Ders niteliğinde bir RES projesinin kurtarılması -3- (T1’i devreye alma)
Kocaeli’nin Kandıra ilçesinin Babalı Mahallesi’ndeki Rüzgar Enerji Santrali (RES) Projemizi nasıl batmaktan kurtardığımızı, sonrasında da yaşadığımız ağır kanat kazasını yazmıştım. Bu yazımda rüzgar santralimizdeki ikinci (T1) türbinimizi yaşanan diğer zorluklara rağmen nasıl devreye aldığımızı sizlerle paylaşacağım.
Bu RES projemizdeki daha önce kaleme aldığım ilk iki yazıyı hatırlayalım. Bu yazıyı okumadan önce ilk iki yazıyı okumanızı tavsiye ederim. Yazılara aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz:
H. Serhan Süzer - Ders niteliğinde bir RES projesinin kurtarılması -1- (serhansuzer.com)
H. Serhan Süzer - Ders niteliğinde bir RES projesinin kurtarılması -2- (Kanat Kazası) (serhansuzer.com)
Öncelikle geriye sarıp ilk türbinimizi (T2) 29 Temmuz tarihinde devreye aldıktan sonra yaşadıklarımızdan başlayalım. Büyük zorluklarla bu ilk türbini devreye aldıktan sonra odağımız kanat tamirini bir an önce sonuçlandırıp ikinci türbini devreye almaktı. Ancak kanat tamiri beklenenden uzun sürdü. Kanatları Portekizli bir firmadan satın almıştık. Daha sonra Siemens Gamesa’nın satın aldığı bu Portekiz kanat firmasından ayrılan teknik uzmanların çalıştığı bir başka Portekiz firmasını özellikle kanatları iyi tanıdıkları ve uzmanlıklarından emin olduğumuz için tuttuk. Covid-19’dan dolayı sınırların kapanması, daha sonra lojistik organizasyonu ve diğer gecikmelerden dolayı kanat tamir firmasının teknik profesyonellerini sahaya temmuz ayının sonlarında getirebildik. Normalde 2 ay sürmesi gereken tamir süreci bazı aksaklıklardan dolayı 4 ay sürdü. Özellikle ihtiyaç duydukları malzemeleri satın aldığımız Tila firmasının temin sorunu yüzünden büyük sekteye uğradık. Düşünebiliyor musunuz? Bir şeyin parasını peşin yatırıyorsunuz ve size taahhüt vermiş olan Tila A.Ş. zamanında ithal ürünleri sahaya getiremediği için kanat tamiri aksıyor. Haftalarca süren sert konuşmalar ve artık dava açma aşamasına gelen bu süreç sonunda parasını 4 ay önce peşin yatırdığımız firma ihtiyaç duyduğumuz ithal ürünleri (özel reçine gibi) sahaya ancak böyle bir gecikmeyle getirebildi. Bu da kanat tamir sürecini ciddi sekteye uğrattı. Piyasada iyi bilinen bir firma olmasına rağmen Türkiye’de firmaların taahhütlerini nasıl yerine getirmediklerini bir kez daha deneyimlemiş olduk. Tüm uğraşlar sonucunda kanat tamiri geçen sene kasım ayının başlarında sonuçlandı.
“Vinçlere hücum” nedeniyle yaşanan sorun
Bu yaşanan aksaklıkların bize bir zararı daha oldu. Bu da kanat tamirinin ne zaman biteceğini tahmin edemediğimiz için bir türlü bir sonraki aşamayı organize edemedik. Bir sonraki aşama da vinç organize edip kanatların takılmasını sağlamaktı. Bu sefer de karşımıza YEKDEM tarihinin 6 ay uzatılmasından dolayı tüm yatırımcıların piyasadaki vinçlere saldırması sonucu vinç tedariği sağlama sorunu çıktı. Düşünebiliyor musunuz, kanat tamirini tedarik sıkıntılarından dolayı güç bela tamamlayabilmişiz, tam “hadi vinci organize edip kanatlarını taktıralım” dediğimiz bir noktada piyasadaki hiçbir vinç şirketinden vinç bulamadık.
