Gayrimenkul enerji denklemi
Geçen ay GYODER (Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı DerneÄŸi) ev sahipliÄŸinde organize edilen EurAsia Proptech Initiative MeetUp etkinliÄŸinde konuÅŸma yaptım. Mete Varas ile açılış panelinde yaptığımız konuÅŸmada gayrimenkulün enerjiyle iliÅŸkisini anlatarak ‘Merkezi ve Dağıtık Sistemler’, ÅŸehir planlaması, yenilenebilir enerji türleri, tarihçesi ve geleceÄŸi, nükleer santraller, enerji depolama sistemleri ve daha bir çok önemli konuya deÄŸindim. Bu yazımda konuÅŸmamın bir özetini sizlerle paylaşıyorum.
19 Kasım'da Assembly Ferko Signature The Hall’da gerçekleÅŸen EurAsia Proptech Initiative Meet-Up etkinliÄŸinde Proptech (Property Technology) uzmanı Mete Varas ile gayrimenkul-enerji denklemiyle ilgili bir konuÅŸma yaptık.
Aşırı trafiÄŸin olduÄŸu bir günde etkinliÄŸe geç kalacağımı anlayınca Levent’teki TSYD tesislerinin 500 metre gerisinde arabadan inip Ferko’ya koÅŸarak gittiÄŸimi hatırlıyorum. BaÅŸka bir çarem kalmamıştı, aşırı tıkanan bir yolda konuÅŸmaya 20 dakika kala arabadan inip 10 dakikada mesafeyi koÅŸunca etkinliÄŸin olduÄŸu konferans salonuna vaktinde vardım. Sabahları koÅŸu antrenmanı yapmanın böyle faydaları oluyor tabii, hiç zorlanmadan iyi bir tempoda 10-15 km’yi koÅŸabiliyorum.
Aşırı trafiÄŸe raÄŸmen salon tamamen doluydu ve sorulan sorulardan, duyulan heyecandan ciddi bir ilgi olduÄŸu açıkça anlaşılıyordu. Açılışı organizasyonu bizzat üstlenen Mete Varas yaptı sonra hem modere ettiÄŸi hem de kendi yorumlarını paylaÅŸtığı panelde bana gayrimenkul ve enerji iliÅŸkisinin nereye gittiÄŸini sorarak paneli açtı. Bu konudan baÅŸlayarak konuÅŸmamdaki bazı kilit konseptleri burada sizlere soru-cevap formatında aktarmak isterim:
Gayrimenkul – Enerji Ä°liÅŸkisi nereye gidiyor?
Burada üç temel model ön plana çıkıyor. Öncelikle bütün binalar enerjisini elektrikle saÄŸlayacak. Yani tüm binaların ısıtması, soÄŸutması, içindeki alet edevatın çalışması vb. fonksiyonlar için ful elektrik kullanılacak. Binaların ful elektrikleÅŸtirilmesinden doÄŸan enerji ihtiyacı yenilenebilir enerjiden karşılanacak. Yenilenebilir enerji ihtiyacı da ya merkezi sistemle büyük çaplı güneÅŸ ve rüzgar enerji santralleri gibi yenilenebilir enerji sistemlerinden elde edilecek, ya da dağıtık sistemle binaların üzerinde, içinde veya çevresinde kurulacak yenilenebilir enerji sistemleriyle (baÅŸta GES – GüneÅŸ Enerji Sistemi olmak üzere) ihtiyaç duyulan enerji üretilecek.
‘Merkezi ve Dağıtık Sistemler’ terimiyle ne kastediyorsunuz?
Gelecekte ÅŸehir planlamasının yapısı deÄŸiÅŸecek. Yani bugün Türkiye’de gördüÄŸünüz kargacık burgacık ÅŸehirler ve hatta Avrupa’da, Amerika’da çok beÄŸendiÄŸiniz ÅŸehirleÅŸme modelleri farklılaÅŸacak. Gelecekte ÅŸehirler kendi kendine yetecek ÅŸekilde tasarlanacak. Hatta bu kendi kendine yetme olayı, ilçe, kasaba, köy ve hatta bina skalasına indirilecek. Yani tüm binalar kendi enerjisini, suyunu ve gıdasını üretiyor olacak.
