Ders niteliğinde bir RES projesinin kurtarılması -2- (Kanat Kazası)

Kandıra ilçesindeki Rüzgar Enerji Santrali (RES) Projemizi neredeyse batmaktan kurtarıp yaşanan tüm zorluklara rağmen yolumuza devam ettiğimizi geçen sene Eylül ayında “Ders niteliğinde bir RES projesinin kurtarılması -1-” başlığıyla kaleme almıştım. Bu yazı rüzgar türbinlerinin kurulumuna başlayana kadar geçen süreçteki olaylara ilişkindi.  Projenin tamamen devreye alınması konusunda sona yaklaştığımız şu dönemde bu yazı dizisinin ikincisini paylaşmak istiyorum.  Bu hafta kanat kazası gibi akla gelmeyecek olayları ve devamında yaşananları anlatıyorum.

Öncelikle ikinci kısmını paylaştığım yazı dizisinin ilkini okumadıysanız, bu yazıya başlamadan önce onu okumanızı tavsiye ederim. İlk yazıyı https://www.serhansuzer.com/tr/ders-niteliginde-bir-res-projesinin-kurtarilmasi-1- linkinde bulabilirsiniz.

Kuruluma başlamak üzere, 2019 senesinde doğum günüm olan 26 Kasım tarihinde tam kadro sahada buluştuk. Bu buluşmada kurulumu yapacak olan Alman Robur ve Polonya şubesinden gelen (Robur Baltic) üst düzey yöneticiler ve işin profesyonelleri de vardı. Kurulumun başlayacağı gün tüm ekibe tarihi bir konuşma yaptım. İşte o konuşmanın videosu:
 



Bu videoda her şeyi öngörmüş gibi “lojistik ve vinç şirketiyle sorunlar yaşıyoruz” diyorum. Açıkçası o dönemde lojistik ve vinç hizmetini veren Sistem Vinç firmasıyla başlarda yaşanan bir takım aksaklıklar yüzünden ciddi sorun yaşayabileceğimi düşünerek bunu söylüyorum. Filmi biraz geriye saralım. Sistem Vinç’le ilk tanışmamıza dönelim.

Luca’nın anlam veremediğim ısrarı

2019 senesinin Kasım ayının başlarında, türbinlerimizi güç bela kurtarmışız, kurulumu planlamak üzere Senvion’dan son kalan ekiple görüşme yapmak üzere sahada buluşuyoruz. Senvion’dan bizim projeye bakan Luca ile konuşmamızı yansıtıyorum:

(Serhan) – Luca, bu seçtiğiniz lojistik ve vinç şirketini gözüm hiç tutmadı.
(Luca) – Bu saatten sonra lojistik firmasını değiştirmemeni tavsiye ederim.
(S) Adamlar sahaya geldikleri halde araçlarından dahi inmediler. Ta ki biz onları çağırana kadar. Bir de yaptığımız görüşmede üst tondan konuşuyorlar. Bu karakter yapısıyla zor. Asıl önemli konu da işin ehli olup olmadıkları şüpheli. Konuşmaları bana güven telkin etmiyor.
(L) – Adamlarla iki senedir konuşuyoruz. Daha önceki projemizde de bunları kullandık. Bir sorun çıkmadı.
(S) – Tetkik yaparlar, sonrasında tekliflerini sunarlar, kabul edilir veya edilmez. Tetkik yapan başka firmalar da var. Onlara bir yükümlülüğümüz yok, kontratımız dahi yok. Ayrıca sizin yaptığınız proje tek türbinlik bir projeydi. Bu projede sorun çıkmaması bir daha sorun çıkmayacağı anlamına gelmiyor.
(L) – Serhan, Allah aşkına bu adamlarla çalışmaya devam edelim. Adamlara bir yükümlülüğümüz olmadığını biliyorum ama uzun süredir tanışıklığımız var, yüzüstü bırakmak istemem.
(S) – Yüzüstü bırakmıyorsun ki. Seçme hakkı bizde. Ben de açıkçası sektörün daha güvenilir firmalarına bu işi verme taraftarıyım.
(L) – Onların verdiği teklif daha yüksek.
(S) – Pazarlık edip fiyatları denkleştirebiliriz. Üstelik böyle önemli bir işi biraz daha fark vererek güvenilir bir firmaya vermeyi tercih ederim.


