Bozuk düzen, gergin insanlar, gergin hayvanlar

Geçenlerde doğum gününü kutlamak için annemi götürdüğüm restoranın üstü kapalı kış bahçesinde bizim küçük cins köpek Blackie’ye sokak kedisi saldırdı. Müdahale etmeseydim gözünü çıkaracaktı, ciddi yaralandı. Bu olay sırasında ve sonrasında restoranda yaşadıklarımı, yaşadığımız bozuk düzenin insanların ve hayvanların psikolojini nasıl olumsuz etkilediğini anlatmak açısından paylaşıyorum.
Annemin doğum gününü kutlamak için Etiler’de bir restorana gittik. Akşam güzel başladı ve yemeğimizi bitirene kadar keyifliydi, sohbet muhabbet devam etti. Mekânda oturduğumuz bölgenin starı her zamanki gibi Blackie’ydi. Afacanda şeytan tüyü var. Masamızın her iki tarafında bulunan komşu masalara bir şekilde gidip kendini sevdiriyor, onu seven sevmeye devam etmek istiyordu. Hem komşu masalarda oturanlar hem de garsonlar bize “acayip tatlı bir köpek” diyerek Blackie’nin sevimliliğini övüyorlardı. Hiç kimse bu aşamada birazdan bu pozitif ortama nazar değeceğini kestiremezdi.
Yemekler bitince bize servis yapan garsonun olduğu bölüme gittim. Amacım menüde çikolatalı bir tatlının üzerine mum koydurup “iyi ki doğdun” şarkısı eşliğinde annemin doğum gününü alışılagelmiş şekilde kutlamaktı.
Kara kedinin gazabı
Garsonla konuştum ve kış bahçesinin uzak köşesinde bulunan masamıza döndüm. Masaya oturur oturmaz annem bana “Blackie demin dışarıda bulunan bir kara kediye çok havladı” dedi. Ben geldiğimde susmuştu ancak bu konuşmanın üzerinden 5 dakika geçmemişti ve o kara kedi benim yanımdaki sandalyenin altından bizim masanın altına hızlı bir şekilde girdi. Masanın altına kedinin girdiğini gören bizim cesur yürek Blackie de annemin yanından masanın altına atladı. Zaten Blackie’yi gözüne kestirmiş kedi renktaşı Blackie’ye vakit kaybetmeden saldırmıştı. Saliseler içinde saldırıya geçmiş kedi ciyaklaması ve canı acıyan köpek viyaklaması duyunca hemen masanın altına baktım ve gözlerime inanamadım. Kendisinden boyut olarak daha büyük olan kedi arkadan Blackie’nin tepesine çıkmış, sağlı sollu pençelerini bizim minik köpeğin suratına indiriyordu. Bunu görür görmez anında bir reaksiyonla ayağımla müdahale ettim. İlk müdahalem yeterli olmadı, ikinci ve daha sert müdahalemden sonra kedi Blackie’yi bıraktı, bu sefer benim bacağıma saldırmaya kalktı. Onun üzerine baldırıma saldıran kediyi masanın dışını ittirmeyi başardım.
Hayatımda böyle agresif bir kedi görmedim desem yeridir. Aynı kedi masanın dışına çıktıktan sonra hırsını alamadı benim bacağıma saldırmaya devam etti. Bacağına yapışıp pençe darbeleriyle zarar vermeye çalışan kediyi bacağımdan silkelemeye çalıştım, ortaya komik bir görüntü çıktı. Israrlı bir silkeleme hareketiyle önce sağ bacağımı, sonra sol bacağımı kediden kurtardım. Kedi baktı ki başa çıkamıyor, yine klasik kedi cırlamasıyla bağırarak hızlı bir şekilde kendini restoranın dışına attı.
Kadının şaşırtan çıkışı
Kedinin aşırı saldırganlığından belki de daha acayip bir olay kedi restoranın dışına kaçınca yaşandı. O anda aklımda Blackie’nin durumu vardı. Tam masanın altına eğilip Blackie’ye bakacakken bizim masanın hemen çaprazından botokslu ve kaşları estetikle kaldırılmış bir kadın bana “O kediye nasıl böyle davranırsın, senin alnını karışlarım” diye bağırarak üzerime yürüdü. Zaten sinirim tepemdeydi ve bir an önce Blackie’ye bakmak istiyorum, bir anda böyle bir kadın üzerime yürüyünce haliyle şaşırdım ve kızgınlığım daha da arttı. Ancak o anda sakinliğimi korumayı başardım ve kadına “Hanımefendi, görmediniz mi, kedi bizim köpeğimize saldırdı ve ciddi şekilde yaraladı” dedim.
Kadın o kadar öfkelenmişti ki ne dediğimi dinlemiyordu bile. “Sen o kediye öyle davranamazsın” diye bana bağırmaya devam etti. Bu sefer restorandaki diğer müşteriler ayaklandı ve kadına “Hanımefendi, oturun lütfen, kedi herkese saldırdı, hepimiz olaya şahit olduk” diye müdahale ettiler. Onun üzerine duraksayan kadının masasında oturan adam utancından yüzünü kapatarak kadına bir şeyler söyledi. Olayın kargaşasında ne dediğini duymadım ama kadın saniyeler içinde masasına dönüp oturdu.
Veteriner koşturması
Ben de ilk iş hemen masanın altına eğilerek Blackie’ye baktım. Yaralanmış bir şekilde yerde yatıyordu ve beni görünce canı yanma viklemesine başladı. Onu hemen masanın altından aldım ve anneme “Blackie çok kötü yaralandı, onu veterinere götürüyorum dedim ve Blackie kucağımda, restoranın karşı tarafında bulunan hayvan hastanesine koşturdum. Allah’tan bu kadar yakında 24 saat açık olan bir hayvan hastanesi vardı.
