İstanbul’da pandemiyle değişen hayat koşulları
İçinde bulunduğumuz salgın, hayatımızı her anlamda etkiliyor. Vefat edenlerin sayılarının gün geçtikçe artması, Covid-19 pozitif çıkanların sayılarının artan bir oranda çoğalması, çemberin daraldığını hissetmemiz ve sağlık sorunu yaşamasak bile hayat koşullarımızın gün geçtikçe zorlaşması… Yaşadıklarımdan örnekler vererek pandemi döneminde İstanbul’da yaşamanın zorluklarını paylaşacağım.
Bu bir tespit yazısı. Pandemi hayatımızın her alanına damga vurmuş durumda. Tarihe not düşmek anlamında yaşadıklarımı ve temennilerimi paylaşmak isterim:
1) Maskenin ‘normalleşmesi’
Artık dışarı maske takmadan çıkmıyoruz. Eskiden maskenin m’sini bilmezken şimdi adeta yüzümüzün bir parçası haline geldi, dışarı çıkarken otomatik aklımıza geliyor, canımız sıkıla sıkıla her seferinde takıp çıkıyoruz. Hatta ben genelde çift maskeyle dışarı çıkıyorum.
(Temenni: Pandemi sonrasında maskeleri çıkarıp atmayı temenni ediyorum. Umarım hayat süremiz boyunca Covid-19 gibi ciddi başka virüslere maruz kalmayız.)
2) Taksi bulunamaması
Geçen gün İstanbul’un Avrupa yakasında bir yerden bir yere taksiyle gidip akşam yemeği yedikten sonra tekrar taksiyle geri dönme gafletinde bulundum. Yemeğe giderken de dönüşte de 45 dakika taksi bulmak için mücadele verdim. Esas dikkatimi çekense aynı durumda olan onlarca İstanbullunun taksi kapmaca mücadelesi vermesiydi. Karantina saati yaklaştıkça insanlar panik oluyor, ortaya enteresan görüntüler çıkıyordu. Taksilerin önüne atlayanlar, önce ben gördüm kavgası yapanlar, birbirinin önüne geçmek için geliş istikametine doğru yürüyenler, taksi şoförleriyle konuşup kızıp bağıranlar vs.
(Temenni: Taksilerin insansız araçların gelmesiyle çoğalmasını ve taksi bulamama sorununun ortadan kalkmasını temenni ediyorum.)
3) Günün her saati trafik olması
Eskiden trafiğin hangi saatinde yoğunlaştığını hepimiz bilirdik. Bu yoğunlaşma saati öncesi veya sonrasında trafiğe çıkıp zaman kazanma âdetimiz vardı. Şimdi kimse toplu taşıma kullanmak istemediğinden araba satın alıp yollara düştü. Bu da günün her saatinde trafiğin çok artmasına sebep oldu. Yani trafik çilemiz maalesef günün her saatine yayıldı.
(Temenni: Yeni şehirlerin kurularak İstanbul’daki nüfusun azaltılması ve şehir planlamasının yeniden yapılmasıyla şehrin rahatlamasını temenni ediyorum.)
4) İnsanların giderek daha agresif olması
Beni en çok rahatsız eden durum da bu. Kavga çıkarmak için aranan insanların sayısı arttı. İçinde yaşadığımız stresli günlerde insanların dengesi bozuldu. Durup dururken tartışma çıkaranlardan tutun da en ufak bir meseleyi çok büyütenlere kadar her tip agresyona maruz kalıyoruz. Antidepresan kullananların sayısının çok arttığını tahmin etmek güç olmaz. Boşanmalar da arttı. Yaşadığı stresi kaldıramayan insanlar başkalarına çatıp duruyorlar.
(Temenni: Mutsuzluklarını diğer insanlardan çıkaran insanlar yerine hayatlarında mutlu olan ve negatif enerjisini her yere yaymayan insanların çoğalmasını temenni ediyorum. Bunun için de toplu bir psikolojik rahatlamaya ihtiyacımız var.)
5) Dolandırıcılığın artması
Daha evvel bu konuyu “Türkiye’de dolandırıcılık patlaması” başlıklı yazıyla https://www.serhansuzer.com/tr/turkiyede-dolandiricilik-patlamasi linkinde ele almıştım. İnsanlar geçim sıkıntısı yaşadıkça kesinlikle yapmamaları gereken ve suç teşkil eden işlere girmeye başladılar. Bu ciddi bir sıkıntı.