Tabii hâlihazırdaki ÅŸehirleri istediÄŸiniz kadar yenilenebilir enerjiyle dönüÅŸtürmeye kalkın, örneÄŸin binaları ful güneÅŸ hücresiyle kaplayın, buna bina çatı ve cepheleri dışında pencereler de dahil yine de ÅŸehrin tam ihtiyacını karşılayamazsınız. Çünkü ÅŸehir bunun için tasarlanmamıştır. O yüzden tüm bu ÅŸehirler büyük kurulu kapasitelere sahip merkezi sistemle yapılacak yenilenebilir enerji santralleriyle beslenecek.
Yenilenebilir enerji türleri nelerdir?
Bir kere her ÅŸeyin temelinde güneÅŸ var. ÖrneÄŸin rüzgar bile ısı farkından oluÅŸuyor. Yani rüzgarın varlığı da temelinde güneÅŸin verdiÄŸi ısıya baÄŸlı. O yüzden baÅŸa her zaman güneÅŸ enerjisini yazmak gerekir. GüneÅŸten hem elektrik hem ısı üretebiliyorsunuz. Her ikisinin de ışıması farklıdır. Isı üretimi planlaması (CSP santrali kurulumları) için Direct Normal Irradiance yani DNI haritası, elektrik üretimi planlaması (PV santrali kurulumları) için ise Global Horizontal Irradiance yani GHI haritası kullanılır. GüneÅŸ kaynaklı farklı ışıma türleri olduÄŸunu söyleyebiliriz ve bu ışımaların kendi farklı haritaları vardır.
GüneÅŸ enerjisinin dışında tabii ki ikinci sıraya rüzgar enerjisini yazmak gerekir. Rüzgar enerjisi de geliÅŸen teknoloji ve potansiyeli sayesinde çok önemli bir kaynak haline gelmiÅŸtir. Ayrıca güneÅŸin olmadığı saatlerde de çalıştığı için de güneÅŸ enerjisinin iyi bir tamamlayıcısıdır.
Sonrasında jeotermal, biyoenerjiler, dalga, akıntı vb. birçok doÄŸa kaynaklı enerji türlerinden bahsedebiliriz. Burada özellikle jeotermal ve biyoenerjilere ayrı bir parantez açmak gerekir çünkü bu enerji tipleri baz yükü saÄŸlarlar. Bir baÅŸka deyiÅŸle, ihtiyacınız olan her saatte günün 24 saati haftanın 7 günü enerji elde edebilirsiniz. Bu da özellikle, güneÅŸ enerjisinin güneÅŸ, rüzgar enerjisinin rüzgar olduÄŸu zamanlarda enerji üretilebildiÄŸi düÅŸünülürse, enerjiyi yedeklemek, rüzgardan enerji üretemediÄŸiniz zamanlarda ihtiyacınızı karşılamak için çok önemli bir yer teÅŸkil eder.
Tabii istediÄŸin zaman enerji çekebilme yetisi enerji depolama sistemleriyle de kazanılabilir. Enerji depolama sistemleri yani bataryaların da bir sürü tipleri var.
Sizce hidroelektrik santralleri yenilenebilir enerji midir?
Güzel soru. Bu soru bana sık sık soruluyor. Hidroelektrik santrallerinin, yani kısaca HES’lerin yenilenebilir enerji olması nasıl yapıldığına baÄŸlıdır. Buradaki ana kriter ÅŸudur: Kaynağının, adı üstünde, yenilenebilir olması gerekir. Yani hidroelektrik santralinin su kaynağı sürekli kendini yeniliyorsa ve bir azalma olmuyorsa, o zaman bu yenilenebilir enerjidir. Ancak su debisi azalıyorsa o zaman bu yenilenebilir enerji deÄŸildir.
Bir baÅŸka önemli kriter de santralin nasıl yapıldığıdır. EÄŸer doÄŸayı minimum etkileyecek ÅŸekilde en dar boÄŸaza baraj yapılıyorsa sorun yok. Ancak Türkiye’de yapıldığı gibi aynı su akıntısının üzerine arka arkaya birden fazla baraj yapılıp doÄŸanın dengesi gözetilmiyorsa, o da HES’leri yenilenebilir enerji kategorisinden çıkarıyor.
