Istrunbul ile İstanbul’u koşmak

Bundan birkaç ay önce Adım Adım’ın antrenörlerinden Emre Hoca’yla bir restoranda karşılaşmamız sonucunda dahil olduğum “Istrunbul” sayesinde sabahın erken saatlerinde toplu halde koşarken hem sağlam kardiyo yapmış oluyorum hem de birbirinden değerli beyaz yakalı dostlarla sohbet edip fikir alışverişinde bulunabiliyorum.

 

Bu sene ekim ayının başında Avrupalı misafirlerimizi yemeğe götürdüğümüz bir akşamda Adım Adım antrenörlerinden Emre Hoca’yla karşılaştık. Kısa bir sohbetin ardından bir anda koşuyla ilgili bir özlemimden söz ettim: “Ben de sabahları erken saatte toplu halde açık havada, hatta mümkünse Boğaz’da koşmak istiyorum ama bu kadar erken saatte beraber spor yapabileceğim kimseyi bulamıyorum.”

O da bana böyle grupların olduğunu söyledi. Bunun üzerine sabahları 5 gibi erken kalktığımı ve o saatte kimseyi bulamadığımı söyledim. Emre, ısrarla “O saatte de kalkıp spor yapanlar var” dedi ve Istrunbul’u duyup duymadığımı sordu. Ben de sosyal medyadan gördüğümü söyledim. Emre bunun üzerine “Dur bir dakika, ben seni gruba aldırayım, onlarla spor yaparsın, ben de arada koşmaya geliyorum” dedi. Ben de “Hay hay” dedim. Bunun üzerine grubun kurucularından Elia’ya mesaj attı, Elia da sağolsun, aynı akşam beni gruba aldı. Ben de “tanıştığımıza memnun oldum” mesajından sonra pazartesi koşabileceğimi ilettim.

Ardından ilk denk gelen pazartesi koşmaya başladım. İlk koşmam Istrunbul’un en istikrarlı koşucusu Ayça’yla oldu, sonrasında da devam etti. Ayça, her sabah erken saatte koşuyor ve bir hastalık, sakatlık olmazsa (Allah göstermesin) hiç aksatmıyor. İlk hafta, ertesi Salı günü, çok kalabalık bir grupla koşmaya devam ettik. Böylelikle benim açımdan İstanbul’da ve sağlıklı olduğum (özel bir durum yoksa) her hafta 3 veya 4 kere Istrunbul grubuyla koşmaya başladım. İşte bazı koşu sabahları çektiğimiz resimleri aşağıda görebilirsiniz: 



Grubun ilginç kuruluş öyküsü

Sabahki sohbetler sırasında “Peki bu Team İstrunbul grubunun tarihçesi nedir, nasıl kurulmuştur?” diye sorduğumda Elia ve Serhat’tan duyduğum hikayeyi özetleyim:

2009 yılından itibaren zaten tanışıklıkları olan ve beraber spor yapan bir gruptan bahsediyorum. Kısa küçük koşular yaparken Hillside’da spor yapan birkaç arkadaşları daha eklenmiş. Bu arada 2011 yılında bir sene sonra yapılacak Berlin Maratonu’na kaydolmuşlar.  2012 senesinin Ağustos ayı gibi böyle bir koşu grubu kurma fikri konuşulmaya başlanmış. 2012 Eylül sonunda Berlin Maratonu’nda Elia Penso, Serhat Yıldırım, Zeki Bilsel, Türker Tunalı, Seda Lafçı ve Seçil Abalı birlikte koşmuşlar. Bu maratonu koştuktan sonra orada gördükleri koşu gruplarından da esinlenip ‘bir koşu grubumuz olsun, bir ismimiz olsun, adı ne olsun’ diye konuşmaya başlamışlar.Serhat’ın önerisi “Istrunbul” kabul edilip grup kurulmuş. Hemen Berlin Maratonu’nun ertesinde de “Team Istrunbul Running Academy” diye Facebook gruplarını kurmuşlar. Grubun ilk kurucuları, Berlin Maratonu’nu beraber koşanlar olmuş. Bundan sonra her dönemde 3’er 5’er kişi eklenerek grup hızla büyümüş.