(Temenni: Bu blog yazımda yapılması gerekenleri sıralamıştım. Bu önerdiklerimin tavizsiz yapılıp dolandırıcılığı asgariye indirmek gerekiyor. Temennim budur.)
6) Ev partileri
İstanbul’da insanlar eğlenceye gidip kurtlarını dökemedikleri için ev partileri çok arttı. Bunu kendim de bizzat yaşıyorum. Oturduğum binada ev partileri oluyor. Bu çok yanlış bir davranış şekli. Virüsün yayılmasını hızlandıran bu etkinlikleri düzenleyenler kamu sağlığını tehlikeye atıyorlar.
(Temenni: Ev partileri pandemiden sonra da devam edebilir. Tek bir koşulda; partilerin başkalarını rahatsız etmeyecek koşullar sağlanarak düzenlenmesi gerekiyor. Evin içine sesi izole eden sistemlerin yapılması, apartmanlar yerine müstakil evlerde bu partilerin düzenlenmesi bazı çözüm yolları...)
7) Hastaneye gitmekteki tereddüt
İnsanlar Covid-19 kaparım diye olabildiğince hastanelere gitmekten imtina ediyorlar. Daha önce en ufak bir hastalıkta acilin kapısına dayanmayı adet edinmiş kişiler bile bugün hastaneye çok ciddi bir şey olmadığı takdirde gitmek istemiyorlar. İstanbul’daki hastaneler dolu durumda. Türkiye’de de benzer bir durum var.
(Temenni: İleride teknolojinin de gelişmesiyle sağlık sektöründe ciddi reformlar olacağını tahmin ediyorum. Hastanede hastalanmak gibi bir durumun söz konusu olmaması lazım.)
8) Kuryelerin yolların hâkimi olması
Bugün yollarda en fazla kuryeleri görebilirsiniz. Yolların hâkimi gibi öz güvenleri artmış, arabaların üzerine sürüyorlar ve insanların yaşam bağlarında çok önemli bir yerleri olduğunu biliyorlar. Evlere servis sektörünün yükseleceğini yıllar önce (KFC ve Pizza Hut’ta iken) hepimiz biliyorduk ve ona göre yatırımlarımızı yönlendirmiştik. Bugün geldiğimiz noktada pandemi, evlere servis kanalının beklenenin çok üzerinde artışına sebep oldu. Arabaların arasında zik zak yapan motorlar ciddi tehlike teşkil ediyorlar. Hem kendileri, hem de diğer sürücüler için. Motor sesi de bir başka rahatsız edici unsur.
Bu arada 3. maddede günün her saatinde trafiğin arttığını bunun da toplu taşımayı kullanmak istemeyenlerin araba satın alıp yollara düşmesinden kaynaklandığını belirtmiştim. Toplu taşımaya binmek istemeyen İstanbullular, araba dışında motosiklet de satın alıyorlar. Bu yüzden motor satışları patladı, trafikteki motosiklet sayısında ciddi bir artış oldu. Bununla ilgili çıkan bir haberi de paylaşmak isterim: https://www.milliyet.com.tr/ekonomi/pandemide-motosiklete-ilgi-artti-fiyatlar-iki-katina-cikti-6289135
(Temenni: Motosiklet ve bisikletler için ayrı bir yol yapılması gerekiyor. Bunun da bütün şehirlerde standart olması gerekir. Ayrıca bütün motorların çevre için ve ses kirliliğinin önüne geçmek amacıyla elektrikli olması gerekiyor.)
9) Mümkün olduğunca uçağa binilmemesi
İnsanlar havalimanından uçağa binmeye çekiniyorlar. Bir yerden bir yere uçakla gitmek yerine otomobil kullanmayı tercih ediyorlar. Bu konuda da haklılar. Uçağın kalktığı havalimanında, uçakta ve indiği havalimanında Covid-19 riskine ciddi anlamda maruz kalabiliyorsunuz. O yüzden İstanbul’daki havalimanları alışılmışın ötesinde boş durumdalar.
(Temenni: Uçak kullanımı tekrar eski haline dönebilir, tek bir koşulla: Uçakların da diğer araçlar gibi solar elektrikli olması gerekiyor. Uçak yakıtı karbon salınımı anlamında çevreyi en fazla kirleten unsurlardan biridir.)