Vinç firmalarından üç çeşit tepki aldık. Ya önümüzdeki senenin sonuna kadar doluyuz dediler, teklif vermediler. Ya birçok firma bize 2021 şubat-mart ayı sonrası için konuşalım dediler. Ya da normal fiyatın 4-5 katı fiyat isteyip “bu rakamı verirseniz o zaman bakarız” dediler. Türk usulü fırsatçılık dedikleri de tam olarak bu işte. Sonuçta biz de zararı asgariye indirmek için normal dönemde aldığımız teklifin 3 katı teklif veren Aydıntaş Vinç firmasında karar kıldık. Bu YEKDEM’in uzatılması konusu gündemde değilken sektörün bilinen firmalarından birinden bu iş için yaklaşık 50.000 Euro’luk teklif almıştık. Aydıntaş Vinç de yaklaşık 150.000 Euro’luk teklif verdi. Bu rakamı verirseniz istediğiniz vinci organize edebiliriz dediler. Zamanlama olarak 14 Aralık tarihi belirlendi. Bir başka yerde kurulumları biter bitmez vinci bizim sahaya göndermeleri ve kuruluma başlanması söz konusuydu. Biz de durumu değerlendirdik, üretim kaybından dolayı ortaya çıkacak zararımızı hesapladık ve sonuçta bu teklifi kabul etmek zorunda kaldık. Evet, bu vinç firması fırsatçılık yapıyordu ama diğer hiçbir opsiyon açık değildi. Bir vinç firması daha bize “Almanya’dan Liebherr marka özel vinç getireceğiz onu yetiştirebiliriz belki” demişlerdi. Ancak aralık ayında yetiştirebiliriz belki dedikleri vincin Türkiye’ye geliş tarihi için mart ayı konuşulmaya başlanılınca biz de mecburen elimizdeki tek seçeneğe sarıldık.
Anlaşmayı yaptıktan sonra başka sorunlar baş gösterdi. Aydıntaş Vinç hava muhalefeti yüzünden işin uzadığını söyleyip anlaştığımız 14 Aralık tarihinde vinçleri sahaya getiremeyeceğini iletti. Gün gün pazarlık yapmaya başladık. 15, 16, 17, 18, 19 derken vinçin sahaya gelmesi 20 Aralık tarihini buldu.
Noel tatili nedeniyle işi yarım bıraktılar
Bu arada kurulum için sahaya getirdiğimiz Alman Robur firmasının Polonya şirketi Robur Baltic’in adamları çoktan 14 Aralık’ta sahadaki yerlerini almışlardı. Çoğunlukla oyalamayla ve bazı hazırlıklarla geçirdikleri 6 gün sonrasında 20 Aralık’ta gerçek mesai başladı. Bu sefer de yine başka bir sorun baş gösterdi. Bu arada tabii oyalanarak geçirdikleri bu 6 günün parasını aldılar. Polonyalılar sabırsızlanmaya başlamış 21 Aralık’ta Polonya’ya biletlerini aldıklarını ve ne olursa olsun Noel tatillerini geçirmek için ülkelerine döneceklerini iletmişlerdi. Yalvar yakar bu tarihi 1 gün daha uzatabildik (onlara Noel’in 24 Aralık’ta başladığını hatırlatarak). Yani kurulumu yapacak yurtdışından getirttiğimiz firma sadece 2 gün çalışabildi. Sonuç olarak işi yarım bırakıp gittiler. Türk zihniyetinden farklı bir durum değil mi? İşi yarım bırak gitmek ne demek? 1-2 gün daha kalırsın, tamamlarsın ve öyle dönersin. Ama Alman ve Polonyalıların zihniyetine göre “anlaşılan tarih budur, Noel’de çalışılmaz” kafasıyla yaklaştıkları için kesinlikle ikna edemedik.
