En büyük global riskleri nasıl etkisizleştiririz?

Geçenlerde Linkedin’de Dünya Ekonomik Forumu’nda paylaşılan Global Risk Raporu’yla ilgili bir videoya denk geldim. Sonrasında rapora göz atıp bu yazıyı kaleme almaya karar verdim. İşte size bu rapora göre 2025’te dünyayı bekleyen 5 büyük risk ve raporda eksik kaldığını düşünüp eklediğim 3 büyük risk daha... Yazının son bölümünde de bu riskleri nasıl etkisizleştirebileceğimize dair önerilerimi okuyabilirsiniz. 

Bu yazıdan sonra “Dünya nereye gidiyor, nasıl bir döneme denk geldik?” demeniz gayet normal. Temkinli olup tedbirlerinizi almanızda fayda var. Bu yazımda her zaman olduğu gibi bu riskleri nasıl bertaraf edebileceğimize dair önerilerimi de sıralıyorum.

Sözü fazla uzatmadan, denk geldiğim https://rb.gy/wuq1v3 linkinde izleyebileceğiniz Linkedin videosunun içeriğini paylaşayım:

2025’te Dünyayı Bekleyen Beş Büyük Risk

1) Devlet Temelli Silahlı Çatışmalar

Ukrayna, Orta Doğu ve Sudan’da savaşlar devam ediyor. 2023-2024 yıllarında her 7 kişiden 1’i çatışmaya maruz kaldı. Son bir yılda siyasi şiddette %15’lik bir artış yaşandı. Küresel Riskler Raporu için görüşlerine başvurulan önde gelen uzmanlar, silahlı çatışmayı günümüzde dünyanın karşı karşıya olduğu en büyük risk olarak gösteriyor.

2) Aşırı Hava Olayları ve Hava kirliliği 

Fosil yakıtların kullanımının sürmesi sel, orman yangınları ve fırtına risklerini artırıyor. Uzmanlara göre, 2022 ve 2023 yıllarında aşırı hava olayları toplamda 451 milyar dolarlık zarara yol açtı ve her yıl bu maliyetin 143 milyar dolarlık kısmı doğrudan iklim değişikliğine atfediliyor.

3) Jeoekonomik Çatışmalar (Ticaret savaşları ve tarifeler gibi)

Korumacı ticaret politikalarına doğru artan bir eğilim ve küresel ekonomik ortamda giderek artan belirsizlik dikkat çekiyor.

4) Yanıltıcı Bilgi ve Dezenformasyon

Yapay zekâ araçlarının giderek daha erişilebilir hale gelmesi, yanlış veya yanıltıcı bilgilerin yayılmasını körüklüyor. Bu durum, sivil huzursuzluklara ve bilgi akışına yönelik kısıtlamalara yol açabilir.

5) Toplumsal Kutuplaşma

Siyasi kutuplaşma ve eşitsizlik, kurumlara olan güveni zayıflatıyor ve ortak değerler duygusunu aşındırıyor.

Bu yıl dünyayı bekleyen diğer büyük riskler arasında; enflasyon baskılarının artçı etkilerini hâlâ yaşayan küresel ekonomide olası bir durgunluk ve okyanusların ısınması ile buzulların erimesi gibi gezegenin hayati ekosistemlerinde yaşanan kritik değişiklikler yer alıyor.

Her yıl, Küresel Riskler Raporu kapsamında 900’den fazla uzmana, karşı karşıya olduğumuz en ciddi riskler soruluyor. Bugün, önümüzdeki 2 yıl ve önümüzdeki 10 yıl için yapılan değerlendirmelerde, uzmanların yaklaşık üçte ikisi, önümüzdeki on yılın çalkantılı veya fırtınalı geçeceğini öngörüyor. Uzmanların hiçbiri sakin bir gelecek beklemiyor.

Sorunların öne çıkacağı zaman aralıkları

Bu videonun içeriğini aktardıktan sonra şimdi Dünya Ekonomik Forumu’nda paylaşılan 2025 Küresel Riskler Raporu’nun öne çıkan risklerini, tahmini süreleriyle birlikte sıralamak isterim (bu bölüm için ChatGPT’den faydalandım):

900'den fazla uzmanın katılımıyla oluşturulan bu ankette en önemli riskler üç zaman dilimi üzerinden değerlendiriliyor:

• Kısa vadeli (2025)
• Orta vadeli (2027’ye kadar)
• Uzun vadeli (2035’e kadar)

Kısa Vadeli Riskler (2025)

• Devlet Temelli Silahlı Çatışmalar
Jeopolitik gerilimler ve çatışmalar nedeniyle 2025’in en büyük riski olarak öne çıkıyor.