 

Istrunbul'dan bir rekor

Berlin Maratonu'ndan sonra da "Team Istrunbul" Türkiye'deki koşu meraklıları adına önemli bir rekora imza atmış. Mart 2014'te Team Istrunbul olarak tam 40 koşucu Barcelona Maratonu'na katılmışlar. Bu bilenen Türkiye'den "bir takım olarak" gerçekleştirilen en kalabalık katılım olmuş. Refakatçilerle birlikte 75-80 kişi bir ekip olarak seyahat etmişler. Tüm katılımcıları tebrik ederim. 

Artık sabahları programım belli oldu diyebilirim. "Team Istrunbul" grubunda koşacağım sabahlar sabahın 4’ünde kalkıyorum. İlk işim kısa bir hazırlanmadan sonra köpeğim Sunny’i çıkarmak oluyor. Sunny’i sabaha karşı en az yarım saat çıkarıp gezdirdikten sonra son hazırlıklarımı yapıyorum ve evden dışarı çıkıyorum. Genelde sabah 05.00 gibi yolunun üzerinde olduğum için Ayça beni alıyor. 05.10 veya 05.15 gibi koşuya Bebek Park’ında başlıyoruz. Sonrasında kısa koşularla (Arnavutköy’e gidiş-geliş gibi) 05.30, 05.45 ve 06.00 saatlerinde koşuya başlayanları alıyoruz. 6 grubunu aldıktan sonra kesintisiz uzun koşulara başlıyoruz. Ya Ortaköy veya Beşiktaş’a, ya da diğer tarafa, Baltalimanı veya İstinye’ye kadar koşuyoruz.



Grup halinde koşmanın incelikleri

Kalabalık koşmanın ayrı bir keyfi oluyor ama genelde yoldan koştuğumuz için yan yana iki veya üç kişiyi geçemiyoruz. Hatta bazen sabahın köründe çok arabanın geçtiği zamanlarda veya riskli bir ortamda tek sıra halinde de koşmamız gerekebiliyor. Çünkü sürekli karşıdan veya arkadan gelen araçlar yanımızdan geçiyor. Bazıları inadına neredeyse sürterek geçebiliyor. Sabahın köründe kornayı kökleyenler bile var.

Arabaların dışında yaşadığımız bir başka sıkıntı da toplu halde takılan köpekler. Bir hayvansever olarak köpeklerin bu durumuna çok üzülüyorum. Bulunduğu bölgeyi koruma içgüdüsüyle havlayan köpekleri anlıyorum, yanlarından koşup geçiyoruz. Ancak bazen böyle bir köpek grubundan daha alfa takılanlar arasında bir veya iki köpek işi saldırma boyutuna getirebiliyor. Ben yaşamadım ama köpekler tarafından ısırılan koşucular veya bisikletçiler var. Bu şekilde toplu hücum ettiklerinde panik yapmadan ne yapılacağını biliyorum, o yüzden şu ana kadar bir aksilik yaşamadık ama tabii sabahki o pozitif duygumuza ve motivasyonumuza ters olan bir durum baş gösteriyor. Umarım ileride sokak hayvanları sorununu komple çözümleriz. Bu durum bize yakışmıyor.

Son olarak hava durumu bazen zorlayabiliiyor. Aşırı yağışlı veya rüzgarlı havalarda ritmi tutturabilmek ve 1-1.5 saat dışarıda koşabilmek kolay değil. Yine de bu tip zor hava koşullarında ara vererek koşuları tamamlıyoruz. Genelde en az 15 km'yi tamamlıyoruz. 

İşte geçenlerde yaşadığımız aşırı lodos sebebiyle devrilmiş bir Belediye kabini. Bunun gibi manzaralara koşarken bazen rastlayabiliyoruz.