Enerji depolama sistemlerinin hangisi ön plana çıkıyor?
Bu tam bir uzmanlık sorusu. Bir sürü enerji depolama sistemi var. Hepsinin kendi avantajları ve dezavantajları var. Batarya sistemlerinde elbette lityum bazlı bataryalar ön plana çıkıyor. Lityum dışında da sodyum, grafen gibi bir sürü materyal kullanılabiliyor. Sadece anot tarafında deÄŸil, katotta da kullanılan bir sürü farklı materyaller var. Demir, fosfat vb. bir sürü farklı maddeden bahsedebiliriz. Bunların farklı kombinasyonları olabiliyor. Piller dışında süperkapasitörler var. Enerji depolama deniz derya bir konu, kendi içinde her bir türün ve materyalin uzmanlık alanları var.
Burada ana akım lityum bazlı bataryalar dışında, kendi ihtiyacınıza göre en doÄŸru enerji depolama sistemini seçmeniz önemli. Burada bataryanın ömrü, ÅŸarj-deÅŸarj süreleri, bataryanın ağırlığı, kapladığı alan, patlayıcı özelliÄŸi ve maliyeti gibi bir sürü farklı kriter var.
Tabii öncelik enerjiyi üretmek, sonrasında ihtiyaç fazlası enerjiyi de depolamak gerekir. Binalarda enerji üretmenin birinci yolu da güneÅŸ enerjisidir.
Yenilenebilir enerjiyi binalarda nasıl uygulayabilirsiniz?
Burada da bir sürü farklı teknoloji var. Sonuçta güneÅŸin deÄŸdiÄŸi her alandan enerji üretebilirsiniz. Enerji demiÅŸken elektrik ve ısı elde edebileceÄŸinizin altını tekrar çizmek isterim. Önce çatıdan baÅŸlayalım. Çatıda klasik güneÅŸ panelleriyle veya estetik kaygıyı gidermek için ürün geliÅŸtimenin sonucunda ortaya çıkan güneÅŸ kiremitleriyle (dışarıdan kiremit görünümünde olan içinde güneÅŸ hücresi konmuÅŸ kiremitlerden bahsediyorum) çatıya GES sistemi kurulabilir. Çatıya bizim güney illerimizde artık klasikleÅŸmiÅŸ su ısıtıcıları da koyabilirsiniz. Sonuçta ısı da bir enerjidir. Ya da her ikisini aynı panelde üretebileceÄŸiniz hibrit bir panel koyabilirsiniz. Teknik adı PVT (Photovoltaic Thermal) olan bu sistemlerin ön yüzündeki güneÅŸ hücrelerinden elektrik, arka tarafındaki özel alaşımlı borularından da su geçirerek suyu ısıtabilir, paneli soÄŸutabilir, dolayısıyla panelin elektrik üretiminin verimini de artırabilirsiniz.
Çatılar dışında binayı güneÅŸ hücresiyle kaplayabilirsiniz. Yani binayı kapladığınız panellerin içine güneÅŸ hücresi koyup binanın cephesinden de elektrik üretebilirsiniz. Ayrıca elektrik üreten özel boyalar da çıktı. Ä°leride binalar bu boyalarla boyanıp elektrik üretilebilecek. Åžu anda verimliliÄŸi çok düÅŸük ancak ileride verimliliÄŸi çok daha iyi bir yere gelecek. Ayrıca binanın cephesinde ısı üretebileceÄŸiniz sistemler de var. GüneÅŸin saÄŸladığı ısıyla binanın cephesindeki havayı ısıtıp enerji verimliliÄŸi ve izolasyon için kullanabilirsiniz. Bu konuda uzmanlaÅŸan Solar Wall gibi firmalar var.
