Çin’e ilk gidişimde güneş enerjisi etkinliğinde yaptığım konuşma
2 Haziran’da hayatımda ilk defa Çin’e gittim. Benim açımdan gerçekten ilginç bir deneyim oldu. Çin’le ilgili iki yazı kaleme alacağım. İlki olan bu makalede dünyanın en büyük güneş enerjisi etkinliklerinden olan SNEC’te yaptığım konuşmayı yazacağım. Aynı zamanda biraz Shanghai deneyimlerimden biraz da SNEC’te geçirdiğim zamandan söz edeceğim.
Çin seyahatimle ilgili ikinci yazımda ise antik şehir Xi’an’dan bahsedeceğim. Toplantı için bulunduğum Xi’an’da boş bırakılan Pazar günü yaptığım ziyaretleri; Terra Cotta askerlerini (The Museum of Qin Terra-cotta Warriors and Horses), Huaqing sarayı ve kaplıcalarını (HuaQing Palace and Hot Springs), Li Dağı’nda bulunan Laomu Tapınağı ve Dev Vahşi Kaz Pagodası’nı (Giant Wild Goose Pagoda, Dayanta) anlatacağım. Bir seyahat yazısı olacak bu ikinci makalemden önce, şimdi gelelim Şangay’da düzenlenen dünya’nın en büyük güneş enerjisi etkinliklerinden SNEC’e…
Yaklaşık 10 saatlik bir yolculuğun ardından Şangay’a vardık. Çin’e girişte parmak izi, yüz tanıma sistemleri, hepsi vardı. Parmak izini de önceden belirledikleri kontuarda pasaportunuzu tarayıp size yaptırıyorlar. Sonra bir çıktıyla girişteki görevliyle konuşmak üzere sıraya giriyorsunuz. Bu süreçte ilgili görevliye çok fazla iş düşmedi diyebiliriz. Bilgisayar sistemiyle sizi konuşturuyorlar. Sistem size “parmağınızı şuraya koyun”, “yüz tanıma için şuraya bakın” gibi yönlendirmeler yapıyor. Hatta bilgisayar önümdeki Japon’la Japonca konuşunca sıra bana geldiğinde benimle İngilizce konuşmaya başlayan sistemle ilgili önümdeki Çinli yetkiliye “bunun Türkçesi yok mu?” diye sordum. Yetkilinin biraz aklı karıştı. Ne söylediğimi tam olarak anlamadığı için iki kere tekrar ettim. Gülümseyerek “Önümdekiyle Japonca konuştu, ben de Türkçe konuşmak istiyorum” dedim. Tabii biraz işin makarasında biraz da sistemlerinin sınırlarını görmek istediğimden böyle bir talepte bulundum. İkinci kez tekrar ettikten sonra yetkili bana “No Turkish, only English” (Türkçe yok, sadece İngilizce”) dedi ve konuşmayı bağladı. Ben de daha fazla uzatmadım, prosedürü uyguladım ve kapıdan geçtim.
Havalimanından çıktıktan sonra Çin’deki karayolunda gördüğüm düzene çok şaşırdım. Herkes hız sınırına uyuyordu, şerit ihlali yapmıyordu ve dünyanın en kalabalık ülkesi olmasına rağmen trafik yok gibiydi. Çinliler trafiği de bir düzene sokmuşlar. Son dönemde bizde kullanımı artan tepedeki kamera sistemi Çin’de sık aralıklarla otoyola döşenmiş, neredeyse bütün seyahatimizi kayda alıyordu. Bizdekinden farklı olarak orada her bir kameranın altından geçişte tepeden flaş patlıyor ve her seferinde görüntünüzün alındığını algılıyorsunuz.