Bir de tabii bu sıkıntılı durumu sizinle paylaşırken çoğunlukla keyifli anlarla geçen koşularımız olduğunu belirtmek isterim. Size bir örnek vereyim. İstanbul'da Formula 1 yarışı organize edilirken promosyon için Ortaköy'de Formula 1 aracı sergileniyordu. Araçla Ortaköy'de sabahın erken saatlerinde karşılaşınca koşuyu kesip anı ölümsüzleştirdik: 



Yoldan koşmak neden daha sağlıklı?

“Bu koşucular neden yoldan koşarlar?” diye soranları duyar gibi oluyorum. Bunu sabahları gruplar halinde koşmadan önce ben de soruyordum. Esasında bu da sağlıkla alakalı bir konu. İstanbul’da sahildeki kaldırımlar beton. Yol ise asfalttan yapılıyor. Asfalt betona göre nispeten daha yumuşak olduğu için tüm koşucular yoldan koşmayı kendi sağlıkları açısından tercih ediyor. Çünkü koşu darbeli bir spor. Koşarken her adımınızda ayaklarınıza ve bacaklarınıza darbe indiriyorsunuz, koşunun sonuna doğru bacaklarınız ağırlaşıyor. Yani bu koşuyu çok sert bir zeminde yaptığınızda dizlerden veya bacak kaslarınızdan sakatlık yaşayabiliyorsunuz.

Esasında en iyisi tartan pist. Keşke sahilde boydan boya tartan pist olsa, harika olurdu. Geçenlerde Emirgan Korusu’na girdik, oradaki tartan pistte uzun bir süre koştuk, oldukça yokuşlu olmasına rağmen o koşu sonrasında kendimi çok iyi hissettim. Umarım ileride İstanbul’un her iki yakasına Boğaz kenarına boydan boya tartan pist yaparlar.

Istrunbul grubuna girmek bana şahsen birçok açıdan faydalı oldu. Birincisi sabahları açık havada sağlam spor yapıp forma giriyoruz. İkincisi her biri işlerinde başarılı beyaz yakalı dostlarla sohbet etme imkânı buluyorum. Her sabah yeni bir şeyler öğrenebiliyorum ya da kendim de bir şeyler katabiliyorum. Üçüncüsü de güzel dostluklar var. Bazı günler koşudan sonra kahve içiliyor veya kahvaltı ediliyor ve sohbete devam ediliyor. Sabahları tüm bu aktivitelerden sonra son derece zinde bir şekilde gününüze başlayabiliyorsunuz. Böyle bir ortamı yarattıkları için başta Elia ve Serhat olmak üzere Istrunbul’un kurucularına ve tüm koşucularına, koşu buddy’m Ayça’ya ve beni bu gruba dâhil eden Emre Hoca’ya teşekkür etmek isterim.

İşte Elia'nın doğum gününü kutlamak için Baltalimanı'ndaki Sütiş'te grup halinde yaptığımız kahvaltı. 

Covid-19, iklim değişikliğinden kaynaklanan afetler ve ekonomik krizin olduğu zor bir ortamda bizler güne keyifli başlıyoruz. Siz nasıl başlıyorsunuz?

 

Bonus: Koşu grubumuzda paylaşılan harika İstanbul manzaralarını aşağıda paylaşmak isterim. 

İlginizi Çekebilir
Yorumlar ( 2 )
  1. Emre Öztuna
    2021-12-17 22:33:58

    Güzel yazı için eline sağlık sevgili Serhan. Iyilik pesinde koşarken tanışmamız, uzun aradan sonra karşılaşmamız, derken kendimizi sabahın köründe yanyana koşarken bulmamız... Yüreğimizin sesini dinleyince hayat hoş tesadüfler gibi gözüken güzel bir yolculuğa dönüşüyor :)

  2. Elia Penso
    2021-12-18 00:20:41

    Kalemine sağlık Serhan. Çok güzel yazı olmuş. Uzun yıllar beraber koşmak dileğiyle…Sevgiler

Yorumlarınız için