Bir de binanın çevresindeki arazilerde GES veya RES sistemleri kullanabilirsiniz. Tabii RES’in daha küçük kapasiteli olması gerekir. RES’i binanın çatısına da koyabilirsiniz, ancak çatı dinamiÄŸine uygun mikro rüzgar türbini seçmeniz gerekir. Ya da bir baÅŸka alternatif, site, köy, kasaba gibi evlerin yanına büyük kapasiteli rüzgar türbini koyup (ki bugünlerde kurulan rüzgar türbinlerinin kurulu kapasiteleri türbin başına 8 MW'a kadar çıktı ve bu türbinler sürekli büyüyor) hepsinin enerjisini bu rüzgar türbini veya türbinleriyle saÄŸlayabilirsiniz.
Binanın zeminini enerji kaynağı olarak kullanabilirsiniz. ÖrneÄŸin ısı pompası baz yükü ısı saÄŸlamak açısından harika bir örnektir. Potansiyeli olan her yere ısı pompası kurmak gerekir. Çünkü yeryüzünün altında sürekli bir ısı kaynağı vardır ve bunu kullanmak gerekir.
Tüm bunları söyledikten sonra binalarda enerji üretiminin birinci ve en önemli yolunun güneÅŸ enerjisinden geçtiÄŸini tekrar vurgulamak isterim. Son olarak ideal modelin enerji verimliliÄŸi bakış açısı ve teknolojileriyle enerji ihtiyacını asgariye indirip bu enerji ihtiyacını da %100 yenilenebilir enerjiyle karşılamak gerekir.
GüneÅŸ enerjisinin kısa tarihçesi nedir?
GüneÅŸ enerjisi sektörünü baÅŸlatanlar Almanlardır. Alman Devleti son derece vizyoner bir bakış açısıyla ekonomilerini büyütmek ve otomotiv sektörü gibi alternatif sektörler yaratmak için farklı alanlar tespit ederek, bu alanlara destek verme kararını hayata geçirdiler. Bu doÄŸrultuda, 2000’li yılların baÅŸlarında güneÅŸ enerjisiyle üretilen elektriÄŸe kWh başına 50 Euro cent gibi çok yüksek bir ücret verdiler. Bu devlet teÅŸviÄŸi sayesinde güneÅŸ enerjisi projeleri tüm yatırımcılar ve bankalar için ‘feasible’ konuma geldi. Almanya’da güneÅŸ ışıma oranları oldukça düÅŸük olmasına raÄŸmen projeler hızla baÅŸladı. Projeler baÅŸladığı için güneÅŸ enerjisi teknolojilerinin üretimi arttı ve tedarik büyümeye baÅŸladı. Arz artınca fiyatlar düÅŸtü, fiyatlar düÅŸünce projeler daha da feasible duruma geldi ve Alman Devleti fiyatları kademeli olarak düÅŸürmeye baÅŸladı. Fiyatlar o kadar düÅŸtü ki, kWh'i 50 Euro cent olan teÅŸvik fiyatından sonra içinde bulunduÄŸumuz dönemde ihalelerin 2-3 Euro cent'lik fiyatlarla sonuçlandığını gözlemleyebiliyoruz.
Almanya’da bir anda patlayan güneÅŸ enerjisi sektörünü gözlemleyen diÄŸer ülkeler de benzer bir modelle hareket ettiler. Almanya’yı Ä°spanya ve diÄŸer Avrupa ülkeleri takip etti. Tabii Çin firmaları devreye girince iÅŸin ÅŸekli deÄŸiÅŸti. Üretim merkezi Avrupa’dan Çin’e kaydı ve Çin bugün geldiÄŸimiz noktada %90’ın üzerinde penetrasyon baÅŸarısı göstererek tüm güneÅŸ enerjisi ve hatta enerji depolama sektörlerini domine ediyor.
GüneÅŸ enerjisi de sadece güneÅŸ paneli deÄŸildir bu arada. Invertör, konstrüksiyon ekipmanları ve ‘balance of system’ dediÄŸimiz ürünler güneÅŸ enerji sistemlerini oluÅŸturur. Ayrıca az önce bahsettiÄŸim güneÅŸ kiremitleri gibi niÅŸ ürünler güneÅŸ panellerinin dışında çok önemlidir. Bunun teknik adı BIPV’dir (Building Integrated PV). BIPV sistemleri binaların karbonsuzlaÅŸtırılması açısından önemlidir.
Binalarda karbonsuzlaştırma (decarbonization) nasıl sağlanır?