Belki haberiniz vardır, Çin’de bu kayda alma işini daha da ileriye götürüp sosyal kredi sistemi (China Social Credit System) oluşturdular. Bunu ilk Jiangsu (Cansu) eyaletindeki Suzhou (Suco) şehrinde pilot uygulama olarak başlattılar. Trafikte hatalı davranan, kurallara ve kanunlara uymayanların puanı düşüyor ve bu hayatınızın başka alanlarına da etki ediyor. Örneğin bireysel kredi kullanmak isterseniz, yeterli puanınız yoksa sıkıntı yaşıyorsunuz. Sosyal kredi fikri, hükümetin 2007 yılında resmi hükümet sistemi olarak ilan ettiği bir proje, 2014'de tekrar ortaya çıktı. Fakat resmi hükümet sistemi ile özel, kurumsal versiyonlar arasında önemli farklar var; 2014 yılından itibaren tüm Çin’e uygulanması plananlanan sistem daha çok sosyal toplumsal davranış ve ilişkileri kapsamaktadır.
Otelimize vardıktan sonra akşam yemeği için Şangay’da Huangpu Nehri’nin kıyısında bulunan Lujiazui (Financial District) bölgesindeki Super Brand Mall’un içinde, Yershari Xinjiang adlı Uygur restoranına gittik. Yemekler lezzetli ve bizim damak tadımıza uygundu. Örneğin bizdeki çöp şiş tarzı yemekler vardı. Sonrasında o bölgedeki The Bund’da ve Lujiazui Ring’te yürüyüş yaptık. Kelimenin tam karşılığı ile "Lu'nun Ağzı" anlamına gelen Lujiazui, Huangpu Nehri'nin doğu kıyısında, Pudong Yeni Bölgesi'nde yer alıyor. Lujiazui Finans ve Ticaret Bölgesi’ndeki Lujiazui Century Bulvarı ve Pudong Bulvarı yakınlarında 20'den fazla şehrin simgesi olan özgün bina bulunuyor. Oryantal İnci Kulesi (Oriental Pearl Tower), Jin Mao Kulesi (Jin Mao Tower) ve Şangay Dünya Finans Merkezi (Shanghai World Financial Center) bu bölgede bulunuyor. Zaten Şangay denince ilk akla gelen ve şehrin siluetini oluşturan bölge de burası.
Lujiazui Ring’teki Oryantal İnci Kulesi’nin (Oriental Pearl Tower) önündeki resmim
Otelimize geri dönüş yaptıktan sonra ertesi gün SNEC için hazırdık.
SNEC, 13. (2019) Uluslararası Fotovoltaik Enerji Üretimi ve Akıllı Enerji Konferansı ve Sergisi (SNEC PV POWER EXPO) bu sene 4-6 Haziran’da Şangay'da gerçekleşti.
Bu organizasyon Çin Yenilenebilir Asya Fotovoltaik Endüstrisi Birliği (APVIA) tarafından başlatıldı. Bu sene Enerji Derneği (CRES), Çin Yenilenebilir Enerji Endüstrileri Birliği (CREIA), Şangay Ekonomik Kuruluşlar Federasyonu (SFEO), Şangay Bilim ve Teknoloji Geliştirme ve Değişim Merkezi (SSTDEC), Şangay Yeni Enerji Endüstrisi Birliği (SNEIA) ve Güneş Enerjisi Sanayicileri Derneği (SEIA)’nin de içinde bulunduğu önemli 23 uluslararası dernek ve kuruluş tarafından ortaklaşa organize edildi.
SNEC, dünyadaki en büyük uluslararası PV fuarı haline geldi. Bu önemli etkinliğin enerjisini yansıtan Talesun standında çektiğimiz kareyi ve videoyu sizlerle paylaşmak isterim:
Tüm endüstri zincirine odaklanan SNEC 2019 PV POWER EXPO bu yıl SNEIC (Shanghai New Int'l Expo Center)’in 200.000 m²’lik fuaye alanında; kurulu fuar stantlarıyla 2.000'den fazla şirkete, 260.000’i aşkın ziyaretçiye ve 5.000’den fazla konferans katılımcısına ev sahipliği yaptı.
Konferansların resmi olarak başladığı pazartesi günü bu önemli organizasyonda yoğun bir haftaya başlangıç yaptık ve SNEC’te günde ortalama 10 toplantıya katıldık. Her gün koşuşturma içinde ve yoğun bir tempoda geçti.
SNEC'in ilk başlangıcında fuar alanında bulunan ana panoya imzamı atarken...
