Bir Dilek Tut Derneği’ne bağışla, çocukların yüzü gülsün!
Uzun süredir bir STK adına kampanya açmamıştım. Bir Dilek Tut Derneği (Make a Wish) benimle “Bizim için İstanbul Maratonu’nda kampanya başlatır mısınız?” diye temasa geçince kampanya açmaya karar verdim. Çünkü “ciddi bir hastalık geçiren” çocukların dileklerini yerine getirmenin kutsal olduğunu düşünüyorum. Öyle olduğu için hasta hasta yatağımdan kalkıp çocuklara destek için İstanbul Maratonu başlangıcına gittim. Bu uğurda tüm okurlarımın da desteklerini rica ediyorum.
TİDER (Temel İhtiyaç Derneği) günlerimden Make a Wish’i (Bir Dilek Tut Derneği) iyi tanırım. Bizim de katıldığımız etkinliklerde stantlarında hep tanıdık birileri olurdu ve STK’ların toplu olarak katıldığı etkinliklerde mutlaka yanlarına uğrar, sohbet ederdim.
Her sivil toplum kuruluşlarının misyonu özeldir. Ancak özellikle Make a Wish’in misyonunu düşündüğüm zaman her seferinde kalbim hızlanırdı. Bizim en değerlimiz olan çocukların ciddi bir hastalığa yakalandıklarını ve yaşayıp yaşamayacaklarının belli olmadığı bir ortamda onların dileklerini gerçekleştirdiğinizi düşünün. O küçücük kalpleri ve gülen yüzleriyle onları mutlu etmek ne kadar harika bir duygu olurdu değil mi?
Kimi o dilekleri yerine geldikten sonra hayata tutunuyor ve bu pozitif motivasyon onun ölümcül hastalıkla mücadelesinde gücünü artırıyor. Ben de bunları düşünerek normal şartlarda asla yapmayacağım bir şey yaptım.
Yorgan döşek yatıran hastalığım
Geçen hafta perşembe günü hissediyordum, hafif bir kırıklığım vardı. Cuma günü bir anda çok hastalandım. Kulak-burun-boğaz doktoruna gittim, üst solunum yolu enfeksiyonu dedi. İlaçlar verdi ve birkaç gün dinlenmek üzere beni eve yolladı. Boğaziçi Üniversitesi’nde Mühendislik ve Teknoloji Yönetimi yüksek lisansına başladığımı sanırım daha önce belirtmedim. Master programında özellikle cumartesi günü sabahtan akşama dek ders işliyoruz. Ertesi gün dönem ortası sınavım olmasına rağmen okula gidemedim. Yorgan döşek yatıyordum.
Normal şartlarda pazar günü de bütün gün dinlenmem gerekiyordu. Ancak Make a Wish yani Bir Dilek Tut Derneği için kampanya açtığımdan gitme mecburiyeti hissettim. Sonuçta ölümcül hastalığa yakalanan (en çok da kanser) çocukların dileklerini yerine getirip onlara pozitif motivasyon sağlamak ve hayata tutunmak için iradelerini güçlendirmek benim için çok kutsal bir misyon.
Tahmin etmediğim uzun bekleyiş
Bunu bildiğim için sabah yorgan döşek yatarken ve vücudumun birçok yeri ağrırken, bir kuvvet beni yataktan kaldırdı ve doğru koşu yapılacak yere gittim. 18 senedir benimle birlikte mesai yapan şoförüm Münir Bey sağ olsun, sabah erken geldi, köpeklerimi çıkardı ve sonra da İstanbul Maratonu’nun yapıldığı birinci köprünün en yakınına bırakmak üzere beni aldı. Kafam zonkluyor, midem bulanıyor, sürekli öksüresim geliyor, göğsüm hır hır ediyordu, yine de o güç benim Beylerbeyi’nde bırakabilen arabadan inip köprüye kadar yürümemi sağladı. Saat 08.35 civarı 15k koşucuların arasında kendime yer buldum. Tabii hasta olduğum için herkesten uzak bir köşede beklemeye geçtim. Açıkçası bir saatlik iş diye görüyordum. Yani bir saate kadar Make a Wish Derneği’nin yetkililerini görürüm, beraber resim çektiririz sonra da ben gerisin geriye eve dönerim diyordum.
Köprüde koşu başlangıç alanına ilk vardığımda bir koşucudan rica ederek çektirdiğim resim. Üzerimde kat kat kıyafet var.
