İstanbul'da vale terörü

Aracınızı valeye verdikten sonra hiç aracınızın nereye götürüldüğünü, nasıl park edildiğini, güvende olup olmadığını hatta daha ötesi, aracınızla suç işlenip işlenmediğini düşündünüz mü? Kafanızda şüphe varsa bu yazıyı okumanızı tavsiye ederim.

Arkadaşlarınızla Yeniköy, Bebek, Arnavutköy veya Kuruçeşme gibi İstanbul’un Avrupa yakasının en fiyakalı semtlerinden birinde restorana gittiniz. Ancak gittiğiniz yerde biliyorsunuz ki ciddi bir park problemi var, zaten günlük koşuşturmacadan buluşma saatine ancak yetişebileceksiniz, o yüzden restorana varır varmaz, valeye aracınızı teslim etmek çok büyük rahatlık ve konfor sağlıyor değil mi?

Evet, sıkıştığınız anda aracı valeye vermek büyük konfor sağlıyor. Bazı restoranların valeleri aracınızı hemen restoran çevresine park edebiliyor. Bu ideal bir durum. İşini çok düzgün yapan restoran ve valeler de var. Ancak istisnalar kaideyi bozmaz. Burada yazacaklarım geneli yansıtıyor.

Park mı gasp mı?

Şimdi gelelim asıl meseleye. Çoğu zaman siz aracınızı valeye verir vermez aracınızı olabilecek en kısa sürede restoranın bulunduğu mahallenin ara sokaklarına park etmek üzere önceden belirledikleri güzergâhlara, daha önce tuttukları yerlere götürürler.

Bu arada “tuttukları yerlere götürürler” diyorum, aslında yaptıkları iş yasa dışıdır. Çünkü aracınızı park etmek için bulundukları mahallenin ara sokaklarını işgal ederler. O mahallede oturanları hiçe sayarak evlerinin önünü tüm mahalleliye meydan okuyarak gasp ederler. Valelerle uğraşmaktan yorulmuş, çoğu zaman sinmiş mahalleli bu haksızlığa ve hukuksuzluğa göz yummak zorunda kalır. Bazen önemli durumlarda da polise şikâyet ederler. Polise şikayet edildiği zaman polis çoğu zaman “yine mi park yeri için şikayet geldi, en iyisi bu şikayeti geçiştireyim” diye umursamaz tavırlar sergiler. Eğer görev bilincinde bir polisse o zaman “plakaya işlem yapmanın dışında elimden bir şey gelmiyor” diye itirafta bulunur. Plakaya işlem yapmak da şu anlama gelir: Aracınız vale tarafından bulunduğu mahallenin sokağını işgal ederek park edildiği için haberiniz bile olmadan ceza yersiniz, bu cezayı da plakaya yazarlar. Tabii bu cezadan çoğu zaman haberiniz bile olmaz veya çok sonralarda olur, neden kaynaklandığını da anlayamazsınız.

Araçlara verilen zararlar

Bir de mahalledeki dar sokaklara hızlı bir şekilde girip çıktıkları için aracınıza hasar verme ihtimalleri yüksektir. Dar sokaklarda bitişik nizam park edilen araçlara bazen mucize eseri bir şey olmaz ama çoğu zaman sürtmeler, ufak tefek çizikler vs. olur, bunu görmezsiniz, fark etmezsiniz bile. Çok ender de olsa aracınıza ciddi hasar verme olasılıkları da vardır (kaza olur, kaporta göçer, ciddi bir çizik olur vs.). Bence araçlarını valeye verenlerin çoğu araçlarının hangi koşullarda park edildiğini nereye koyulduğunu ve hangi aşamalardan geçtiğini görseler, bir daha araçlarını valeye vermezler.

Bazen öyle haberler okuyoruz ki aracın sahibiyle de valeler tartışabiliyorlar. Hatta valelerin araç sahiplerini tartakladıkları olaylara da geçmişte tanık olduk.

Kedi köpekler de terörden nasibini alıyor

Valelerin bulundukları mahallede estirdikleri terörden sadece o mahallede oturan insanlar değil, tüm canlılar zarar görebiliyor. Aracınızı park edecekleri yere götürüp bir an önce geri dönmek veya restoran çıkışında aracınızı size en çabuk şekilde yetiştirebilmek için zamanla yarışan valeler normal hız limitinin çok üzerinde sürdükleri araçlarla çok sayıda kedi ve köpeğe çarpar veya ezerler ya ciddi yaralanmalara ya da ölümlere sebep olurlar. Düşünebiliyor musunuz, sizin aracınızla kedi ve köpek öldürmüşlerdir, ancak inanılmaz bir sakinlikle aracınızı size getirirler, siz de hiçbir şeyden haberiniz olmadan yüksek vale ücretlerini öder ve yolunuza devam edersiniz. Orada bir can yitirilmiştir.