10) Spor karşılaşmalarında izleyici olmamasının seyir zevkini azaltması
İstanbul; Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş gibi 3 büyüklerin dışında Başakşehir, Kasımpaşa ve Fatih Karagümrük gibi ilçe takımları dahil 6 spor kulübüyle Türkiye Süper ligine en fazla takım veren il konumunda. Ayrıca Galatasaray, Efes Pilsen, Fenerbahçe, Beşiktaş, Bahçeşehir Koleji ve Büyükçekmece ile Basketbol Süper Ligi’nde de 6 takım ile temsil ediliyor. Esasında bütün spor branşlarında durum böyle. İstanbul’da ve Türkiye’nin farklı yerlerinde seyircisiz oynanan müsabakaların ekran başında bile seyirci zevki azalıyor. Güzel bir yemeği tadarken bir şey eksik bunda dersiniz ya, o misal.
(Temenni: Seyircilerin maçlara dönmesini temenni ediyorum. Ancak bir şartla; sözlü ve fiziksel saldırının önüne geçip maçları tam bir aile kutlaması havasına sokmak gerekiyor)
11) Netflix’in hayatın önemli bir eğlence unsuru olması
Hafta sonları evde geçirilen zaman zarfında en çok Netflix’te izlenen diziler ve filmler bizi oyalıyor. Netflix, Apple TV ve benzerleri artık hayatımızın önemli bir parçası haline geldi. Televizyon hâlâ seyrediliyor ama TV’deki diziler ve programlar, kendi adıma konuşmam gerekirse, çok demode geliyor. Futbol maçları dışında televizyonu pek açmıyorum. Onun yerine kendimizin seçebileceği, seyrederken kontrolümüzün olduğu dizi ve filmler daha cazip geliyor.
Netflix sayesinde sinemaya gitmemize gerek kalmadı. Kimileri sinemaya gitmeyi özlese de ben sinemanın ev konforuyla kıyaslanamayacağını düşünenlerdenim. İstanbul'da bazı sinema salonları güzel olsa da büyük çoğunluğu hijyen açısından ve bazen ısıtma/soğutma anlamında sıkıntılı. Sinemaya arabayla gitmenin dolayısıyla trafiğe girmenin zulmünü düşünürsek ve ender de olsa sinemada saçma kişilere denk gelmemiz (film sırasında konuşanlar vb.) yüzünden ev konforunu şahsen sinemaya tercih ederim.
(Temenni: Netflix ve muadillerinin devam etmesi iyidir. Tabii uluslararası dizi ve filmleri daha fazla görmek istiyoruz. Hiç alakasız bir ülkeye ait bir filmi seyretmek zevkli olur. Ayrıca eğitici ve öğretici olması açısından da bir misyon elde edebilirler. Yani eğlendirerek eğitim çok iyi olur. İçeriğin zenginleştirilmesi gerekiyor.)
12) Zoom toplantıları
Fiziksel toplantıların yerini zoom toplantıları aldı. Aynı şekilde Microsoft Teams ve diğer video konferans araçlarını da ender de olsa kullanıyoruz. Çevrim içi toplantılar fiziksel toplantıları geçti. Pandemi sonrasında da dengenin değişebileceğini ancak zoom toplantılarının popülerliğini kaybetmeyeceğini tahmin ediyorum.
Çevrim içi toplantılar sayesinde insanların bir yerden bir yere gitmelerine gerek kalmadı. Bu da İstanbul trafiğinden yırtmaları anlamına geliyor. Yani hem zaman kazanıyorlar hem de trafikteki stresten kurtuluyorlar.
(Temenni: Zoom ve muadillerinin yönlendirdiği çevrim içi toplantılar aynı ağırlıkta devam etsin. Çevreye verilen zararın asgariye düşürülmesi yani karbon salınımının azalması ve zaman yönetimi açısından çevrim içi toplantılar iyidir.)
Sonuç olarak pandemi döneminden sağ çıkanları farklı bir dünya bekliyor. Bazı şeyler kendiliğinden olacak, bazı sorunları çözümlemek içinse güçlü bir vizyon ve ciddi bir çaba gerekecek.
Herkese sevdikleriyle birlikte sağlıklı günler dilerim…
Bonus: "İstanbul'da pandemi kısa film oldu" başlıklı haberi paylaşmak isterim (şehir boşalınca nasıl görüntülerin ortaya çıktığını bu videoda görebilirsiniz): https://www.cnnturk.com/video/turkiye/istanbulda-pandemi-kisa-film-oldu-video
Etiket: eğitim
Keşke herkes bu gerçeği görebilse...