Bu koşuşturmanın arasında SNEC’te bir de konuşma yaptım. Salı günü yaptığım bu konuşma fuar bölgesinde yapılan ilk konuşmalardandı. Ben alana geldiğimde salonda neredeyse kimse yoktu. Ancak konuşmaya başladığımda salon bir anda dolmaya başladı. Sonunda salonda iyi bir doluluk yakaladık diyebilirim. Bazı teknik sorunları dert etmeden konuşmama direkt başladım.
Evrensel mesajlar verdiğim konuşmamın slaytlarını açıklayarak burada sizlerle paylaşmak isterim:
Gelen dinleyicilere hoş geldin deyip giriş konuşmasını yaptım.
Kendimi tanıtıyorum. Bu slaytta geçmişimden, şimdiki zamandan ve geleceğimden bahsediyorum.
Bu slaytta önemli evrensel mesajlar veriyorum. Başka bir plan/gezegen (planet) yok dediğim bu slaytla dünyanın çok hassas bir dengede olduğunu ve çevresinde onu koruyanın, bütün yaşam iklimini sağlayanın ozon tabakası olduğunu ve onun zarar görmesi durumunda dünyamızdaki yaşamın da yok olacağını belirttim. Dolayısıyla tek bir gezegenimiz olduğunun altını çizip tüm insanlığın el birliğiyle dünyamıza sahip çıkması, koruması ve kollaması gerektiğini söyledim.
Uzay çalışmalarını ortak götüren ve işbirliği yapan ülkeleri örnek gösterdim. Uzayda sınırların olmadığını, her ülkenin vatandaşlarının uzayda rahatlıkla birlikte çalışabildiğini ve birbirlerine sahip çıktıklarını söyledim. Aynı ortamın dünyamızdaki güneş enerjisi sektöründe de yaratılması gerektiğini belirttim. Dünyamızın geleceği için işbirliği ortamının mutlaka yaratılması gerektiğini vurguladım.
Dünya haritasında Türkiye’nin merkezi konumunu gösterdiğim bu slaytta, bahsettiğim işbirliği ortamı için en müsait yerin Türkiye olduğunu anlattım. “Çünkü Türkiye Doğu’yla Batı’nın kesişim noktasındadır ve pek çok farklı kültürü bünyesinde barındıran bir yapıya sahiptir” dedim.
Bu slaytta Türkiye’ye İngilizce “Turkey” yerine neden “Turkia” denmesi gerektiğini anlattım. Daha evvel https://www.serhansuzer.com/tr/ulkemizin-ingilizce-adi-turkia-olmali linkinde kaleme aldığım blog yazımda belirttiğim gibi teknik olarak “-ia” ekinin İngilizce’de “-’nin ülkesi” anlamına geldiğini örneklerle gösterdim, Turkia kelimesinin de “Türk’ün ülkesi” anlamına geleceğini ve bu tabirin doğru olduğunu anlattım.
Ayrıca sol tarafta çirkin hindi görseliyle sağ taraftaki Türk insanının kıyaslamasını yapıp “Lütfen bize bu benzetmeyi yapmayın. Türkiye’ye İngilizce Turkia deyin” dedim. Sunumumun geri kalan kısmında benim de Turkia ifadesini kullanacağımın altını çizdim.
Neden Türkiye’de EkoRE ile çalışılması gerektiğini burada anlattım. Özellikle Türkiye’nin Doğu’yla Batı’nın kesişim noktası olduğunu ve bu önemli coğrafyada vizyoner projemizin önemli bir devlet teşviki aldığını vurguladım.
Bu slaytta aldığımız devlet teşvikini genel olarak açıkladım.
Burada devlet teşvikinin detaylarını aktardım.
Burada ingot, wafer, hücre ve modül süreçlerinin hepsinin dahil olduğu yatırımın fazlarını anlattım. LCOE hedefimizi ve hangi tip modülle başlamayı planladığımızı belirttim.
Türkiye’de neden Niğde’yi seçtiğimizi anlattım.
Arazideki yerleşim planını aktardım.
İlk olarak üretmeyi planladığımız güneş paneli hakkındaki detayları paylaştım.
Niğde Bor OSB’de kümelenme konusunda yaptıklarımızı anlattım.