• Yanıltıcı Bilgi ve Dezenformasyon
2 yıllık ufukta öne çıkan en baskın risklerden biri. Sahte bilgiler toplumlarda kutuplaşmayı artırıyor.

• Toplumsal Kutuplaşma
Dezenformasyonun etkisiyle daha da derinleşen, ciddi bir toplumsal risk olarak vurgulanıyor.

Orta Vadeli Riskler (2027’ye kadar)

• Siber Güvenlik Tehditleri
Siber casusluk ve siber savaş riskleri artıyor. Yüksek profilli saldırılar endişe yaratıyor.

• Ekonomik İstikrarsızlık
Enflasyon ve durgunluk gibi ekonomik risklerin sıralaması düşse de, ekonomik daralma riski kısa vadede tekrar yükselmiş durumda.

Uzun Vadeli Riskler (2035’e kadar)

• Çevresel Zorluklar
Aşırı hava olayları ve biyolojik çeşitlilik kaybı gibi iklimle bağlantılı riskler uzun vadede en belirgin tehditler arasında.

• Teknolojik Riskler
Yapay zekâ teknolojilerinin olumsuz etkilerinin artacağı öngörülüyor. Bu alandaki hızlı gelişim dikkatle izlenmeli.

Sonuç olarak rapor; bu çok boyutlu riskleri azaltmak için küresel iş birliğinin ve proaktif önlemlerin şart olduğunu vurguluyor.

Öngördüğüm 3 büyük ek risk

Şimdi gelelim benim eklemelerime. Bu risklere ek olarak insanlık adına ciddi risk taşıyan 3 sorun daha var: 

1) Nükleer Risk

Uzmanlar eminim doldurdukları ankette nükleer riske de değinmişlerdir. Yine de bu sorunun öncelikler arasında yer almaması beni şaşırttı. Nükleer risk bence çok gerçekçi ve sıcak bir konu. Nükleer bombaya sahip ülkelerden birinin bir başka ülkeye saldırması zincirleme bir etki yaratıp nükleer savaş çıkmasına neden olabilir. Böyle bir savaş, bırakın milyonları, milyarlarca insanın hayatını kaybetmesine veya bir daha iyileşmeyecek kadar ağır yaralar almasına sebebiyet verebilir. Örnek mi istiyorsunuz? ABD – Rusya ve/veya Çin gerilimi olabilecek en kötü senaryo. İnsanlığın büyük çoğunluğunun yeryüzünden silinmesiyle sonuçlanabilir. Benzer şekilde dünya nüfusunun yaklaşık 5’te birini oluşturan Hindistan ve Pakistan arasında gerçekleşecek bir nükleer savaşın sonuçları çok ağır olur. Öte yandan İsrail – İran arasında oluşacak gerilim nükleer savaşla sonuçlanırsa Orta Doğu’da barışın ve refahın tekrar tesis edilmesi yüzlerce yıl sürebilir.

2) İklim değişikliği dışında oluşan afetler

İklim değişikliğinin sebebiyet verdiği aşırı doğa olaylarını hepimiz biliyoruz. Sel, çığ, toprak kayması bunlardan birkaçı. Bir de tetikleyicisi iklim değişikliği olmayan deprem gibi doğal afetler var. İçinde bulunduğumuz dönemde yerküredeki sürekli hareketlilik ve değişimler, artan oranda depremleri ve artçılarını tetikliyor. Bu artışa karşı dünyadaki birçok coğrafyada halihazırda yapılan şehirlerin dayanıklılıklarının artırılması, yeni kurulacak şehirlerin de depreme tam dayanıklı şekilde tasarlanması gerekiyor.

Tetikleyicisi iklim değişikliği olmayan doğal afetlerin dışında bir de insanların sebebiyet verdiği afetler var. Orman yangınları bunlardan biri. Bazı orman yangınlarının koşullarını yaratanın veya tetikleyicisinin iklim değişikliği olduğunu biliyoruz. Ancak Türkiye ve Yunanistan gibi kendini uyanık zanneden milletin evlatları maalesef zenginleşmek adına kendi ormanlarını yakıp doğal kaynakları yok edebiliyorlar.