Birkaç saat süren bu konuşmanın özetini size yukarıda aktardım. Tartışmanın sonunda Luca ısrarlarına devam ederek tercihimi değiştirmeme şu sözlerle sebep oldu:

(L) – Serhan, biliyorsun, ben işe yıllarımı verdim. Bu konuda güven bana. Bu Sistem firmasını değiştirme. Ben de onlara karşı mahcup olmak istemiyorum.
(S) – Luca, neden bu kadar ısrar ettiğini anlamıyorum. Bu sektörle alakalı bir durum değil.
(L) – Senden şu ana kadar hiçbir şey rica etmedim. Senvion’la problem yaşadığınızda size yardımcı olmaya çalıştım. Bir tek bu konuda ricada bulunuyorum. Lütfen beni kırma ve bizi mahcup etme.


Bu son sözlerden sonra Luca’ya şunu söyledim ve konuşmayı sonlandırdım:

(S) – Türbinlerimizi kurtarmak için mücadele ettiğimiz dönemde bizim arkamızda olduğun için sırf seni mahcup etmemek için buna evet diyorum. Ancak şunu bil ki, bu adamlarla içim hiç rahat değil. Bir sorun olursa sorumluluk aynı zamanda senindir.
(L) – Merak etme, Serhan. Seni şu ana kadar hiç mahcup etmedim, bundan sonra da mahcup etmem. Her türlü sorumluluk bana da ait.

 

Burada bir parantez açmak istiyorum: 2019 yılının Kasım ayında gerçekleşen bu konuşmadan sonra Luca, Senvion şirketinden 2020 yılının Ocak ayında ayrılıp başka bir Avrupa menşeli rüzgar türbini firması için çalışmaya başladı. Sizlerle birazdan paylaşacağım bize çok ciddi zarar veren kazadan mesul olmadı, sadece yaşananlardan dolayı üzüntülerini iletti.


Firmayı değiştirmeyince olanlar oldu

Yukarıda size aktardığım konuşmayı iki farklı mekânda yaptık. Şantiyede yaptığımız konuşmaya akşam yemeğinde devam ettik. Saatlerce süren bu tartışma sırasında gerek Luca’nın İtalya’dan yanında getirdiği iki profesyonel gerekse bizim ekipten 5 kişi vardı. Herkes bu konuşmalara tanık oldu. Sonrasında yine yufka yüreğim ve beni yarı yolda bırakmayan birinin kararını destekleme dürtüsüyle bu yönde bir karar verdim. Luca’nın bir İtalyan olarak neden Sistem firması konusunda bu kadar ısrar ettiğine hala bir anlam veremiyorum. Ama o ısrarlar sonucunda değiştirmek üzere olduğumuz lojistik firmasını değiştirmedik ve başımıza her türlü bela geldi. Sonrasında olanları aktarıyorum.

Öncelikle Sistem firmasının test aracı getirip güzergâhı belirlemelerini sağlamak için çok uğraştık. Test aracı göndermiş olmalarına rağmen güzergahı belirleme işini bir türlü doğru düzgün yapmadılar. Hatta güzargahı son anda tekrar değiştirdiler. Bizim ısrarlarımız sonucunda kanatların nakline birkaç gün kala bir test aracı daha gönderdiler ve son anlarda yine bir sürü aksaklık tespit ettik. Bunları yetiştirmek için uğraştık ve taleplerini eksiksiz yerine getirdik. Bize son anda bildirilen bütün ek hafriyat ve yol düzenlemesi çalışmalarını düzenledik.

Kaza günü (5 Aralık 2019) sabahı beni Oğuzhan Yazgan aradı. Genç yaşta güvenip yetkiler verdiğimiz bu arkadaşımızın telefonu açar açmaz ses tonunda ve konuşma şeklinde ciddi bir sıkıntı olduğunu anladım. Derin derin nefes alıp vererek şu konuşmayı yaptı:

(Oğuzhan) – Serhan Bey, çok kötü bir şey oldu.
(Serhan) – Ne oldu? Sen lafa böyle başlayınca ben de açıkçası panik oluyorum.
(O) – Hiç olmayacak bir şey başımıza geldi. Lojistik firması kanatlardan birini düşürdü.
(S) – Hangi kanadı düşürdü? Hasar var mı?
(O) – Bu sabah taşınacak 6 kanattan ilkini düşürdüler. Evet, maalesef ciddi hasar var.
(S) – Diğer kanatlar ne oldu? Hasarlı kanadı ne yaptınız?
(O) – İlk üçünün nakliyesine başlamıştık. Diğer üçü limanda kaldı. Nakliyesine başladıklarımızı kenara çektik. Hasarlı kanadın etrafında güvenlik şeridi çektik. Jandarma burada. Bekliyoruz.
(S) – Hasarlı kanadı Robur’un yetkilileriyle birlikte kaldırıp yerine koymayı deneyin. Yalnız çok dikkatli olun kanat daha fazla hasar görmesin.
(O) – Tamamdır, şimdi Robur’la konuşurum.


