Enflasyon nasıl durdurulur?
Zamlar can yakmaya devam ediyor. Neredeyse her gün yeni bir zam haberiyle uyanıyoruz. İşveren de çalışan da ne yapacağını şaşırmış durumda. Hayat gittikçe zorlaşıyor. Enflasyon kaynaklı zamlara maruz kalan herkes durumdan şikâyetçi. Ben de konuyla ilgili bir analiz yapıp enflasyonu durdurmak için ne yapılması gerektiği hakkında yazacağım.
Türkiye haziran ayına ‘büyük’ zamlarla giriş yaptı. Doğalgazda konut kullanımına yüzde 30, sanayi kullanımına yüzde 10, elektrik üretimi amaçlı tarifeye ise yüzde 16 zam geldi. Elektrik üretimi amaçlı doğalgaz zammı, elektrik faturalarını da kabartacak. Yeni tarifeye göre konutlarda kullanılan elektriğe yüzde 15, sanayi ve ticarethane abonelerine yüzde 25 oranında zam geldi. Doğalgaz ve elektriğe neredeyse her ay zam yapılıyor.
Doğalgaz ve elektriğin yanı sıra, benzin ve motorine de 24 saat içerisinde iki kez zam yapıldı. Her gün yeni zamlara tanık oluyoruz (bkz: https://www.ntv.com.tr/ntvpara/elektrik-ve-dogalgaz-fiyatlarina-zam,PVc2uIxH906tQSsYgUtWrg?utm_source=newsletter&utm_medium=email&utm_campaign=%F0%9F%92%8A+Bunlar+zam )
Sadece enerji değil, tüm temel ihtiyaç ürünlerine yapılan zamlara her hafta tanık oluyoruz. Haziranın ikinci haftasında ekmeğe de zam gelmesine kesin gözüyle bakılıyor. Fırıncılar, İstanbul Ticaret Odası’ndan 210 gramlık ekmeğin 4 lira olmasını talep etti. Bazı fırınlar, ekmeğin fiyatını 4 liraya çıkardı bile.
Temel ihtiyaç haklarından biri olan barınma konusunda da enflasyon zulmü yaşanıyor. Burada sorunun kaynağı da ekonominin durumundan öte, açgözlü davranan ev sahipleri. Ülke çapında kiracılarla ev sahipleri arasında bir savaşa tanık oluyoruz resmen. Hatta bu savaşın boyutu öyle büyüdü ki, devlet kira artış sınırlaması getirmek zorunda kaldı: https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-61731957
Son 24 yılın rekoru
İstanbul enflasyonu da son 24 yılın rekorunu kırdı. Türkiye enflasyonu için öncü gösterge olarak nitelenen İstanbul enflasyonu, mart ayında yüzde 87,4 artış gösterdi (Bkz: https://bigpara.hurriyet.com.tr/haberler/ekonomi-haberleri/istanbul-un-enflasyonu-aciklandi_ID1473510/?utm_source=newsletter&utm_medium=email&utm_campaign=%F0%9F%92%8A+Bunlar+zam)
Yakın gelecekte bir olası zam da süt ürünlerinde bekleniyor. Ulusal Süt Konseyi çiğ sütün fiyatının yüzde 32 artırılması talebinde bulundu. Türkiye’de süt, peynir, yumurta gibi gıdalar son bir yılda yüzde 60 arttı (Bkz: https://tr.euronews.com/2022/06/01/avrupa-da-sut-ve-sut-urunlerinde-son-1-y-lda-fiyatlar-n-en-cok-artt-g-ulke-turkiye?utm_source=newsletter&utm_medium=email&utm_campaign=%F0%9F%92%8A+Bunlar+zam).