3) İnsanların temel ihtiyaçlarını karşılayamaması

Aşırı fakirlikten kaynaklanan durum maalesef insanların gıda, hijyen, ısınma, giysi ve barınma gibi temel ihtiyaçlarını karşılayamamalarına sebebiyet verebiliyor. Tüm dünyada oluşturulan 200’den fazla devlet sisteminden çok azı bu tür temel sorunları asgariye indirmiş durumda. Ülkelerin büyük çoğunluğunda hâlâ temel ihtiyaçlarını karşılayamayan milyarlarca insan var. Bu da bir önceki maddede belirttiğim gibi insan kaynaklı bir başka afete, zorunlu göçe sebebiyet verebiliyor. Zorunlu göç yüzünden başka ülkelerin dinamikleri de değişebiliyor ve beraberinde birçok sorun getirebiliyor. Suç oranın artması, göç edilen ülkenin insanlarının huzurunun kaçması ve ırkçılık gibi insanlığın çirkin yüzünün ortaya çıkması gibi sorunlara yol açıyor.

Eski dönemlerde insanlar daha mı rahattı bilemiyorum ama özellikle içinde bulunduğumuz dünyanın gittikçe battığını söyleyebilirim. Gerekenler yapılmazsa gelecek nesillere bizim yaşadığımız dünyanın koşullarından daha kötü bir dünya bırakacağımız kesin. Gelecek nesillere daha güzel bir dünya bırakabilmek için de gerekenler çok net. Aşağıda özetlediğim önlemler için gerekli adımlar ülkeler tarafından atılmaya başlarsa çok büyük farklar yaratabiliriz:

1) Devlet temelli silahlı çatışmalar nasıl önlenir?

Devletler arasındaki çatışmaları önleyecek Avrupa Birliği gibi bölgesel birliklerin yaratılması (yani komşular çatışmak yerine güçlerini birleştirsinler).

2) Aşırı hava olayları ve hava kirliliği nasıl giderilir?

Fosil yakıtların enerji olarak kullanılmasının yasaklanması, yerine %100 yenilenebilir enerjinin kullanılması. Fosil yakıtlar önemli hammaddelerdir. Yakılıp karbon salınımını artırmaktansa hammadde olarak kullanılıp ürün üretilmesi gerekir. Örneğin petrolün petrokimyada yani plastik yapımında kullanılması, bu plastiğin de sürekli geri dönüştürülmesi gerekir. Ulaşımda da küçük araçların solar elektrikli, büyük araçların ise (tır, gemi, uçak) hidrojenli araçlara dönüştürülmesi gerekir.

3) Jeoekonomik çatışmaların üstesinden nasıl gelinebilir?

Tüm ülkelerin ve/veya bölgesel birliklerin kendi kendilerine yetecek şekilde planlama yapması gerekir. Başka bir deyişle tüm ülkelerin ve birliklerin halklarının kendi ihtiyaçlarını karşılayabildikleri bir denklemde jeoekonomik çatışmalar zaten kendiliğinden giderilecektir. Gıda, su ve enerjiyi odağa alarak, buna göre planlama yapmak gerekiyor. Bence tüm ülkeler teknolojinin yardımıyla bu hedefe ulaşabilirler, yeter ki bu hedefi gerçekleştirmek için gerekli irade ortaya konsun.

4) Yanıltıcı bilgi ve dezenformasyon önlenebilir mi?

Bence %100 önlenemese de asgariye indirilebilir. Bu da ancak devletlerin yapay zekâ kullanımı için bazı kriterler belirlemesi ve caydırıcı önlemler almasıyla mümkün olur. Yanıltıcı bilgi ve dezenformasyonu hemen tespit edip ayrıştıracak teknolojilerin desteği de önemli.

5) Toplumsal kutuplaşma nasıl ortadan kaldırılır?

Herkesi kucaklayan, empati ve hoşgörü kültürünü aşılayan bir eğitim sistemi oluşturmak, gelecek nesilleri toplumsal kutuplaşmadan koruyabilir. Kısa vadede de teknolojinin desteğiyle politikacıların fonksiyonlarını asgariye indirmek gerekiyor. Çünkü maalesef gücünün devamını sağlamak veya artırmak için politikacılar toplumsal kutuplaşmayı körüklüyorlar. Zihninizde canlandırmanız için teknolojiyle bu işin nasıl yapılabileceğine bir örnek vermek istiyorum:

Bakanlıkların, belediyenin, valiliğin ve diğer tüm kamu kuruluşlarının yaptıkları işleri dijitalleştirip hem yolsuzluğun önüne geçebilir, hem de bu görevlerde kalmak için insanları birbirine düşüren politikacılardan kurtulabiliriz.