İş işten geçtikten sonra gösterilen özen

Sonrasında gün içerisinde defalarca Oğuzhan Bey’le, diğer profesyonellerimizle ve Robur yetkileriyle konuştuk. Aynen konuştuğumuz üzere büyük bir itinayla hasarlı kanadı geri yüklediler. Nakliyesine başlanılan 3 kanat o güzergâhta bir gece geçirmek durumunda kaldı. Ertesi sabah Sistem Vinç kamyonu ve şoförü değiştirdi.

Kerpe dönemecinde yapılan ve nispeten çok az eğim olan kaza yerinden sonra çok daha virajlı ve dik yerlerden kanatları ertesi gün büyük bir itinayla yavaş yavaş hiçbir kaza olmadan şantiyeye ulaştırdılar.

Sistem Vinç’in sahipleriyle konuştuğumuzda sanki kazayı onlar yapmamışlar gibi hiç üstlerine alınmadıkları gibi bir de bizim profesyonelleri azarlamadıkları kaldı. Halbuki kazanın videosu Karayolları tarafından çekilmişti. Jandarma da konvoya eşlik ettiği için her şey gün gibi ortadaydı. Videosunu aşağıda paylaşıyorum, karar sizin.

İşte kazanın videosu
 



Hem suçlu hem güçlü

Jandarma raporunda da Sistem Vinç firması %100 hatalı çıktı. Ancak kazayı yapan firma burnundan kıl aldırmadığı gibi bir de kazanın hemen ardından ‘geri kalan parayı ödeyin’ diye baskı yapmaya başladı. Hatta daha da ileri giderek tehdit için vinçlerini sahanın girişine koyup sahaya girişi kapattılar. Tam o dönemde 3 taksit ödemenin ilk taksini yaptık ve paralelinde “Sahadan bir an önce çıkın yoksa jandarmayı çağırıyoruz” diye geri bildirimde bulunduk ve akabinde onları sahadan çıkarttık. Bu hem suçlu hem güçlü olma durumu bana çok dokunuyordu. Girişi kapatmaya devam etselerdi hakikaten jandarmayla onları sahadan çıkarıp sonrasında tüm şirket yetkilileri adına suç duyurusunda bulunacaktık. Allah’tan mantıklı davranmayı akıl ettiler ve kazanın ertesi haftasında gecikerek de olsa çıktılar. Çıkmalarının ardından ikinci taksit ödemeyi yaptık ve son taksit için “Zararımızı tespit ediyoruz, bekleyin” dedik.

Haddi hesabı olmayan bir zarar

Bize verdikleri zararın haddi hesabı yoktu. Bu kaza olmasaydı, rüzgar enerji santralimizi geçen sene en geç şubat ayında devreye almış olacaktık. Bu kazadan sonra iki seçeneğimiz vardı. Ya kanatları komple değiştirecektik ki bu çok pahalı bir alternatifti. Burada kanatları diyorum çünkü kanatların birbirine uyumlu olmalarını sağlamak için üretici firmadan tek bir kanat getirme şansımız yoktu. Yani üçünü birden değiştirip başka bir kanat modeli getirecektik.

Ya da kanat tamir edilebilecek durumda ise hasarlı kanadı tamir ettirecektik. Bunu belirlememiz de zaman aldı. İki kere uzman getirdik ve kanadın her yerini 3 boyutlu tarattık. Yapılan tüm analizler sonucunda kanadın çok ciddi hasar gördüğü, ancak neredeyse sıfırdan kanadı inşa etmeye yakın bir süreçten sonra kanadın tamir edilebileceği sonucu ortaya çıktı. Konunun uzmanı teknik ve yetkili ekibin bu sonuca varması yaklaşık 3 ay aldı. Bu kaza sebebiyle tamir ekibinin hazırlanması için hemen gereken işlemlere başladık ama kanadı tamir edecek ekibi Portekiz’den getirmeye hazır olduğumuz zaman Covid-19 salgını patladı ve sınırlar kapandı. Biz de bu kaza yüzünden hiçbir şey yapamadan kalakaldık ve sınırların tekrar açılmasını beklemeye geçtik.