Bir de ulaşım maliyetlerine bakalım. Yüksek Hızlı Tren bilet fiyatlarına yüzde 30 zam yapıldı. Bilet fiyatlarına ocakta yüzde 20, martta yüzde 10, nisanda da yüzde 15 oranında zam gelmişti. Son zamla beraber Ankara - İstanbul arası bilet fiyatı 151 liradan 195 liraya yükseldi (Bkz: https://www.dunya.com/gundem/yht-bilet-fiyatlarina-yuzde-30-zam-haberi-660714?utm_source=newsletter&utm_medium=email&utm_campaign=%F0%9F%92%8A+Terk-i+diyar )
Maaş zammı muamması
Öte yandan maaşlarla ilgili ne kadar zam yapılması gerektiği konusu da işverenlerin önemli bir sorunu haline geldi. Ne zam yaparlarsa yapsınlar, enflasyonun hızını artırarak gittiği bir döneme yetişilemiyor. Esasında ana sorun enflasyonun ne kadar olduğunu kimsenin tam olarak kestirememesi. Bunun için de maaşlara yapılan zamlar az mı, çok mu, bunu kimse tam olarak bilemiyor. Bu konuda da farklı görüşler ve açıklamalar var.
Enflasyon verilerini kendi hesaplamalarıyla açıklayan ENAG’ın (Enflasyon Araştırma Grubu) kurucularından Prof. Dr. Veysel Ulusoy’a, çalıştığı Yeditepe Üniversitesi’nde disiplin soruşturması açıldı. Üniversite yönetiminin izni olmadan yayınlanan bir röportajı gerekçesiyle açılan soruşturmayı, “Baskıların devamı” şeklinde yorumlayan Ulusoy, “Zorla suç uydurulmaya çalışılıyor” dedi.
Daha önce TÜİK, ENAG’ın enflasyon verilerini yayınlamaması için ihtiyati tedbir talebinde bulunmuş, mahkeme tarafından reddedilmişti. İlgili haberleri aşağıdaki linklerden okuyabilirsiniz.
https://www.sozcu.com.tr/2022/ekonomi/tuikin-davasi-yetmedi-universite-sorusturma-acti-7190136/?utm_source=newsletter&utm_medium=email&utm_campaign=%F0%9F%92%8A+Terk-i+diyar
https://www.cumhuriyet.com.tr/ekonomi/tuikini-enag-icin-ihtiyati-tedbir-karari-aldirilma-talebi-sonuclandi-1937252?utm_source=newsletter&utm_medium=email&utm_campaign=%F0%9F%92%8A+Terk-i+diyar
ENAG’daki bilgilere https://enagrup.org/ linkinden veya bu Twitter hesabından ulaşabilirsiniz: https://twitter.com/ENAGRUP?ref_src=twsrc%5Egoogle%7Ctwcamp%5Eserp%7Ctwgr%5Eauthor.
Kamuda ise durum biraz daha farklı. Memur ve emeklilere temmuz ayında enflasyon ve toplu sözleşmeden kaynaklı toplamda yüzde 37’lik zam bekleniyor. Kesin zam oranı 3 Temmuz’da açıklanacak enflasyonla belirlenecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise hâlihazırda kesinleşen zammı, “Temmuzda enflasyon farklarıyla, ocak ayında ücretlerdeki yeni düzenlemelerle her kesimi rahatlatacağız” diyerek duyurdu.
Giderek daha fazla insanın geçim sıkıntısı yaşamaya başladığı bir ortamda çözüm de uzun vadeye yayılıyor. Yani enflasyon sorununu temelli çözmek için bugün adım atsanız sonuçları en erken birkaç sene içinde alabilirsiniz.
Temel ihtiyaçta kapalı devre çözümü
Çözüm de temel ihtiyaç ürünlerinde kapalı devre bir sistem yaratmakta yatıyor. Yani ülkenin gıda, temizlik ürünleri, kıyafet ve barınma (ev) gibi ihtiyaçlarını rahatlıkla karşılayabileceği bir sistemden bahsediyorum. Tüm ülkeyi temel ihtiyaçlar anlamında kendi kendine yeter bir hale getirmek gerekiyor. Zaten enflasyon da aşırı talebi arzın karşılamamasından dolayı çıkıyor. Örnek vermek gerekirse bazı temel ihtiyaç ürünlerinde yapılması gerekenleri aşağıda sıralıyorum:
1) Gıda: Gıda ürünleri her ilin kendi ihtiyacını karşılayacak şekilde organize edilmeli. Aşırı fiyat artışları genelde aracıların sürekli fiyatları şişirmesinden ve stok tutmalarından kaynaklanıyor. Bu yüzden il bazında tüm ana ürünleri karşılayacak şekilde planlama ve uygulama gerekiyor. Üreticiden tüketiciye direkt ulaşacak şekilde planlama yapmak lazım. Buğday, domates, patlıcan, şeker, soğan, sarımsak, meyve türleri ve bütün temel ihtiyaç gıdalarının bu şekilde organize edilmesi gerekiyor. Yani her türlü gıdanın o ilde üretilip o ilde tüketilmesinden bahsediyorum. Bugünkü gıda teknolojileriyle bu mümkün.