6) Nükleer riski nasıl bertaraf ederiz?

Bunun tek bir yolu var. Nükleeri tüm dünyada yasaklayacaksınız. İnsanlığın dahi sonunu getirebilecek bir potansiyele sahip bu riski ortadan kaldırmak için dünyadaki tüm nükleer çalışmalar yasaklanarak, bu çalışmaların Dünya dışı yerlerde (örneğin Ay’da veya Mars’ta) yürütülmesi sağlanabilir. Ayrıca tüm nükleer bombaları kademeli bir şekilde yok etmek gerekiyor. Nükleer çalışmaların ve teknolojinin devamını sağlamak önemli, çünkü bence nükleerin tek kullanım amacı uzayda seyahat potansiyelini geliştirmek olmalıdır. Nükleerde teknoloji olarak bir sorun yok bence, hatta bilimin dibi olduğu için şahsen hoşuma gidiyor. Burada asıl mesele, nükleer kazalara sebebiyet vermemek veya nükleer savaşların çıkmasını engellemek için insan risk faktörünü dünyada ortadan kaldırabilmekte. O yüzden nükleerle ilgili her şeyin dünya dışına taşınması şart. Tek bir gezegenimiz var ve onu korumak için tüm önlemleri almamız gerekiyor.

7) İklim değişikliği dışında oluşan afetleri önleyebilir miyiz?

Bu konuda alabileceğimiz birinci önlem deprem ve orman yangını gibi afetlere dayanıklı evlerde yaşamamızdır ve şehir planlamasını da bu afetlerin zararlarını asgariye indirecek şekilde yapmamız gerekiyor. Ayrıca insan faktörünün sebep olduğu afetleri önlemenin bir yolu da caydırıcı cezaların oluşturulması ve istisnasız uygulanmasıdır.

8) Tüm insanların kendi temel ihtiyaçlarını karşıladıkları bir dünyaya tanık olabilecek miyiz?

Bu da teknolojinin yardımıyla mümkün. Tüm binaların kendi kendine yeten şekilde tasarlanması gerekir. En azından tüm binaların kendi enerjilerini ve sularını üretmesi gerekiyor. İlçe bazında da tüm bölgelerin kendi gıdalarını karşılayabilmeli. Temel ihtiyaca erişim de bir vatandaşlık hakkı olmalı. Gerekirse tüm vatandaşlara maaş bağlamak veya bu temel ürünlere bedelsiz erişim hakkı sağlamak gerekiyor.

Yaşasın bu dünya!

Orhan Gencebay’ın bizim savunduğumuz değerlerin tam tersini ifade eden kült olmuş “Batsın Bu Dünya” şarkısının sözlerindeki gibi düşünebilir, “Ben mi yarattım, ben mi yarattım, derdi ızdırabı, ben mi yarattım” diyebilirsiniz (Bkz: https://karnaval.com/sarkilar/batsin-bu-dunya-20416). Ancak bu yukarıda sıraladığım çözüm yollarını gerçekleştirmek için hepimizin bir katkısı olabilir. İnsanların hayatlarına etki edecek bir pozisyonda olmayabilirsiniz. Ancak herkes bireysel olarak bazı alışkanlıklarını ve yaşam şeklini değiştirirse o zaman fark yaratmak mümkün olacaktır. Örneğin benzinli aracınızı elektrikli araçla değiştirebilirsiniz. Ya da evinize bütçenizin elverdiği şekliyle GES (güneş enerji sistemi) kurdurabilirsiniz. Buna birçok örnek verebilirim. Milyonlarca ve hatta milyarlarca insanın bireysel olarak yapacakları değişiklikler tüm dünyayı kökten değiştirebilir.

Öyleyse hep birlikte “Batsın bu dünya” demek yerine “Yaşasın bu dünya” diyelim ve gerekenleri el birliğiyle yapalım.

İlginizi Çekebilir
Yorumlar ( 0 )
Bu yazı hakkında ilk yorumu siz yapın...
Yorumlarınız için