Binaların karbonsuzlaÅŸtırılması için, enerji ihtiyacının yenilenebilir enerjiden alınması çok önemlidir. Az önce söz ettiÄŸim gibi, binayla entegre olan BIPV sistemleri kabonsuzlaÅŸtırmanın ilk yoludur. Tabii bahsettiÄŸimiz karbonsuzlaÅŸtırma olayı binanın iÅŸletilmesi için gereklidir. Bir de binanın yapım aÅŸamasında kullanılan malzeme de karbonsuzlaÅŸtırmanın ilk adımıdır.
Binanın yapımında kullanılan malzemenin karbon emisyonu sıfır hatta eksi olması gerekir. Bunun için beton ve çimentonun yerine geçecek doÄŸal malzeme ürünleri kullanılmalıdır. ÖrneÄŸin ahÅŸap evler buna güzel bir örnektir. Karbonu emen aÄŸaçlardan ev yapmak, bir nevi karbondan ev yapmak gibidir. Çünkü karbonu depolayan aÄŸaç materyalini yakıp karbonun açığa çıkmasını saÄŸlamak yerine uzun seneler boyunca o üründen ev yapıp karbon salınımını erteleyip evin karbon eksiye düÅŸmesini saÄŸlayabiliyorsunuz.
Buna bir baÅŸka örnek de kil, kerpiç veya taÅŸ yapılardır. DoÄŸanın unsurlarını bina yapımı için kullanmak önemlidir. Bugün Türkiye'de hala köylerde kil ve kerpiçten evler yapılıyor. Eskilerin bilgi birikimiyle yaptıkları ve binlerce yıl ayakta kalan yapılar da var. Dünyanın çeÅŸitli yerlerinde yapılmış kaleleri ve hatta uç bir örnek olarak uzaydan bile gözlemlenebilen Çin Seddini sayabiliriz.
Åžimdilerde karbon salınımı düÅŸük beton veya çimento hikâyeleri duyuyoruz. Açıkçası herkese saygılı davranmaya çalışıyorum ama olaya sadece karbon açısından bakmamak gerekir. Kullandığınız malzemenin doÄŸa içinde ne kadar sürede kaybolacağı da önemli bir kriterdir. Maalesef biz doÄŸaya milyonlarca ton beton ve çimento gömdük. Bunun doÄŸaya ve doÄŸal döngüye zararını anlatmama gerek yok. EÄŸitim seviyesi belli bir seviyede olan herkes sanırım bunu biliyor. Maalesef beton ve çimentoyla yapılmış çok çirkin kargacık burgacı ÅŸehirlerimiz var. Åžehir planlamasına bakış açımızı tamamen deÄŸiÅŸtirmemiz gerekiyor.
Şehir planlaması bu değişime nasıl uyarlanabilir?
Åžehir planlaması her detaya inerek ve binlerce yıl ilerisi düÅŸünülerek hayata geçirilmelidir. Birinci öncelik doÄŸayla uyumlu, kendi kendine yeten ÅŸehirler tasarlanmasıdır. Yani bugünkü ÅŸehirciliÄŸi baÅŸtan aÅŸağıya deÄŸiÅŸtirmek gerekecek. Tamamen doÄŸal malzemeyle yapılan, kendi enerjisini, kendi suyunu ve kendi gıdasını üreten ÅŸehirler tasarlamamız gerekiyor.
Enerjiye deÄŸindik, su derken de ÅŸehrin kurulduÄŸu coÄŸrafyanın yaÄŸmur suyu alma kapasitesine (yaÄŸmur suyu toplama sistemleri), yer altı suyu kapasitesine (ileri kuyu sistemleri) ve deniz kenarında olmasına (desalination yani tuzsuzlaÅŸtırma sistemleriyle deniz suyunu kullanma) bakılması gerekiyor. EÄŸer bunların hiçbiri yoksa havadan su üreten AWG (Atmospheric Water Generator) sistemlerinin kullanılması söz konusudur. Bu sistemler en büyük ölçekte ÅŸehir bazında da, en küçük ölçekte bina bazında da uygulanabilir.
