatıma girdi. Blackie’nin başlangıç hikayesini de şu şekilde özetleyebilirim:
Annemin tatil için sevdiği yerlerden biri Kıbrıs. Genelde 2 senede bir Kıbrıs’a gidip orada vakit geçirmeyi sever. Yine bir Kıbrıs tatilinde bir gün alışverişe gittiğinde süpermarketin önünde küçük siyah bir köpeğin tam bir yaşam mücadelesi içinde, aç biilaç çöpü karıştırdığını görür. Önce gider köpeği sever, bir şeyler verir. Sonrasında da süpermarkette çalışanlara “Bu köpeğin durumu nedir?” diye sorar. “Bu köpeği 2 gün önce süpermarketin önüne bıraktılar. Kim olduklarını bilmiyoruz ama sahipli bir köpeğin bu şekilde sokağa bırakılması çok acı” diye bir geribildirim alınca anında kararını verir ve orada çalışanlara “bu köpeği bu akşam burada tutun, yarın almaya geleceğim. Onu ben sahipleneceğim” der. Ertesi gün verdiği sözü tutarak süpermarkete gider ve köpeği önceden temin ettiği büyük ve üstü açık bir kutuya koyarak doğru veterinerin yolunu tutar. Veterinerden köpeğin yaklaşık yaşının 2-3 olduğunu, esasında cins köpek kırması olduğunu ve köpeğin küçüklüğünün yaşından değil cinsinden kaynaklandığını öğrenir. Ardından Blackie’ye güzel bir temizlik ve bakım yapılır. Aşıları tamamlanır ve Türkiye’ye getirilmesiyle ilgili işlemler tamamlanır.
Sunny’nin ebedi dostu
Sonrasında annem İstanbul’a geldiğinde ilk iş beni görmeye geldi ve Blackie’yi büyük bir gururla bana gösterdi. İlk başlarda donuk ve sesi çıkmayan Blackie sonrasında bir açıldı pir açıldı. Adeta yavru köpek ebadında olan Blackie’nin zekâsı ve zekâsıyla yaptığı afacanlıklar hepimizi hayretler içinde bıraktı (bazı hikayeleri var, anlatsam inanmazsınız).
Sunny’le de önceleri anlaşamadılar. Sunny onu her gördüğünde tepki gösteriyordu. Önce onları birbirilerini görebilecek şekilde ancak ayrı uyutmaya başladım. Bir süre sonra yakınlaştıklarını hissettiğim anda onları bir araya getirmeyi planlarken bir sabah Sunny’nin yattığı yerin kapısının aralık olduğunu gördüm, içeri girdiğimde Sunny ve Blackie içeride birlikte koşturuyorlar ve oynuyorlardı. Bu manzara çok hoşuma gitti ve hemen yataklarını yan yana koydum. Artık ebedi dost olmuşlardı.
Bu resmi birlikte oldukları ilk traştan sonra çekmiştik. Onlara bu kadar kısa tıraşın yakışmadığını anladıktan sonra bir daha böyle tıraş ettirmedik (bu tıraştan sonra Blackie'nin esasında tüylerinin siyah, derisinin beyaz olduğunu anlamış olduk). Yine de ekip ruhunu yansıtan bu resme her baktığımda bir tebessümle gülümsüyorum.
Yeni insanlara temkinli yaklaşım
Yıllar geçti ve dostlukları pekişti. Ben geçen senenin sonlarına doğru yeni ve bahçeli bir eve taşındığımda iyice keyiflendiler. Artık oyunlarını bahçeli alanda yapıyorlar, zaman zaman bahçeye çıkıp güneşin keyfini çıkarıyorlar. Annem Blackie’yi neredeyse yılın yarısında kendi yanına istiyor, geri kalan zamanlarda da bana bırakıyor. Blackie bende olduğu zaman neşesi ve enerjisi artıyor, Sunny’le takılmaya devam ediyor. Blackie ele avuca sığmayan, zekâsı yüksek ve sürekli yaramazlık peşinde bir köpek.