Uzun vadede yapılabiliyorsa, herkesin kendi temel ihtiyaçlarını karşılayacağı şekilde şehir planlaması yapılmalı. Yani tüm konutların enerji, su ve gıda anlamında kendi kendine yeten hale getirilmesi gerekiyor. Bir başka deyişle bir eve taşındığınızda o evin kendi enerjisini, kendi suyunu ve hatta ana tarım ürünlerini üretebiliyor hale getirilmesi lazım. Eğer bazı gıdalar üretilemiyorsa; o sitede, mahallede, ilçede ve en fazla ilde mutlaka üretiliyor olmasını sağlamak gerekiyor.
Aşırı taleple ancak bu şekilde başa çıkılır. Çok büyük bir çoğunluk olan ve sayıları sürekli artan talebi ancak herkesi aynı zamanda üretici yaparak karşılayabiliriz. Yani tüm tüketicilerin öncelikle kendi ihtiyaçları için aynı zamanda üretici konumuna geçmesi ve bu konuda emek sarfetmesinden bahsediyorum.
2) Temizlik ve tekstil ürünleri: Temizlik ve tekstil ürünlerinin üretiminde ithalatı ortadan kaldıracak önlemler alınmalı. Tüm temizlik ve tekstil ürünlerinin ülke içinden sağlanan hammadde ve donanımla üretilmesi gerekiyor. Mümkünse bu ürünlerin üretimini il bazına indirmek gerekiyor. Fiyat artışını körükleyecek enerji vb. maliyetlerinden üstesinden yine üretim tesislerinin kendi enerjilerini üretmesini sağlayarak (ve teşvik ederek) gelebiliriz.
3) Gayrimenkul: Ülkede herkesin kendi evine sahip olacağı bir sistem yaratmak lazım. Bunun için konut ihtiyacını giderecek il bazında planlama ve finansman modeli ortaya koymak gerekiyor. ABD’deki mortgage sistemi gibi uzun vadeli finansman modeli ve en fakirinden en zenginine kadar herkesin ev sahibi olacağı bir modelden bahsediyorum. Bir de kışlık ve yazlık olmak üzere iki konuttan fazlasını satın almayı yasaklamak gerekiyor. Ayrıca çocuklar 18 yaşına gelene kadar çocuklar adına konut sahibi olma olanağı da getirilebilir. Çocuklar 18 yaşına gelince ebeveynlerinin üzerinde bulunan kendi ihtiyaçlarından fazla konutların direk çocuklarına geçirmelerini şart koşmak gerekiyor.
Barınma ihtiyacı olan herkesin kendi konutuna uzun vadede finansman ve devlet teşvikiyle sahip olmasının sağlanması gerekiyor. Kiralama bir tek ticari gayrimenkul için serbest bırakılmalı. Orada da ortaklık gibi ciro kirasının önü açılmalı. Yani fiks kira alıp her sene yükseltmektense, bir restorana kiralayıp o restoranın cirosu üzerinden bir gelir elde etmelerini, gayrimenkul sahibinin de bir ortak gibi oranın cirosunu takip etmesi gerektiğini söylüyor. Tabii banka gibi ciro kirası mümkün olmayan işlerde de bankalar gayrimenkul sahibi olabilirler. Zaten finans sektöründe herşey dijitalleşiyor.