Burada kullanmayı planladığımız Heterojunction, Smart Wire (SWCT) ve Diamond Wire teknolojilerinin detaylarını aktardım.
Elimizde bu ay itibariyle 700 MW’lık off-take anlaşmasının mevcut olduğunu, bu sene sonuna kadar bunu 1.000 MW’a çıkarmayı planladığımızı ve panelleri ürettikten sonra bunları satmanın bizim için zor olmayacağını aktardım.
Vizyonumuzu ve misyonumuzu anlattım. EkoRE isminin nereden geldiğini aktardım.
EkoRE’nin işbirliği yaptığı kurum ve kuruluşlardan söz ettim.
Proje yapım sürecini ve süreçte nerede olduğumuzu anlattım.
Temel atma törenimizi anlattım ve sunumun sonunda temel atma töreninin videosunu göstereceğimizi söyledim.
Bütün sunumun özetini bu son slaytta verdim.
Teşekkür ettim (İngilizce ve Çince).
Şimdi gözünüzde canlanması için yaptığım sunum sırasında çekilmiş resimleri ve videoyu sizlerle paylaşmak isterim:
Sunumum bittikten sonra gecikmeli de olsa videoyu açabildik. Sunum iyi bir alkış aldı. Soru soran olmadı. Konuşmadan sonra yanıma gelip konuşanlar oldu. Gerek Çin’den gerekse Avrupa’dan farklı katılımcılar yanıma bizzat gelip yorumlarını yaptılar, ben de sorularını yanıtladım.
Sunumu izleyen bu konuşmalarda özellikle “planların yapıldığını ve aksiyona geçildiğini ancak piyasaların durumuna göre esneklik gösterilebileceğini ve değişiklikler yapılabileceğini” anlattım. Bu denli büyük yatırımlarda değişime ayak uydurabilme hızınız başarınız açısından kilit bir etkendir. Bunu da vurguladım.
Benim açımdan verimli bir sunum oldu. Gösterilen ilgiden memnun kaldım. Memleketimi de Çin’de en iyi şekilde temsil ettiğimi düşünüyorum.
Artık yoğun toplantı silsilesi için hazırdım.
Satış ve Pazarlama Direktörümüz Simay Hanım’la durumu değerlendirdikten ve organizatörlere teşekkür ettikten sonra bir sonraki toplantımız için yan salona geçtim.
Yoğun toplantıların olacağı günümüz keyifli başlamıştı…
Bonus 1: Çin'de en çok Çinli çocuklarla vakit geçirmekten keyif aldım. İşte size iki örnek. İlk olarak Şangay'da bilgisayarıma şarj aleti satın almak için gittiğim bir alışveriş merkezinin dışında yanıma gelip bana gözünü diken sevimli Çinli çocuğu kucağıma aldım. Aramızda harika bir diyalog oluştu. İkinci örnek ise etkinliğin yer aldığı Kerry Otel'in lobisinde Çinli bir çocukla futbol oynamaya gayret edişimdi...
Bonus 2:
Etkinliğin düzenlendiği Çin kültürünü yansıtan mekan
SNEC'in ilk gününde potansiyel tedarikçilerimizden birinin düzenlediği gecede sadece Çinli kadınlardan oluşan "Twelve Girls Band" Freedom adını taktıkları bu parçayı seslendirdiler:
Bu şarkıyı duyunca kulaklarıma inanamadım. Çünkü birçok Türk okurumun da anımsayacağı gibi bu bizim meşhur Tosun Paşa filminin müziğiydi. Önce hatırlayamadım. Çevreme sordum ve bu müziğin esasında bizim meşhur "Nihavend Longa" olduğunu teyit ettim. Şarkının tamamını https://open.spotify.com/album/2qtWzajxpYgaH0OwKnetIB linkinden dinleyebilirsiniz.
Sonrasında kızların yanına gidip hayatın gerçeklerini, yani bu şarkının orijinalinin Türkçe olduğunu söyledim. Bunu onlara teyit etmek için şarkının aslını gönderdik ve ardından aşağıdaki hatıra fotoğrafını çektik:
Etiket: ekonomi
Keşke herkes bu gerçeği görebilse...