Evdeki hesap çarşıya uymadı. Bekle bekle bekle. Bu kadar kademeli ve fazla koşucu olduğunu bilmiyordum. Önce 08.45’te tekerlekli sandalye koşucuları için start verdiler. Sonra saat 09.00’da 42 km koşacak maratoncuları başlattılar. Saat 09.20 gibi (biraz gecikmeli) ilk 15k koşan gruba start verdiler. Ben zannediyorum ki, 15k’ya start verecekler sonra ben de arka tarafta kurumsal koşucuların arasında kalan Make a Wish Derneği yetkililerini bulup süreci başlatacağım. En fazla yarım saat içinde de köprüde resim çekip eve döneceğim. İnanır mısınız, meğer 3 ayrı 15k kategorisi varmış. Bu uygulamayı ilk defa görüyorum, önceki yıllarda böyle miydi bilmiyorum ama ben hep öndeki 15k koşucuların arasında start alırdım ve benim koşum da saat 10.30 olmadan biter, finişi gördükten sonra da hiç oyalanmadan bizim İstrunbul koşu grubunu getiren tekneye doğru yol alırdım. 3 ayrı 15k kategorisi demek, en hızlıları en önden koşturuyorlar anlamına geliyor. Ardından yarım saatte bir (ki çok koşucu olduğu için kategori arası geçişler yarım saat sürdü) diğer kategorileri aldılar. Yani 9.20’de birinci 15k kategorisi, 9.50 gibi ikinci 15k kategorisi ve 10.20 gibi üçüncü 15 k kategorisinin startını verdiler. Saat 08.35’ten itibaren o soğukta bekleyen biri olarak beni sabırsızlığım konusunda sanırım empati kurabilirsiniz. Allah’tan sıkı giyinmiştim. Üzerimde kat kat kıyafet vardı ve akıllı bir iş yapıp o kıyafetleri köprüde resim çekene kadar çıkarmadım. Sadece kategoriler bitince çıkardım kıyafetleri ki orada bile 20 dakika daha beklemem gerekti. Yani saat 10.30 gibi tüm 15k koşucuları köprüyü geçti ve kurumsal koşucuları köprüye daha yakın benim de olduğum yere almaya başladılar.
15k koşucularını kategoriye göre alana sevk edip koşuyu başlattıkları sırada çektiğim bir kare. Son kategori 15k koşucularının koşunun başlamasını bekledikleri an.
Make a Wish’in yerini bulmak kolay olmadı
Bu sırada bizim koşu grubundan yazışıyordum, bir yandan da sahadaki binlerce kişi arasından Make a Wish’i bulmaya çalışıyordum. Bu kadar insan içinde büyük balonları olan gruplar fark ediliyordu. Bizim Make a Wish Derneği’nin lolipop şeklinde pankartı varmış. Ancak o lolipop şeklindeki küçük pankartlar o kadar kişi içinde kesinlikle görülmüyordu. Ben de hangi balonun yakınındasınız diye mesaj attım. Bana Zurich Sigorta dediler. Zurich Sigorta’nın büyük balonunu görüyordum. Benim yakınımdalardı. Ancak önümden geçerken Make a Wish’i görmedim.
Kafanızda canlandırabilmeniz için paylaşıyorum. Make a Wish yetkililerini ve gönüllülerini böyle bir kalabalığın içinde bulmak için gayret ettim.
Sonra tekrar sordum, bu sefer Zurich Sigorta’nın önüne geçip Ali Raif İlaç şirketinin yanında olduklarını belirttiler. Ben de içgüdülerime güvenip geride kaldığım için hızla ileri doğru hamle yaptım ve insanların içinden geçtikten sonra Ali Raif’in balonunu görebildim. Oraya doğru gidip iyice yaklaştığımda Bir Dilek Tut Derneği’nin yetkili ve gönüllülerini görebildim. En arkada da derneğin CEO’su Özlem Hanım’ı gördüm ve direkt yanına gittim. Selamlaştıktan sonra beni derneğin diğer yetkilileriyle tanıştırdı. Belli bir bekleme sürecinden sonra beraber köprüye doğru yürümeye başladık. Yürürken derneğin dilek gerçekleştirme operasyonunu yöneten arkadaşımızdan faydalı bilgiler aldım.