Bizim yakışıklı Sunny’miz de çoğunlukla sakin, korumacı ve uyumlu. Ancak yeni tanıştığı birine ısınması zaman alıyor. O yüzden eve ilk giren birinin ona adapte olması için önce beraber dışarıya çıkarıyoruz, sonra yanında bir süre vakit geçiriyor. Yanımdaki kişinin bana yakın ve dost biri olduğunu kavrayınca Sunny tepki vermeyi bırakıyor ve alışıyor. Benimseyince bu sefer yanımdaki kişinin köpeği gibi davranmaya başlıyor.
Testosterona denge gerek!
Tüm bu denklemde evde hep bir eksiklik hissediyordum. Bunun da ana kaynağını buldum. Evimiz adeta bir testosteron yuvasına dönmüş durumda. Yani iki köpeğim de erkek. Dengeyi sağlayacak ve evdeki tüm köpekleri yönlendirecek lider ruhlu, zeki ve eğitimli bir dişi köpek gerekiyordu.
İş ve spor köpekleri yetiştiren merkez
Burada da köpek eğitmenimiz Şeref Can Hoca’nın yönlendirmesiyle Avrupa’nın önemli Alman kurdu yetiştirici merkezlerinden birini Valencia’da tespit ettik ve Şeref Can Hoca vasıtasıyla talepte bulunduk. Bu merkezde yetiştirilen köpekler on nesil geriden takip ediliyor, köpeğin adeta bütün şeceresi çıkarılabiliyor. Burada yetiştirilen ve üstün yeteneklerini, zekâlarını ve fiziksel üstünlüklerini DNA’larıyla bir sonraki nesle aktarabilen bu köpekler, özel yetenek ve spor yarışlarına da katılabiliyorlar.
Bunlar hem iş köpeği hem de spor köpeği olabiliyorlar. İş köpeği ırkları dünyanın her yerinden gelebilir ve adlarından da anlaşılacağı gibi, özel olarak uzmanlaşan, çobanlık dışı işlerde başarılı olmak üzere geliştirilmiş çalışkan ırklardır. Görevleri, öncelikle insanlar, çiftlik hayvanları veya mülk için koruma ve kollamadır, ancak kızak çekme ve kurtarmayı da içerir. Spor köpekleri ise koruma işini spor disiplininde yapıyorlar. Bir spor köpeği ve eğitmeninin en yüksek mental ve fiziksel seviyede olması gerekiyor. Profesyonel bir sporcuya nasıl bir beslenme ve antrenman programı uygulanıyorsa Quira’ya da böyle bir program uygulanıyor şu anda. Sevgili Quira uluslararası müsabakalarda yarışarak günün sonunda milli sporcu ünvanını almayı hedefleyecek.
Bu arada bizim Sunny’nin cinsi yok ama koruma ve kollama iç güdüsünden dolayı bir iş köpeği olduğunu varsayabiliriz. Blackie’nin de bir kategorisi yok ama onun da “gönül hırsızlığı” mesleğini başarıyla icra ettiğini söyleyebilirim. :) Velet sempatikliğiyle herkese kendini sevdiriyor.
“Kraliyet Bahçelerinin Quira’sı”
Quira’nın Türkiye’ye geliş hikayesine dönersek, Valencia’daki merkezden yavru köpeği getirttik. Bu yavruya İspanyolca kadın ismi ararken bana merkezden tam ismini Quira de Jardines del Real, yani Türkçesi “Kraliyet Bahçelerinin Quira’sı” olarak koyduklarını ilettiler. Buradaki “Kraliyet Bahçeleri” esasında yetiştirici tarafından onun soyuna verilmiş bir isim yani bir anlamda soy ismi (Bkz: https://es.working-dog.com/breed/Jardines-del-real-breed-rental-298564). Quira’nın okunuşu da Türkçe’de “Kiira” şeklinde. Bu isim şahsen hoşuma gitti ve hemen benimsedim. Rengi de tipik Alman kurdu renginde: Sable (yani samur renkte).