Valeden başlayan karanlık ağlar

Valeler adeta mafya örgütüne bağlı tetikçi gibi davranırlar. Çünkü kendilerinin dokunulmaz olduğunu düşünürler. Sağa sola caka satarlar, bu haksızlığa itiraz eden mahalleliyi sindirmek için kendi çaplarında racon keserler. Kendilerine kızan mahalleliyi tehdit ederler veya tespit ettikleri araçlarını çizerler. En güvendikleri yer de öncelikle kendi koordinasyonlarını yapan valelerin başı yani amirleridir. O da adeta mafya lideri gibi sokaklardaki vale tetikçilerini yönlendirir: “O sokakta kaç arabalık yer kaldı? Şimdi oraya bir araç gönderiyorum, onun yan paralelindeki sokaktan da yer açın.” vs. vs. Tabii valelerin koordinasyonunu yapan amirlerinin de güvendiği bir yer vardır. O da bağlı bulunduğu restoranın sahibi. Restoranın sahibi de çoğu zaman ne idüğü belirsiz bir kaynaktan restoran yatırımını yapmıştır. Yani başka bir deyişle restoran aracılığıyla para aklıyordur. Hatta bunun daha uç örnekleri de var. Adam uyuşturucu veya silah işindedir. Kazandığı paraları restorancılıkla aklıyordur. O patronun maalesef devletin içinde öyle bağlantıları vardır ki, adeta dokunulmaz mertebesine ulaşmıştır. Şimdi böyle bir profilde olan restoran sahibinin, vale amirinin ve hatta onun koordine ettiği valelerin bulundukları mahallede terör estirmelerine çok şaşmamalı.

İşini doğru düzgün yapmak isteyen polisimiz de arada kalmıştır. Çünkü devletin içindeki o bağlantılar nedeniyle her ne kadar herkesin bildiği doğruları yapmak isteseler de işlerinden olma veya en iyi ihtimalle hiç istemedikleri bir yere tayin tehlikesiyle karşı karşıyadırlar. O yüzden bu durumları hep idare ederler, yani başka bir deyişle sorunları çözmez, çözemezler.

Suçlar ayırt edilmeden cezasını bulmalı

Zaten polisler mahallelinin valelerle yaşadığı sorunları önemsiz suç kategorisinde görürler. Onlara göre çok daha büyük sorunlar vardır. Esasında bir nevi haklıdırlar da. Türkiye’de yaşadığımız yozlaşma ortamı suç oranlarını patlatmış vaziyette. İçinde bulunduğumuz şu günlerde belki de cumhuriyet tarihinin en yüksek suç oranlarını yaşıyoruz. Üstelik bahsettiğim kayda geçmiş suç oranları. Esas büyük patlama kayda geçmeyen suçlarda. Vakalar öyle arttı ki, polisimiz çoğu zaman suç teşkil eden ancak önemli olmadığını düşündüğü vakalara bakmıyor, kayda almıyor bile. Onları da bu konuda suçlayamıyorum çünkü sayıları bir çığ gibi artan suçların altından şu anki koşullarda kalkmalarına imkân yok. Ancak gelişmiş bir ülkede düzen sağlanmışsa suçun büyüğü küçüğü ayırt edilmez. Hepsinin üzerine gidilir ki, toplum düzenin bozan bu suçlar bir daha ortaya çıkmasın. Çünkü küçük suçların da birike birike toplumun düzenini bozma potansiyelleri vardır. Ya da küçük suçlar daha sonrasında büyük suçlara dönüşebilir. O yüzden işlenen suç küçük bile olsa toplum düzenini tehdit edecek bir seviyeye ulaşmadan önlenmesi veya yaptırımların uygulanması gerekir ki, sonrasında sorunlar işin içinden çıkılmayacak vaziyete gelmesin.

Şimdi tüm bu kara tabloda genelde yaptığım gibi elbette çözüm yolunu da sizlerle paylaşmak isterim. Aslında bu sorunların çözümü çok zor değil. Esas mesele bozulan toplum ahlakının düzeltilmesidir. Ancak bu tip sorunlar nesiller boyu sürecek ahlaki rehabilitasyona gerek kalmadan da çözülebilir. İşte size çözüm yolu:

Çözüm hiç de zor değil

Sorunun çözümüne restorandan başlamak gerekiyor. Çünkü valeyi mahallenin başına bela eden restorandır. Bunun için restoran işletme ruhsatına vale hizmetleri için ayrı bir bölüm açmak gerekiyor. Restoran sahibi veya işletmecisi, restoranında vale hizmeti vermek istiyorsa, o zaman bir otoparkla anlaşmak zorunda bırakılmalıdır. Sorunun kaynağı vale hizmetini sağlayanların aç gözlülüğüdür. Aldıkları araçları otoparka çekmek yerine otopark ücretini ödememek için mahallenin sokaklarını gasp ediyorlar ve işletme maliyetini sıfıra indiriyorlar. Aradaki farkı da cebe indiriyorlar. Yani ciddi bir rant söz konusu. O yüzden de gasp ettikleri sokaklarda yaptıkları hukuksuz eyleme karşı çıkan olursa hemen saldırıya geçiyorlar. Vale hizmeti verenlere işte bu nedenle bir otoparkla anlaşıp aldıkları araçları resmi otoparklara çekme mecburiyeti konmalıdır. Restoranın kendi otoparkı olursa o başka. O zaman valeler restoranın otoparkını kullanabilirler. Ancak restoranın otoparkı yoksa kesinlikle başka bir otoparkla anlaşmak zorunda bırakılmalılar.