Gıda alanında da kullanılabilecek bir sürü teknoloji var. Hydropronics, Aqupronoics, dikey tarım, susuz tarım, ileri sera sistemleri gibi bir her ürün bence rahatlıkla ÅŸehir ölçeÄŸinde veya bina (ev, ofis vb.) ölçeÄŸinde üretilebilir.
Tabii tüm bunları yaparken temel baÅŸlangıç noktası yine enerjidir. Çünkü tüm bu sistemlerin çalışabilmesi için enerji gerekir. Enerjiyi de tabii sadece yenilenebilir enerji ÅŸeklinde elde etmek hedeflenmelidir. Hatta bununla ilgili Turkish Policy Quarterly’de 2013 senesinde “Türkiye neden %100 yenilenebilir enerjiyi hedeflemelidir?” baÅŸlıklı bir yazı kaleme almıştım (Bkz: http://turkishpolicy.com/article/632/why-turkey-should-aim-for-100-renewable-energy-summer-2013).
Sadece yenilenebilir enerji sıkıntılı olmaz mı, örneÄŸin nükleer enerjinin ÅŸehirlerin enerjisini saÄŸlamak için önemli avantajları olmaz mı?
Dünyanın yüz ölçümünün çok küçük bir alanına yenilenebilir enerji santralleri kurup tüm dünyanın enerji ihtiyacımızı karşılayabiliyoruz. BaÅŸka bir deyiÅŸle, tüm dünyada yenilenebilir enerji potansiyeli bizim ihtiyacımız olan enerjinin milyonlarca kat üzerinde. O yüzden yenilenebilir enerjiden baÅŸka bir enerji türüne bakmaya hiç gerek yok.
Bir de baÅŸtan söyleyeyim, ben nükleer santrale karşıyım. Bunun sebeplerini geçmiÅŸte birçok yerde belirtmiÅŸtim. Neden karşı olduÄŸumu hemen burada da anlatayım.
1) Nükleer Atık: Nükleer santrallerin olduÄŸu ülkelerde ciddi radyasyon yayan nükleer atıklar, yerin metrelerce altına her tarafı izole edilmiÅŸ bir ÅŸekilde gömülür. "Mersin Akkuyu’nun nükleer atığı ne yapılacak?" sorusunun hala net bir ÅŸekilde cevabı verilmedi.
2) Atık Isı: Nükleer santrallerden ciddi bir atık ısı çıkışı olur. Bu atık ısı deniz kenarında konumlanan nükleer santrallerden santralin soÄŸutması için denize aktarılır ve operasyon sürekli bir ısı aktarımı ÅŸeklinde devam eder. Bu yüzden o denizdeki flora ciddi hasar görür. Ciddi oranda ısınan denizde canlılar yaÅŸamlarını sürdürmekte güçlük çekerler. Hatta ABD’de sırf bu yüzden kapatılan nükleer santraller olduÄŸunu biliyorum. "Atık ısının kalıcı zararlarını ortadan kaldırmak için ne gibi önlemler düÅŸünülüyor?" sorusunun da cevabı tam olarak verilmiÅŸ deÄŸil.
3) Milli Güvenlik: Akdeniz’deki güzide illerimizden Mersin’de yapılacak nükleer santrali bir baÅŸka ülkenin iÅŸletmesine bırakıyoruz. Üstelik bir süper güç olan bu komÅŸu ülkeyle zaman zaman menfaat çatışması yaÅŸayabileceÄŸimiz aÅŸikâr. Böyle bir santralin onların yönetiminde olması ekonomik ve stratejik açıdan bizi zor durumda bırakır mı? Ayrıca bu nükleer santrale dışarıdan bir ülkenin roket atıp patlatmayacağı ne malum? Böyle bir ÅŸey olursa bizim için bölgesel bir felaket olur.