Şansımıza veteriner de iyi bir veteriner çıktı. Hemen vücudunu ve yüzünü kontrol ettik. Vücudunun farklı yerlerinde ve suratında çizikler vardı. Asıl önemlisi gözlerini kontrol etti. Özellikle sol gözüne ciddi kan oturmuştu. Bunu gören veteriner gözlerinin de çizilip çizilmeyeceğine bakacağız dedi. Damlaların dışında bir de mürekkebe benzer bir solüsyon damlattı ve çizik olasılığını kontrol etti.
Göze kan oturmuş ama çizilmemiş
Bizim ufaklığın mucizevi bir şekilde gözü çizilmemişti. Yüzünde ve vücudunda farklı çizikler vardı, oralara pansuman yapıldı, sol gözü kıpkırmızıydı ama milimetrik bir şekilde gözleri çizilmemişti. Her iki gözü için de (özellikle kanlanan sol gözüne gerekiyordu) antibiyotikli damla verdi. Kafasına da gözünü kaşımasın diye ters huni şeklinde boyunluk taktı. Derin bir nefes almıştım ve mutluydum. Hastaneye muayene ve pansuman ücretini öderken veterinerle biraz sohbet ettik. Koyu Galatasaraylı çıktı. ‘Bu sene beşinci yıldızı takıyoruz’ ve ‘kedi de aşırı agresifti’ gibi rastgele konuşmalar arasında bir anda aklıma geldi ve “Ya aslında bu kedi bana da saldırdı” dedim. Bunun üzerine veteriner “Sizi tırmaladı mı?” diye sordu. “Bacaklarımı tırmaladı” dedim, pantolonumu sıyırdım ve bir anda bacağımın kanlar içinde kaldığını, hem ön hem de arka tarafında ciddi çizikler olduğunu gördük. Bunun üzerine veteriner gelip bana da pansuman yaptı ve hiç tereddütsüz “Hastaneye gidip kuduz aşısı olmanız gerekiyor” dedi.
Kuduz ve tetanos piyangosu
Blackie’nin gözünün çizilmediğine sevinen ve birazdan kuduz aşısı olacak olmama üzülen bir psikolojiyle Blackie’yi yine kucağımda restorana getirdim. Bütün restoran bana bakıyordu. Restoranın bir ucundan diğer ucunda olan masamıza doğru yürüdüm ve masamızın çaprazında oturan, yüzü ve kendisi gergin kadına gittim “Hanımefendi, demin benim ne dediğim dinlemiyordunuz, şimdi gözünüzle görünce belki idrak edersiniz. O sizin koruduğunuz kedi, köpeğimizi bu hale getirdi, bir bakın şu köpeğin haline. Ben de haliyle köpeği kediden kurtarmak için mücadele verdim” deyince kadın yüzü kızarmış bir şekilde “Siz beni yanlış anladınız, beyefendi” dedi. Ben de “Yanlış anlayacak bir şey yok, her şey ortada” dedim. O sırada restoranda yer gösteren kızlardan biri yanımıza geldi ve kadına “Biz Serhan Bey’i tanırız, kendisi gerçek bir hayvanseverdir, bu saldırıyı yapan kediyi restorandan bir türlü uzaklaştıramadık, geçenlerde kış bahçesinin köşesine yavrulayan bir güvercinin yavrularını yedi” dedi. Bu konuşmadan 1 dakika sonra kadın restorandan ayrıldı.
Konuşmamız bitince bizim masaya dönüp Blackie’yi annemin yanına koydum. Komşu masadakiler Blackie’nin yanına geldiler, “Nazar değdi bu şirinliğe” dediler. Ben de ilk iş İstinye Devlet Hastanesi’nin yolunu tuttum. Ertesi sabah şehir dışına gideceğim için o akşam aşı meselesini halletmem gerekiyordu. Hastanede bana kuduzun yanı sıra tetanos aşısı da olmam gerektiği söylendi. Sol omzuma tetanos aşısı, sağ omzuma da kuduz aşısı oldum. Tetanos aşısının yapıldığı yerdeki sızlama 3 gün sürdü. Kuduz aşısını da 4 kez üst üste olmam gerektiği söylendi. Bu hafta son aşıyı tamamlayacağım.
Bozuk düzenin yan etkileri
Bu yaşadığımız olayda da açıkçası ne köpeğimizi ne bana saldıran kediyi ne de üzerime yürüyen kadını suçlayabiliyorum. Empatiyle baktığımda o kedinin sokakta kim bilir ne travmalar yaşadığını ve nasıl açlık yaşadığını düşünüyorum. Üzerime yürüyen kadının da hayatında kim bilir ne tür sıkıntıları vardır, belki de restorana gelirken bile trafikte birileriyle tartışıp öyle içeri girmiştir.
Bu yaşadığımız olayla esas anlatmak istediğim konu, Türkiye’nin bozuk düzeninden dolayı en temel ihtiyaçları bile karşılanmayan ve sürekli sıkıntılar çeken insanların da hayvanların da morallerinin ve psikolojilerinin bozuk olduğu. Deveye sormuşlar, sırtın neden eğri diye, deve de “Nerem doğru ki?” diye cevaplamış. Bizim ülkede yaşadıklarımız da bu misal. Ben her şeye rağmen yine de iyimserim. Üretilecek köklü çözümlerle tüm canlılar için yaşanabilecek güzel ortamı sağlayabiliriz.
Keşke herkes bu gerçeği görebilse...