Make a Wish STK'sının yetkililerini bulduktan sonra köprüye doğru yürüyüşe geçmeden önce bir süre bizi alanda beklettiler. O sırada Make a Wish'in fotoğrafçısı resmimi çekmiş. Bu fotoğrafta ne kadar yorgun ve hasta olduğum yüzümden anlaşılıyor. Yine de azmettim ve desteğe gittim.
Dernek verilerinden yararlı bilgiler
Buna göre:
Bir dilek gerçekleştirmenin ortalama maliyeti 30.000 TL.
Her sene Türkiye’de ölümcül hastalığa yakalanan çocuk sayısı 15.000.
Geçen sene 215 çocuğun dileklerini gerçekleştirmişler. Bu sene hedefin üzerinde 240 çocuğun dileğini yerine getirmeyi hedefliyorlar.
Şu ana kadar dileğini gerçekleştiremedikleri çocuk olmamış.
Süreç ölümcül hastalığa yakalanan çocukların doktorlar ve hemşireler tarafından derneğe bildirilmesiyle başlıyormuş. Sonrasında hastaneye gidip çocukları tanıyorlarmış ve sohbet arasında dileklerini ve yapmak istediklerini sorduktan sonra bunlar arasında çocukların en kısa sürede gerçekleştirmek istedikleri dileği belirliyor ve o hedefe yöneliyorlarmış.
Ünlülerle tanışmak yüzlerce dilek içinden bir örnekmiş.
Bu konuşmaları yaptıktan hemen sonra, Avrupa-Anadolu geçişi istikametinde köprünün yaklaşık yarısında nihayet durup toplu resim çektirdik ve aşağıdaki kare ortaya çıktı.
Bu resmi çektikten hemen sonra Derneğin CEO’sundan izin isteyip oradan ayrıldım. Köprüde bulunan karayolu yetkililerine Beylerbeyi’ne gidilecek en kısa yolu sordum. Onların tarifleriyle hızla Beylerbeyi’ne yürüdüm ve Münir Bey’in olduğu yere varıp eve döndüm.
Köprüden geri dönüşe geçtiğimde Beylerbeyi sapağından aşağıya inmeden önce bu kareyi çektim. Burada, daha sonra Beylerbeyi'ne inerken yokuşta bir Fransız'ın doğru yönü bulmak için bana soru sormasıyla öğrendiğim, saat 12.00'deki halk koşusu için toplanan ahaliyi görebilirsiniz. Açıkçası İstanbul Avrasya Maratonu'nda sabahın erken saatlerinden ta öğle saatlerine kadar hâlâ etkinlik olduğunu bilmiyordum, öğrenmiş oldum.
Bu arada dönüş yolunda ciddi trafikle karşılaştık. Köprü kapandığı için tüm trafik ikinci köprüye akmıştı. O yüzden sabah 07.30’da evden çıkıp 13.30’da eve varmış oldum.
Bu kutsal uğurda desteğiniz çok değerli
Hasta olduğum halde bu kadar çileyi neden çektim? Cevabı gayet basit. Çünkü insanların en masum versiyonu çocukların o küçücük bedenlerinin kanserle veya başka bir ölümcül hastalıkla karşılaşmaları ve bu süreç sonucunda bazılarının hayata veda etmeleri, bazılarının da hayata tutunmaları. Bu ne büyük bir mücadele! Bu yüzden o çocukların bu mücadelede yanlarında olmak istedim. Ne pahasına olsun o köprüye Make a Wish kampanyamın arkasında olduğumu belirtmek için gittim. Bugün itibariyle kampanyamda 35.800 TL toplandı. Hedefim 60.000 TL’ye ulaşıp iki çocuğun dileğini yerine getirmek için gerekli meblağı toplamak. Siz okuyucularım arasında kampanyama destek olmak isteyenler lütfen aşağıdaki linke girip kolaylıkla fonzip sistemi üzerinden kredi kartıyla bağışlarını yapabilirler. Linki tekrar paylaşıyorum:
https://fonzip.com/birdilektut/kampanya/bir-dilek-tut-dernegi-ne-bagisla--cocuklarin-yuzunu-guldur-
Şu ana kadar kampanyama destek veren tüm dostlara ve destek verecek olanlara da can-ı gönülden teşekkür ederim.
Çocuklar bizim geleceğimizdir. Onlara güzel bir gelecek hazırlamak boynumuzun borcudur. O yüzden Make a Wish’in kutsal misyonunu destekliyorum ve sizlerden de bu uğurda desteklerinizi bekliyorum. Sağlıcakla kalın.
Keşke herkes bu gerçeği görebilse...