Kafanızda tam oturması için bir daha tekrarlıyorum: Konutun satın alınıp bir yatırım aracı gibi kiralanması modelini kaldırmak gerekiyor. Barınmanın da bir temel ihtiyaç olduğunu herkese hatırlatarak gayrimenkule yatırım yapmak isteyen vatandaşların ticari işletmelere kiralama yoluyla gelir elde etmelerini sağlanabilir. Ticari işletmelere yapılan kiralamada da sabit kirayı kaldırıp ciro üzerinden kiralamaya izin vermek gerekiyor.
Tüm bu önlemlere ek olarak:
1) Üreticiden direkt tüketiciye ulaştıracak sistemleri kurmak, aracıları ortadan kaldırmak gerekiyor. Burada online sistem üzerinden ihtiyacı doğrudan karşılamak ve yerinde üretim - yerinde tüketimle her alanda dağıtık sistemleri kurmak önemli. Gerekirse temel ihtiyaç ürünlerinde pazaryeri modelini oluşturan online sistemin sahibi devlet olabilir (verimli işletilmesi için bu konunun uzmanı özel sektörle işbirliği yapılabilir).
2) Stokçuluğun önüne geçmek, bunun için de gerekirse cezai müeyyideleri çok net ortaya koymak gerekiyor. Gereken yerlerde devlet insiyatif alıp fiyatları sabitleyebilir.
3) Enflasyonu tetikleyen talep patlamasının bir sebebi de aşırı göç. Ülke nüfusunun bir anda katlanarak artmasını sağlayan göçü kontrollü hale getirmek lazım. Gerekirse en çok göç alınan ülkelerle işbirliği yapıp göç eden ailelerin yerinde (kendi ülkelerinde) mutlu olmalarını sağlamak gerekiyor (başta Suriye olmak üzere).
4) Enerjide ihtiyacımızı %100 yenilenebilir enerjiyle sağlamak gerekiyor. Bizim zaten kendi güneş, rüzgar, jeotermal gibi doğal kaynaklarımız zengin. Bir de bunun yanında gerekli teknolojiyi ülke sınırları içerisinde üretebilirsek bu işi olması gereken yere getirir, memleketimizin enerjide hiçbir ülkeye bağımlılığı kalmaz ve her alandaki enerji masraflarını da asgariye indiririz.
Yukarıda size bazı örnekler verdim. Bu verdiğim örnekler çoğaltılabilir ve her alanda uygulanabilir. Bunların hepsi bana göre arkasında devlet iradesi olduğu takdirde çok rahat yapılabilecek işler. Yeter ki devlet böyle bir vizyon ortaya koysun ve arkasında dursun. Yaşam şeklimizi kendi kendine yeten ve dağıtık sistem mantalitesiyle tasarlarsak yıllık enflasyon %1’i dahi geçmez. Ülkede yaşayan her bir birey arasında eşitliği sağlarız. Seneler boyunca fiyatlar sabit kalır ve herkes rahat eder, stabilite sağlanır. Vatandaşlarımız hayatları boyunca uzun vadeli planlar yapabilir, geçim sıkıntısı ortadan kalkınca hayattan keyif almaya başlarlar. Tüm ülkeyi pozitif enerji kaplar.
Böyle bir dünya yaratmaya var mısınız?
Bonus: Tüm ülke çapında devam eden kiracı-kiralayan çekişmesinde seviye yerlerde. Miray Akovalıgil, instagram'daki sayfasında aç gözlü ev sahiplerini komik bir skeçle ti'ye almış. Altına da şunları yazmış: "Hep kiracıların sıkıntısı gündemde, kimse demiyo ki zengin ev sahipleri de sıkıntı çekio… Fuck the fakirs ben de tüm kiracılarımı çıkarmaya ve evlerimi 3 katına kiraya vermeye gidioooorum"
İlgili linki paylaşıyorum: Instagram'da mirayakovaligil: Hep kiracıların sıkıntısı gündemde, kimse demiyo ki zengin ev sahipleri de sıkıntı çekio… Fuck the fakirs ben de tüm kiracılarımı çıkarmaya…
Etiket: enerji
Keşke herkes bu gerçeği görebilse...