Şu anda Şeref Can Hoca’nın yanında eğitimde. Ben de ara sıra gidip ziyaret ediyorum. Quira’yla aramda bağ oluşturuyorum. Esasında hayatının 3-4 senesi çoğunlukla Şerefcan Hoca’nın yanında eğitilerek geçecek. Özel spor müsabakalarına hazırlanacak ve müsabakalarda yarışacak. Bu dönemde ara sıra bana da gelebilir. Onun bu süreç zarfında evdekilerle uyum sağlaması önemli. Bahçemizde istediği gibi vakit geçirebilir. Bir de Quira’yla sahilde birlikte koşarız (koşarken belime bağlayacağım özel aparatı var), spor yaparız.
Kariyerinin ardından emekliliği bende…
Quira 3-4 sene sonra emekli edilip tam zamanlı bende kalmaya başlayacak. O zamana dek kişisel gelişimini de merakla gözlemlemeye ve ona özen gösterilmesini sağlamaya devam edeceğim. Bizde sürekli kalmaya başladığında da zekasıyla ailemi koruyarak, kollayarak, bize spor yaparken eşlik ederek ailemizin temel direği haline gelecek. Ailemize hoş geldin, seni şimdiden çok seviyoruz, Quira.
Not: Bu arada Quira’yı sosyal medyada duyurduğumda (yukarıda instagram'ın hikayelerinde yaptığım paylaşımı görebilirsiniz) beni takip edenlerden biri cins köpek almamı ve köpeğe "noble" yani "asil" dememi eleştirdi. Benzer düşüncesi olanlar varsa bu kişiyle aramda geçen diyaloğu aşağıda paylaşıyorum, cevaplarımı okuyabilirler. (T: Takipçim, S: Serhan).
Takipçimle diyaloğum
T: Barınaklardakiler “noble” değil elbette… Yine de keşke başka şansı olmayan bir çocuk evlat edinseydiniz üretime katkı sunmak yerine :(
S: İki köpeğim daha var, Sunny ve Blackie. Onları sokaktan aldım.
Quira’ya “noble” dememin iki sebebi var. Birincisi, özel bir yetiştiriciden aldım. 10 göbek atalarına kadar takip edebiliyoruz. Bir de bu cins, insan gibi birçok kelimeyi anlayıp karşılık verebiliyor.
T: Evet; neden noble dediğinizi anladım, ırkı da gayet iyi biliyorum ama sanki sokak canlarının hunharca katledildiği şu dönemde sizin gibi insanlar üzerinde etkisi olan kişiler bu açıdan duyarlılık yaratsa çok daha anlamlı olur diye düşünüyorum.
S: Benim gibi insanların bir sokak köpeği daha almasıyla çözülecek bir sorun değil bu. Türkiye çapında sistem kurmak gerekiyor. Bu da ileride mümkün.
T: Elbette sizin bir sokak köpeği daha almanız sorunu çözmez. Ama sizi takip eden insanlarda bir farkındalık yaratır… Öykünmek diye bir gerçek var. Tabii ki bu yapısal bir sorun, her şeyden önce sosyo-ekonomik bir tabanı var ama bir kişiyi bile satın almak yerine sahiplenmeye ikna etmenin de önemli olduğunu düşünüyorum ben.
S: Benim sosyal medya hesaplarım açık değil. Beni takip edenlerin hepsi hayvansever. Dolayısıyla onlara örnek olma gibi bir misyonum/düşüncem yok.
Ayrıca 2 sokak köpeğini almakla ben kişisel olarak görevimi yaptım. Birçok insanda tek bir hayvan bile yok. Benim özel eğitim için köpek almam da kişisel tercihim. Bu kimseyi ilgilendirmez. Sonuçta eğitim alabilme kapasitesi genlere bağlı.
Son olarak Türkiye’deki problemi çözmek için bizim gibi insanların sistem kurmaya odaklanması gerekiyor, ben de ileride bunu yapacağım.
Keşke herkes bu gerçeği görebilse...