4) Kaza Riski: Benim anne tarafım Karadenizli. Özellikle Karadenizliler Çernobil faciasından dolayı çok sıkıntı yaÅŸadılar. Kanserden ölenlerin sayısında patlama oldu. Bu acı deneyimi hepimiz yaÅŸadık. Mükemmeliyetçi bir karaktere sahip Japonlar bile Fukushima’daki kazada Tsunami riskini hesaplayamadılar. Bir nükleer santralde oluÅŸan kaza, aynı binlerce uçak kazasına eÅŸdeÄŸerdir ve büyük çaplı yok edici bir etkiye sahiptir. Kurtulma ÅŸansı çok düÅŸük. Kurtulunsa dahi insan vücudunda ciddi kalıcı hasarlar bırakabiliyor ve çevredeki insanların yaÅŸam sürelerini ciddi oranda azaltıyor. Mersin’de devreye alınacak nükleer santralde kaza riski çok çok düÅŸük olarak görülse de böyle bir sıkıntı baÅŸ gösterdiÄŸi takdirde bölgede ortaya çıkacak acı tablo hesaplandı mı?
Bu arada nükleerin deÄŸerli bir enerji kaynağı olduÄŸunun altını çizmem gerekiyor. Buradaki sorun teknolojide deÄŸil, onu kullanacak olan insanlarda. Ä°nsan karakterinin defoları yüzünden nükleer santraller tüm dünyada çok tehlikeli bir konumda. O yüzden nükleer çalışmaların ya aya ya da Mars gibi baÅŸka gezegenlere taşınması lazım. Nükleer santrallerin uzayda yolculuk veya uzayda yaÅŸamı oluÅŸturmak ve devam ettirebilmek için kullanılması gerekiyor. Dünyada nükleer santrale ihtiyacımız yok. Buradaki yenilenebilir enerji kaynakları enerji ihtiyacımızın milyonlarca kat üzerinde.
Enerji ihtiyacının önemli bir bölümü hareketlilikten kaynaklanıyor. Mobilitenin geleceÄŸini nasıl görüyorsunuz?
Evet, mobilite çok önemli bir konu. Gelecekte ÅŸehirler bir ucundan diÄŸer ucuna maksimum 15 dakikada ulaşılabilecek ÅŸekilde tasarlanacak. Burada konuyu ikiye ayırabiliriz. Birincisi araçların enerji kaynağı, ikincisi fonksiyonu. Enerji kaynağı olarak iki tip araçtan söz edebiliriz. Araçlar ya elektrikli olacak ya da hidrojenli. Esasında hidrojen araçları da elektriklidir. Yakıt hücresiyle hidrojen yakılarak elektrik üretilir. Yani esasında binalarda olduÄŸu gibi bizi bir yerden bir yere taşıyacak olan araçlarda enerji ihtiyacı olarak sadece elektrik kullanacak. Enerjiyi depolamak için ya batarya kullanılacak ya da hidrojen. Elektrik depolayan bataryalar araba, minibüs, otobüs gibi nispeten küçük araçlar için kullanılacak. Hidrojen de tır, gemi ve uçak gibi büyük araçlarda kullanılacak. Belki aynı araçlara gerekirse yedekleme için batarya da eklenebilir ama büyük çaplı araçlar için hidrojen deposu yeterli olacak.
Bir de enerji için tüm araçların üzeri güneÅŸ hücresi veya boyasıyla kaplanacak. Yani gündüz vakti güneÅŸin olduÄŸu zamanlarda arabaların, minibüslerin, otobüslerin, tırların, teknelerin, gemilerin, uçakların vb. kaportaları güneÅŸten enerji üretecek ÅŸekilde tasarlanacak ki, verimlilik artsın ve depolama sistemine bağımlılık azalsın.
Fonksiyon olarak da karada, denizde ve havada giden araçların hibritleÅŸtiÄŸini gözlemleyeceÄŸiz. Yani denizde giden veya uçan arabaların ticarileÅŸmesi yakındır. Tabii bu araçlar solar elektrikli veya hidrojenli olarak tasarlanacak.
KonuÅŸmamdan sonra Cacan Group, Salty Energy ve Weren Energy sunum yaptılar. Benim supply chain dersim olduÄŸu için konuÅŸmamı yapar yapmaz salondan ayrıldım ve binanın içinde bir yer bulup derse online katılabildim.
Umarım bu uzun yazıda anlattıklarım siz deÄŸerli okuyucularım için faydalı olmuÅŸtur. Bilgi ve birikimlerimi paylaÅŸmaya devam edeceÄŸim. Bir sonraki yazımda buluÅŸmak üzere.
Keşke herkes bu gerçeği görebilse...