Vinç firmasına programdaki aksamadan dolayı işin yarım kalacağını ve buradaki zararlarımızı onlardan tazmin edeceğimizi söyledikten sonra vinç firması yerli kurulum firması organize edip onları sahaya getirtti. Yerli ekip fena değildi ama onlar gittikten sonra da birçok şeyi bizim toparlamamız gerekti.
Bankanın kesinti talebi
Verdiğimiz 3 kat fazla rakamın içinden bu yerli kurulum şirketinin ücretini vinç firması ödedi. Ancak burada da yine başka bir sorun çıktı. Tüm bu aksamalardan dolayı vinç firmasının suçlu olduğunu söyleyen banka, vinç firmasına ödenecek rakamdan kısıtlamaya gidilmesi gerektiğini söyledi. Son kalan taksitten %10’luk bir kesinti yapmak istedi. Ödeme onayları bankadan geçtiği için biz de bu durumu vinç firmasına ilettik. Vinç firması kıyameti kopardı. Seviyeyi son derece düşürüp davalık olduğumuz Sistem Vinç firmasının (bkz: H. Serhan Süzer - Ders niteliğinde bir RES projesinin kurtarılması -2- (Kanat Kazası) (serhansuzer.com)) yaptığı gibi sahayı kapatıp bizi çalıştırmayacaklarına dair tehditler savurmaya başladılar. Çalıştığımız bankanın inisiyatifiyle hareket ederken bu sefer de vinç firmasıyla başımız belaya girdi. Ben olayları yatıştırmak ve sorunları çözmek için sahada duruma el koydum. Aydıntaş Vinç’in sahipleri sakinleşmiyorlardı, hakarete varan söylemlerine karşı ben de gerekenleri söyledim ve karşılıklı restleşme oldu. Hatta kurulumu yapan ekibe “türbini geri sökün” emrini verdiğini fark edince türbine bütün ekibi yolladım. Adamları tekrar aradık ve jandarmayı sahaya çağırmaya hazırlandığımızı söyleyip sahayı hemen terk etmelerini söyledik.
Bu vinç firmasında çalışan aklıselim bazı yöneticilerin de devreye girmesiyle olay yatıştırıldı, kurulum ekibi türbinden aşağıya indi. Bizim ekip türbinin nasal kısmında bir süre nöbet tuttuktan sonra türbini kilitledik ve kimseyi içeri almadık. Oradaki ekiplerin de sahayı terk etmeleri için sahadaki ekiplerine sürekli telkinde bulunduk. Bu arada ben tekrar devreye girip bankayı da ikna ettim. Bu 5.000 Euro’luk bu kesintinin gereksiz olduğunu yaşadığımız onca sıkıntıya ve türbini riske atmaya değmediğini konuşup ikna ettim. Sonuçta adamlar sahadan ayrılmaya başladıkları noktada kalan bakiyeyi de tüm ekipmanlarıyla sahayı terk ettikten 1 hafta sonra göndereceğimizi teyit ettik.
Burada bir başka sıkıntı çıktı. 2. türbinin devreye almasını organize ederken Aydıntaş Vinç firmasının büyük vincin ekipmanlarını kasıtlı olarak bizim sahada beklettiklerini fark edince onları uyarmaya başladık. Bize sürekli “çekeceğiz-çekeceğiz” diyorlardı ama hiçbir aksiyon yoktu. Uyarılarımızdan 2 hafta sonra (ki 2 günde bir arayıp soruyorduk), onları son kez uyardığımızı eğer vinç ekipmanlarını sahadan hemen çekmezlerse jandarmadan işlem başlatacağımızı ilettik. Vinç sahibi yine kabadayı ağzıyla bir şeyler söyledi, biz de ona blöf çekmediğimizi pazartesi işlem başlatacağımızı net bir şekilde iletince hafta sonu vinçlerini sahadan aldılar.