Sınırların ta Haziran-Temmuz aylarında açılmasının hemen akabinde Portekizli ve onlara eşlik edecek Türk firmayı ayarladık ve Portekizli kanat firmasını sahaya getirdik.  Portekizli firma çalışmasını Kasım ayının başlarında bitirebildi.

Teşvikin uzatılmasıyla vinçlere hücum!

Bu sefer de başka bir problemle yüzleştik. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yenilenebilir enerjiye ödenen dolar bazlı teşviki fiyatın son tarihi olan 2020 Ekim ayının süresini 6 ay daha uzatınca tüm potansiyel yatırımcılar projelere saldırdılar. “Tek türbin dikelim YEKDEM’den faydalanalım” mantığıyla projeleri hızlandıran açgözlü yatırımcılar piyasadaki bütün vinçleri tuttular ve sonuçta vinç bulmakta aşırı güçlükler yaşadık. Bu konunun detaylarına bir sonraki yazımda ineceğim. Şimdilik şunu söylemek isterim, normal fiyatın çok daha üstünde Aralık ayının ikinci yarısında vinç tuttuk ve kurulumu Aralık ayının sonlarına doğru tamamladık.

Şubat ayında Senvion’dan devreye alma ekibini getirip Bakanlık kabulünü de organize ederek ikinci türbinimizi devreye almış olmak istiyoruz. Ya sabır ve haydi hayırlısı diyoruz.

Yani geçen sene Ocak veya en geç Şubat ayında komple devreye alacağımız santralin ilk türbinini 29 Temmuz’da kurban bayramından 1 gün önce devreye alabildik. İkinci türbini de ancak Şubat ayında devreye almış olacağız. Bu da T2 türbini için 6 aylık, T1 türbinimiz için de 1 senelik üretim kaybına tekabül ediyor.

Üretim kaybı, kazadan dolayı geciken montaj için yaptığımız ek masraflar, gecikmeden ötürü sözleşmede belirlenen gecikme tazminatı, kanat tamiri için harcadığımız meblağın sigorta bedelini aşması, onarım bedelinin ilk aşamada bizim tarafımızdan karşılanıp sigortadan aylar sonra kısmen tazmin edilmiş olması (finansman maliyeti), tamir edilen hasarlı kanadın orijinal kanat kadar performans göstermeme riski (eksik performans), manevi tazminat ve daha niceleri... Yani bu kazanın bize milyon liralar mertebesinde zararı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Tüm detayları mahkemeye bildireceğiz.

Sistem Vinç Firması ne yaptı dersiniz? Adamlar pişkinliğin doruk noktasında 3. taksit ödemesi için bize icra takibi başlattılar.  Yani biz onlara “Durun bekleyin, zararımızı tespit ediyoruz, tespit ettikten sonra karşılıklı mutabakat yapacağız” dediğimiz halde adamlar bize karşı icra takibi açtılar. Yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali. Uğradığımız milyonlarca liralık zararı yok saymalarına anlam veremedik. Açıkçası bu benim için bardağı taşıran son damlaydı.

Bunun üzerine iyi niyetimizi tamamen suiistimal eden ve bize çok büyük zarar veren Sistem Vinç firmasına sağlam bir dava açtık.

Sonuçta bu açtığımız davada neler olacağını hep beraber göreceğiz. Bu davayı kazanmamız yenilenebilir enerji gibi iklim değişikliğiyle verilen mücadeledeki en önemli sektörün oyuncularının da liyakat, etik değerler, şeffaflık ve güvenilirlik kriterlerine uymaları için belki de atılacak ilk önemli adım olacaktır. Dolayısıyla bu davada kazanılacak zafer sadece bizi değil, tüm sektörü ilgilendirecek ve olması gerektiği gibi bir değişimi tetikleyecektir. Bunun bilinciyle davanın sonuna kadar takipçisi olacağız.

Dava dilekçesinin hazırlanmasında büyük emekleri geçen avukatımız Av. Melih Koçhan’a ve danışman hocalarımıza buradan teşekkür etmek isterim. İnşallah sektör için bu önemli davayı beraber kazanacağız.

 

 

İlginizi Çekebilir
Yorumlar ( 0 )
Bu yazı hakkında ilk yorumu siz yapın...
Yorumlarınız için