Bazı mahallelerde valeler restoranlardan ayrı hareket ediyorlar. Müşteri çoğu zaman restoranın valesi diye güvenip aracını teslim ediyor, oysa o mahallede her bir köşe başında kendi şebekesini kurmuş adeta bir değnekçi gibi hareket eden vale organizasyonları var. Bunu nereden mi biliyorum? Bundan birkaç yıl önce valeler arasında Arnavutköy’de bir silahlı çatışma oldu. Aşağıdaki linklerde silahlı çatışmanın nasıl çıktığını izleyebilirsiniz:

https://www.facebook.com/ShowAnaHaber/videos/vale-kavgasinda-silahlar-konu%C5%9Ftu/1106675733192001/

https://www.instagram.com/p/CT4UrSjKhn4/?igsh=czR5cDVqN2V5ZnFh

Bu haberde de valelerin adeta değnekçi usulü her köşe başını kapıp restoranlardan ayrı hareket ettiklerini, bu yüzden de zaman zaman yer tartışmasının çıktığını okuyabilirsiniz: https://www.sabah.com.tr/yasam/vale-kavgasina-3-kez-muebbet-hapis-istendi-5853419

Değnekçilik usulü (kanuna aykırı bir şekilde kamu alanını işgal etme ve bu konuda hak iddia etme) vale hizmeti veren valelerin de çoğu zaman kazandıkları yüksek meblağlı paraları uyuşturucuya yatırdıkları ve çoğunun madde bağımlısı olduğu mahalleli tarafından biliniyor. Hal böyle olunca Gültepe’den uyuşturucu satın alan madde bağımlısı valelere kimse bulaşmak istemiyor.

Burada da çözüm basit. Valelik hizmetinin ayrı bir hizmet olarak verilmesini (outsource etmeyi) yasaklamak gerekiyor. Vale hizmetini verip vermemek restorana bağlı olacak. Eğer restoran vale hizmetini vermek istiyorsa o zaman müşteriye hesabı getirirken vale hizmetini de hesaba dahil edip peşinen tahsil edecek ve karşılığında da bunu ek hizmet olarak gerçekleştirecek. Sadece vale hizmeti vermeyi yasaklamak, bu yasağa uymayıp bu hizmeti vermekte ısrar edenlere de toplum düzenini bozmaktan ve sokakları gasp etmekten sağlam bir hapis cezası vermek gerekiyor.

Yani özetle vale hizmetini sadece restoranlar veya ilgili işletmeler (müze, alışveriş merkezi, otel vb.) verebilecek. Bu hizmeti de en yakınındaki otoparklarla anlaşarak verebilecekler. Öyle kaldırıma veya milletin evinin önüne park etmek yasaklanacak. Bu kurala uymayan, hukuksuzluğa veya toplum düzenini bozmaya devam eden işletmelere en ağır yaptırımların uygulanması gerekiyor. Gerekirse işletmenin kapatılması (önce belli bir süreliğine, devam ettikleri takdirde de süresiz kapama uygulanacak), vale hizmet belgesinin iptali sağlanacak ve kanunsuzluğun sürdürüldüğü durumda hapis cezası verilecek. Vale hizmeti vermenin sorumluluğu işletmelere yüklenecek ve bunun dışında ayrı bir vale hizmeti vermek de kanuna aykırı olacak. Ayrı vale hizmeti vermekte ısrar edenler de, buna çanak tutan işletmeler de hapis cezası alacak.


Buz dağının görünmeyen yüzü

Vale konusu basit bir mesele olarak görülse de içinde bulunduğumuz şehri yaşanmaz hale getiren adeta buz dağı haline gelmiş sorunların görünen ucunu temsil diyor. Bu görünen ucu bile çok can yakıyor. Esas mesele buz dağının görünmeyen kısmında. Görünen veya görünmeyen tüm sorunları çözerek toplumu yeniden refaha ve arzu ettikleri güzel bir yaşama kavuşturmak mümkün mü?

Elbette mümkün. Yaşanan tüm sorunlara rağmen ben iyimserliğimi koruyorum.

 

Not: Aynı durum maalesef tekneler için de geçerli. Sağlam bir kaynaktan geldi bu haber. Kaptanlar artık Bebek, Arnavutköy gibi semtlere “yanaşmayalım, sahilde gündüz vakti çatışmalar oluyor” diyorlarmış. Meğer tekneleri de yanaştıkları yerlerde haraca bağlamışlar. Ödemeyi reddeden kişilere silah çekiyorlarmış. Bu suçu işleyenler polis tarafından bazen yakalanıyormuş ancak bazı polisler de bu tip suçları işleyenlerin hemen bırakılıp sokağa salınmalarından şikayetçiler.

İlginizi Çekebilir
Yorumlar ( 0 )
Bu yazı hakkında ilk yorumu siz yapın...
Yorumlarınız için