Vinç sektöründeki “racon” ağzı
Türkiye ortamında bu yaşananlar bana göre tam bir rezaletti. Türkiye’deki vinç sektörüne baktığımızda da şöyle bir durumu fark ettim. Bu firmaların çoğunluğunun kurucuları kamyon şoförlüğünden gelme, lojistik işinden evrilme şirketlerdi. Sektörü domine eden bu firmalar o yüzden sürekli “racon kesmeli, mafya ağızlı, tehditvari” konuşmalar yapıyorlardı. Sektörün içine girince bunu da öğrenmiş olduk. Neyse ki biz de dik durduk ve bu tip davranışlara taviz vermedik. Ama yine ömrümüzden ömür gitti.
Geçen sene aralık, bu sene ocak ve şubat ayında başka zorluklar baş gösterdi. Temmuz ayında devreye aldığımız T2 türbininde bozulmalar meydana geldi. Türbini hemen çalıştırmak için ilk zamanlardan itibaren Siemens Gamesa’yla temasa geçtik. Çünkü Siemens Gamesa iflas eden Sevion türbinini Almanya’da satın alan firmaydı. Türkiye’de de güçlü bir operasyonları vardı. Ancak her ne hikmetse bakım ve işletme işini devralmak istemediler. Bize Siemens’in Senvion’un Avrupa operasyonunu devraldığını, Türkiye’nin buna dahil olmadığını söylüyorlardı. Bir de ‘sizin türbinler prototip türbinler, bunlarla uğraşamayız’ diyorlardı. Biz de onlara Siemens’in Anadolu Yakası’ndaki merkezlerinden bizim sahaya 2 saatte gidebileceklerini, türbinle ilgili know-how’a sahip ekiplerin onların bünyesine geçtiğini ve bu hizmeti vermek zorunda olduklarını ilettik. O yüzden türbindeki aksaklıkları gidermemiz uzun zaman aldı.
İthal ürünlerdeki gereksiz gümrük eziyeti
Söz konusu aksaklıkları gidermek için bu işi iyi öğrenmiş Anka Enerji gibi yerli firmalardan destek aldık. Onlar da sorunlarımızı bir şekilde çözüyorlardı. Temmuz ayında devreye aldığımız T2 türbinimiz esasında 2 ay bir aksaklık olmadan çalışmıştı, ancak sonrasında art arda bir sürü aksaklık baş gösterdi. Bu aksaklıklara devreye almak için büyük çaba sarf ettiğimiz T1 türbinindeki ekipmanlardaki problemler de eklendi. Bunların sonuncusunda türbindeki kontrol paneli yandı. Bunun için pandemi ortamında İspanyol Ingeteam’den siparişi yaptık, Türkiye’ye getirttik. Tabii Türkiye’ye getirilen her ithal ürün için gümrük eziyeti çektiğimizi de belirtmem lazım. Ürünler gümrükten çekiliyor ama bana göre çağın gerisinde kalan sistemleri, gereksiz kağıt-kürek işleri ve bürokrasi nedeniyle normalde hemen halledilebilecek iş hep 1 hafta 10 gün gecikiyor. Her neyse ocak ayının son haftası kontrol panelini de çekip türbine taktık ve çalıştırdık.
Senvion’un devreye alma ekibini de tüm bu kaos sonucunda şubat ayında sahaya getirebildik. Onun hemen arkasından Bakanlığın devreye alma ekibini sahaya getirtebildik. Bazı ufak tefek aksaklıkların sonucunda bu sene şubat ayında 2. türbinimizi (T1) resmi olarak devreye almayı başardık.
Yazının sonunda devreye alma işleminin (hem sahadaki kontroller hem de imzaların toplanması) kısa videolarını izleyebilirsiniz. Bu yazı dizisinin sonuncusunu (4. yazı) yakında kaleme alıyor olacağım. Son yazıda ardı arkası kesilmeyen zorluklarla gerçekleştirdiğimiz projemizde aklınıza gelmeyecek problemleri nasıl çözdüğümüzü ve düzlüğe çıktığımızı bir ders niteliğinde paylaşıyor olacağım.
Etiket: eğitim
Keşke herkes bu gerçeği görebilse...